Çukur 44. Bölüm: Geri Dönüyoruz

Dramı yüksek ve eski Çukur tadında bir bölüm izledik dün. 

Geçen bölümü Yamaç’ın Ersoy’u yaralamasıyla bitirmiştik. Bu bölüm ameliyattan çıkan Ersoy’un ilk ziyaretçisi de Yamaç oldu. Yamaç ve Ersoy’un konuşmaları açıkcası bölümde sevdiğim detaylardan biri, Yamaç’ın deli tarafını görmemizi de sağlıyor bu konuşmalar.

Planı tutmasa da Vartolu, Yamaç ısrarla ne olduğunu sorduğunda ona Saadet’in yaşadığını ve Karakuzuların bu yüzden onu tehdit ettiğini anlatmıyor. “Tek başına halletmem gereken bir mesele var” diyerek bu konuda aslında yalan söylemek de istemiyor kardeşine. Vartolu’nun Yamaç’ı satmayacağını geçen bölüm net bir şekilde anlatmıştık ama bu bölüm de Karakuzuları “kendi meselesi” olarak vurgulaması bir bakıma Yamaç ve Cumali’yi bu konudan uzak tutmak istediğini gösteriyor. Umarım bu gizliliğin sonu yine bir felaketle sonuçlanmaz.

Bölümde Yamaç ve Vartolu’nun kavga sahnesi her geçen bölüm Çukur’da aksiyon sahnelerinin daha iyi çekildiğinin örneğiydi. Özellikle Aras Bulut İynemli’nin bu konudaki muazzam performansını da övmeden geçemem, her sahnesi bir öncekinden daha iyi olmayı başarıyor ve bu alkışı hakediyor. 

Emmi’nin Metin, Kemal ve Celasun’u İdris babayla buluşturması ve onların sarılması bölümün en güzel anlarından biriydi. “Birlik” demek zaten benim için Eski Çukur demek. Karşılıklı bir masada oturmaları ilk sezonu hatırlattı hatta neredeyse aynı tadı verdi. 

Meke ne kadar da bu sezonun en gereksizi olarak nitelendirdiğim bir karakter olsa da bu bölüm bakışımı tamamen değiştirdi. Sebepsiz öfkesi, sürekli Koçovalılar’a kin kusması, Celasun’la kavgaları hepsini topladığımızda itici bir karakter ortaya çıkmıştı ama bu bölüm “çukur’a gömemedim babamı ben” dediğinde tüm öfkesinin sebebini de anlamış olduk. Babasına son borcunu ödeyememiş kırgın bir çocuğun öfkesiymiş Meke’nin öfkesi. Bu konuda o kadar haklıymış ki, hatta az bile tepki vermiş dedim. Bu bölüm hüzün Meke’nin hikayesi ile başladı..

Devamında bu olayın Yamaç’a ulaşması ve Yamaç’ın Çukur’a Meke’nin içindeki yangını söndürmek için dönmesi bir kez daha Çukur’un vicdanı Yamaç dedirtti. Muazzam çekilmiş, muazzam düşünülmüştü. Tüm Çukur’un Muhittin abiye son göreviydi. 

Bir tarafdan da Çukur sokaklarında yürüyen Yamaç Koçovalı. İnsanların gözünde önce şaşkınlık, sonra mutluluk ve ardından kocaman bir umut.. “Dönün artık Çukur’a” dedi tüm Çukur halkı. Bu sahnede sanki bölümde mola vermiş gibi hissettim. Durup öylece eski Çukur’u izledik, özlem giderdik. Senarist Horzum’un bunu bilerek bize tattırdığını düşünüyorum, neyi özlediğimizi çok biliyor ve tam olarak hangi noktadan vuracağını da biliyor. Bu konuda cidden alkışı hakediyor kendisi.

Ayşe ve Selim karşılaşması bölümde hiç beklemediğim ama çok istediğim bir sahneydi. Selim’in Ayşe ile boşanma sebebini tam olarak anlayamadım yine. Keşke onların ilişkisi konusunda flashback izleme şansımız olsaydı, böylece olaylara daha hakim olurduk. Ayşe ve Selim’i nedense çok yakıştırıyorum hatta Çukur’da içimi ısıtan, gerçekci gelen iki karakter benim için. Gelecek bölüm büyük ihtimalle Selim ve Karaca karşılaşması da izleyeceğiz. 

Cumali’nin annesini görmek için gelmesi, annesine sarılması, öpmesi üzerine Sultan ananın sonunda tepki vermesi ve iyileşmesi.. Bu sahne için tek kelimeyle muazzamdı oynanmıştı demek yerine muazzam “yaşanmıştı” demeyi tercih ediyorum. Necip Memili ve Perihan Savaş karşılıklı öyle bir yaşadılar ki sahneyi gerçekten anne oğul gibiydiler. Meke ile başlayan hüzün yolculuğunda bu kez de seyircinin durağı anne oğul sahnesiydi. Ardından gelen İdris ve Cumali karşılaşması da bir taşı kaldıramadan ikinci talın altında kalmak gibiydi. Ercan Kesal ve yine Necip Memili sahneye adeta can verdiler.. Diyecek çok şey aslında iyi ki Necip Memili Cumali Koçovalı oldu, iyi ki..

Son sahnede yeni doğan bebeğini ve Saadeti görme fırsatı yakalayan Vartolu da tam olarak en ağır taşlardan birini yükledi seyirciye. Erkan Kolçak Köstendil sahnenin altından mükemmel kalkmıştı.. Öyle ki bölüm bittikten sonra etkisinden bir süre daha çıkılamazdı..

Bundan başka bölüm boyunca duvar yazılarında verilen mesajlar inceydi.. Önce Geri Deniyoruz duvar yazısı çıktı karşımıza. Ki bu bölüm Koçovalıların Çukur’a geri dönmek için adımlarının atıldığı bir bölümdü.

Diğer tarafdan Kadına Şiddete Hayır duvar yazısı çıktı karşımıza. Bu konuda duyarlı olunması ve böyle ses çıkarılması çok güzel, şık bir haraketti.

Bu bölümle ilgili yorumum burada bitiyor, yorumdan da gördüğünüz üzere duyguların en yüksek seviyeye ulaştığı bir Çukur bölümü izledik, sizin de söylemek, eleştirmek istediğiniz bir sahne varsa yorum olarak yazabilirsiniz 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!