tds_thumb_td_300x0
Çukur 28. Bölüm Analizi

Vartolu Sadettin’in en dingin, en masum hallerine şahit olduk yine. Normalde ortalığı yakıp yıkacağı olaylara birkaç kelimelik sakin cevaplar vermesi, Medet’ine yaşadıklarından yola çıkarak hayat hakkında nasihatler etmesi kendiyle sürekli savaş halinde olan öfkeli bir adamın aşk yarasının en büyük kanıtıydı. Kendi gösterdiği çabanın onda birini dahi sevdiği kadında göremese de sevmekten vazgeçmedi. Onun için günleri zehir oldu, bunca yıldır kavuşamadığı babasına karşı durdu.

İmkansız bir aşkın peşinde savrulup giden Cemil’in Ayşe ile yüzleşmesini izledik. Ayşe’nin duygularını inkar edemeyişi gördük. Gidelim dedi Cemil, ısrar etti ama Koçova çatısının altında bu söylediklerinin bedelinin ne olacağını bilemezdi.

“Çukur’un adamı dışarıyla kavga eder, kendiyle etmez! ” İdris Koçovalı’dan bugüne kadar duyduğumuz en güzel replikti belki. Salih’i yabancı görmeyi bırakıp, bunca olaya rağmen mahallenin insanı sayması, evladı olarak da çoktan kabullendiğinin bir göstergesiydi. Biraz gerçekdışıydı. Böylesine curcunalı bir kavgadan sonra iki tarafın babaları karşısında azar işitmesi ve sanki kabadayı toplulukların başları değil de sokakta top oynarken atışmış çocuklar gibi sözler işitmeleri tuhaftı. Ama kime ne ? Salih’in babasından duyduğu sözler, onu Yamaç’la bir tutması hepimize yetti.

Salih’in dünyanın en kolay, en çok kullanılan kelimelerinden biri olan “baba” yı tek seferde söyleyemeyişi, güç almak için koltuğa çökmesi ve yarasının daha fazla deşilmemesi için çaresizce derdini anlatması. “Sizinle değil, belki de hayatla benim aramda çok ince bir bağ var” diyişi. 

Erkan Kolçak Köstendil’in ses tonundan bakışlarına, nefes alma şeklinden el kol hareketlerine, duruşuna mimiklerine kadar her şeyine öylesine hayran kaldık ki, neyi ne zaman nasıl yapacağını bu kadar iyi bilmesini hayranlıkla izledik. Her seferinde yaptığı gibi ayakta alkışlama isteği uyandı içimizde.

Bu sahnede kafaların son derece karıştığını söylemekte fayda var. Bölümün başında 2 gün önce/ Şimdi belirtecinin verilmesi hepimizde Yamaç’la abisinin plan yaptığı ve bu söylenen sözlerle kavganın düğünü engellemek için kurgu olduğu hissiyatını uyandırdı. Ancak izlediğimiz şey Yamaç’ın Sena olayı yüzünden çok kızgın olması ve babasında eleştirdiği şeyi kendisinin yapması oldu. İncitmekten korkmayarak gitti, Vartolu’nun paket için “vermedim” diyişine şüpheyle yaklaştı ve “Saadet’i kendi ellerimle evlendireceğim” demesi sorduğunda “Evet, yapacağım görürsün” diye karşılık verdi. Başta inatla karşı çıktığı düğünün hazırlıklarına gülümseyerek katıldı. Kimsenin Yamaç’a ve ikisi arasındaki kardeşliğe yakıştıramadığı bu tavırların altından ne çıkacak bekleyip göreceğiz. Daha önce de Yamaç’tan benzer sözler işitmiştik, ancak bunları sindirmek dizide ikisinin sahneleri gözlerinden kalpler çıkarak izleyen bizler için pek de kolay değil.

Koskoca patron, ağa, hayatta kalmanın bir yolunu her zaman bulan kırmızısever Vartolu’nun çocukluk aşkına yenik düşmesini görüyoruz. Uyandığı andan itibaren asık yüzü, normalde son derece yüksek çıkan sesinin adeta fısıltıya dönüşmesi, içmeye bile mecali olmayan halleri ve Medet’e “Ben bugün ölmezsem bir daha ölmem” diyişi. Babasına gidip son kez umut etmesi, düğünün sesini bastırmak için evinde çalan Nemrudun Kızı.. Bunların hepsi içimizde büyük merhamet duygusu uyandırırken böylesi güzel bir aşk için “Keşke telef olmasaydı, keşke Saadet’e değseydi, Keşke bu adamı anlasalardı, bari bir kez yüzü gülseydi” dedirtti.

Yamaç, Emrah’ın planları yüzünden karısının psikolojik rahatsızlıkları olabileceğine -şizofreni- ihtimal vermeye başlarken onun yaşadığı şoku ve içinde bulunduğu ruhsal durumu atlatması için elinden geleni yapar. Sena’dan dinlediği şekle göre olayı yorumlamışken aslında tam olarak inanmış olmadığını görüyoruz.

Çünkü yürürken aklına Emrah ve Güzide’yle konuştuğu an sonrasında Vartolu’nun söyledikleri geliyor.

“Evet Sena yenge istedi ki sen sormasan ben bunu da söylemezdim. Delirme! Ben vermedim. İster inan ister inanma, vermedim.”

Bu sahne bize bu işin böyle kalmayacağını, Yamaç’ın gerçekleri öğreneceğini gösteriyor. Çünkü yaklaşık 30 bölümdür Çukur izleyen insanlara tanıtılan Yamaç bu durumu anlayacak kadar zeki ve şüpheci. Ayrıca dizinin gidişatı açısından en doğru ve beklendik hamle bu. Yamaç öğrenir, ekmeğinin peşinde Remzi’yi konuşturur ve Emrah’ın peşine düşer. Öfkesine yenik düşüp Vartolu’nun diyişiyle ortalığın… yoksa sakince davranıp mı alt eder bilemiyoruz ancak tek dilediğimiz abisine yaptığı haksızlığı fark edip pişman olması.

Bu sahneyi izlerken herkesin fark ettiği üzre Salih gülüyordu. Herkesle arası bozuk, sevdiğini el alıyor, deposu yanmış ama gülüyor, niye? Çünkü o an babası olduğunu hissetti. Ondan yediği tokat “evlat” gibi hissettirdi. Ona bu kadar acıyı yaşatan kişi olmasına rağmen içten içe çok mutlu oldu. “Hallere bak hallere, kim var senin karşında ? Ben senin neyinim lan!” diyen İdris Koçovalı durumun farkında mı bilemeyiz ama o adam o kahveden gülümseyerek çıktı, belki de ilk kez sahiplenilmiş hissetti, yediği tokattan gurur duydu. Ah be Salih, ah be güzel çocuk.. “Şu halinize bakın, Yıkılın gözüm görmesin ikinizi de!” bağrışının seni bu kadar mutlu edeceğini nerden bilebilirdik.

Sıra geldi güzeller güzeli çiftimiz Akşın ve Celasun’a. Kızımız gelinliğe masum masum baktıktan sonra giymesi istenilince deniyor ve mutlu mutlu -belki de geleceğe dair umutlu- ablasıyla yengesine gösteriyor.

O sırada eskisi gibi Çukur’un çocuğu olan yakışıklımız eşyaları getirdiği için gelip odaya giriyor ve sevdiği kızı o halde görüyor. Manzara karşısında afallayan ve adeta dili tutulan Celasun izlemek öyle keyifli ki, o andan sonra değmeyin keyfimize! Kubilay Aka şahane mimikleriyle çok güzel oynuyor. 

Öyle güzelsin ki Akkız! Siz hep mutlu olun.Elbet bir gün kavuşacaksınız.

Gel gelelim Selim Koçovalı ve dizideki en derin karakterlerden biri olmasının hakkını veren Öner Erkan. Kimselere itiraf edemeyeceği gerçeklerle yaşama yükünü tek başına taşırken, çok kez büyük acılar yaşamak zorunda da kalıyor. Bölümdeki hamam sahnesi, Cemil’i odaya götürünce söyledikleri ve her yiğidin harcı olmayan o bakışları. Ne çok şey anlatıyor bize, sözlü hiçbir şey duymadığımız halde hissediyoruz içinde kopan fırtınaları. Hele ki final sahnesinde öyle şahane performans sergiledi ki, normalde karakteri sevmeyen izleyiciler bile haline üzüldü.

Cemil’in ölümü nasıl açıklanacak henüz bilmiyoruz ama kesin bir şey var ki eğer bu da Vartolu’nun üstüne kalırsa ortalık yıkılacak,kıyametler kopacak. Yeni bölümü merakla bekliyor ve yoğunluğundan haberdar olduğumuz tüm oyuncu ve set ekibine kolaylıklar diliyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!