Bu Deha’nın bir sırrı ve sınırı yok, geleceği var!

Bu Deha’nın bir sırrı ve sınırı yok, geleceği var!

İntikam hikayelerine doyduğumuzu zannediyorsanız size kötü bir haberim var. Henüz hiçbir şeye doymadık hatta intikama öyle açız ki daha fazlasını izlemek istiyoruz. Şöyle düşünün, Kill Bill‘in dizisi çekilecek olsa Tarantino yerine Ay Yapım’ın kapısını çalabilirler, öyle bir “Deha” yatıyor bizim ülkemizin hikayelerinde… Bir de başrolünde Ali Kaptan’ı bile vicdandan sızım sızım sızlatacak Aras Bulut İynemli varsa işlem tamam, o sulardan akar gideriz.

Deha geçtiğimiz hafta Pazar akşamı yayın hayatına başladı. Bana sorarsanız (Şimdi Sallama Zamanı’nda söylediğim gibi) tutsa asla şaşırmayacağım, tutmasa da asla şaşırmayacağım bir işti. Nitekim ilk tahminim başarılı oldu ve dizi ilk bölümüyle tuttu. Hatta Pazartesi yayınlanan tekrar bölümü yeni başlayan ve ilk bölümü yayınlanan iki dizinin önüne geçti. (Güzel Aşklar Diyarı ve Karadut sizin için üzgünüm…) Teşkilat için ise diyecek bir şeyim yok. Tolga Sarıtaş yeni dönemin Oktay Kaynarca’sı, seyircisi hazır; seveni hazır, daha ne olsun?

“Ay şu oyuncu çok yakışıklı, ay bu ship çok güzel!” demek için biraz yaşlıyım. Onun yerine dizinin temposu, Yamaç Koçovalı’nın Devran’a dolanan ruhu, Çukur’un geçtiği sokaklardan geçen hikayesi, Uğur Polat‘ın aşırı koyu ten makyajından bahsetmek isterim. Evin her yerinden bir çocuk çıkması, kardeşlerin arasındaki dünya görüşü farklı gibi şeyler tanıdık mevzular, Ahsen Eroğlu ise gerçekten lokum gibi ama hikayesi açıldıkça o lokumun içinden dikenler de çıkabilir, dikkatli yutmak lazım.

Taner Ölmez ise “Türk işi” bir Riz Ahmed uyarlaması gibi… Ben kendisini hep çok büyük oynar bulurdum, gözlerini koca koca açması ve beden dili beni bi tık rahatsız eder(di.) Ama sanki Cesur karakteri ile kendisi ile barışacağız gibi görünüyor. Gri bir karaktere dönüşecek gibi duruyor ve bu beni ziyadesiyle heyecanlandırıyor. Melis Sezen ise doğal dozunda deliliği ile İmre’yi bir sosyal medya fenomeni yapacak gibi, belki de dizideki görevi odur. Onur Saylak ise bizim Ay Yapım dizilerinin joker elemanı, siz rolü gösterin o koklayarak yerini bulur zaten.

Dizinin afişinin biri Succession afişinden “esinlenme”, Mentalist, Sherlock ve Medium gibi dizilerden “esinlenen” sahneler mevzut. Bir tarafı sanki Ezel’e gülümsüyor, bir tarafı ise Kuzey Güney’in selamını uzaktan alıyor gibi… Çukur-İçeride-Üç Kuruş-Aile gibi dizilerin koklanabilen havasından bahsetmiyorum bile… Ancak burası Ay Yapım multiverse evreni a dostlar, o kadar oyuncu benzerliği ve senaryo dokunması da olsun yani! Avengers izlerken ses çıkarmıyorsak (ben çıkarıyorum ama olsun) buna da sessiz kalalım azıcık, ne var yani?

Açık konuşmak gerekirse ilk bölümden tatlı ve masum bir karakterin öldürülmesi 10 sene önce çok çarpıcı olabilirdi ama artık öyle şeyler izledik ki ona da şerbetlendik. Ceylan ve Boran‘ı iki zıt kardeş olarak izlemek bence bu diziye çok fazla şey katardı ama birilerinin de feda edilmesi lazımdı; o güzel gözleri ve yaşına göre şahane oyun yeteneği ile adaya aman diziye veda eden Boran oldu.

Ama bir iddia da bulunacağım, Çağan Efe Ak on sene sonrasının yeni yıldızıdır ve kendisini çok saçma bir şey olmazsa her yerde görmeye şimdiden hazırlanmamız lazım. Benim bir şikayetim yok, geleceği buradan şahane görünüyor. Aynı şeyi Eylül Ersöz için de düşünüyorum, potansiyel yüksek sadece zamana ihtiyacı var.

Çok büyük başka bir sıkıntı olmazsa Deha beni kazandı. Ha her bölümü saatlerce TV’den izler miyim? Orası biraz meçhul ama hikayenin takipçisi olacağım kesin gibi görünüyor. Siz ister buna intikam isteyen kalbimin ince sızısı diyebilirsiniz, isterseniz Ay Yapım evrenine dahil olmayı tercih ettiğimi söyleyebilirsiniz.

Benim için fark etmez. “Bir insanı sömürmek için aklını kullanmaya gerek yok, vicdansız olman yeterli.” gibi beylik lafları da araya güzelce sıkıştırırlar ve Damla Serim hanım azıcık azimli olursa yeni fenomen dizimiz hayırlı olsun. Gerisini yolda görürüz zaten.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!