Bir Zamanlar Çukurova 4.Bölüm: İtirazım Var!

Aşka düşmek zordur. Sanki Everest’in zirvesinden bir el gelip itmiş gibi bir boşluk olur içinde. Ama bir kere düştün mü o içindeki boşluk mis kokulu bahar çiçekleri ile dolar sanki. Dünyanın bütün renkleri kalbindeymiş gibi.

Peki aşka düşmek bu kadar zorken, ya aşktan vazgeçmek? O daha zor işte. Hele ki o seni, sen de onu ilk günkü kadar çok seviyorken…

Herkese yeniden merhabalar 👐 Bana gelen dönüşler ve yorumlar neticesinde bu hafta hikaye etrafında değil de karakter bazında bir bölüm yorumu sizleri bekliyor, şimdiden keyifli okumalar! 😊

AŞK MI SAPLANTI MI?

İlk iki bölüm yorumumu okuyanlar da bilir, Demir’in klasik ağalardan farklı olduğunu düşündüğümü ve bunun beni etkilediğinden bahsetmiştim. Çünkü annesinin geleneksel tavrına karşılık Avrupa’da kendini yetiştirmiş ve haliyle bu da bize batı ve doğunun karşılaştırma yolu ile farkını gösterebilirdi.

Trende görüp ilk görüşte tutulmasına da mümkün demiştim. Kitap sahneleri de gayet naif gelmişti. O zamanlar karakter hakkında derin bir analiz yapamazdım çünkü oturması lazım ki yorumlayabileyim. Karakterin çizeceği yol geçtiğimiz hafta yaptığı emrivaki ve zorbaya çalan tavrı ile biraz belli olmuştu ama bu bölüm tam olarak netleşmiş oldu. Bu hikayenin kötü adamı, Demir Yaman. Size aman şöyle kötü böyle pis demeyeceğim elbette. Çünkü televizyonlarda nice kötü karakterler var ki beğenerek izledik ve izlemeye de devam ediyoruz.

Bir Emir Kozcuoğlu gerçeği var mesela.

Diyebilirsiniz ki ama Demir, Züleyha’ya aşık. İlk bölümlerdeki yolda ilerleseydi bunu savunabilirdim. Demir’in hislerinin aşk değil, bitmeyen tükenmeyen sahip olma isteği olduğunu düşünüyorum. Hani küçük bir çocuk annesinden oyuncak ister ve isteği hemen gerçekleşip o oyuncak hemen alınır ya. Demir’in durumu da öyle, Züleyha şu an onun yeni ve renkli oyuncağı, çok değerli. Ama hepimiz biliyoruz ki çocukların hevesi çabuk söner çünkü ona zaten sahiptir, sıkılınca da kırıp dökmeler başlar.

Çocuklar yeni oyuncağını paylaşmak istemez ve kendine ait olduğunu belli edercesine üstünü karalar, yazar, çizer, eğer, büker. Kendisi ne istiyorsa onu yapma hakkını kendinde görür çünkü onun sahibidir. Züleyha’nın saçının ucundan tutun, giyimine kadar karışmasının sebebi de bu. Her zerresine kadar hakim olmak. Halbuki aşk, onu olduğu gibi sevmek değil midir? Onu kendimize göre biçip şekillendirince, aslında gerçekten ona mı yoksa kendimize mi aşık oluyoruz?

AŞK İÇİN KURBAN EDİLEN BİR YAŞAM

Bu hikayede tam olarak çözemediğim karakterlerden biri aslında Züleyha. Çünkü ilk bölümlerde Yılmaz ile aşkı, dialogları en az Yılmaz’ın onu sevdiği kadar onun da Yılmaz’ı sevdiğini gösteriyordu. Adana’ya gelip Demir’n saplantısına dahil olmasıyla işler arapsaçına döndü.

Yılmaz’ın hapse girişi ve tehdit yoluyla zoraki nikahtan sonra ne yapacak acaba diye merak etmiştim. Acaba düzene ve zorlanıldığı kadere karşı gelecek mi?

Gülten = Totalci teyzeler
Saniye = ZülMazcılar
Gaffur = ZülDemciler

Karşı koyan hamleler görememek beni şaşırttı. Tamam Demir’in takıntısını iyi aktarmak için Züleyha’yı uysallaştırma yoluna gittiniz. Ama karısı olmuş evin hizmetçisi değil artık, biraz dur Demir bile diyemiyor mu gerçekten?

ŞİRİN’İ İÇİN DAĞ DEĞİL OVALARI AŞMAK ZORUNDA OLAN FERHAT

“Evvelim sen oldun, ahirim sensin”

Bu hikayenin hem en masumu hem de en mağdurudur Yılmaz. Burada size fakir edebiyatı yapacak değilim. Ama bize yansıtılan Yılmaz için de bir iki çift laf etmesem olmaz.

Sevdiği kadın için hem adam öldürmüş hem de -bir nevi- kendini de ölüme mahkum etmiş bir adam, Yılmaz. Çukurova’nın hakimi değil belki ama sevdiği kadının aşkına, sevgisine, ruhuna hakim. Yetmez mi? Bazen yetmiyor işte. Yılmaz gibi parasının, pulunun değil de sevgisinin gücüne tutunmaya çalışanları her dönem hep ezmeye çalışmışlardır.

Paran kadar insan olarak gören,

Kalbine değil de cüzdanının şişkinliğine bakan,

Cebindeki yeşilliklere güvenip onunla insanın duygularını da satın alabileceğini zanneden,

Kraldan çok kralcı olan dalavereci takıma

Hepsine İTİRAZIM VAR! 

İlk bölümlere oranla temposu düşük bir bölümdü. Konak olayları, Züleyha’nın üvey abisi olayları beni pek çekmedi açıkcası. Yalnızca Sebahattin karakterinde insanlık namına bir iz bulduk, umarım onu da harcayıp ortamı tamamen kötülere bırakmazsınız. Daha çok Yılmaz ve dinemiğini tercih ederim. Onu dört duvar arasına kapayıp, konaktaki evcilik oyununa devam edecek olursanız ona da  itirazım var! diyebilirim.

Bu haftalık benden bu kadar, okuduğunuz için teşekkür ederim.😇

Siz de yorumlarınızı paylaşmayı ihmal etmeyin lütfen.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!