Bir Zamanlar Çukurova 15.Bölüm: Kalbimdeki Yerin

Bu hafta bölüm yorumunu yoğunluğumdan dolayı biraz geç yayınlamak durumunda kaldım kusura bakmayın 🙏 Bu hafta erken yayınlayıp telafi edeceğim söz.

Kalbiniz kor gibi yanarken susmak zorunda olmak acıların en beteri değil midir? Aşkı için susmak… Ona zarar gelmesin diye susmak… Onun için kendinizden, hayatınızdan vazgeçmek…

Geçtiğimiz haftayı birbirlerine silah çeken Yılmaz ve Demir ile bitirmiştik. Bu noktada Züleyha’nın Yılmaz için endişesi o kadar belliydi ki. Ve tam o endişeyle iyi birşeyler olacak diye beklerken yine sağlam bir gol atarak Züleyha’nın ağzından hiç hissetmediği kelimelerin dökülmesine sebep oldular. Tamam çocuğumuzu (Yılmaz’ın çocuğu) düşün de, geçiştirmek için uğraş. O seviyorumları keşke Yılmaz’ın yanında demeseydin be. Biz farkındayız bu lafları kızım sana söylüyorum gelinim sen anla mantığıyla aslında Yılmaz’a söylüyor. Ama Yılmaz’ın o yıkılışı beni mahvetti.

Buluştukları zaman söylediklerinden sonra bile hâlâ “arabaya bin sana zarar vermesini istemiyorum Züleyha diyen Yılmaz… Kalbinde kırılmadık yer bırakmadılar. 😢

Züleyha o sözleri söylerken Demir’in gerçekten buna inanmadığına adım kadar emindim. Öyle de oldu. Onun için önemli olan Yılmaz’a karşı kazanmış olmak ve itaat zaten. Yılmaz ve Züleyha aşkının büyüklüğünün de farkında ama içindeki o kaybetmek istememe hırsı onu daha beter durumlara sokacak haberi yok.

Bir bölümde de Yılmaz’ın başına bir iş gelmeden olur mu? Olmaz tabi.
Konağa dönen Züleyha ile Demir, Hünkar Hanım’ın gazabına uğradı. Tabi artık Züleyha kendine öyle bir inandırdı, Demir’in güvenini öyle bir kazandı ki Hünkar’ın tepkisi sert bir şekilde geri tepti. Oğlunu fazlasıyla kıskanan Hünkar Züleyha ile daha çok uğraşacak gibi.
Her ne kadar Züleyha’ya sayıp sövsek de yanında kimse olmadığında bizim bildiğimiz asıl Züleyha oluveriyor. Yamanlardan biriyle birlikteyken yüzüne bir maske takıyor ve mutlu rolü yapıyor. Evet bazen karakterden beklenmeyen gereksiz tepkileri var. Ama ben bu kaybetmeyeceğine inandığım asıl özünü daha çok izlemek istiyorum.

Yamanlar bir yandan konakta belediye başkanını ağırlarken, Fekeli’nin aklı fikri Yılmaz’ın başına bir iş gelip gelmediğindeydi. Kimseye haber vermeden çekip gitmesinden işkillendi haliyle de aramaya girişti. Adamın başına bir iş geldi orası belli ama saatler geçti yani kan kaybından gitti mi kolumu kopyu bacağı mı uçtu sabahtan beri yok sonuçta etrafta. Bir bölüm de sapasağlam ayakta kalamıyor ki.

Fekeli’nin Yamanlar Konağı’nı basma sahnesine bayıldım. Oğlunun hayatındandan endişelendiği an tüm o sakinliğini geride bırakarak konağa gelmesi ve hesap sorması harikaydı.

Eğer kalleşliğin ne olduğunu anlamak istiyorsan mazine bak, orada görürsün kalleşliği

Yürü be Fekeli, kim tutar seni diye coşmuş bile olabilirim. 😁 Tüm lafları Demir’in ağzına tıkıp kurduğu harika cümleler ile mest etti beni.

Tehdit küçük adamların işidir. Fekeli tehdit etmez. Ya icabına bakıp hesabı keser ya da Allah’a havale eder.

Tüm laflarını bir bir söyleyip son olarak da “Seni de Allah’a havale ediyorum” diyip arkasını dönüp gitmesi nasıl kral bir hareketti öyle. Hünkar ile birlikte Züleyha’da kalakaldı. Şiir gibi laf sokuşuna onlar da hayran oldu belli ki.

Yılmaz’ın laza geçirdiğini öğrenen Fekeli anında olay yerine koştu. Evladını o halde görünce anında sardı sarmaladı, sanki tüm yaralarını sarmak ister gibi bir baba gibi…

Gözlerini açsın istedi, tekrar babam desin istedi. Fekeli ve Yılmaz arasındaki bağın günden güne kuvvetlendiğini görmek beni mutlu ediyor. Bazen herşey kan bağı demek değildir, yürek bağı bazen hepsinden daha kuvvetlidir.

Onların bu baba-oğul ilişkisi de aynen öyle. Ve Kerem Alışık. O acıyı o hüznü öyle güzel yansıttı ki. 👏

Gitme be evlat, gitme… Sen gidersen ben de giderim

Yılmaz’ın kaza haberi de Yamanlar Konağı’nda bomba etkisi yarattı. Bir yandan Züleyha’nın tepkisini ölçmeye çalışan Hünkar ve Demir, diğer yandan ise para için herşeyi yapmaya hazır Gaffur.

Yılmaz’ı hasta yatağında bile rahat bırakmıyorlar ki. Gaffur tam kendinden beklenebilecek korkak bir hamle ile Yılmaz’ı yastıkla boğmaya çalışırken doktora yakalandı. Kaçmak isterken de Fekeli ve Çetin’e. Kötülerin kötülüklerinin ayaklarına dolandığını görmek beni sevindiriyor.

Fekeli’den dayağı yiyen Gaffur favorimdi. Ayak üstü kaç yalan söyledi ben sayamadım ama öyle ya da böyle sevdiğim ve bu diziye renk kattığını düşündüğüm bir karakter kendisi. Onsuz olmazdı yani.

Demir’in şehirdışına gitmesini fırsat bilen Züleyha ise hastaneye Yılmaz’ı görmek için -boşanalım Şermin- Sebahattin’den yardım istedi. Hünkar’ın ilaçlarını uyku hapı ile değiştirip konaktan kaçıverdi. Hastaneye hemşire kılığında girerek nihayet Yılmaz’ı görür.

Yüzyüzeyken söylemek isteyip de söyleyemediği her şeyi bir bir söylemeye başladı. Yılmazım dedi yine mesela uzun zaman sonra ilk kez. Özlemini, aşkımı haykırdı. Kalbinin hâlâ Yılmaz’a diye attığımı haykırdı.

Sen şimdi uyansan… Gitsek buradan. Oğlumuzu da alıp gitsek

Ah be Züleyha. Karşılıklı konuştuğunuz son defa Yılmaz sana aynısını söylemedi mi? Kaçalım gidelim ben oğluna da baba olurum evladım olur o benim demedi mi? Olayları uzatmak için neden böyle gerelsiz imkansızlıklar yaratırsınız ki?

“Benim kalbim sana ait Yılmaz, hep de öyle kalacak”

Bir de Züleyha ve Sebahattin yoluyla Demir’in yaptıklarını nasıl sempatik gösterebiliyorsunuz? Sevgi için tüm şiddet tüm baskılar mübahtır demeye mi getiriyorsunuz? Parmak kesmekle tehdit ediyor, oğlu ile tehdit ediyor, odalara kapatıyor, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz bırakıyor ama ‘beni seviyo da ondan yapıyor ya’… Böyle saçma bir mantığı ben kabul edemem kusura bakmayın.

Yılmaz iyileşti ve tüm çilesi ve derdi ile uyandı. Adamın yaşamadığı hayal kırıklığı kalmadı en azından Züleyha’nın dediklerini ufacık da olsa duymuş olsaydı.

Aşktan yana yüzü gülmüyor olsa da iş konusunda fazlazıyla yol kat ediyor Yılmaz. Uzun zamandır kurmak istediği sanayi odasını nihayet kurdu. Tek gereken bir başkan seçilmesi. Bunu duyan Demir’in de olaya dahil olmayacağını düşünmek saçma olurdu.

Yılmaz’ın sürekli İstanbul’dan geldiği ve ne ara ticarette bu kadar başarılı olduğu söyleniyor. Adamda sermaya ve azim var e zeki de. Başarılı olmamasını gerektirecek bir durum yok. Evet kendisinin asıl mesleği ticaret değil, bir motor ustası yani bir işçi. Kendisi de öyle olduğu için çalışanlarının halinden anlıyor, rahatça empati kuruyor. İnsanlar da bunu görüyor. Kendilerine üstten bakmayan, onlarla yiyip içen, sohbet eden, güleryüzlü ve anlayışlı olan bir patrona kucak açıyorlar haliyle.

Züleyha’nın doğumgünü. Doğumgünü onun ama giyeceği kıyafetten takacağı takılara kadar Demir seçiyor. Sanki oyuncak bebeğini kendi giydirip oynuyormuş gibi. Diğer yanda ise Yılmaz, sevdiği kadının doğumgününde onsuz olmanın kederinde. Fekeli unut dese bile işte kalbe söz geçer mi?

Hep eski yaşadıklarına dair flashbackler görmek istemiştim. Birlikte kutladıkları doğumgünü o kadar güzeldi ki. Küçük tek mumlu pasta ile birbirlerine aşkla bakan kalp kalbe bir kutlamayı, tüm o ihtişamlı zengin ama içi de bir o kadar boş kutlamaya tercih ederim.

Züleyha’nın da tüm o abartılı kutlamaya inat Yılmaz’ı ve birlikte kutladıkları doğumgününü düşünmesi… Birlikteyken Yılmaz’dan hiç ayrılmamayı dileyen Züleyha, şimdi ise sadece oğlunun ömür boyu mutluluğunu dilediğini söyledi. Oğlu demek Yılmaz demek. Oğlu ve sevdiği adamla bir gün kavuşup mutlu olmayı dilediğini çok iyi biliyoruz.

Doğum günün kutlu olsun kurban olduğum…

Ama bu güzel saf anılardan sonra hediye edilen araba sahnesi ve yapaylığı görmek beni bir miktar sinirlendirdi. Bir yanda ufacık bir pastaya sırf sevdiği adamdan geldiği için gözyaşı döken Züleyha. Diğer yanda ise gereksiz lüks arabaya sahte bir gülüşle tepki veren Züleyha.

Ve beklenen başkanlık seçimleri vakti. Tek aday Yılmazken son anda gelip aday olduğunu söyleyen Demir’e güldüm. Hiçbir belge vermeden ne de güzel hemen aday olunuyormuş öyle. Sanayi odası kurma fikrini Yılmaz ortaya attı emek verdi ve çalıştı ama son dakika gelip de oylamada başabaş gitmeleri ayrı komikti. Seçimlerde son oy’a kalma klişesi ile bölümü noktaladık.

Ben Yılmaz’ın başkan olacağını düşünüyorum. Demir zaten çoğu şeyin başında. Hem senaryonun işleri biraz daha kızıştırmak hem de artık bir kere de olsa iyilerin kazanacağını kötülerin avucunu yalayacağını düşündüğüm için kazanan Yılmaz olacaktır. 😊

Bu haftalık da görüşmek üzere. Düşünce ve yorumlarınızı benimle de paylaşırsanız çok mutlu olurum. 😇