Bir Zamanlar Çukurova 13.Bölüm: Vazgeç Gönül

Bir Zamanlar Çukurova bu hafta da zirveyi kimseye kaptırmadı. Totalde 14,46 ABde 11,89 ve 20+ABCde 14,55 ile perşembe günü en çok izlenen yapım oldu! 🎉

Geçen haftayı uzun zamandır beklenen Yılmaz ve Züleyha yüzleşmesiyle noktalamıştık. Hünkar ve Demir ikilisi de bu yüzleşme için en az bizim kadar heyecanlı görünüyordu.

“Çok güzel gözüküyorsun”

Bu sözle başladı söze Yılmaz. Tüm yşadıklarına rağmen sevdiği kadını görür görmez yeniden aşık oldu sanki. Görür görmez birlikte kurdukları hayallere gitti aklı. Bizim de çocuğumuz olacaktı, oğlan olmasını adının Yılmaz olmasını isterdin dedi. O anlarda sanki göğsüme bir yumru oturmuş gibi hissettim. Hayallerinin gerçek olması ama onun bunu bilmemesi…

Demir seni zorladı mu diye sorduğunda herşeyi söylesin birlikte plan yapıp mücadele etsinler istedim. Ama maalesef klişeye çevirecekler ya. Yani o dönemde dinleme cihazı yok, başında bekleyen kiöse de yok. Anlatsana Züleyha. Adam karşında ne hale geldi görmüyor musun?

 “Demir sana ne yapmış olursa olsun sen benim için tertemizsin”

Hangi adam bu durumda, düşmanıyla evli olduğunu bile bile böyle bir şey söyleyebilir?

“Ben oğluna baba olurum. Evladım olur o benim.”

Yılmaz, ah Yılmaz… Nasıl koca bir yüreğin, kocaman bir sevgin var senin öyle. Gördükçe gerçekten var mı böyle sevenler, yoksa sadece dizilerde filmlerde görebileceğimiz kişiler mi. Yılmaz’ın bu ümit dolu sözlerine karşılık Züleyha ise beni hiç kimse zorlamadı Demir beni seviyor demekle yetindi. Tabi Yılmaz için mühim nokta Züleyha’nın sevip sevmemesiydi. Sen de onu seviyor musun derken bakışlarını yere indirmesi, cevabından emin olduğu bile bile hiç de duymak istemediğini belli ediyordu.

Ne halde olduğumu görmüyor musun?

Züleyha kıvranıyordu ama Yılmaz’ın bunu görebilmesi mümkün değildi. Yalan ve tehditlerle o kadar doldular ki gerçeklere kulakları zaten sağır olmuştu. Duymadılar, görmediler, göremediler… Züleyha ise mecbur kaldım dedi asla Demir’i sevdiğini söylemedi. Ama klişenin dibini sıyırmak zorunda oldukları için Yılmaz kendi kafasında hükmünü çoktan vermişti. Sevdiği -kurban olduğu- kadının, düşmanını sevdiğine kendini inandırmıştı.

“Beni idama sen mahkum ettin Züleyha, mahkeme değil”

Biraz da sahnedeki oyunculuklardan bahsetmek lazım. Uğur Güneş ve Hilal Altınbilek öyle şahane oynadılar ki. Züleyha’nın o çaresizliğini; Yılmaz’ın o öfkesini, kırgınlığını, acısını ve hüznünü dizibe kadar yaşamışlar ki bizde onlarla beraber yaşadık.

En çok da “Eyvallah” deyişinde kaldım ben. Tüm yaşadıklarına, intikamına eyvallah diyebilen bir adam, Yılmaz Akkaya.

“Senin Yılmazın bu sefer gerçekten öldü…”

Bir zamanlar benim sevgilimdin

Yanımdayken bile hasretimdin

Şimdi başka bir aşk buldun

Mutluluk senin olsun

Dertler benim çile benim

Hayat senin senin olsun

Sonrasında Demir ile yüzleşen Züleyha kaderini kabullendiği söylemesi beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattı. Bir gün seni seveceğimi bekliyorsan bekleme çünkü bende gönül kalmadı dedi. Sen zaten kabullenmeye razıymışsın be Züleyha. Geceleri, Yılmaz için ağlayıp gündüzleri, hayatını mahvetmiş bir adama nasıl gülücükler saçabiliyor rahatça nasıl yemeğe çıkabiliyor kadeh tokuşturabiliyorsun? Tamam somurtma ama en azından gülme ifadesiz takıl. Yılmaz ile görüşmesinin üstünden bir gün bile geçmeden tatil planları yapması Züleyha karakterini sorgulamamıza sebep oluyor.

Yılmaz’da kafasını işlerle oyalıyor ama dağıldığını ve o anların etkisinde kaldığını belli ediyor arada dalıp gidiyor. Bu noktada Yılmaz’ın acısı insanlara daha inandırıcı geliyor haliyle. Kadın karakterleri arada bırakacağız diye tam bir kukla haline getirmeseniz keşke.

Gelelim sinsirella Gülten’e. Bu hikayede kötülük sıralaması yaparsam Hünkar ve Demir’den sonra gelir kendisi. Gerçekleri duyup, görüp susması kendisini tehlikeli biri yapıyor. Neymiş olay çıkmasını istemiyormuş. Yahu bırak, Yılmaz’ı Züleyha’dan uzak tutayım hep yanımda kalsın istiyorum demiyorsun da Yılmaz’ı korumuş oluyorsun. Adamın derdi zaten başından aşkın. Sen de yok kaşık öpme, yastık koklama gibi değişik hallerdesin. Bakın normalde bu tarz şeyler duygusal gözükür, sevdiğinin eşyasına dokunmak onu koklamak felan. Ama bunu yapan Gülten olduğu zaman bırak duygusallığı itici ve sapıkça bile gözüküyor.

Ekrana Gülten çıkınca daimi tepkim

Sebahattin ve Gülten’in dedikodusunu yayan kişinin Fadik olduğu ortaya çıktı ve kendisi huğlara sürgün edildi. Böylece konaktaki engereklerin sayısında 1 tane azalma oldu. Bahaneye bakan Şermin’in de madur edebiyatı yapmaya devam ediyordu tabi.

İki arada bir derede yaşanan Yılmaz ve Züleyha karşılaşması benim içimdeki ZülMaz sevdasını hemen ortaya çıkardı tabi. Tam diyorum diğer karakterlere odaklan biraz, çift destekleme çünkü üzüyorlar seni… Ama işte bu ikilinin uyumu, kimyası beni her defasında mestediyor. Sözler olmasa bile gözleri ile konuşuyorlar zaten.

Yamanlar Gülten’in Yılmaz’da olduğunu bilmiyorlar tabi. Gaffur’da başka yerde diye yalan söylemişti. Yalanı ortaya çıkmasın diye tıpış tıpış Yılmaz’ın yanına geldi. Gülten’in geri gelmesini istedi. Sanki başına o kadar olayı o açmamış, canını yakmamış gibi arkadaşız biz yahu triplerine girmesi komediydi. Tabi Yılmaz asaletinden hiç ödün vermeden Yılmaz değil Yılmaz Bey diyeceksin diyerek bir nevi orda bi dur bakalım demiş oldu. Gülten ancak kendi isterse gidebilir dedi. Güllü Gülten gider mi hiç? Gitmez tabi. Gitmedi de zaten. Sayıp sövüyorum belki ama Züleyha’dan cesur davranıp herkese rağmen sevdiğinin yanında kalmayı seçti.

Züleyha’nın pijama dikme isteği üzerine de bir iki kelam etmezsem olmazdı. Karşında hayatını mahvetmiş kişilerden biri var ve sen rahat rahat alışverişe gidiyor kumaşlar alıyor gezip tozuyorsun. Yılmaz ile görüştüm ga üstümden bir yük kalktı şimdi fink atabilirim mi demeye çalışıyorsun bu mudur yani? Keşke Züleyha karakteri bu kadar tutarsız yazılmasa. Bir planı olsa da böyle davransa anlar ve destek bile olurdum. Ama böyle olması fazla ikircikli.

Bu dizide en sevdiğim karakterlerden biri Sebahattin. O konağın vicdanı kendisi desem hiç de haksız sayılmam. 

“Günah ala ala bitiremediniz. Mahvettiğiniz hayatlar yetmedi mi?”

Ne de güzel konuştu, içimizdekilerin sesi oldu adeta. Bunun üstüne Demir’in pişkin pişkin kimin hayatını mahvetmişiz diye bağırması da komikti. Ve o bağırırken kadraja giren Züleyha ve o bakışı ile  sorunun cevabını almış oldu bence.

Peki Demir ve Cengaver’in sahte pavyon kavgasına ne demeli? İlk andan itibaren bu kavganın düzmece olduğuna inandum. Sırf kavga Yılmaz’ın kulağına gitsin ve o da aaa bunlar kavga etmiş araları bozulmuş hemen gideyim aralarına girip bu fırsattan faydalanayım desin diye yaptılar. Bir planları olduğu belliydi.

Yılmaz’a destek olan kişinin Fekeli olduğunu öğrendikten sonra bir oyun yapacakları belliydi. Ama kavga etmiş gibi gösterip Cengaver ile Yılmaz arasında bir buluşma ayarladılar. Tabi o buluşma yerine önceden bir bomba yerleştirmişler. Yılmaz gelecek ve bamm işini bitirmiş olacaklar. Cengaver’in tüm olayları bilip buna rağmen Demir’e yardım etmesi benim gözümde onu Demir’den de beter bir konuma soktu.

İki şeytan arkadaşın oyunu ile buluşma mekanına gelen Yılmaz ve Fekeli’yi gördük. Saniyeleri geri geri sayarken patlamanın gecikmiş olması bana FekYıl bu oyunu önceden anladı ve bir şekilde bu olaydan kurtulacaklarını hissettirdi.

Bomba gibi bir bölğm derken bundan bahsediyorlarmış demekki 😁

Bu hafta da kötülerin kötülüklerine kötülük katmaya devam ettikleri bir bölümdü. Gerçi haberini de yapmıştık ama kadroya yepyeni bir isim katıldı, Melike İpek Yalova. Kendisi dizide Âlâ isimli bir çocuk doktorunu canlandıracak. Adnan görünümlü Yılmaz bebeğin doktoru olacak büyük ihtimalle. Ve söylenilene göre Yılmaz’a aşık olacakmış. Yönetmenimiz Murat Bey boşuna demiyormuş Yılmaz’ın talibi çok diye. Ne diyelim hayırlı uğurlu olsun ve şimdi Züleyha düşünsün. 😉 Belki gerçekten bir rakip ile karşılaşınca vay ben ne yaptım felan der. Belki de demez ve pijama dikmeye devam eder, bekleyip göreceğiz. 😁

Bu haftalık da benden bu kadar, kendinize iyi bakın haftaya tekrar görüşmek üzere. 🙏