Belki de Sevmemeliyiz | Zalim İstanbul 31.Bölüm Yorumu

Zalim İstanbul 31.bölümü geride bıraktı. Geçtiğimiz bölüm Cenk ve Cemre’yi -10 derecede donmak üzere bırakmıştık, oradan devam ettik bölüme. 30.bölüm yorumunu bir türlü fırsat olup yayınlayamadık, kısaca bahsetmek gerekirse 30.bölüm için kullacağım başlık “Cenk’in aşkı” olurdu sanırım. Bütün bölüm Cemre’yi bulmak için çırpınışlarını izledik, Cenk’in önceki bölümlerde de gördüğümüz olayları çözmedeki başarısını gördük, Cemre’nin yerini ve başına gelenleri daha video gelmeden bulan bir Cenk gördük. Cemre’sini gördüğündeki hüznü hissettik. -10 derece onlar birlikte donarken “Beni nasıl buldun?” diyen Cemre’ye, “Dünya küçük, aşktan küçük” diyen Cenk’in aşkıyla biz ısındık.

Peki bu bölüm ne oldu? Ben bu bölüm yorumunu bu sefer bir farklılık yaparak ikili şekilde yorumlamak istiyorum.

1-Cenk ve Nedim

Cenk ve Nedim, bu dizinin merkezinde olan, aralarındaki bağı bilmeyen, sürekli didişen iki kardeş. Bu kardeşler neden bu hale geldi? Biz değil miydik Cenk’in “kardeşim” diyerek Nedim’i yangından kurtarmasını ve Nedim’in Cenk’e sarılmasını izleyen? Biz değil miydik yıllarca konuşamayan Nedim’in ilk lafının “Cenk, gitme” demesini izleyen? Biz değil miydik birbiriyle ayrı düşürülmüş olsa da, biri fiziksel diğeri psikolojik bir savaş verse de, birbirlerini seven Cenk ve Nedim izleyen? Senaristlere sormak istiyorum; değdi mi? İki kardeşi aralarına bir kadın karakteri sokarak düşman yapmaya değdi mi? Nedim’i Cemre’ye aşık gibi gösterip hem Cenk’e hem de Cemre’ye düşman etmeye değdi mi?

Daha geçtiğimiz bölüm fidyeci Nedim’in kafasına vurduğunda onun için endişelenen, başını kucağına koyup onu kurtarmaya çalışan bir Cenk gördük mesela. Böyle sahnelerle kardeşlikleri pekiştirilebilecekken neden biz 31.bölümde Cenk’ten nefret eden bir Nedim izledik? Cenk’i buzhaneden çıkarırken bile gözlerinde tamamen merhamet yoktu. Yangından onu kurtarırken “kardeşim” diyen Cenk’e paralel bir Nedim bekledim ben “kardeşim” lafını bekledim. Ama olması maalesef. Cenk’e “geçmiş olsun” derken bile gözleri yumuşamamıştı. Kafede karşılıklı konuşurlarken bile “Sen olmasaydın bunlar olmazdı” diyen bir Nedim gördük. Sonra da tepe noktasını gördük zaten. Cenk’in Cemre’ye evlilik teklifi ettiğini gören Nedim, Cenk’i evden kovdu.

 

Geçen bölüm Nedim, Cenk’e Cemre’yi kurtarmaya tek başına gideceğini söylemişti. Cenk ona birlikte gitmelerinin daha iyi olacağını söylediğinde de Cemre’nin fidyeciye kendi numarasını verdiğini söyleyerek onu vurmaya çalışmıştı. Ama Cenk’in tek derdi Cemre’yi kurtarmak olduğu için ne Cemre’nin onun numarasını vermesi önemliydi, ne de Nedim’le beraber onu kurtarması önemliydi. Cenk ve Nedim’in “aşk” diye tanımladıkları şeydeki farklılıkları defalarca gözümüze sokuldu. 30.bölümdeki o sahnede de bu güzel bir şekilde vurgulanmıştı. Bu bölümdeki kafe sahnesinde de Nedim, “Gelmeseydin bunların hiçbiri olmayacaktı” diyerek hâlâ Cenk’in gelmesine laf söyledi. Ancak bu ikilide mantıklı davranan taraf her zaman Cenk olduğu için yine aslında Nedim’e anlattı. Fidyecinin neler yapabileceğini, Cemre’nin hayatının tehlikeye gireceğini, ikisini de onun kurtardığını ve asıl kahramanın o olduğunu söyledi. Nedim için sonuç değil, gidişat önemliydi orada. Cenk’in Cemre’nin yakınında bulunmasına tahammül edemiyor. Daha doğrusu Cenk’in kimsenin yanında bulunmasına tahammül edemiyor. Amcası, Cenk’e babalık yapmaya başladığı için Agah’tan da nefret ediyor. Birilerinin Cenk’i sevmesini sevmiyor. Ve maalesef bu bize altı dolu bir şekilde verilmiyor dizide. Nedim’in nefreti tamamen kuru gürültüden ibaret, intikamı tamamen palavra, yaptıkları tamamen düşüncesizce. Şu aşamada Nedim, en altı boş yazılan karakterlerden biri oldu maalesef. İntikamını hep yanlış yönetti çünkü. Şeniz dururken önünde o Agah ve Cemre’ye yöneldi. Şimdi de tamamen Cenk’e yönelmiş durumda. Ben Cenk’ten hesap sormasın demiyorum asla. Çünkü Cenk’in yaptığı şey başlattı onun işkence yıllarını. Ama o bunun hesabını sormak yerine Cenk’i hep başka türlü vurmaya çalışıyor, bu da karakterden uzaklaşmamıza neden oluyor.

Ve son olarak Cenk’i evden kovan bir Nedim… “Her şey benim” demekten başka bir şey yapmayan Nedim, Cenk ve Cemre yakınlaşmasına katlanamadığı için Cenk’in eşyalarını toplatıp onu evden kovdu. Bu nefretin sınırları yakın zamanda Cenk’e daha da zarar veren bir Nedim göreceğimize işaret ediyor bence. Hatta geçen bölüm olan o bedel konuşması sonrasında, Nedim’in Cenk’ten isteyeceği bedel hakkında da oldukça düşündürüyor beni.Evden kovma meselesinde Agah, Nedim’e posta koydu. Aslında bütün izleyenlerin Nedim’e söylemek istediklerini dile getirdi “Ne oluyor Nedim? Aklından bir zorun mu var senin? Ne oldu, nasıl oldu, ne ara oldu da bu kadar karardı senin kalbin? Şu ana kadar yaptığın her türlü saygısızlığı 8 yaşındaki çocuğun aklına saydım. Her edepsizliğinde ‘geçecek bunlar da geçecek Agah, aklı başına bir gün gelecek. Daha yeni yeni büyüyor, vicdanı da öğrenecek’ dedim.Dedim de, sen ne yaptın? İyice zıvanadan çıktın. Saygıyı geç bir tarafa, bırak. Saçma sapan nedenlerden dolayı amcana savaş açtın, düşman kesildin. ‘Her ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın her zaman yanında olmalısın Agah’ dedim. Oldum. Senin yüzünden çocuklarımı karşıma aldım ben. Ama yetti artık, buramdan çıktı. Bana bak! Gırtlak 9 boğum, sen bana yutkuna yutkuna onuncu boğumu çıkarttın. Beni delirtme. Sen benim oğlumu bu evden kovamazsın.” diyerek. Nedim akıllanır mı? Gerçekten yaptıklarını önüne koyup düşünür mü bilmiyorum. Ama olması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum. Yoksa karakter kendinden fazlasıyla uzaklaştırıyor izleyiciyi.

2-Cemre ve Nedim

Defalarca yazıldı, çizildi, senaristler de her defasında repliklerle ya da sahnelerle bize gösterdi aslında. Bu ikili arasında olan şey kesinlikle aşk değildi. Bunu 30.bölüm gibi bu bölümde de açıkça gördük. Cemre’nin Nedim’e duyduğu merhamet, onların paylaştığı bir dostluk vardı. Senaristler en başından bu ikiliye “aşk” yüklemesi yapmaya çalışarak hata yaptı aslında. Evet bunun aşk olmadığını da defalarca gösterdiler. Ama olan eski bağlarına oldu. Bu ikilinin arasındaki naif güzel hemşire-hasta ilişkisi, dostluk bağı, merhamet ve sevgi bozuldu. Gerçekten sırf üçgen yaratmak uğruna bozulan bir ilişki oldu maalesef.

Nedim’in intikamını yanlış yönlendirdiğini söylemiştim. Bu bölüm hasta yatağında Cemre’nin başında söyledikleri de aslında ne aşka uyuyordu, ne de bunca zaman Nedim için uğraşan Cemre’nin hak ettiği şeylerdi. Ölmek üzere kurtardığı, sözde aşık olduğu kadına “Senden önce ben çaresizdim. Sonra sen geldin, korktuğum ne varsa karşısına geçip benim için göğsünü siper ettin. O sessizliğim içindeki yardım çığlığını duydun. Kimse beni duymazken, sen beni anladın. Bana yapılanları anladın. Savaştın Cemre, hesap sordun. Benim acıma ortak oldun. Elimi tuttun, bana gülmeyi hatırlattın. Eğer istersem yapabileceğimi öğrettin. Ben tekerlekli sandalyedeyken beni karanlığımdan kurtardın. Bana söz verdin; “bize ne olursa olsun bize ne yaparlarsa yapsınlar ben hep senin yanındayım” dedin. Ama sonra o eli bıraktın, gidip Cenk’in elinden tuttun. O kadar öfkelendim ki sana, her şeyi bile bile benim elimi değil, gidip onun elini tuttun. Artık bu içimdeki acı da öfke de dinmemeye başladı. Ne yapsam dinmiyor, dinmeyecek. Ben bunun hesabını sorana kadar dinmeyecek.Bana başka seçenek, başka yol, başka çare kalmadı. Arkama bakmayacağım. Kalbimden geçene inat arkama bakmayacağım. Sen bana yapılanları unutup beni yalnız bıraksan da ben unutmayacağım.Bana yapılanların hesabını sorana kadar unutmayacağım.” diyen bir Nedim izledik. Aslında replikler çok açık, Nedim kendi de kabul etmiş durumda. Cemre’nin onun için neler yaptığı ortada, her şeyi ortaya çıkarmaya nasıl uğraştığı ortada. Ama Nedim, intikamını yanlış yönettiği için Cemre’nin başka birine aşık olması ihtimali bile onu çıldırttı. Ve ondan intikam almaya çalıştı. Nedim, bu intikam işini yanlış yönetmeye devam ettikçe başkalarına olduğu kadar kendine de acı çektirmeye devam edecek.

Bu ikiliye Oya’yı koyma nedenim de bu sahne. Çünkü bu sahnede Oya’nın Nedim’e “Sizin yolunuz çoktan ayrıldı Nedim. Belki de bunu kabullenmenin zamanı gelmiştir.” demesi, bize tamamen bu ikilinin bittiğini de gösterdi. Nedim’in Oya’ya dediği ” Kendimi tanıyamıyorum” lafı aslında Nedim’in değişmek istediğini düşündürdü bana. Ama Oya da Nedim’i fazlasıyla etkiliyor. Amcasına, Cenk’e ve Cemre’ye olan öfkesinin dinmesini istemiyor. Şeniz’den bahsetmiyor mesela ya da Ceren’den. Ama bu üçüne karşı olan öfkesinden bahsedebiliyor. Nedim, maalesef yanlış kişilerden etkileniyor. Daha önce de görmüştük Ceren’in, hatta Neriman’ın laflarına bile kanmıştı, hatta Şeniz’in bile. Şu anda da Oya’nınkilere kanıyor. Oya’nın onla konuşması bu üç kişiye olan gereksiz öfkesini harlıyor Nedim’in.

3- Cemre ve Şeniz

Geçen bölüm Cemre’nin kaçırılması ve öldürülmeye çalışılması Şeniz yüzündendi. Şeniz, ne kadar ağlasa da, sızlasa da geçmişini anlatsa da, asla empati yapılabilecek bir karakter değil. Salt kötü dediğimiz karakterlerden biri. Küçücük bir çocuğu tekerlekli sandalyeye mahkum eden, kendi oğlunu canavar diye yetiştiren, anne karnındaki bir bebeği öldüren, Cemre’yi öldürmeye çalışan bir karakter Şeniz. Bir parantez açmak istiyorum ki Mine Tugay, harika canlandırıyor Şeniz karakterini. Bütün o uç noktalarını o kadar güzel harmanlıyor ki, Şeniz’den nefret etmemek mümkün değil. Gelelim Cemre ve Şeniz’e… Şeniz, Cemre’nin baba gerçeğini öğrenmesi üzerine ve bunu Cenk’e söylemekle tehdit etmesi üzerine harekete geçmişti. Cemre’yi öldürmek onun için bir şey değildi, ama başaramadı. Bu sefer de Cemre’yi ailesiyle vurmaya çalıştı. Daha önce Ceren’e yaptığı şantaj videosunu Cemre’ye gösterdi.

Cemre’yi, kardeşiyle vurmaya çalıştı. Bu yüzden Cenk ve Nedim’e gerçekleri söyleyemeyen bir Cemre izledik. Ama dizide çok açık mesajlar da vardı. Şeniz’in sonu Cemre elinden olacak. Bu son, illa ölüm değil belki başka bir şey. Ama Şeniz’i alt edebilecek tek kişi Cemre olacak. Şeniz, Cemre’den gerçekten korkuyor. Onun gözü karalığı, yapabileceklerini kestirememesi Şeniz’i korkutuyor. Öyle ki, Cenk’in baba gerçeğini öğrendiği bir kabus bile gördü Şeniz. O sahne fragmanlarda en çok dikkat çeken sahnelerden biriydi. Bunun gerçeği yaşanır mı? Bu yüzleşme gerçekten olur mu? Bilmiyorum. Ama kabus olarak bize sunulan yüzleşme sahnesi harikaydı. Mine Tugay ve Ozan Dolunay’ı karşılıklı izlemek büyük keyif.

4- Cenk ve Ceren

Bu ikili için her şeyi başa almak istiyorum. Öncelikle nasıl bir ilişkileri vardı, ondan genel olarak bahsetmek daha doğru olacak bence. İlk sezon sarhoş gelen Cenk’in koynuna bile isteye giren bir Ceren izlemiştik biz ilk olarak. Sonra da aralarında seksten ibaret bir ilişki oldu dizideki 2 haftalık bir zaman aralığında bize gösterilen. Ceren’in amacı Cenk ile evlenip Karaçay olmaktı. Cenk’in evlilik gibi bir şeyde gözü olmadığını gördüğünde de hamile kalmaya çalıştı ve hamile kaldı. Ancak Şeniz’in planıyla birlikte Cenk ile değil Nedim ile evlendirildi. Baktığınız zaman evet yine bir Karaçay oldu, ama istediği kişiyle evlenerek değil. Devam edelim. Ceren, Cenk’i değil Karaçay soyadını sevdi. Cenk, zaten Ceren’e karşı hiçbir şey hissetmedi. Dizi boyunca defalarca Cenk’in ağzından Ceren’le yaşadıklarının tamamen bir hata olduğunu duyduk. Bunu Ceren’e karşı, Damla’ya karşı, annesine karşı, hatta Nedim’e karşı bile söyledi. Ceren’e defalarca “senden tiksiniyorum” dedi. “Allah benim belamı versin seninle yaptığım şeyler yüzünden” dedi. Ceren’in karnındaki bebeği asla sahiplenmek istemedi. Ama buna rağmen Nedim’in DNA testini değiştirdiğini bilmeden Ceren’e kaçmayı da teklif etti. Ancak Ceren’in amacı, Cenk’le bir hayat kurmak değil, Karaçay ve köşk olduğu için bunu kabul etmedi. Aralarında herhangi duygusal bağın olmadığını anlatan bir sürü sahne izledik. Cenk’in tek başına söylediği “Sana bir şey vaad etmedim, senin elini tutmadım. Sana aşktan bahsetmedim. Sana sarılmadım bile. Seninle bir gece uyumadım” sözleri de aralarında seks dışında bir ilişki olmadığını bize anlatıyordu zaten. Ki ilişkileri de 2.bölümde başlayıp 3.bölümde bitti. Buraya kadar her şey tamam, defolu bir karakter olan Cenk’in hatalarından bir yenisi, düzeltmeye çalıştığı hatalarından biri, Cemre’ye aşkının önünde bir imkansızlık daha dedik izleyenler olarak zaten. Daha sonra DNA testi değişikliği kaynaklı Cenk, o bebeğin babası olmadığını düşündü herkes gibi. Ama bebek öldüğünde Nedim, ona gerçekleri söyledi.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Cenk, hataları olan bir karakter. İzleyenler bunu kabul ediyor, ama hatalarının devamını getirmiyor, onları düzeltmeye çalışıyor. Ceren ve bebek konusunda da bunu yapmaya çalıştı onlara kaçmayı teklif ederek. Hiçbir zaman baba olarak hissetmemesi de gayet anlaşılır bir şey. Bunu da Nedim’le yüzleşmesinde duymuştuk aslında. “Ben, o bebeği hiç istemedim. Varlığını öğrendiğim günden beri, bir an bile istemedim. Baba olmak… Hem de Ceren’in bebeğinin babası olmak… Ben o bebeğin babası olamazdım ki. Olmazdım, yapamazdım. Senden olduğuna inanmak, o kadar kolaydı ki benim için. Omuzlarımdan öyle bir yük kalktı ki, sanki o bebek benden değil diye bütün hatalarım temize çekilmiş gibiydi.” diyen Cenk’in hem pişmanlığını, hem o bebeği ne kadar istemediğini, hem de baba olmayı düşünmediğini öğrenmiştik aslında. “Annelik, bebek rahme ilk düştüğünde başlar, babalık bebeği ilk gördüğünde başlar” denir ya hani, Cenk, o bebeği doğal olarak hissetmemişti ve baba olarak görmemişti kendini belki de bu yüzden de.

Şimdi neden uzun uzun bunları anlattım? Çünkü bu bölümde ne hikmetse Ceren, Cenk’e bebeği konusunda hesap sordu. Kendi bile bebeğini kaybettiğinde “Ben bu acıyı hak ettim. Ben bebeğimi kullandım” demişti. Ama bu bölüm Ceren’in söyledikleri ve yaptıkları arasındaki tutarsızlıklara değineceğim. “Yazık, çok yazık. Cemre için döktüğün gözyaşlarına yazık. Sen kendin, bebeğin için bu kadar üzülmedin ya. Annenin, canice, kendi elleriyle kıydığı, benim aylarca içimde büyüttüğüm o bebek senindi.” Cenk, bebeğin ölümünün hesabını annesine sordu. Annesini, Cenk’siz bıraktı o zamandan beri. Yani Ceren’in bu dedikleri aslında tamamen palavra. Cenk, annesi ona hastanede sarıldığında bile sarılmayan, yüzüne bakmayan, bıçaklanma olayında bile annesine güvenmeyen, hep bir oyun çevirdiğini düşünen, dediğim gibi bebeğin ölümü sonrası Şeniz’den tamamen kopan biri. Ama bunun aksine Ceren, Şeniz ile plan yaptı Nedim konusunda. Evet sonrasında Şeniz’i oyuna getirdi ve Nedim’i öldürmedi. Ama yaptı mı? Evet yaptı. Yani bu konuda Cenk’e en son kızacak kişi bile değil Ceren. “Ben onu kaybettiğim günden beri acı çekiyorum. Kendime gelemiyorum.” yine bir yalan daha… Ceren, bebeğini 22.bölümde kaybetti. 23.bölümde intikam almaya çalışan bir Ceren izledik, ama o bebeği çabuk unuttu Ceren. Bunca bölümdür Nedim’e kur yapan, şirket için çabalayan, parti organize eden bir Ceren izlemişken biz, nasıl oluyor da Ceren’in bebek acısını hissedelim? Ve bunları yapan Ceren, nasıl oluyor da hayatını değiştiren kadın yanı Cemre’ye olan aşkıyla eriyen Cenk’e laf söyleyebiliyor? Cemre’nin Cenk için bu kadar önemli olması çok normal çünkü. İçinde büyüyen bebeğini parayla satan Ceren, nasıl oluyor da Cenk’e bunları söylemeyi kendinde hak görüyor? Fazlasıyla garip… Gerçekten acısını gördüğümüz bir Ceren izleseydik, “belki” diyebilirdim. Ama ne hikmetse bölümlerdir ağzına almadığı bebeğini ağzına alası geldi kızımızın. Daha önce yazdığımda da tepki çekmiştim. Ceren güzellemesi yapmayın derken bunu demek istiyordum ben işte. Biz Ceren’in yaptıklarını unutmuyoruz. Ceren, yaptıklarını telafi etmeden aklanmaya çalışılıyor. Sorun da burada başlıyor maalesef. Bu bölümün son sahneleri de tamamen Ceren’in gereksiz güzellemelerine hizmet ediyordu.

5- Cemre ve Ceren

Hemen peşinden bu ikiliye değinmenin iyi olacağını düşünüyorum. Çünkü benzer sorunlar burada da mevcut. Öncelikle geçen bölüm ablası kaçırılmış olduğu halde “Ben kaçırılsam, ben ölsem kimse bu kadar ağlamaz” sahnesi Ceren’in eksi hanesine daha da eksi yazdıran bir hareket oldu benim gözümde. Çünkü ablası ölebilecekken, onun düşündüğü tek şey maalesef kendisiydi. Bu bölümde de Cemre’nin bulunduğunda duyduğunda söylediği ilk şey “Ablam iyi miymiş?” demek yerine “Cenk mi bulmuş? Nedim mi bulmuş?” demek oldu. Ceren, maalesef bencilliğinden hiçbir şey kaybetmedi bunca bölüm. Cemre’nin başkaları tarafından sevilmesini hep kıskandı, ama asla sevilmek için de hamleler yapmadı.

Hastanede ablasına sarılan Ceren, sonra eve geldiğinde ablasına sarılan Ceren, bana umut olmuştu. Belki de Cemre kıskançlığından artık kurtulacak diye düşünmüştüm. Cemre’nin Şeniz’le izlediği videoyu Ceren de gördü. Şeniz’in Cemre’yi kendisiyle tehdit ettiğini de biliyor. Ve Cemre’nin buna izin vermediğini de biliyor yani. Ama Ceren yine ne yaptı? Cemre’ye ateş püskürdü. Yine replikleri üzerinden gidelim. “Kimsenin beni sevdiği yok. Herkesin göz bebeği sensin. Annemin, Civan’ın, Agah Bey’in, Cenk’in, Nedim’in, ya yarım akıllı Damla’nın bile en sevdiği kişi sensin.” Şimdi bir düşünelim. Cemre, Karaçay olmak için annesini karakola aldıran biri. Civan’a aynı şekilde bunları yaptı. Cenk’ten onun isteği dışında hamile olmasını geçiyorum bir kenara, çocuk hastaneden döndüğünde tekerlekli sandalyeyi çıkardı önüne. Nedim? Nedim’e işkence etti Şeniz’le iş birliği yapıp. Agah Bey? Bütün ailesine neler yaptı. Şimdi neden bu insanların en kıymetlisi Ceren olsun ki? Ki Ceren’in yaptığı o kadar kötülüğe rağmen Seher, asla onu silmedi, affetti. Cemre’nin ilk yaptığı hatada kapıya koyan da Seher’di mesela. Ceren, bebeğini sattı. Onu bile affettiler. Nedim, Ceren’i yanında tutuyor. Yani kimsenin yüzüne bile bakmaması gereken bir karakterken insanlar böyle iyi ona karşı. Ama Ceren, asla yetinmeyi bilmiyor. Hâlâ Cemre’ye kan püskürüyor. Neden?? Neden bu yüzsüzlük?? “Abla, sen en son ne zaman hissettirdin sevgini bana? Gözümü para hırsı bürüdüğünde de seviyor muydun beni?” Peki sen Ceren, sen ne zaman hissettirdin Cemre’yi sevdiğini? O kaçırıldığında bile kendini düşünürken mi? Ama Cemre, seni defalarca yolundan döndürmeye çalıştı. Çok uğraştı, “yapma” dedi. Ama dinlemeyen Ceren’di. Cemre, “Sen bana bir kez olsun fırsat verdin mi? Bir kere ya… Ben sana ne zaman adım attım, ittin beni. Kolundan tuttum, seni doğruya götürmek istedim. Sen ne yaptın? Sen beni savurdun.” dedi Cemre haklı olarak. Cemre, en başından beri Ceren’le defalarca kardeş olmaya çalıştı. En büyük hayalini annesine söyleyemezken Ceren’e söylemişti, ama Ceren onu Agah bey Cemre’yi sevmez belki diyerek ortaya çıkarmıştı. Şarkı söylediği videoyu yayınlamıştı. Cemre, ne zaman Ceren’e adım atsa Ceren onu hep geri itti maalesef. Ama Ceren bunu bile kabullenmeyerek “Herkes senin gibi iyi olmak zorunda değil.” dedi. Peki o zaman Şeniz’i de sevelim. O da bir sürü hatalar yapmış ve bundan dönmeyen bir karakter. Ceren, iyi olmak istemezken, yanlışlarını düzeltmek istemezken başkalarından “beni sevmiyorsunuz” hesabını nasıl sorma hakkını kendinde görüyor? Mesela Cenk karakterini en iyi ayıran özellik bu. Cenk, bahanelerin arkasına saklanmadan hatalarını kabul ediyor. Ve daha ilk bölümlerden itibaren bu hatalarından dönmek için çabalıyor. Bu çabası görüldükçe de karakterler tarafından doğal olarak seviliyor, sayılıyor. Ama Ceren, daha önce de söylediğim gibi maalesef Şeniz 2. Ve düzelmeye de niyeti yok gibi. Düzelmesinin yolu önce hatalarını kabul etmekten geçiyor, keşke bunu yapsa.

6-Ceren ve Nedim

Bu ikisi çift olacaksa eğer Ceren, Nedim için bedel ödemeli demiştim daha önce de. Ya da Nedim yüzünden… Aslında Ceren’in bebeğini kaybetmesi belki de bu bedelin başlangıcıydı. Ama Nedim’e bizzat Ceren’in yaptıkları yüzünden de onları unutturacak bir şeyler gerekiyor bence hâlâ. Ancak sahnelerinde görüyoruz ki Ceren, net bir şekilde Nedim’den etkileniyor artık. en büyük sırrını ablasına açma tehdidini bile Nedim için yaptı mesela. Daha önce bunu yapmamıştı. Nedim’in her yaptığını desteklemesi, asla karşı çıkmaması da etkilendiğine bir başka örnek gösterilebilir. Ancak daha net sahnelere de ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Nedim’in de Ceren’le burun buruna geldiğinde etkilendiği sahneler görmüştük. Ona karşı gülümseyen, intikam planında Ceren’den intikam almak gibi bir şeyi olmayan Nedim de izledik. Bu çiftte eksik olan şey kesinlikle Ceren’in bedeli. Ceren, Nedim için bedel ödemeli ki, izleyici Ceren’i bağrına basabilsin Nedim için. Şu an çünkü Nedim’e daha önce işkence eden Ceren’den fazlası gözükmüyor. Sahneler yazılıyor ve oyuncular da oldukça uyumlu. Ama dediğim gibi bir altyapıya ihtiyaçları var.

7- Agah ve Cenk

Agah ve Cenk çok güzel baba-oğul olmadılar mı ama? Agah, Cenk’in içindeki acıyı görmeye başladıkça oğluna baştan beri yapması gerektiği gibi yaklaştı. Cenk, babasını çok seviyor zaten. Onun en ufak bir adımı bile Cenk’i mutlu etmek için yeterli. Öncelikle bir mutluluğumu dile getirmek istiyorum. Artan Cenk ve Agah sahneleri beni çok mutlu ediyor, Fikret Kuşkan ve Ozan Dolunay’ı baba-oğul olarak izlemek gerçekten büyük seyir keyfi veriyor izleyiciye.

Hikaye içinde gelişimlerini görmek de muazzam. Oğlu için endişelenen, onun sadece bir bakışından içinde kopan fırtınaları anlayan bir Agah izlemek gerçekten çok güzel. Cenk, babasından hep sevgi dilenmiş küçüklüğünden beri. Daha dizinin ilk bölümünde bile “Gör beni artık” diyordu babasına. Biz bölümlerce gördük Agah’ın Cenk’e karşı ne kadar sert bir duvar ördüğünü. Cenk, sırf Agah onu görsün diye onun istemediği şeyler yapmış. Agah’ı da bu tarz şeyler oğlundan hep uzaklaştırmış. Biz defalarca Agah’ın Cenk’e tokat attığını gördük. Şu anda Agah, o suratı nasıl güzel okşuyor, nasıl güzel sarılıyor oğluna… Bu baba-oğul ilişkisinin gelişmesinden daha güzeli yok belki de şu hikayede. Agah, Cenk’i anladıkça ona bir adım attıkça, Cenk Agah’a koştu hep. Şu an öyle güzel bir ortak noktadalar ki, gerçek baba oğul olmadıklarını öğrendiklerinde ikisi de yıkılacak. İkisi için de büyük bir tramva olacak bu. Ama kalplerindeki sevgi, bu ilişki eminim kopmayacak.

Agah, başta Cenk ve Cemre ilişkisine en çok karşı çıkan iken, şu an onların bir arada olmasını en çok isteyen kişi. Çünkü görüyor, oğlunun gözündeki o sevgiden bahsediyor hep. Oğlunun bu aşk ile nasıl kendini bulduğunu biliyor. Cenk’in hayatında artık korkmadan dertleşebileceği biri var. Cenk, Cemre’yle de dertleşebiliyordu. Ama Cemre yüzünden acı çeken Cenk, hep yalnız bu konuda. Babasıyla doya doya, uzun uzun Cemre’yi konuşabiliyor. Korkmadan “Ben, onu çok seviyorum” diyebiliyor. Agah da onu anlıyor. Hem sevgisini, hem acısını görüyor. Ayrıca Agah, Cenk’e çok güzel tavsiyeler veriyor. Böyle baba-oğul sahneleri insanın içini ısıtan detaylar kesinlikle.

8-Cemre ve Cenk

Sanırım en çok konuşmak istediğim için en sona bu bebekleri bıraktım. Bölümü Cenk ve Cemre’nin buzhanedeki görüntüsüyle açtık. “Cemre, hayır yapamazsın. Hayır, hayır yapamazsın. Hayır beni iyileştirip sonra yalnız başıma bırakıp gidemezsin Cemre. Cemre, ben sensiz yolumu bulamam ki. Bulamam ben, kaybolurum Cemre. Ben sensiz yaşayamam.” daha ilk sahneyle ve Cenk’in aşkıyla gözyaşlarımıza hakim olamadık zaten. Daha önce de söylemiştim Cenk için Cemre çok önemli. Cenk, ilk defa koşulsuz sevdi, sevildi, yanında oldu Cemre onun. Cenk’in kalbi ilk defa biri için attı. Cenk, ilk defa biri için değişmek istedi. Cemre, onu iyileştirdi. Cenk, Cemre’yi herkesten öne boşuna koymadı. O kadar büyük ki ona sevgisi, söylediği her kelimede, her bakışında, her hareketinde hissediyoruz bunu.

Bu soğukta birbirlerine sarılı bir şekilde ölmemeye çalışan ikilinin aslında dilinde sırlar vardı. İkisi de birbirine bir şeyler söylemek için çırpınıyordu. Cemre, dillendiremedi. Ama Cenk, bütün sırlarını söyledi. “Ben, hiçkimsenin yanında bu kadar kalkansız olamadım. Ben, kendime bile dürüst olamadım Cemre. Bir tek sen… Bir tek sen…” 

“Ben sana, senden sakladıklarımdan söz etmek istiyorum. Korkmadan, sonunu düşünmeden, kaçmadan, ilk defa… İnsanın kendi hikayesini anlatmaktan korkması ne kadar acı değil mi? Korktukça yalan söylüyor çünkü, yalan söyledikçe daha da korkuyor. Yalanlar büyüyor. Belki de son şansım… Cemre…Cemre, ben seni çok seviyorum. Seni seviyorum Cemre. Elimde olsa sevmezdim, inan. Sevmezdim, kaçar giderdim, başka bir yalan bulurdum kendime, sevmezdim. Ama ben.. Ben bütün yalanlarımı tükettim artık Cemre, tükettim. Son yalanımı sana söyledim. O yüzden son gerçeği de sana söylemek istiyorum Cemre. Son doğrumu da sen bil. Cemre… Cemre, o Ceren’in karnındaki bebek, o bebek o bebek bendendi Cemre. Benim bebeğimdi. Özür dilerim.”

Cenk, bütün gerçeklerini Cemre’ye anlattı. Ama seviyorum kısmı sonrasını Cemre muhtemelen duymadı. Çünkü bu bir daha dillendirilmedi. Bu sahnede Cenk’in aşkını, bebek pişmanlığını, hayatındaki bütün hataları kabullenişini, her şeyi aslında çok net gördük. Çok güzel bir sahneydi. Ayrıca bu sahnede Ozan Dolunay ve Sera Kutlubey’i ayrı tebrik etmek istiyorum. -10 derece soğukta kalan iki kişi gibiydiler gerçekten. Gözyaşlarının akmamasından, seslerinin titremesine kadar bütün mimikleri, bütün konuşmaları çok güzel geçti ekran karşısında izleyenlere.

Cenk ve Cemre’yi Nedim kurtardı. Hastanede birkaç sahne beklemiştim açıkcası. Cemre için endişelenen, serumunu çıkartan ve Cemre’yi odasında ziyaret ettiğinde çok güzel bakan bir Cenk gördük sadece. Daha fazlasını bekledim. 26.bölümde Cenk hastanedeyken Cemre’ye yazılan sahnelere paralel güzel şeyler görebilirdik. Eksik kaldığını düşünüyorum. Cenk’in aşkı zaten çok gerçek, hiçbir şüphe barındırmıyor. Yazılan sahneler sadece çiftin güzel sahnelerine eklenen şeyler olabilirdi. Ama senarist hastanede çiftimize sahne yazmamayı tercih etmiş.

Hastaneden döndükten sonra birlikte donan çiftimizin şu sahnesi, şu flörtleşme, aralarındaki şu elektrik gerçekten çok özeldi. Ceren bu sahnede baya izleyicilerin dilinden konuştu. “Gözlerin açık göremedi ya, merak etmiştir seni şövalye.” Bir de şu kalabalık sahnede aslında o kadar sadece ikisi varmış gibi hissettirdiler ki, sanırım çiftin büyülerinden biri de bunu başarabilmeleri.  Cenk ve Cemre arasında o soğuk depoda yaşananlar konuşulsun çok istiyordum. Cenk’in itirafının ne kadarını duydu Cemre? Ne hissetti? Bunlara maalesef senaristimiz değinmedi. Halbuki 2 bölümdür izlediğimiz şeylerin odağında bu vardı ve kesinlikle hiç değilse ne kadarını duyup duymadığını bilmeliydik.

Ancak görmediğimiz bir sahneye flashback yapıldı. Böyle sahnelerin artacağını düşünüyorum. Sonuçta uzun süre evli kalmış, birbirinden etkilenen ve her ne kadar gerçek olmadığını söyleseler de beraber yaşayan bir çift var ortada. Bunca zamandır yaşadıkları şeylerin dışında bir sürü şey yaşamaları gerektiği de söyleniyordu hep. Bu sahnelere flashback ile dönmek oldukça akıllıca geldi bana. Ayrıca bazen çiftlerin acı çekmediği, derin olmasından ziyade şirin sahnelerinin olması da izleyiciyi rahatlatan bir detay, bundan da bahsetmiştik. Geri dönüş yapılan Cemre ve Cenk sahnesinde de bunu gördük. Zaten defalarca flörtöz hallerini gördüğümüz çift, daha fazlasını da yaşamış diyebildik. Birbirlerine sırlarını açan, beraber ağlayan, beraber acı çeken çiftimizin sadece kuşlar hakkında konuştukları, birbirlerine gülüşüp flört ettikleri sahneler kesinlikle yüzlerde tebessüme neden oluyor. Bir de tabii Cemre’nin kuş yemini unutmaması için Cenk’in koluna bağladığı tokanın, Cenk’in çekmecesinde hâlâ olması, o tokaya bakınca bile Cenk’in gülümsemesi detayları da ayrı güzel ve naif. Cenk’in aşkına fazlasıyla eminiz, ama Cemre için hâlâ repliklerde bir şeyler aramaya çalışıyoruz. O yüzden böyle detaylar daha fazla gerekiyor. Böyle sahnelerde Cemre’nin Cenk’e nasıl davrandığını, nasıl baktığını gördükçe ilgisini anlamak kolaylaşıyor

Cenk, Cemre’yi kaybetme korkusu ve buzhanede ölüm eşiğine gelip birlikte bir hayat yaşayamama korkusuyla Cemre’ye hislerini tam olarak açtı sonunda ve gerçekten evlilik teklifi etti. “Cemre, ben çok düşündüm. Seni, bizi, bu oyundan ibaret olan evliliğimizi. Cemre, ben senin yanındayken çok başka bir adam oluyorum. Daha iyi, daha cesur, daha mutlu. Bu yüzden, bir yanım hep bu evliliğin gerçek olmasını istedi. Ben, bunu kendime bile itiraf edemesem de… Çünkü büyülendim. Sen, büyüledin beni. Etrafındaki her şeyi büyülediğin gibi. Ben düşündüm, çok düşündüm uzun uzun. Ama bir tek sensizliği düşünemedim. Yapamadım, sensiz olmayı göze alamadım. Alamam. Bu yüzden, artık kimse saklanmasın. Ne sen kalbinden, ne ben vicdanımdan… Sadece yaşayalım. Korkmadan, saklanmadan yaşayalım sadece. Gitme…Gitme Cemre.. Sonsuza kadar yanında kalmama izin ver. Seni, kendimden bile sakınarak sevmeme izin ver. Bu sefer gerçekten benimle gerçekten evlenir misin? “

Bu sahnede iki şey gördük. Biri, defalarca gördüğümüz Cenk’in büyük aşkı. Diğeri de, artık sık sık gördüğümüz Cemre’nin Cenk’e kapılması. Cenk’in söyledikleri, yaptıkları, Cemre’yi kaybetmemek için çırpınışları, her şeyi çok güzeldi. Cemre’nin kapılışını da Cenk’e parıltılı gözlerle bakıp ağlamasından, ama buna rağmen “olmaz” demesinden anladık aslında. Cemre, Cenk’in onu seveceğini asla düşünmedi bile. Bunu daha önce de söylemiştim. Cenk, ona duygularını bu kadar net ifade ettiğinde hem korkuyor, hem de şaşırıyor. Cemre, “Biz diye bir şey yoktu” dedi. “Yok” diyemedi, Cenk’in yanından ayrılırken dağıldı “Yapamam, olmaz. Affet beni” dedi. Ve şoförden duyduğumuza göre yol boyunca ağladı. Cenk’e karşı bir şey hissetmese bunları yaşamazdı Cemre. Şu an kabul edememe aşamasında, kendine bile itiraf edemiyor. Ama çok yakın zamanda bu kabul edişleri göreceğiz, sorgulama sahnelerini izleyeceğiz bence.

Cemre gittikten sonra yıkılan bir Cenk izledik. Aşk acısı… Cenk’e çok yakışıyor. Bir insana acı yakışır mı? Yakışıyor. Ama Cenk’e mutluluk da çok yakışıyor. O çok acı çekti, sırada mutlu olmak var.

Bu sahneyle alakalı söylemem gereken bir diğer şey şu. Cenk, o buzhanede bebeği itiraf etmişken, daha Cemre’nin itirafın ne kadarını duyduğunu bilmiyorken, eğer duymadıysa tekrar bunu söylemesi gerekiyorken neden bu teklifi bu kadar acele etti? Bu sahneleri izleseydik daha dolu olurdu bence de. Ama ben bunu biraz bunu Cenk’in kaybetme korkusuna bağlıyorum. Cenk, korkuları kaynaklı yanlışlar yapan bir karakter. Ki bunu kendi de söyledi zaten. Cemre’yi kaybetmekten o kadar çok korktu ki, bunu bir an önce yapması gerektiğini düşündü. Ama işte hatası yine ona bedel oldu. Yine dağıldı. Cenk, çekeceği aşk acısının fazlasını çekti aslında. Sıra Cemre’de. Bebeği öğrendiğinde ikisi de acı çekecek, ama daha çok Cemre çekecek. Cenk’i sevmek onun kalbine ağırlık yapacak çünkü.

Cemre, Cenk’i bıraktıktan sonra karısını her özlediğinde parmaklarına bakan, annesine “ilmek” diye tanımladığı ama takmayı çok sevdiği yüzüğünü denize attı. Bu boşanma gerçekleşmeliydi, gerçek bir çift olmaları için bir arada olmadan birbirlerini özlemeleri gerekiyordu. Boşanma öncesinde Cemre de Cenk de çok mutsuzdu. Cenk’in mutsuzluğunu babası ve Damla, Cemre’nin mutsuzluğunu annesi gördü. Hatta Seher sorguladı boşanmalarını. “Emin misiniz dedim neden üzülüyorsun?” dedi. Cemre cevap veremiyor. Çünkü Cemre, kalbini sorgulamaktan korkuyor. Boşanma sonrası mutsuzluğu da bunu açıklıyordu. Bu mutsuzluğunu da Civan gördü. Herkesin gerçek evlilik olmadığını bildiği bir evliliği bitirdikleri için ikisi de oldukça mutsuzdu. Dediğim gibi birbirlerini özledikçe, değerlerini anladıkça, özellikle Cemre artık kalbini sorguladıkça her şey onlar daha güzel olacak. Gerçek evlilikleri aralarında sırlar kalmadıkça gerçek olacak. Dizinin ömrü buna yeter umarım. Çünkü Cemre ve Cenk çifti, ekranlarda en derin ve güzel yazılan çiftler arasında. Yavaş yavaş işlenmeleri bazen güzel gelse de, aralarına giren şeyler insanları mutsuz ediyor. Artık mutlu oldukları sahneleri de izlememizin zamanı geldiğini düşünüyorum.

Tam bahsetmesem de Damla ve Civan’a da değinmeden olmaz bu bölüm. Çünkü birbirini seven iki insan varken Seher’in yaptığı ekonomik gurur kaynaklı ayrıldılar. Civan’ın bu gerçeği öğrenmesini bekliyorum artık. Gayet şirin bir çiftler. Damla, zaten abisinin aşk acısı üzerinden kendine de pay çıkarıyor sürekli. Cenk de bunu anlıyor. Kendi aşk acısından sıra geldiğinde, kardeşinin aşkıyla da ilgilenmesini bekliyorum. Civan da Cemre’yi anlayabilen kişi. Cemre ve Civan’ın daha önce aşk üzerine bir konuşmaları olmuştu. Umarım bir daha konuşma olur yine iki kardeş arasında. Cenk&Damla, Cemre&Civan kardeşler birbirlerine her konuda olduğu gibi aşk konusunda da destek oldu, olacak belli ki. Kardeşlerin sahnelerini izlemek de oldukça keyifli.

Ve artık son. Son sahneyle beraber herkes şaşkına uğradı. Oya, bir bebeğe “Minik Karaçay” dedi. Bu bebek kim? Bu bebek neye hizmet ediyor? Bu bebeğin Ceren’in bebeği olması konuşuluyordu bir süredir. Ancak ben prodüksiyonun böyle bir hataya düşmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü Ceren’in bebeği kaybetmesini aşama aşama izledik. Oya’nın o bebeğin öldüğünü bilmesi, onu kurtarması gibi bir durum da söz konusu değildi. Bize herhangi bir ipucu verilmedi. Bunun dışında Ceren, bebeğinin içinde öldüğünü hissettiğini söylemişti. Ve zaten bebek doğup yaşamak için fazla küçüktü. Ceren’in o kadar kanaması, o kadar ani hareketlere dayanabilecek bir büyüklükte olmayan, öldüğü ve neredeyse annesini zehirlediği söylenen, cenazesi yapılan bir bebeği geri döndürmezler sanırım. Yani döndüreceklerine inanmak istemiyorum, fazla mantıksız kalır. Oya, Karaçaylardan nefret ediyor. Bu nefretin sebebini bilmiyoruz, bunu öğrenebiliriz muhtemelen yakın zamanda. Karaçaylara yapacağı bir oyun olduğu için “minik Karaçay” demiş olabilir ya da kandırmaya çalışabilir. Her şey mümkün. Bakalım neler çıkacak?