tds_thumb_td_300x0
Çağlar Ertuğrul’a “Nasıl da yakışır…” Dediğimiz Roller

Çağlar Ertuğrul, benim hem kişilik hem de oyunculuk olarak çok sevdiğim ve çok da başarılı bulduğum bir isim. Son yıllarda art arda yaptığı doğru proje seçimleriyle de yıldızını iyice bir parlattı. Onu çoğunlukla dramatik rollerde izledik ama röportajlarında da belirttiği üzere asıl çalışmak istediği alan komediydi. “Biz Size Döneriz” filmiyle kısa bir komedi macerası yaşamış olsa da (açıkçası ben o filmi pek sevememiştim) onun için yeterli gelmemişti ve gönlünde yatan aslanın şöyle sağlam bir komedi dizisi karakteri olduğunu biliyorduk. E bu komedinin romantik komedi olması da şu an okuduğunuz bu satırların yazarının pek tatlı bir dileğiydi ki gerçek oldu 🙂 Şu an onu “Afilli Aşk”ta Kerem karakteriyle izliyoruz. Burcu Özberk’le çok güzel bir uyum yakalamışlar, izlenme oranları da şimdilik iyi duruyor. Bu karakterinin ömrü ne kadar olur bilemem ama gittiği yere kadar keyifle izleyeceğimizi biliyorum. Romantik komedi konusundaki dileğim gerçek oldu. Ben de oturdum dedim “Peki ya başka nasıl roller güzel gider ona?” Şöyle oturdum çevremdeki bir iki kişiyle de konuştum, kendimce bir liste hazırladım. Bakalım siz de sevecek misiniz?

Genç Bir Adam, İşkolik Bir Kadın ve Küçük Bir Bebek! Uppss… Anne baba rolleri değişirse ne mi olur?

Toplumumuzda roller bellidir. Çocuk doğar, anne çalışıyorsa bir süre izne ayrılır; izin bitince de bebek ya bakıcıya ya da anneanne- babaanne figürlerinden birine emanet edilir. Baba akşam işten dönünce bebeğe iki agucuk gugucuk yapar ve iyi bir baba sayılır. Peki ya roller değişse, işler tersine dönse nasıl olur?..  Anne gece gündüz çalışsa, baba karısının işine devam edebilmesi için kendisi işi gücü bıraksa bebeğe baksa falan… Böyle deli dolu genç bir adam düşünün, küçük bi bebeğe nasıl bakılacağı hakkında hiçbir fikri yok. Bebek dergileri kitapları okuyor, eşi hamileyken son güne kadar işine devam ediyor bebek bakım kurslarına bile genç babamız gidiyor. Sonra küçük bebeğimizle beraber düşe kalka hatalar yapa yapa doğruları öğreniyor, beraber büyüyorlar. Hâyâl ederken bile gözlerimden kalpler çıktı şu an, amanıııın nasıl güzel bir komedi dizisi oluuuur ♥

Cinayet Masası Başkomiseri

Dağ serisindeki başarılı performansından gördük ki çatışmalar, üniformalar, sertli soğuklu duruşlar pek bir yakışıyor Çağlar Beyimize. Şöyle en kralından bir polisiye dizide cinayet masası başkomiseri olarak izlesek nasıl olur? Sert bir karakter yaparsak polisiye-dram dizisi olur, Kerem’in karakterine biraz yakın ama tabii mesleği gereği bir tık ciddi bir karakter yaparsak da rolü biraz komediye kaydırabiliriz. İki türlü de kabulüm.

Gündüz Yazılım Mühendisi, Gece Seri Katil

Kahramanımız büyük bir şirkette yazılım mühendisi olarak çalışmaktadır. Herkes ondan çok memnundur. Sessiz, sakin ve sadece işine konsantre bir insan olmasıyla bilinir. Biraz safça bir duruşu vardır, neredeyse hiçbir şeye itiraz etmeyen bir karakter olduğu için şirket onu rakip şirketlerin işlerini bozmak için gizliden hacker olarak da kullanmaktadır. İş yerinde itiraz ettiği tek konu fazla mesaiye kalmamaktır. Buna neden olarak uykusuna ve dinlenmesine önem vermesini gösterse de asıl gerçek başkadır. Gündüzleri sessiz, sakin ama başarılı bir yazılım mühendisi olarak bilinen kahramanımız geceleri bir seri katil olarak çalışmaktadır. Onu diğer seri katillerden farklı kılan şey akıllı evlerin panelini hackleyerek sistemi ve beraberinde tüm kameraları, güvenlik sistemini devre dışı bırakabilme yeteneğidir. Bir gece yine ona verilen adresteki kurbanını öldürmek için susturucu takılmış tabancasını cebinden çıkartırken gözü komodinin üzerindeki fotoğrafa takılır. O geceki kurbanı yıllar önce para uğruna çocukluğunu kurban eden adamın ta kendisidir.

(Bu kurguyu gecenin bir yarısı kurmuş olmak yazarı olağanüstü mutlu etti şu an, bu gece yalnız uyumayacağına göre bunu dert etmesine gerek yok… Çağlar’ı psikopat bakışlarla düşünün. Yapımcı olmayan ve korku filmi sevmeyenler unutsun şimdi, çünkü bayaaa iyi ^.^)

Yaralı, Âşık, Kaybolmuş Bir Müzisyen

Sevdiği kadının ihanetine uğramış, kalbi küsmüş bir adam… Bir gün şehre bir film değil de filmlere layık hikâyesiyle derininden yaralı bir müzisyen gelir. Genellikle sessizdir. Rica edilirse şiirler okur, keyfi gelirse çocuklara hiç kimsenin bilmediği masallar anlatır. Kimse bilmez kimdir bu, neyin nesidir? Soruların duymazdan gelemeyeceği kadar artmaya başladığı ânlarda yalnızca gitarının sesi duyulmaya başlanır adamın. Kimi zaman eskilerden birkaç şarkı da ekler sesinin kıyısına. Ama yeminlidir; bir daha o şarkıyı asla çalmayacak, o adı asla anmayacaktır.

Biraz komedi, biraz polisiye, biraz da dram içeren öyle ortaya karışık bir liste yapmaya çalıştım sizler için. Hâlihazırda bir yerlerde işlenmiş karakterler varsa ya tesadüfidir ya da yıllar evvelinden hatırımın bir kıyısında kalmıştır; iki türlü de yorumlarda taşa tutulmayı hak etmiyorumdur yani. Bilginize 🙂

Çağlar Ertuğrul ne oynasa en güzel şekilde üzerine giyinebilen, önü açık bir aktör ama biz yine de kendi dileklerimiz adına yapımcıların kulağını biraz olsun çınlatabildiysek ne mutlu ^^ Peki ya siz onu nasıl bir rolde izlemek isterdiniz? Yorumlarda buluşalım.

Sevgiyle kalın…

 

Benim Tatlı Yalanım 5. Bölüm Fragman Yorumu

Yeni bölüm fragmanımız pek bir güzel geldi. İçimizi açtı 🙂 Serkan, tahmin ettiğim gibi Suna’nın gerçek Aylin olmadığı bilgisini alenen yüzlerine vurmayarak şimdilik içinde tutmayı tercih etti. Gerçek bir dost gibi Nejat’ın bunu ona kendisinin itiraf etmesini istiyor. Nejat’ın bu tarz bir itiraf yapmayı planlamadığını bildiğimize göre Serkan yakın zamanda Suna’ya gidecek gibi duruyor. Onunla konuşmaya çalışacak. Tabii yazarımız böyle umuyor, Hande’yi dost belleyip ağzından bir şeyler kaçırma ihtimali de var. Üniversite mevzusunu da o fişeklemiş gibi oldu zaten 🤦‍

Şu yıllıkta bilgi bulunmama olayı bana biraz fazla zorlama geldi. Nejat’ın karakterini göz önüne alırsak onun aşık olacağı kadın sessiz, sakin, kimse tarafından tanınmayan bir tip değildir. Hele de eşini ve çocuğunu “Ben bu hayata sığamıyorum.” diyerek terk ettiğini düşünürsek fazlasıyla özgür ruhlu, hareketli aktif bir karakter olması lazım. Büyük hâyâlleri hatta belki de erkenden anne olduğu için devam edemediği kariyer planları vardır. En azından şimdiye kadar bize çizilen karakter haritası bu şekilde. Yıllıkta bilgilerinin olmaması sadece çocuk nedeniyle okulu bitirmemiş, yarıda bırakmış olmasıyla mantıklı bir şekilde açıklanabilir. Böylece “Onlardan ayrıldıktan sonra turizm okudum.” tarzı bir yalan Suna’nın kırdığı potu telafiye yetecektir.

Fragmanda Hande’nin bahsettiği sır şu mektupları Nejat’ın yazması büyük ihtimal. Turizm olayını nasıl bu kadar kolay kabullendiğini anlayamamakla beraber şu an için Suna’nın gerçek Aylin olduğuna inanmış gibi görünüyor. Hande birkaç kere Aylin’den Nejat’ın eski eşi olarak bahsedince ben Nejat’la Aylin boşandı diye düşünmüştüm. Aylin vekaletini bir avukata verip ortadan toz olabilirdi. Ama görüyoruz ki böyle bir boşanma gerçekleşmemiş. Nejat bir boşanma davası açsa Aylin’i bulma şansı olur muydu diye düşünürken burada duruyorum çünkü bu konuda detaylı yorum yapacak kadar yetkin bir hukuk bilgim yok. Hukukçu okurlarımı DM’e alabilirsem sevinirim ^.^ Aylin geri döndüğü zaman hâlâ Nejat’la evli olması avantajını kullanmayı deneyecektir muhakkak. Sad story…

Handeciğimiz de bir yandan evli mutlu çocuklu hâyâller kuradursun NejSun cephesinde aşk bacayı sarıyoooor ^.^ Nejat Beyimizin buzları erimiş, bakışlar yumuşamış e yüzler de gülüyor. E hadi maşallah bakalım şöyle rahat da bir uyku herkese lazım 🙂 Bilindik klişelerimizin arasında en sevdiklerimden biridir bu kazayla birlikte uyuyup sarılmış hâlde uyanma sahnesi. Uyanır uyanmaz birbirini iterek çıngar çıkarma evresindekileri değil de böyle taze taze ilk hoşlanma zamanlarında bunu yaşayıp mahcup olma evresindekileri seviyorum. E bence bu çiftimiz bu tanıma fazlasıyla uyuyor. E hadi bakalım o zaman yeni bölüm güzel güzel gelsin. Her bakımdan sürprizler içeren, bazı şeyleri kökünden değiştiren, kalbe göç ettirecek bir hafta bizleri bekliyor.

Sevgiyle… Kalbinize iyi bakın ❤

 

Geçen bölümü hatırlamak isteyenler için önceki bölümün yorumunu şuraya bırakıyorum:

Benim Tatlı Yalanım 4. Bölüm: Gönlüm Bekliyor Seni

Benim Tatlı Yalanım 4. Bölüm: Gönlüm Bekliyor Seni

Bu hafta her bakımdan oldukça başarılı bir bölüm izledik. Hem yüzümüzü gülümseten hem de yan hikâyelerin iyi işlendiği, bazı boşlukların doldurulduğu bir bölümdü. Çoğu sahnenin yorumunu hafta içinde fragman yorum yazılarımda yapmış olduğumdan şimdi sadece içime dokunan birkaç yeri vurgulamak istiyorum. Tüm sahne yorumlarımı okumak isteyenler yazının sonunda vereceğim linklerden bahsettiğim yazılarıma ulaşabilirler 🙂

Suna hayatında ilk defa babasına karşı geldi ve Kayra’ya gitti. Artık hayatının iplerini kendi eline almaya karar vermişti. Bu gücü ona veren yüreğinde yeşeren gerçek sevgiydi. Küçük bal arısı ve yaralı babası Suna henüz kabullenmese de onun dünyası olmuştu. Evet Kayra’nın yüreğinin anne tarafını iyileştirmek bir bakıma onun çocukluğunu da kurtarmış olacak ama yalnız bununla kalmayacak bu evcilik oyununun sonuçları. Görüyoruz ki Suna’nın varlığı Nejat’ın da kalbinin derinlerine sakladığı yaralarına merhem olacak. Ne demiştik: “Sevgi iyileştirir ♥”

“Dedim Nejat, kızının tutunabileceği tek dal sensin. O ân gençliğim bitti, yaşlanmaya başladım.”

Fragman yorumumda bu sahneden bahsetmiştim ama o kadar güzel o kadar güzel ki üzerine birazcık daha konuşmak istiyorum… Bölümde ilk bu sahneyle girildi Nejat’ın iç dünyasına. Sevdiği kadının aniden gidişiyle düştüğü boşluğu gördük. Gencecik bir adamın yüreğini kıvırıp büken tarifi zor bir acı ve tamamiyle ona muhtaç küçücük bir bebekle baş başa kaldığını anladığı ân hissettiği çaresizliği… “Her şeyim” dediği insan onun kalbine sığamadığını söyleyerek gitmiş, küçücük bir canın tek varlığı olmuş bir ânda. Çok denemiş ama iyileştirememiş kendini Nejat. Belki de hayat ona iyileşmesi için ihtiyaç duyduğu zamanı vermemiş. Hemen kalkıp toparlanmasını istemiş ondan. İki kişilik sevmesi gereken bir kız çocuğunun sorumluluğu üzerindeyken kimse kalbi ne hâlde diye sormamış. O da çaresiz toplumun ona biçtiği “sorumluluk sahibi baba, hem anne hem baba Nejat” rolünü giyinmiş üzerine.

Âşık Nejat, Baba Nejat kadar güçlü değilmiş. Kalbindeki iyileşmeyen yaralarla yüzleşmeye, her gün yeniden kanamaya cesareti yokmuş. O da en derinlere gömmüş kalbinin iyileşmeyen kısımlarını. Üzerini kızına duyduğu sevgiyle kapatmış. Aradan ışık sızan bölgeleri ise işiyle yamamış. Kurduğu bu düzen bozulmasın diye kalbinin yıllar yılı kapalı tuttuğu kapılarını şimdi kazara açıverdi Suna’ya. İlk defa biri onun yaralarını gördü. Kapılarını bir şekilde yeniden kapatır giderdi ama yalnızca acısıyla değil saklanmaya çalıştığı suçluluk duygusuyla yeniden yüzleşmek zorunda kaldı bence Nejat. Baba olan Nejat yıllarca Âşık olan Nejat’ı suçlamış olmalı. Aylin’İn gidişinden, kızının annesiz kalışından kendini sorumlu tutuyor Nejat. “Onunla daha fazla ilgilensem, mutsuz olduğunu önceden fark etsem gitmesine engel olabilirdim.” Dedi belki de. Oysa Aylin’İn ondan dondurma istediğini anlatırken “Tabii ben fırladım hemen.” Deyişinden anlıyoruz nasıl güzel sevdiğini. Nejat gibi güzel sevmeyi bilen bir adamın ilgisiz bir eş olmayacağı âşikar ama insan herkesi affediyor da bir tek kendini affedemiyor işte. Şu hayatta en acımasız olduğumuz kişi kendimiz. Bazen kendime de diyorum bunu: “Bir başkası senin yanında senin kendine davrandığın şekilde birine davransa tepkin ne olurdu? Gücünün yeteceği bir durumda mutlaka müdahale ederdin. Öyleyse kendinle derdin ne senin?”

“Bir gün birine anlatacağım hiç aklıma gelmezdi biliyor musun? Ama sana anlatmak istedim.”

Son sahnede Nejat’ın nihayet gerçeğiyle yüzleşmesini izledik. Suna sayesinde yaptı bunu. Suna’nın kırdığı kalbine karşılık özür olarak kendi kalbinin en saklı yanını açtı ona. Bunları kimseye anlatacağını düşünmemişti. O ân anladık ki Suna artık onun için “kimse” değildi. Çünkü kalbinize gömdüklerinizi açığa çıkarmanız için önce o kalbi birine açmanız gerekirdi. Bir yanım orada Suna’nın Nejat’a kıyamayıp sarılarak bir nebze iyi gelmeye çalışmasını çok istedi, bir yanım da bunun için henüz erken olduğunu bildiğinden “Böylesi daha iyi oldu.” diyor. Beraber ağladıkları bir sahne illa ki olur bence. Bir olayın üzerine Nejat Kayra’ya dair korkularını, hissettiği suçluluk duygusunu açabilir Suna’ya. İşte o tarz bir sahne Suna’nın Nejat’ı kendine çekip kollarıyla sararak adeta bir çocuğu teskin eder gibi sakinleştirmesi için mükemmel bir ân olur. Şimdilik Nejat gibi bir adam için o ilk ânı tekrar yaşamayı göze alarak kendini açmak bile büyük bir adım. Farklı yollara girilmezse Suna ve Nejat’ın ilişkisi şu an oldukça sağlam ilerliyor. Sürecin işleyişinden memnunum. İki taraf da hatalar yapıyor ama sonra gelip bir şekilde birbirlerinin gönlünü alıyorlar. En önemlisi yalanlar üzerine kurulu bir hikâyede bu ikilinin arasında şu ân hiç yalan yok. Bu beni bir hayli rahatlatan bir durum.

Suna’nın Hande’yle tartışırken turizm mezunu olduğunu ağzından kaçırması ve Hande’nin Aylin’le Nejat’ın aynı üniversiteden (Güzel Sanatlar Fakültesi) mezun olduğunu bilmesi olayı var bir tek. Dövme olayıyla bu biraz kaynadı gibi oldu ama Suna’nın bunu hafızasının derinliklerinden çıkarıp bir şekilde Nejat’a söylemesi lazım. Nejat illa ki bir çözüm bulur, halleder. Yalnız o dövme olayı müthiş değil miydi? 😛 Burcu gibi arkadaş herkese lazım. Resmen tüm gün iz sürdü ve sonunda da Titrek’le Hande’nin lüks arabasını geçerek Suna’yı kurtardı. Valla helâl olsun ^.^ Gerçek Aylin geldiğinde bu dövme olayı yeniden gündeme gelebilir. Aylin Nejat’a bak bendeki “iz” duruyor ayakları yapabilir. (Kiralık Aşk travması olanlar beni anladı^^)

Eğer bu diziyi ben yazıyor olsaydım bu üç ayı güzel güzel işler, Nejat-Suna-Kayra üçlüsünü birbirine en sıkı sevgi ve güven bağlarıyla bağlardım. Sonra tam da bu üç ayın bittiği gün Suna veda edecekken gerçek Aylin gelirdi. Oralarda bir şeyler bir şeyler döner sonra sonuç olarak Kayra annesi olarak Suna’yı seçerdi. “Anne doğuran değil en çok sevendir.” İşte ya o üç ay içinde ya da her şey düzelmişken ikinci sezon konusu olarak Suna’nın annesini getirirdim. Şu an hangisinin hikâyeyi daha fazla açacağını kestiremedim, düşünmem lazım. O üç ay içerisinde gelirse ilk başta Suna’yı gerçekten evli sanabilir sonra Suna gerçeğin tamamını bir şekilde anlatmak zorunda kalabilir; annesi bu sırra ortak olarak çocukla anneanne olarak tanışabilir. Ne bileyim hani aralarında bu yolla bir bağ kurulur güzel sahneler yazılır, potansiyel var. Aylin’den sonra gelirse Suna’nın bu süreci atlatmasında Kayra ona destek olabilir. Hani bu ihtimalin de güzel sahneler potansiyeli var. Ama şu an biraz düşününce ben olsam ilk versiyonu seçerdim gibime geliyor. Çünkü hem komedi hem dram potansiyeli mevcut. Bence hikâyeyi daha fazla açar, yoğun entrikalara gerek kalmadan hikâyenin ömrünü uzatırdı.

Senaristlerimiz okuyor mu bilmiyorum ama hikâyenin potansiyeli yüksek, şu âna kadar da bu potansiyeli layığıyla kullandılar. Hadi inşallah bozulmadan devam edelim. Kış sezonuna uzamak zorunda değil yeter ki şimdi isim vermeyi uygun bulmadığım örnekler gibi olmasın, yaz sonuna kadar hikâyedeki tüm boşlukların doldurulmasıyla hoş bir finale de razıyız.

Bu hafta yazıya odaklanmakta zorlandım. Uzun aralar verdim falan ama bir yerden sonra aktı da aktı ^^ 1000 kelimeyi geçmişiz. O zaman lafı daha fazla uzatmadan bölüm finalinde takside çalması detayına bayıldığım Suna’nın aşık olma şarkısı ile satırlarıma son vereyim. Özdemir Erdoğan’ın çok sevdiğim bir bestesidir 🙂

“Bana ne şu yalan dünyadan, yanımda sen olmazsan
Gözlerim kapanmaz seni sinemde uyutmazsam
Sevmeyince hayat bomboş dedin
Yaşamayı bana sen öğrettin
Aç kapıyı gir içeri gönlüm bekliyor seni…” ♥
Bu bölüme dair tüm sahne yorumlarım için:
Eklemek istedikleriniz ve görüşleriniz için twitter ve instagram üzerinden @tvperisi_ hesabıma ulaşabilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyoruz. Sevgiyle kalın…

 

 

Benim Tatlı Yalanım 4. Bölüm Fragman Yorumu!

İlk fragman biraz daha umut doluydu gibi geldi bana ikinci fragmanı izleyince. Yeni fragmanda görüyoruz ki yeni bölüm birkaç güzel sahnenin yanında entrikayı sevmeyen bendenizin nazarında gergin sahneler de içeriyor.

Yeni fragmanda Nejat’ın Suna’ya tango öğreteceği sahneleri izleyeceğimizi okuyunca “Olley!” demiştim. Şöyle güzeeel bir tango izleyeceğiz ekranlarda. Tango aşkın ve tutkunun dansıdır. Birbirine yabancı iki insanı bile bağlayabilecek güçte bir etkisi vardır. Tango öğretme sahnesinin “anne-kız dansı” için olacağını görünce bi hâyâl kırıklığı yaşadım açıkçası. Sırf dans öğretme sahnesi yazabilmek adına böyle bir konseptte tango yaptırmak çok saçma geldi. Madem bize sahnede şöyle tutku dolu bir tango izletmeyeceksin o zaman anne-kız ilişkisine uygun farklı bir dans ettirsen ya. Eğlenceli bir dans yaptırırsın, Nejat’ın Suna’ya dans öğretme sahnesi yine güzel olur. Beraber kahkahalara boğulurlar belki farkında olmadan. Kadın-erkek ilişkilerinde o bilindik çekim yaratılması çok zor olan bir şey değil, asıl kıymetli olan birlikte gülebildiğin insanı bulmak. Başkalarına anlatsanız belki saçma bulacakları basit bir şeye dakikalarca gülersiniz. Ta ta ta taaaam: Gerçek aşk.

Şu klasik “şu olacak bu olacak” tarzı fragman yorumlarından yazmayı hiç beceremedim, içimden de hiç gelmiyor zaten öyle şeyler yazmak. Birileri bir şeyler hâyâl etmiş ve çalışıp çabalayıp ortaya koydukları ürünü izlemeden olacakları bilmenizi isteselerdi zaten kendileri söylerlerdi. Benim yazacaklarım kişisel birkaç dilek ya da endişe olacak. Gördüğüm, duyduğum, hissettiğim çoğu şey kendime kalacak. Emeğe saygı… Müneccim yorumları okumak isteyenleri başka platforma alalım.

Önce Hande sonra da Serkan aracılığıyla Suna’nın Aylin olmadığı çıkıyor ortaya. Hande’nin niyeti belli ama Serkan’ın ne yapacağını merak ediyorum. Başından beri Suna’yı sevdi Serkan. Nejat’tan önce direkt gidip onunla konuşacak gibi geliyor ve sanki bu mesele onlar arasında Nejat’a hiç yansımadan çözülecek. Nejat’a yansısa da sorun olmaz zaten, yeter ki Serkan bir şeyleri yanlış yorumlayarak bunu içinde tutup irine çevirmesin.

Bu bölüme dair en çok izlemek istediğim sahneler Nejat-Şevket konuşması ve ne yapalım artık elde bu var Nejat Suna dans dersi sahnesi. E hadi bakalım perşembeyi bekleyelim. Ay umarım Saniye-Hayri sahneleri de vardır, fazlasıyla minnoşlar ❣

Sevgiyle kalın! 🦋

Benim Tatlı Yalanım’ın 4. Bölüm Fragmanı Yayınlandı

Geçen bölümü Nejat’ın evinin önünde ayrılık acısı yetmezmiş gibi bir de kızlarının söylediği yalanlar karşısında ne düşüneceğini şaşırmış, hâliyle açıklama bekleyen Şevket’e toslayan Suna ve kaybetme korkusuyla Suna’nın peşinden gitme diye koşarken bambaşka bir sorunla karşılaşan Nejat ile kapatmıştık. Wow, anlatması bile hâyli uzun ve zor bir bölüm finali ^.^

“Suna benim kızıma bakıcılık yapıyor.”

Biz Şevket her şeyi öğrenecek de Suna’yı oradan götürecek mi acaba derken fragmandan gördüğümüz üzere Nejat Beyimiz kendisinden beklenmeyen bir performans göstererek ipleri anında eline alarak oyuna paravan bir bakıcılık yalanı söylüyor. Eh tam anlamıyla da yalan sayılmaz şimdi diyerek beyimizin daha fazla hakkını yemiyorum 🙂

“Ben de sizin gibi beş senedir Kayra’ya hem annelik hem babalık yapmaya çalışıyorum.”

Sadece bakıcılık yalanıyla kalmıyor, bir nevi kendini de açarak Suna’nın yanlarında kalabilmesi adına güvenini kazanmaya çalışıyor Şevket Bey’in. Güven kazanmaya çalışırken Suna’yla aramızda aklınızdaki gibi bir şey olması mümkün değil falan filan diye zırvalıyor ama biraz kız babasına ama tabii en çok da kendine yalan söylemiş oluyor. Zira görüyoruz ki Suna’nın bakışları bakış değil efenim 🙂 Onun kalbi çoktan uçuvermiş. Nejat Bey’in kalbi önce kızını sonra da kendisini korumaya programlanmış olsa da onun da fazla dayanamayacağı aşikâr. Numarasını ezberleyemez belki ama başka güzellikleri kazır aklına. Eh, daha şimdiden Kayra bahanesiyle onun için bu kadar şey yapmasından belli değil mi? 💕

“Suna hayatımıza girdikten sonra kocaman bir boşluğu doldurdu. Belki de Suna annesiz büyüdüğü için en iyi o anlıyor Kayra’yı.”

Öyle böyle görüyoruz ki gelecek bölüm bu mesele tatlıya bağlanacak. Suna (ay pardon Aylin ^.^) Kayra ve Nejat’la kalmaya devam edecek. Bunlar yine başta sadece üç ay falan derler ama biz çok gördük o üç ayları caaaağnııım 🙆‍♀️ Kalbi güzel bir erkeğin kalbine giden yol midesinden değil sevdiklerinden geçer. Suna’nın Kayra’ya duyduğu saf ve gerçek sevgi yalnızca Kayra’nın değil Nejat’ın da kalbinde kocaman bir boşluğu dolduracak gibi duruyor. E haydi hayırlısı o zaman :))

“Kayra’yla tanışmak için gelmiş. Ya Kayra bana anne derse?..”

Fragmanın finali umarım bölümün de final sahnesi değildir, çünkü böyle olunca fragman olayı saçma geliyor bana. E gel bölümün tamamını anlatın bari iki taraf da rahat etsin diyesim geliyor 🤷‍♀️ Suna’nın korktuğu gibi Kayra Şevket’in yanında ona “anne” dese bile “Çocuk bu işte, anne hasretinden bunlar.” falan fıstık bir şekil geçiştirilebilir mesele. Tabii bu olay sakız gibi uzatılmak istenmezse 🙃

Yaz dizisi izliyoruz sonuçta. İzlenme oranları güzel ve kış sezonuna devam etme şansı bulunsa da eminim hiçbir izleyici bu sıcak daraltıcı yaz günlerinde “İmdat!” deme isteği uyandıran bölümler izlemek istemeyecektir. Öyleyse gülümseyelim ve bu yazın bence en iç ısıtıcı dizisinin keyfini çıkaralım 💜

Henüz izlemeyenler ve izlemeye doyamayanlar için de fragmanı şöyle bırakalım. Dizinin sosyal medya hesaplarına ve taglara iyi yüklenin ki yeni sezona devam etme şansı artsın canlar. Sevgiyle kalın 🎈

error: Korunan İçerik!