tds_thumb_td_300x0
Ali Tekelioğlu ve Kızları: Ali Tekelioğlu’nu Neden Seviyoruz?

Hepimiz zaman zaman bir çifte, bir karaktere bağlanıp kendimizden parçalar bulmuşuzdur.Belki yalnızlığı, hüznü, mutluluğu, derinliği veya aşkı. İçimize işlemiş ve git gide bağlandığımız karakterler olmuştur.

Bazen serseri çocuk havası,bazen yaralı çocuk imajı ya da janti beyefendi tavrı. Çokça karşımıza çıkmıştır böyle karakterler. Sevilmiş,adına sayfalar açılmış,büyük kitlelere ulaşmıştır muhakkak. TV izleyicinin yeni yeni tanımaya,sevmeye başladığı bir karakterden bahsetmek istiyorum: Ali Tekelioğlu.

”Aşk bencil olmaktır çoğu zaman.Kırıp dökmek,kendine saklamaktır sevdiğini.” Çünkü biz hep bunları izledik,gördük,yaşadık. Aşkı için kimseyi umursamayan,kırıp döken bencil insanlar. Ali’nin kalbimizde farklı bir yerde olması,bu kadar derin bir karakter olmasının sebebi belki de aşk kavramını herkesçe bilinenden farklı yaşamasıdır. Kaç erkek tanıdık ki, sevdiği kadın mutlu olsun diye mutsuz olmayı göze alan ?Sustukça yüreğindeki ağırlık bin tonu aşsa da,o gözlerde hüzün görememek için gülümsemeyi seçen?

Dedik ya,eşsiz bir karakter Ali Tekelioğlu.

Biraz da  o karakterin belki de en önemli parçalarından birinden bahsetmek istiyorum: Sevenlerinden

Bir topluluk, bir karakteri ancak bu kadar benimser, sahiplenirdi diyeceğimiz bir fandom. Daha ziyade bir aile olmayı beceren nadir fandomlardan.Yılları, büyümelerinin temelleri var. Kitap olduğu günden bu yana sevmekten hiç vazgeçmeyen, tıpkı lakabını aldıkları Tekelioğlu gibi güzel seven bu grup (topluluk), yıllardır sevdikleri karakterin hüznü ile hüzünlenip mutluluğu ile mutlu oluyorular. Bir insanın aşkına aşık olunur mu? Tekelioğlu Kızları, Ali Tekelioğlu’nun aşkına aşık oldu. Güzel sevmesine, derin sevmesine, karşılıksız, çıkarsız, beklentisiz sevmesine… Ali Tekelioğlu ne kadar naif ve derin bir karakterse onu seven, destekleyen, benimseyen insanlar da en az onun kadar naif ve güzel insanlar. Sosyal medya çoğu zaman insanların karakterlerinden çıkmasına çirkinleşmesine neden olur. İnsanlar destekledikleri, sevdikleri insanlar mutlu olsun, iyi olsun diye didinir ve bu uğurda bazen karakterinden taviz verebilirler. İzledikleri ile okudukları Ali Tekelioğlu, çoğu zaman çakışmasına ve o okuduğumuz güzel karakter bazen gölgede bırakılmaya çalışılmasına rağmen, çıkıp tek bir kötü söz söylemeyen bu fandom, sevdiği karakteri, karakterlerinden taviz vermeden korumasını da bilir. Önemli olan başkalarının ne düşündüğü değildir. Çünkü onlar Ali Tekelioğlu’nu satır satır okuyup ezberlemiş insanlardır. Daha hikaye dizileşmeden, oynayacak oyuncular oynamadan sırf karakterini sevdikleri için bir insana sevgi besleyen bir fandom bu fandom. Kimin oynadığı kimin işlediği önemli değil. Nasıl oynadığı ve nasıl işlediği önemli.

Atakan Hoşgören ise büyük bir şans oldu. Hem kendisi için hem de Ali’yi seven milyonlar için. Çünkü Ali Tekelioğlu’nu bilmeyen, tanımayan insanlara bile sevdirdi. Karakteri taşımak çok önemlidir çünkü insanlara geçmesi için önce o karakteri kendiniz benimsemelisinizdir. Atakan Hoşgören, Ali Tekelioğlu’nu benimsemiş ve çok güzel bir Ali Tekelioğlu olmuştur. İnsanların iyi kileri olmak çok değerli bir şeydir. Atakan Hoşgören, Tekelioğlu Kızları’nın “iyi ki olmuş” dediği ve Ali kadar değer verdiği biri oldu. Bir kez daha iyiki Ali sen oldun iyiki seni tanıdık demek istiyorum. Tekelioğlu Kızları, hem Ali’ye hem de Ali’ye can veren Hoşgören’e hep çok büyük bir sevgi besleyecek ve bundan sonraki işlerinde hep bir adım arkasında olacaktır. Umarım herkes Tekelioğlu Kızları gibi büyük bir sevgi ve saygıyla sever ve önemsediği karaktere değer verir. Çünkü bu kadar güzel sevmek ve bu kadar güzel sevilmek günün sonunda bize kalan tek şey olacaktır.

Hande Erçel’e Yapılan Psikolojik Şiddet
Hande Erçel, 1993 yılında Balıkesir, Bandırma’da dünyaya geldi. Erçel, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nde okuyor. 2015 yılında ‘Miss Cilivaliton of the World’ yarışmasına katılmıştır. Azerbaycan’da düzenlenen bu yarışmada Erçel, 2. olmuştur. Hayvan sevgisi sayesinde arkadaşları tarafından ‘Miyy’ lakabı takılan, Gece ve Gri adında iki tane kedisi bulunan Erçel, popüler olduğu günden bu yana birçok eleştiriye, daha doğrusu hakarete maruz kalmıştır. Verdiği bir röportajda eleştiri almayı seviyorum çünkü bunlar beni kendimi geliştirmem konusunda teşfik eder, zayıf yönlerimi bana gösterir demişti. Eleştiriden daha ziyade hakarete maruz kalan Erçel, gerek magazin medyası gerek sosyal medya üzerinden hadsiz yorumlara tâbi tutuldu.
Özel hayatından dış görünüşüne kadar her gün onlarca habere konu olan Erçel, konu kendileri olunca, kadın hakları diye duyar kasan o kadınlar tarafından da psikolojik şiddete maruz kaldı. “Benim cinsel tercihim, dış görünüşüm, estetiklerim üzerinden beni eleştirip hakaret ediliyor,” diye günlerce sabah programlarına ağlayan, sosyal medya fenomenleri tarafından da hakaretler yedi. Adını pek duymadığımız eski mankenlerden olan bir hanımefendi tarafından giydiği kıyafete pavyon yakıştırılması da yapıldı. Üzerinden yapılan hiçbir algıya, hiçbir yalan habere prim vermeyen, bunu belki de defalarca kez kullanıp üzerinden her türlü mağduriyet yaratabilmesine rağmen mağdur kadın sıfatına kendine yakıştırmayıp gülümsemeyi seçti. Selülit haberi yapıldı diye 2 saat magazin programına telefonla bağlanıp “beni bu ülkeden silmek istiyorlar, bunlar karalama kampanyası,” diyen insanlar tarafından da linç edildi.
Yaşanan tüm bu çirkin olaylara rağmen tek bir yorum dahi yapmayan sözde medya duayenleri, Hande Erçel hakkında çıkan bir habere yalanlama yapıp açıklama getirince, “konuşmak senin haddine mi?” yorumunda bulundu. Bu ülkede duyarın da kişiye göre kasıldığını, Hande Erçel haberlerine sessiz kalan, dahası çirkin yorumlara çanak tutan o insanlar tarafından bir kez daha görmüş olduk. Bunlar yapılan çirkin yorumların yarısı bile değil. Özel hayatı, kadınlığı, fiziksel özellikleri, giydikleri… Her zaman olay oldu. Belki de star olmak bunlara rağmen ayakta kalabilmektir.Hande Erçel star olduğunu çok güzel gösterdi.
Hande Erçel’in de dediği gibi.”Kalpler çirkin olmasın,gerisi hallolur.”
Daha 24 yaşındaki Erçel, bütün olumsuzluklara rağmen hala o aurasının ışığını taşıyorsa, adında anlamını taşıyan o kocaman gülümsemesi, güzel kalbi ve her zaman yanında olan milyonlarca seveni sayesindedir. Umarım bir gün, kadınların daha çok saygı gördüğü, çirkin saldırılara maruz kalmadığı bir ülke oluruz.
4N1K: Mutlu Son Arayan Tipler Değiliz
Satırlarda Saklı Bir Aşk: AlYap

Aşkın tanımı farklıdır herkes için. Kimi acıta acıta sever, kimiyse kendinden bile sakınır severken… Onlarca aşk izledik. Bazen ağlattı, bazen de yüzlerimizde tatlı bir tebessüm bıraktı bu aşklar.

Daha birkaç hafta önce başlayan, 4N1K dizisinde geçen bir aşktan bahsetmek istiyorum. Öyle bildiğimiz aşklardan değil bu, yılların biriktirdiği bir aşk. Yaprak ve Ali’nin aşkı… Kitabını okuyan daha iyi anlar çünkü her satırında bir duygu barındırır. Ali Tekelioğlu’nu anlamak vardır o satırlarda. Dostluğun önüne koyamadığı kalbi, dillendiremeyip kelimelere dökülen, hepimize ilham veren aşkı vardır her cümlenin sonunda. “Ali Tekelioğlu gibi sevmek” tabirini içimize işleyen, bir adam bir kadını ancak bu kadar güzel sevebilir dediğimiz karakter Ali. Tek dilek hakkını sevdiği kızın penceresinden kaysın o yıldız, diye harcayan bir güzel yürek.

“Yaprak mutluysa ben kazanmışımdır” diyen, gamzesini sevdiği kıza adamış bir karakter. Çok sevmek yetmez, güzel sever Ali Tekelioğlu… En çok Ali’den bahsediyorum konu aşk olunca çünkü Yaprak’ın aşkı kabullenmesi bir hayli zaman alıyor. Okurken de izlerken de çokça sinirlenip kırıldığımız yerler oluyor. Anlayamadığı için sinirleniyoruz Yaprak’a ve bağırıp dile dökmediği için kırılıyoruz Ali’ye. Ama aynı zamanda da farkındayız yıllardır dost dediğin kişiye aşkı kondurmanın da o dostluğu ve sevgiyi kaybetmemek için yıllardır susmayı göze almanın da ne kadar zor olduğunun. Aşkın yanında dostluğu da çok güzel anlatan bir hikaye bu. Kimsesizliklerine kimse olmuş beş arkadaş. Her birinin ayrı bir hikâyesi, kalbimize dokunan ayrı bir acısı var. Ailelerinin dolduramadıkları boşlukları birbirlerine sahip olarak dolduran beş özel karakter.

“Kıskançlık aşkın kanununda var.” felsefesinin mimarı Gökhan, hayat görüşü “Pizza, Pijama, Pislik” üçlüsünden ibaret Oğuz, “Ben bütün kızları seviyorum ayrım yapmaksızın.” deyip kendini bu uğurda feda eden Sinan, dışardan buz içerden yangın olan Ali ve hayatını bu dört erkeğe adamış henüz aşktan bihaber olan Yaprak… Bazen gülmekten bazen de ağlamaktan gözlerimizden yaşlar gelecek ama seve seve izlemeye devam ettim edeceğiz. Çünkü biz, aşkın en masum halini okuduk Ali ve Yaprak’la. Acıtmadan, kanatmadan nasıl sevilir öğrendik. İçinde bin yıllık bir aşk biriktirmek, kirletmeden ve  sevdiğine on iki kala değil on iki yıl geçmişken koşa koşa gitmek. İlk dans, ilk gözyaşı, ilk öpücük, ilk kıskançlık ve ilk hüzün… Bütün ilkler bizim, sadece masalın  sonunu beklemek kaldı. Kalbimize geçen mi olur sonları yoksa kırık kalpler mi kalır geride meçhul, ama Ali Tekelioğlu’nun kızlarıyız biz.

“Yaprak mutluysa Ali kazanmıştır, Ali kazanmışsa da biz kazanmışızdır.”

error: Korunan İçerik!