tds_thumb_td_300x0
Sen Anlat Karadeniz’in Yeni Sezonunda En Sevdiğimiz Sahneler!

Geçtiğimiz kışa, sezonun ortasından hızlı bir giriş yapan Sen Anlat Karadeniz, sezonu çok iyi reytingler alarak bitirdi ve yeni sezona da hızlı bir giriş yaptı. Sen Anlat Karadeniz’in yeni sezonundan en sevilen sahneleri sizler için derledik. İyi okumalar!

     1. Yollar senindir Nefes Kaptan!

Yollar senindir Nefes Kaptan!

Sekiz sene hapsedildiği zindandan kaçan Nefes, eskisine nazaran daha iyi olsa da yine bir zindanın içine düşmüştü aslında. İnsanların onun üzerindeki psikolojik baskısı bu sefer de onu Trabzon’a hapsetmişti. Sürekli Tahir ile dolaşan, Tahir’in kendisi yerine cevap verdiği Nefes için bu yürüyüş kendisi için attığı önemli bir ilk adımdı. Sahneyi izlerken Nefes’in ona Karadeniz’i zindan eden herkesin üzerine yürüdüğünü hissettim. Tahir’in de dediği gibi; ‘Yollar senindir Nefes Kaptan!’

Dağları deldim tek başıma.

     2. Benim bu nefesi çekmeye ciğerim yetti. Senin yetmedi mi? Senin yetmedi de beni bırakıp gidiyor musun Nefes?

Beni bırakıp gidiyor musun Nefes?

Nefes ve Tahir’in kestirip atmadan, sonunda cilveleşmeden, şakaya vurmadan gerçekten içlerinden gelenleri söyleyip tartıştıkları sanırım ilk sahneydi. Nefes’in Tahir’e sadece bela getirdiğini düşünmesi çok insaniydi. Doğal olarak bunun vicdan azabını çekiyor olması da öyle… Tahir’in ise manipüle etmeden, tehdit etmeden, ‘Kır dizini otur, nereye?’ demeden sessizce Nefes’in söylediklerini dinleyip ona kendi hissettiklerini söylemesi ve Nefes’i kaybetmekten korkması gerçekten güzeldi. Sahne hem oyunculuk olarak, hem replikler olarak hem de çekim olarak çok başarılıydı. Tahir’deki olumlu değişiklikler onu daha olgun ve olması gerektiği gibi bir hale bürümüştü.

 

3. Önce bize vurulduklarını söylerler, bizsiz yaşayamayacaklarını… Sonra bizi vururlar, bizi yaşatmazlar.

Önce bize vurulduklarını söylerler, bizsiz yaşayamayacaklarını… Sonra bizi vururlar, bizi yaşatmazlar. Ölesiye sevdiklerini söylerler ama aslında öldüresiye severler. Sahip olmanın hazzını aşk; kışkırtılmış arzularını tutku sanırlar. Yanılırlar. Onlar yanılır, biz yanarız.

Vedat, Nefes’i vurduktan sonra; Nefes’in ameliyatı sırasında duyduğumuz bu replik kadın cinayetlerinin kısa bir özeti gibiydi. Maalesef ayarsız kıskançlıkları, kısıtlamaları, hatta şiddeti bile sevginin bir parçasıymış gibi gören insanlar var. Gazetelerde çarşaf çarşaf ‘Aşk Cinayeti’ haberleri görmemiz de bundan. Üzerine konuşulacak ya da söylenecek çok da bir şey yok aslında. Kadın ya da erkek fark etmeksizin kimsenin bir başkası üzerinde hakkı yoktur. 

 

4. Nefes burada benimle bir ateş yakar mısın? Bu dünya çok soğuk, sen benimle yanar mısın?

Nefes ile Tahir

Nefes, tecavüze uğramış bir kadın. Çoğu kızın hayalini kurduğu şeylerin aksine kimsenin yaşamak istemeyeceği bir çok kötü olay yaşamış. Tahir ile evlenmesinin -özellikle evlenme şekillerinin- çok hayal kurulası bir yanı olmadığı da malum. Tahir’in Nefes’e ettiği evlenme teklifi ile bu kötü anıların üzerine gerçekten bir çizgi çekmeleri ve her şeye en baştan başlamaları kıymetliydi. Benim için daha da kıymetlisi Nefes’in gerçekten liseli kızlar kadar heyecanlı ve mutlu olmasıydı.Nefes ve Tahir’in öpüşme sahnesinde yağan karlar her ne kadar sansür için olsa da benim hoşuma gitti. İzlerken Nefes ile Tahir’in bir kar küresindeki prens ve prenses gibi olduğunu hissettim. Nefes’in bu kadar özenilmiş bir sahnede adım atması da ayrıca güzeldi. 

 

 5. Baba…

Baba…

Yiğit, baba kavramını çok yanlış tanıyan bir çocuk. Onun için baba; sürekli kızan, bağırıp çağıran, her şeye sinirlenen, annesini üzen hatta annesinin canını acıtan biri. Fakat onun sandığının aksine baba; affeden, şefkat gösteren, koruyup kollayan, incitmeyendir. Yiğit’in Tahir’e baba demesine kadar gelişen süreçte Yiğit’in içindeki baba özlemini ve Tahir’i kendi içinde koyduğu yeri görmemizi sağladı. Gördüğü rüya ve annesine sorduğu sorular da içten içe hissettiklerinin bir göstergesi gibiydi. Söylemeye cesaret edemediğinden belki en çaresiz hissettiği anda, biyolojik babasının kucağında, kollarını Tahir’e doğru açıp ‘Baba…’ diye bağırdı. Bu sahnede beni en çok etkileyen detay; Tahir’in, Yiğit ‘Baba’ dediğinde arkası dönük olmasına rağmen dönüp Yiğit’e bakmasıydı. Bölüm içinde Mustafa’ya da belirtmişti aslında; ‘Bir gün baba olursam ya da biri bana baba derse…’

6. Ecel ne zaman, nerede nasıl gelir bilmiyorum ama geldiğinde ben senin yanında olmak istiyorum, senin kollarında…

Nefes vuruldu

Dizilerde izlediğimiz vurulma sahneleri genellikle esas çiftin birbirlerini sevdiklerini anlamaları yönünde bir katkı sağlar hikayeye. Fakat Nefes’in vurulmasının bundan çok daha altı dolu bir mesajı vardı. Hatırlarsanız dizi ilk başladığında, ‘Bu dizi nasıl Karadeniz dizisi? Karadeniz insanı çoktan vururdu Vedat’ı! Silahı olmayan Karadenizli mi olur?’ tarzında değişik eleştiriler almıştı. Bir müddet sonra da Tahir ile Vedat arasında silahlı kovalamacalar başlamıştı. Uzun bir süre de devam etti. Fakat şunu unuttuk; biz zaten şiddete karşı alt metinleri olan bir dizi izliyoruz. Vedat’a gerçekten Vedat gibi mi karşılık verilmeli? Ona karşı mücadele ederken onun gibi mi olunmalı? Hayır. Nefes vurulana kadar, hatta Tahir, Vedat’ı diri diri gömene kadar da yanlış alt metinler gördük. Olay kadın hikayesinden çıktı ve bambaşka bir boyuta taşındı. Tahir’in Vedat için kazdığı mezara Nefes’in vurulup düşmesi güzel bir metafordu. Aynı zamanda silahlı kovalamacaların da önünü kesmiş oldu. Bölüm içerisindeki Osman Hoca’nın vaaz sahnesinde de dediği gibi; ‘Kininiz sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun. Çünkü o, takvaya daha yakındır.’ 

     7. Ana, evimize gidelim mi? Hem babam sevmedi porselen bardakla çay içmeyi. Bizim evde ince belli bardakta çay içeriz.

Nazar Dağdeviren

Bu sezon, Nazar da gelişimini sevdiğim karakterlerden birisi oldu. Vedat’ın zulmü karşısındaki dik duruşu ona olan saygımı arttırdı. Ailesini gördüğünde hissettiği çaresizlik ise canımı çok acıttı. Bir yandan da Nefes’in gidebileceği bir ailesi bile olmaması içime oturdu. Kısa bir replik olsa da, hatta sahnede bu replikten başka çok da bir şey olmasa da en sevdiğim sahnelerden birisi de bu sahne oldu. 

 

8. Sen hiç gazete okumuyor musun Nefes? Üçüncü sayfa haberlerini falan. ‘Cinnet getiren baba, çocuklarını ve karısını öldürdü.’ Sen o insanları filmlerden çıkan canavarlar mı sanıyorsun? Hayır, sıradan insanlar onlar!

Vedat ve Nefes

Şiddet maalesef her yerde! Her gün gördüğümüz, hiç ummadığımız, sessiz sakin insanların iç yüzünü bilemeyiz. Bu insanların bir çoğu Vedat kadar zeki ya da zengin de değil üstelik. Sıradan insanlar onlar. Gerçekleri duyduğum için mi yoksa gerçekleri Vedat’ın ağzından duyduğum için mi bilmiyorum bu sahneyi ilk defa izlediğimde başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissetmiştim. Biz dizide şiddeti Vedat ile sembolleştirsek de; Vedat, maddi olarak çoğu insandan avantajlı bir durumda olsa da her gün haberlerde izlediğimiz, gazetelerde okuduğumuz bu insanlar bazen bir lise öğrencisi, bazen bir bakkal, bazen bir inşaat işçisi… Bazen bir profesör, bazen bir öğretmen… Yüzüne baktığımız, ‘Ne kadar iyi insan bu da…’ dediğimiz birisi belki. Bu açıdan düşününce bir kaç basit cümle gerçeği yüzümüze kolaylıkla çarpmış oldu.

9. Ben senden özür dilerim Nefes. İnsan başına gelmeyince anlamazmış.

Türkan Dağdeviren

İnsan gerçekten de başına gelmeden anlamaz ve insan çoğu zaman kötü olayların kendisini teğet geçeceğine kendisini inandırır. Türkan ile bu sezon daha fazla empati kurabiliyorum. Gerçekten kızları için üzülen bir anne izliyor olmak hoşuma gidiyor. Sezonun başında Nefes’i yine kovmuştu. Yine Türkan’a sinirlenmiştim ama en azından onu anlayabiliyordum. Zamanla karakter gelişimi güzel ilerledi ve şu an ise şaşırtıcı bir şekilde Türkan, sevdiğim karakterlerden birisi oldu. Nefes’ten özür dilediği sahne ise olması gereken bir sahneydi ve çok içtendi.

     10. Onun sayesinde değil ama onunla birlikte iyileşiyorsun.

Nazar ve Nefes

Sen Anlat Karadeniz’e gelen en büyük eleştirilerden birisi de, Nefes’in bir erkekten kaçıp başka bir erkeğe sığınan bir kadın olarak görülmesiydi. Halbuki toplumda Nefes gibiler ne kadar çoksa, Vedat gibiler ne kadar çoksa aksine Tahir gibiler o kadar az. İnsanların görüp örnek alması bakımından Tahir kıymetli bir karakter. Çünkü, hepimiz şiddet gören kadın olmasın istiyoruz, çocuk gelinler olmasın istiyoruz ama hiçbirimiz taşın altına elimizi sokmuyoruz. Dua ediyoruz ama tevekkül etmiyoruz. 

‘Onun sayesinde değil ama onunla birlikte iyileşiyorsun. Onun seni iyileştirdiğini düşünürsen o senin doktorun olur, onunla iyileştiğini düşünürsen o senin her şeyin olur.’

Nefes’in Nazar’a söyledikleri kadar Nazar’ın Nefes’e anlattıkları da kıymetliydi. Aynı zulmü yaşayan kadınların dertleşmesi, Nazar’ın hissettiklerini açıkça Nefes’e anlatması duygusal olduğu kadar etkileyiciydi de.

‘Utanma, pişmanlık duygusu, hırs… Onlar o kadar baskındı ki, etimin acısını düşünmedim bile. Aşağılanma duygusu bir de… Gururunun çatır çatır kırılması… Tenim değil canım acıdı.’

Suits’in Yayın Tarihi Belli Oldu!

Hukuki bir drama türü olan ve başrollerini Gabriel Macht ve Patrick J. Adams’ın paylaştığı Suits’in yayın tarihi belli oldu. USA Network kanalında yayınlanan dizi 23 Ocak’ta seyircisiyle kavuşacak. Suits’in konusu ise şöyle: Mike Ross eğitimini yarıda bırakmış bir dahidir. Geçimini başkaları yerine SAT sınavlarına girerek sağlamaktadır. Harvey Specter ise, başarılı bir avukattır. Kendisine bir asistan arar ve şans eseri Mike ile tanışır. Mike’ın zekasına hayran kalınca, kendisine asistanlık teklifini götürür. Ancak şirkette sadece Harvard mezunları olabildiği için, Mike’ı herkese oradan mezun olmuş gibi tanıtmaya karar verirler. Mike’ın Harvard Üniversitesi mezunuymuş gibi tanıtılması ikilinin yasa dışları işlere bulaşmasına da sebep olur. Suist, genel anlamda ikilinin bölümler içinde aldığı davalar, bunları kazanmak için neler yapabildikleri, birbirleri ve diğerleriyle olan ilişkileri üzerinden yürüyor. 

Sınav Haftasına Özel 5 Dizi Önerisi!

Öğrencilerin korkulu rüyası olan sınav haftası geldi çattı. Ders çalışmaktan yorulanlara, kafa dağıtmak isteyenlere, molalarda çok düşünmek istemeyip sadece güzel vakit geçirmek isteyenlere birbirinden güzel beş dizi önerimiz var!

1. 2 Broke Girls

2 Broke Girls


Başrollerini birbirinden güzel iki kadının paylaştığı 2 Broke Girls, çalıştıkları restoranda tanışıp arkadaş olan iki kadının komedisini anlatıyor. 
Max, Brooklyn’de pek de elit sayılmayacak bir restoranda çalışmaktadır. Geçimini sağlayabilmek için restoranda ek olarak yaptığı kekleri satarken restoran dışında da çocuk bakıcılığı yapmaktadır. Caroline’ın ise, babasının yaptığı dolandırıcılık sonucu hapse girmesi ile her şeyine el konulmuştur. Beş parasız kalan Caroline, Max’in de çalıştığı restoranda işe başlar.

2. Baby Daddy

Baby Daddy

Ev arkadaşı Tucker ve abisi Danny ile aynı evde yaşayan Ben, bir gün kapısının önünde ayrıldığı kız arkadaşı tarafından bırakılan bir bebek bulur. Bebekle ne yapacağını bilemeyen Ben, bebeğinden ayrılmak istemediğine karar verir. Annesi Bonnie, kardeşi Danny, Ben’e çocukluğundan beri aşık olan Riley ve ev arkadaşı Tucker ile beraber bebek Emma’yı büyütmeye karar verirler.

3. Modern Family

modern family

Modern Family, üç akraba ailenin ilişkilerini anlatan bir dizi. Dizide kendisinden yaşça küçük bir kadınla evlenen Jay, hem genç karısını başkalarına kaptırmamaya uğraşırken hem de üvey oğlu Manny’e babalık yapmaya çalışmaktadır. Jay’in eşcinsel oğlu Mitchell ve sevgilisi Cameron, Vietnam’lı bir bebek evlat edinirler. Jay’in kızı Claire ise evli ve üç çocuk annesidir. Claire ve eşi Phil’in en büyük dertleri ise sürekli yaramazlık yapan oğulları Luke, erkeklerle yeni yeni sevgili olmaya başlayan kızları Haley ve üstün zekalı ortanca çocukları Alex’dir. Bu üç aileyle yapılan bir röportaj gibi ilerleyen Modern Family, güzel bir aile komedisi.

4. Two and a Half Men

Two and a Half Men

Malibu sahilinin çapkın bekarı Charlie, bir reklam şirketi için bestelediği müziklerle geçimini sağlamaktadır. Charlie’nin rüya gibi yaşamı, karısı tarafından terkedilen erkek kardeşi Alan ve onun 10 yaşındaki oğlu Jake’in evine taşınmasıyla kabusa döner. Başta düzeninin bozulmasından şikayetçi olsa da daha sonra kardeşi ve yeğeni ile yakaladığı aile havasını da içten içe sevmeye başlar. 

5. Brooklyn Nine Nine

Brooklyn Nine Nine

Polisiye seviyorsanız Brooklyn Nine Nine tam size göre bir komedi dizisi! Bildiğiniz tüm ciddi polis ofislerini unutun ve buraya kulak verin. Dizi, Brooklyn’ın 99 numaralı polis bölgesinde yer alan bir karakolda görev alan bir grup dedektifin yaşadığı eğlenceli olayları bölümlük konular eşliğinde anlatıyor. Dizinin her bölümünde farklı bir olay yaşanıyor. 

Ezberleri Bozdular: Sadık Murat Kolhan ve Kerim Adil Sağlam’ı İnceliyoruz!

Geçtiğimiz yıla bomba gibi düşen dijital dizi Fi’nin çok sevilen karakteri Sadık Murat Kolhan, kendine has karizmasıyla hepimizi kendisine hayran bırakmıştı. Dizinin bitmesiyle Sadık Murat Kolhan’ı bir daha göremeyeceğimize üzülüyorduk ki imdadımıza Kerim Adil Sağlam yetişti. Biz de bu yazıda Sadık Murat Kolhan’ı ve Kerim Adil Sağlam’ı bize bu kadar sevdiren unsuları, iki karakterin ortak noktalarını ve birbirlerinden farklı oldukları noktaları inceleyeceğiz. İyi okumalar!

Kerim Adil Sağlam / Sadık Murat Kolhan

Ekranda sürekli kaslı, mütemadiyen üstü çıplak, sürekli bağırıp çağıran ve yüksek cinsel motivasyonlu karakter görmekten gına gelen bünyelere, Sadık Murat Kolhan ilaç gibi gelmişti. Sürekli gördüklerimizin aksine SMK; kassız, giyinik, sinirlense bile sakin sakin konuşan bir karakterdi. Bunun yanında tabi ki her karizmatik karakterde bulunan gizemli bir tavrı ve karanlık bir geçmişi de vardı. Sevdiği kadını koruyup kolluyor, sağlıklı beslenmesi için elinden geleni yapıyor fakat, her ne kadar 3.25’te evine gitse de, sevdiği kadının özel hayatına saygı duyuyordu. Ayrıca güçlüydü de. Velhasıl, Fi ile beraber bir Sadık Murat Kolhan furyası başladı. Dizi bittiğindeyse, hem Osman Sonant’ı bir daha bu tarz bir rolde göremeyeceğimizi düşündüğümüzden hem de Sadık Murat Kolhan’ı özleyeceğimizden dolayı üzülüyorduk. Ta ki, Osman Sonant, Kerim Adil Sağlam ile karşımıza çıkana kadar.

Osman Sonant’ın, Ufak Tefek Cinayetler kadrosuna katıldığını öğrendiğimizde hepimiz çok mutlu olmuştuk. Hele oynayacağı rolün SMK’yı andırıyor olması, hepimizi mutlu etmişti. İzledikçe görüyoruz ki, Sadık Murat Kolhan’ın da, Kerim Adil Sağlam’ın da kendilerine has bir çekicilikleri olsa da, aslında ikisi birbirlerinden çok farklı karakterler. Kerim Adil Sağlam’ı henüz yeterince tanımasak da rahatlıkla söyleyebiliriz ki, öncelikle adam yürüyen bir karizma! Onun da kendine özgü bir gizemi var ve bu gizem onu daha da çekicileştiriyor. O da olaylara daha sakin yaklaşmayı tercih ediyor. Bu sakinlik, SMK’dan farklı olarak Kerim’de biraz sinsiliğe kayıyor. Kerim, avına güleryüzle yaklaşan ve içindeki öfkeyi kontrol ederek onlara daha çok güven vermeyi tercih eden bir karakter. Serhan’a bile ilk bölümdeki sakin tavrı bundan. 

İki karakterin benzerliklerine ve farklılıklarına bir göz atalım.

•Farklılıkları

Sadık Murat Kolhan, her ne kadar geçmişi kötü bir adam olsa da bunlardan pişmanlık  duyan ve iyiye yönelmeye çalışan bir karakterdi. Özge’yi bu kadar çok sevmesinin sebebi de buydu. Onun tabiriyle Özge, Sadık’ın iyi bir insan olma ihtimaliydi. 

Sen benim iyi bir insan olma ihtimalimsin. Tek ihtimal.

Kerim’in ise öyle bir amacı yok. Onun geçmişinde yaşadıkları, sadece intikam dürtüsünü daha da ortaya çıkarıyor. Belki de yıllar sonra Merve’nin karşısına çıkması da bundan.

Özledin mi beni Merve?

•Benzerlikleri

Öncelikle yukarıda da belirttiğimiz gibi bu adamlar çok karizmatik.

İkisi de yüksek özgüvenli, güçlü ve cesur karakterler.

Sadık Murat Kolhan da, Kerim Adil Sağlam da gerçek birer alfa. 

İkisi de çok aşık!

Özge Egeli / Merve Aksak

Biz iki karakteri de çok sevdik, çok severek izliyoruz. Bize bu rolleri sevdirdiği için, alkışların en büyüğü Osman Sonant’a. Sonrasında da, Osman Sonant’ın içerisindeki alfayı izlememizde emeği geçen herkese… Yolunuz açık olsun!

Benedict Cumberbatch Aşkına: Patrick Melrose Nasıl Bir Dizi?

      Dikkat! Bu yazı spoiler içeriyor.

Yapımcılarından birinin Benedict Cumberbatch’in kendisi olduğu mini dizi Patrick Melrose, henüz Türkçe’ye çevirilmediği için ülkemizde yeteri kadar tanınmasa da, aslında kitaptan uyarlananan bir dizi. Kitabı ve dolayısıyla diziyi bu kadar etkileyici kılan, kitabın yazarının hayatından izler taşıması. Edward St. Aubyn’un “Ya yazacaktım, ya intihar edecektim, yazmayı seçtim” diyerek yazdığı kitabın Never Mind, Bad News, Some Hope, Mother’s Milk ve At Last gibi bölümleri diziye uyarlanmış. 

Benedict Cumberbatch ve Edward St Aubyn

Öncelikle, izlediğim dizi su gibi aksın istiyorsanız Patrick Melrose, pek size uygun bir dizi değil demektir. İçerisindeki gerilimli havayı daha iyi yansıtmak ya da Patrick’in psikolojisini anlamamızı sağlamak için midir bilinmez dizinin işleyişi hem çok yavaş hem de çok dramatik. 

Melrose ailesi

Dizi, Patrick’in, telefonda, babasının ölüm haberini almasıyla başlıyor. Bu haberin ardından, omuzlarından ağır bir yük kalkmış gibi rahatlayan Patrick’in mutluluğundan sonra bir baba – oğul gerilimi izleyeceğimize emin olmuştuk. Zaten yanılmadık da… 

Patrick’in babasının ölüm haberini aldıktan sonra verdiği tepki

Çok küçük yaşta babasının cinsel istismarına maruz kalmış bir karakter olan Patrick, her ne kadar babası ona, “İleride hiçbir şeye bağımlı olmadığında bana bunu yaptığım için teşekkür edeceksin.” dese de, uyuşturucu ve içki bağımlısı. Yıllarca, istismar bir eden baba ve ihmalkar bir anne ile yaşayan bir çocuğun psikolojik olarak sağlıklı kalması pek mümkün değil. Bir de bu olayı en yakın arkadaşına bile anlatmayacak kadar içinde tutmuş birisi için, çareyi sağlıksız yollarda arıyor olmak, doğru olmasa da, olası. Özellikle ilk bölümde yoğun bir şekilde işlenen bu bağımlılık hali, izlerken epey rahatsız etti. 

Patrick Melrose

İtiraf etmek gerekirse, diziye zaten Benedict Cumberbatch’i izlemek için başlayan biri için ilk bölüm bulunmaz bir nimetti. Neredeyse bölümün tamamında Benedict’i ve onun mükemmel oyunculuğunu izlemek bizim için bir lütuftu. Fakat, ikinci bölüm, ilk bölümün aksine tamamen Patrick’in çocukluğuna odaklanılmış bir bölümdü. Yine bolca gerildiğimiz fakat ilk bölümden farklı olarak çokça da Patrick’in babasına lanetler yağdırdığımız bir bölüm oldu. Patrick’in üçüncü bölümde, yaşadığı olayları arkadaşına anlattıktan sonra da dediği gibi; “Hiçbir insan, bir insana bunu yapmamalı.” 

Patrick Melrose

Babasının istismarı yeterince büyük bir sorunken bir de annesinin ihmaliyle ve göz yummasıyla karşılaşan Patrick için annesi de en az babası kadar suçluydu. Annesine her ihtiyacı olduğunda onu yanında bulamaması, Patrick’in iyice içine kapanmasına ve belki de ileride yaşadığı uyuşturucu bağımlılığına sebep oldu. Annesinin cenaze töreninde, annesi hakkında söylenen iyi sözlere tahammülsüzlüğü, aslında çocukken ne kadar çaresiz kaldığının özeti gibiydi. Mary’e söyledikleri ise manidardı. “Sonunda öksüzüm! Hayatım boyunca bunun hayalini kurdum. Bunca zaman sonra tamamlanmış hissediyorum.” 

Patrick ve Mary Melrose

Benedict Cumberbatch’in oynamak için çok heyecanlı olduğunu her fırsatta söylediği Patrick Melrose, özellikle gözlerimizi yumduğumuz bazı gerçekleri gözümüze sokmaktan çekinmediği için çok büyük bir tebriği hakediyor. Kimsenin çocuklara dokunmayacağı zamanlara selam olsun! Tabi, eğer böyle zamanlar gelecekse. 

error: Korunan İçerik!