tds_thumb_td_300x0
Aşk 101 | 1. Bölüm Yorumu : KAOS

Merhabalar! Merakla beklenen gün sonunda geldi ve yeni Netflix dizimizin ilk sezonu bugün yayınlandı. Herkes gibi ben de koşup izlemeye başladım ve yorumlarımı sizlerle paylaşmaya karar verdim. Ufak bir not olarak, aşağıda okuyacağınız her şey benim kişisel görüşlerimdir ve siz benden çok farklı düşünüyor olabilirsiniz. Eğer katılmıyorsanız, hak verdiğiniz ya da karşı çıkmak istediğiniz bir konu varsa, seviyeli bir üslupla yorumlar kısmını ziyaret etmenizden ve bunlardan bahsetmenizden memnuniyet duyarız.

 

Şimdi öncelikle, henüz diziyi izlemeden bu yazıya tıklayacaklar için kısaca spoilersız bi açıklama yapayım. Çünkü ardından, her şeyi ince ince eleştirdiğim kısım gelecek.

Açıkçası dizi beklediğimden biraz kötü şekilde başladı. Umduğum kriterleri karşılamadı. Çekimleri fena değil ama karakterleri, replikler ve sahneleri genellikle başarısız buldum. En ılımlı yaklaştığım karakter Burcu hoca, sonrasında Sinan. En tahammül edemediğim ise ilk olarak Eda, sonrasında Osman. Yazının bundan sonraki kısmı bol bol spoiler içerir, bilginize.

Önce erkek sandığım ve kadın olduğunu sonradan fark ettiğim birinin maceravari yürüyüşü açıldı ekran ve Bade İşçil’in sesiyle başladık hikayeye. Şimdilik görünen o ki geçmiş-gelecek bağlantılı bir sunuş olacak ve karakterlerin hem 1998 yılında lisedeki, hem de muhtemelen günümüzdeki hallerine şahit olacağız. 

Dizinin ilk on, on beş dakikası karakterlerin her birini kısa kısa görmemizle geçiyor. Hepsinin en belirgin özellikleri hiçbir derinliğe yer verilmeden açık açık yazılmış ve bize adeta “buyrun okuyun” denilmiş. Para kazanmak için çeşitli yolları benimsemiş ve okulda teşkilat kuran Osman, öfke kontrolü gibi bir derdi olmayan ve haksız muamele gördüğünde hıaağh diye bir efektle kendine gaz verip hakeme uçan bir Kerem, istediğim yere istediğim saatte ve şekilde cebimde biramla girerim diyen Sinan, hiçbir kuralı umursamayan ve ortalık karıştırmaktan büyük keyif alan Eda ve son olarak grubun aşırı “düzgün” ve hassaslığı her halinden belli olan kızı Işık. 

Buraya kadar bir sıkıntı yokmuş gibi görünse de, bana kalırsa var. Hem de büyük. Olabilecek en özet şekilde hemen açıklayayım. Başrollerimiz olan bu çocukların bu sivri, aykırı davranışları öyle abartılmış öyle abartılmış ki, nefes alıp vermeleri dışında gerçekçi hiçbir şey yok nerdeyse. Yani tamam bu bir dizi, konusu da belli ama bugüne kadar sayısız dizi izledik. Benim gerçeğe daha yakın işlere olan sempatimden dolayı mı böyle düşünüyorum diye sorguladım ama sonra emin oldum ne yazık ki. İpin ucunun bu denli kaçması seyir zevkimi baya düşürdü.

Misal, o yıllarda ülkemizde var olan bir lise kurgusu izliyoruz. Normal şartlarda asla ama asla tahammül edilemeyecek çeşitli hareketlerin bi kısmının dizide kullanılmasını anlarım. Ama öğretmenleri/müdürleri karşısında bu kadar rahat, saygının s’sini içermeyi bırakın, olabilecek en kötü, rahatsız edici üslup ve tavırlarla yaşayan bu ergenlerimizin su gibi içki içmesini, efendime söyleyeyim onca şeye rağmen okuldan atılamamalarını hayatta anlayamam. Hadi diyelim imkansız diye bir şey yok, böyle yazılması gerekiyodu ve yazılmış –ki bu kadar abartılı olmasa çok daha keyifli olurdu– neden her şey bu kadar ele seviye ve yapay bırakılmış?

Figüranlar, çekimler gibi görece daha az önem arz eden konulara sonra geleceğim. Önceliğim oyunculuklar ve senaryo tabii ki. Üzülerek söylüyorum ki çocuklara biçilen roller, kullandıkları dil, el kol hareketleri, yani kısacası her şey öyle yapay öyle yapay ki.. Belki alışsam bu his geçer diye düşündüm ama geçmedi. Müdür ve diğer öğretmenler ve öğrenciler de dahil buna bu arada. Ortada genel bir “olmamışlık” sorunu var malesef.

Bu yazıyı yazmak bana kendimi biraz duyarcı gibi hissettirecek çünkü yok saygı yok içki yok kural tanımıyorlar tarzı konuştum ama söylemesem de rahat etmezdim. Ayrıca neden bu okul ve içinde yaşananlar asla bizim ülkemizle, gerçekliğiyle bağdaşmıyor? Çocuklar biraz daha az “belalı” yazılsa da konu gayet güzel işlenebilir, hatta duygusal kısımları sebebiyle sevilebilirdi. Alışık olduğumuz bir konsepti, sevdiğimiz oyuncularla, oldukça kötü bir halde izliyoruz şu an. Çünkü dizi ya hiçbir yerde var olmayan başka bir dünyada, ya da Türkiye’yle tamamen alakasız bir ülkede geçiyor. İnandırıcılık %2 falan olsaydı bari. Böyle insanlar yok, bu öğrencilerin her özelliği imkansız demiyorum. Sadece defaatle söylediğim gibi, abartmayı abartmanın da ötesine geçmişler ve bu hoş bir sonuç doğurmamış. Oyuncular ellerinden geleni yapmış, o konuda bir şey demiyorum. Mimikler, kostüm olayları da fena değil ama eldeki malzeme belli olunca (hikaye+replikler) bir yere kadar işte..

Karmakarışık gidiyorum ama kusura bakmayın. Dizinin ufak bir hız takıntısı olabilir. Bunu, başta bize hemen herkesi hızlıca tanıtma çabasından ve içki aşığı yakışıklımızın karakter sorununun babasından kaynaklandığını bi çırpıda göstermelerinden çıkarıyorum. Derdimiz ne, niye böyle acele ediyoruz bilmiyorum ama senaristin bize her şeyi olağanca basit ve çiğliğiyle gösterip, alt metin aramamıza fırsat vermemesinden hiç hoşlanmadım. Ha bu sahneler yazılmış, ha ekrana kocaman harflerle BAKIN BU BİR KURGU. BU ÇOCUK ASİ, BU SİNİRLİ, BU KIZ CADI, BU KIZ SAF, ŞUNUN DA PROBLEMİ AİLEVİ diye not geçilmiş. Bildiğim kadarıyla Love 101’in yaş sınırı da var. Yani algı kapasitesi çok gelişmemiz kardeşlerimiz zaten izlemeyecek ve dizinin kitlesi muhtemelen +18 den oluşacak. Dolayısıyla bizler, yetişkin insanlar olarak bazı detayları kendimiz keşfetmek, hiç olmadı gözümüze gözümüze sokulmasın isterdik. Geçiyorum.

Sahne kalitesi açısından da çok başarılı bulmadım. Örnek verecek olursam, olabilecek en ucuz, dandik, klişe “ayartma” sahnesi. “Hocam eğlendik işte abartmayın, diyen Eda’ya müdürün anlamsız basit tepkisi, yolda gördüğü çocuk sorduğu “nereye koyayım bu eşyayı” sorusuna cevap veremedi diye Kerem’in, kafasında parçalaması, münazara esnasında kafaya dikilen içki ve sonrasında çıkan yangın, akabinde ıslak kavga dövüş..

Hepsinin çok sıradan, mümkün, bu çocukların doğal hali gibi gösterilmesini geçtim, dizinin tanıtımında geçen komedi ibaresine binaen bazılarının komik olduğu iddiası ihtimali de mevcut. Takdir edersiniz ki ben gülmedim, bölümde birkaç yerde anca tebessüm etmişimdir hatta. 

Bol bol klişe mevcut, neredeyse özgün bir şey yok. Ki bu benim için olumsuz bir şey değildir normalde, mesele nasıl işlenip aktarıldığına bağlı olduğu için. Ama gelin görün ki bu konuda sınıfta kaldı dizi. Her şey eğreti. Çok sevdiğim oyuncularla kadrosunu oluşturmuş ve bütün önyargılara rağmen büyük heves ve umutla beklediğim, daha yayınlanmadan savunmasını yaptığım Aşk 101 benim için şimdilik biraz hayal kırıklığı oldu. Eğer tanımadığım ya da sevmediğim oyuncular yer alsa asla izlemeyeceğim halde izlemeye ve yorumlamaya devam edeceğim. Sırf onlar hatrına, bir de bir yere güzelce bağlanacak mı, şikayet ettiğim şeyler düzelecek mi merak ettiğimden. Netflix işi olduğu için diyemiyorum çünkü kendisi dev bir platform olmasına rağmen kalitesi oldukça tartışılır düzeyde. Bir işi diğerini tutmuyor vs vs. 

Pınar’ın karakterinin şimdilik içime en sinen olduğunu belirtmekle birlikte, çocuklarla halihazırda bi geçmişi, yakın bağı var sanmıştım ancak yeni oluşacak olduğunu gördük. Hoş sahneler için umutluyum ama izleyeceğimiz şey “canla başla çabalayan ve defalarca üzüldükten hayal kırıklığı yaşadıktan sonra hedefine ulaşıp çocukları kazanan idealist öğretmen+ıslah olan gençler, düzelen ilişkiler” olacağı için pek de heyecanlı değilim. Sürprizsiz yani, umarım yanılırım da efsane şeyler olur..

Çocukların bir araya gelme şeklini de sevmedim, ufaktan bi Lemonade Mouth ceza odasını anımsatsa da yok yani. O diyaloglar, tanışma faslı, insanca ya da en azından kızı altına ettirmeden sorulabilecek soruyu mafya usulüyle Işık’a sormaları (onun karakteri de çok abartılmış bu yüzden itici hale gelmiş, tıpkı diğerleri gibi), tayin haberini alınca toplanmaları.. Hepsi fail gözümde. “Aaa cık cık, bunlar kötü hareketler” kafasında olduğum için değil, kailte açısından değerlendiriyorum. 

Daha söyleyeceğim şeyler vardı ama yeterince uzattım. Karakter gelişimleri umarım yavaş ve emin adımlarla yapılır yoksa eminim o da çok sırıtacak bu çerçevede. 

Görsel olarak birlikte aşırı iyiler mesela. Yakışıklı çocuklar ve dünya güzeli bir kız. Ama hareketler.. Aman yarabbi 🙂 Sinan’ın evde toplandıklarında tam dedim ki “heh sonunda hoş, samimi bir şeyler izleyeceğim galiba” çünkü siparişli giriş fena değildi, ama yine olmadı. Hem gelip hem niye asabi giriyor mesela Kerem, Eda’nın yersiz afra tafrası kime?

Alakasız bir geçiş olacak ama, bazı yerlerde bu çocukların bu yukarıda bahsettiğim olağanüstü düzeydeki aşırılıkları da fazlaca masumlaştırılıp ilginç cümleler kurulmuş. O da dikkatimi çekti, gözüme battı daha doğrusu. Lütfen saçma sapan bakış açılarıyla harcanmasın da doğru düzgün işlensin şu konular ya..

Üzüldüğüm bir nokta da var ki o da şu; dizinin daha fragmanları çıktığında hemen saldırıp kötüleyenler, cringe olacağız diyip aşağılayanlar, kısacası beklentisi olmayanlar bi yere kadar haklı çıkacak. Sevenler elbet olmuştur ama benim ve eminim birçok insan için ortalamanın altında bir iş. Neyse bakacağız. 

Son olarak, bölümün sonunu beğendim. O reunion hissi hoşuma gitti. Oradan bi tık kurtulabilir sanki, belli kısımları. İnşallah diğer bölümler beni şaşırtır ve çok güzel gelişmeler görülür, umarım bu olumsuzluklar ilk bölümün günahıdır. Görüşmek üzere. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!