tds_thumb_td_300x0
Yüreklerimize İşleyen 8 YiğTah Sahnesi

1)“Bu gece ilk defa korkmadan uyuyacağım.”

Annesinin acılarıyla büyümüştü Yiğit. Nefes her ne kadar ona belli etmemek için çabalasa da zeki bir çocuktu o, anlıyordu. Çocuk olmaktan da öte annesinin koruyucusu olmak istemişti de gücü yetmemişti. Ama artık Tahir abisi vardı. “Denizden Gelen Kaplan bizi korur.” dedi annesine. Bu gece onun ilk huzurlu uykusu olacaktı. Annesinin kanamayacağından emin, içinde ilk defa onu emanet edecek birini bulmanın mutluluğuyla kapadı gözlerini. Onları kapının ağzından duyan Tahir ise yüreğine dünyanın en masum güvenini koymuştu bir kere❤

2)”Uslu durursam, hiç ağlamazsam gelir misin Rusya’ya? Senede bir…”

Tahir abisinin yokluğu… Korkusuz uyuyacağı gecelerin sonu… Demek bir daha göremeyecekti onu? Peki ya çok uslu durursa, hiç ağlamazsa senede bir kez olsun gelemez miydi yanına? Boğazı düğümlendi Tahir’in. Tükendi kelimeleri. Ne umut vermeye hakkı vardı ne de bu küçük kalbi kırabilecek bir yüreği. Sımsıkı sarıldı ona. Yokluğunda sarılamayacağı her an adına…

3) “Ama kaptanlar olmazsa miçolar çok korkar.”

Korkuyordu Yiğit. Ay Işığında Uluyan Kurt’a “Korkuyorum.” demek yakışmazdı ama miçolar da kaptanları olmadığında çok korkardı. Şimdi tam da sığınacak bir kucak bulmuşken yine yalnız kalacaktı. Çaresizlikten kıvranıyordu Tahir. Miçolar olmadığında da kaptanların içinin üşüdüğünü nasıl açıklayacaktı ona?

4)“Seni çok seviyorum Tahir abi!”

İşte buraya yürek dayanmaz. Bir tarafta şimdiden hayatı olmuş iki canı bit bilinmeze yollamak zorunda kalan Tahir, diğer tarafta ona son defa sesini duyurmaya çalışan Yiğit… Kaç ciğer bıraktık burada? Neyse ki bu ayrılık uzun sürmedi.

5) “Aç gözlerini oğlum. Ben geldim.”

Tahir’in Yiğit’e ilk “oğlum” dediği an… Onu kaybederse canının parçasının yiteceğini fark etti Tahir. Tüm kuvvetiyle atladı o çukura, kucakladı yavrusunu. Elinin altında pıt pıt atmaya devam eden nefes ve peşi sıra aralanıveren küçük göz kapakları onu yeniden hayata kavuşturmuştu. Sahi ne yapardı onu kaybetse?

6) “Benim velim olur musun?”

İkinci veli olarak babasının yazılmasına nasıl da şiddetle karşı çıktı Yiğit. O çocuk yüreğinin içini huzurla doldurması gereken baba kavramı nasıl da korku veriyordu ona. Tabii ki de Vedat velisi olmayacaktı. Veli “koruyup kollayan” demekti; kanatan, can yakan değil. Annesinden sonra en çok güvendiği insana çevirdi bakışlarını küçük Yiğit. Babam ol demeye gücüm yetmiyor ama “velim olur musun?

7) “Ya ben çok büyümüş olursam?”

“Ya bir daha gelmezsen, ya sen geldiğinde ben çok büyürsem, ya beni bir daha tanımazsan?..”

Mümkün müydü sanki bu dedikleri? Tahir can vermeden baba olmuştu bu minik kurda. Bu hasretlik bir ömür bile sürse gene bir kez kokusunu içine çekmesi yeterdi onu tanımasına. Bu cennet kokusu bir daha silinmemek üzere işlemişti içine ?

8)“Benim burası yanıyor. Senin de mi burası yanıyor?”

Ayrılık acısını ne de güzel ifade etti o çocuk masumiyetiyle Yiğit. O küsmek istemese bile içi küsüyordu işte. Yana yana küsüyordu içi. Belki Tahir abisine değil ama onları devamlı ayıran kadere küsüyordu. Etme be Yiğidim, elden ne gelir ki? Az biraz daha sabret. Bu günlerin sonu gelecek elbet. Daha senin de soyadını Kaleli yapacağız, ağzından babacım sözcüğünü duyacağız kocaman kocaman gülümseyerek. Bu çektiğimiz yetecek yüreği omuzlarından küçük Yiğidim. Nasıl olsa siz hep iyi ki ?❤

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!