Yeni Sezon Öncesi: Çukur’un Celasun’u

Mahallenin asi, gözükara delikanlısı. Cesaretli ve güçlü. İlk bölümlerde böyle tanıdık Çukur’un çocuğu Celasun’u. Oraya aitti, Koçova mahallesine. Yaşadığı hayata alışmış, Çukur kurallarıyla sürüp giden bir yaşam tarzı. Derken, ailenin gözde evladı, mahallelinin abisi Kahraman’ın ölmesiyle Yamaç Koçovalı mahalleye teşrif etti ve her ne kadar bu hayatı, makamı kabul etmek istemese de “baba”sının yerini devraldı. 

Celasun, bu yaşa kadar görmediği, mahalleyi terk edip giden Koçovalı, yani Yamaç’a hürmet göstermek istemese de babasının zoruyla elini öpmüş ancak o ara başkaları tarafından meşgul edilen Yamaç, yüzüne bakamamıştı. Bu durum Celasun’u daha da kızdırdı ve bilenmesine sebep oldu. Koçovalı’ların sadece kendi rahatlarını düşündüklerine inanıyordu.

Günler geçti.. Vartolu mahalledeydi. Kahve tarandı ve Celasun daha saniyeler önce gülerek konuştuğu babasını kendi kollarında kaybetti. Mahallenin düzgün korunamaması ve Koçovalı’lardan kimsenin cenazeye katılmaması bardağı taşıran son damla oldu. Celasun onlardan ümidini kesti, sevgisini yitirdi ve kendi intikamını almak üzere Vartolu’nun yanına adamı olarak girdi.

Birlikte çok güzel günleri oldu. Celasun’un nefreti giderek azaldı. Vartolu’yu tanıdıkça fikri değişiyor ancak bunu kendisine yediremiyordu. Babasının katilini artık “abi” olarak görüyordu ki Vartolu bu olaydan gerçekten pişmandı. Bize her ne kadar bu muazzam ikilinin yüzleşmesini izletmeyip yüreğimizi sızlatsalar da hayal dünyamızda her Allah’ın günü bunları kurduk. Aralarındaki bağ çok güzeldi. O kadar ki, Medet Celasun’u kıskanıyordu. 🙂

Hayatını kurtardı “abisinin”. Öldürmek için daha önce de defalarca fırsatı olmuş ancak hiçbirinde yapamamıştı. Yanından ayrıldıktan sonra İdris sorunca anlatmıştı zaten. Söyledikleri, bir nevi ona neden kıyamadığının itirafıydı.

O sahneleri mutlaka hatırlarsınız, dertleştikleri anlar, birlikte güldükleri anlar, birbirlerinin hayatını defalarca kurtarmaları.. Ve tabii ki Celasun’un o güzel sesiyle ağzından dökülen cümleler;

“Kafamı çok karıştırdı benim. Ne hissediyorsa onu söylüyor, pişman. Şefkatlidir, dost canlısı, sevecendir. Babacandır. Yiğidi öldür hakkını yeme.”

Vartolu’yla olan hikayesine olan zaafım gereği buralarda biraz takılı kaldım. Oku hemen diğer yöne çeviriyorum.

Öldürmeye gittikleri yerde Vartolu’yu kaçırdıktan sonra öğrenmişti gerçeği. Öfkeden delirdi, bıçağı çekti. “Neden söylemedin!” dedi ancak Yamaç da en az onun kadar çaresizdi.

Araları düzeldi, sözlerini dinledi Celasun. Abi dedi ona, sevdiği kızı onunla istedi.

Ailesine hep düşkündü. Annesini üzmekten, kardeşlerine uzak olmaktan hep nefret etti ama bi amacı vardı. En sonunda anlattı. Gidip anasının dizlerinde ağladı. Zaten bi o vardı, gerisi yalandı. İdris’in boş sözlerine “gel oğlum ol” deyişine hangi seyirci gönülden inandı ki..

Akkız’a sevdalı Celasun. Çok şeyler yaşadılar. Yolları ayrıldı defalarca, engeller çıktı ama hepsi aşıldı. O Akşın’a, Akşın da ona ağladı çünkü. Bu böyle gelmiş böyle gider dedirtircesine.. Sevdiler birbirlerini, masumca. Tertemiz..

Biliyorum aranızda Karaca-Celasun isteyenler var. Ama ikilinin ilişkisinin kesinlikle aşk olmadığı açıkça belirtildi her seferinde. Hatta kız kendi ağzıyla söyledi, hırsının esiri olduğunu. Celasun’u sevmiyor sadece elde etmek istiyor. Önceleri durum biraz farklıydı, karışıktı ama karakter zaten bozuldu. Saçma sapan yazıldı.

Fikriyatının kesinlikle sağlıklı hiçbir tarafı yok kannımca.

Dövüşen Celasun’u seviyoruz. Eğlenceli Celasun’u seviyoruz. Ailesine bağlı, zeki, yetenekli Celasun’u seviyoruz ama Koçova kölesi Celasun’u sevmiyoruz. Meke’den farksız Celasun istemiyoruz. Kapı önünde nöbet tutan çocuğu değil, Vartolu’nun sağ kolunu seviyoruz. Başından beri mesajları verilen, Çukur’da sağlam bir geleceği yazılmış Celasun’u özlüyoruz. Kilit karakterlerden birinin figurana dönüşmesini kabullenemiyoruz, kabullenemeyeceğiz.

Kendi içinde savaşsın. Gitsin konuşsun. Abi’leriyle. Yamaç’a dert yansın, Vartolu’ya hesap sorsun. Ama en  sonunda kendini tanısın, farkına varsın.

İdris beyin manevi oğlu olup göze batmanın ne ona ne de izleyiciye hiçbir yararı, getirisi yok. Aksine çoğunluk rahatsız bu durumdan.

Üzülerek tekrarlıyorum ki, hikaye sonradan öyle bozuldu, öyle saçma değiştirildi ki sezon başında gördüğümüz inandığımız her şeyi teker teker kaybeder olduk. Buna karakterlerin en belirgin/çarpıcı özellikleri de dahil.

Celasun anlatmakla bitmez, incelenecek daha tonla şeyi vardır elbet, hatırlanacak.. Ancak fazla dağılmamak adına burada noktalıyorum ve gerisini sizin düşüncelerinizin özgürlüğüne bırakıyorum..