Uzak Şehir Neden Çok Sevildi?

Uzak Şehir Neden Çok Sevildi?

Son zamanların favorisi, genç yaşlı herkesin ilgisini çekmeyi bi şekilde başaran Uzak Şehir‘den söz edeceğiz bugün. Başrollerini -her ikisini de çok sevdiğim- Ozan Akbaba ve Sinem Ünsal‘ın paylaştığı dizi başarısını neye borçlu? Çünkü ortada bi başarı olduğu gerçek. Bunu hem reytinglerden hem de sosyal medyadan gözlemleyebiliyoruz.

Öncelikle, belki en klişe unsur ama kesinlikle olmazsa olmaz olan oyunculuklara değinmek istiyorum. Bi dizide herkes mi karakterini kusursuz giyer, kendine bu kadar yakıştırır ya! Omzunda sayısız yük olan ve bunları taşırken sakin kalmaya çalışan Cihan, hem oğlu için çırpınan hem de iyi bi insan olarak kalmaya çalışan cesur Alya, çektiği sözde acıları kendine kötülük için yakıt yapmış vicdan yoksunu bencil Sadakat, yüreği yaralı Nare, gözükara delikanlı Kaya.. ve daha niceleri. Hepsi o kadar GERÇEK ki. Bizi diziye bağlayan en büyük şey bu oluyor. İlk andan itibaren kendinizi Mardin’de, Albora’lara aşina hissediyorsunuz. Kısacası dizinin dünyasına girmek çok kolay.

İkinci en büyük mesele, bence denge. Dizideki dram, aksiyon ve mizah çok güzel harmanlanıyor. Bazen sorun bombardımanı çok peşpeşe geldiği için bezdirse de, o kadar olur diyor ve bi nazar boncuğu takıyoruz. 🧿 Başka bir deyişle, Uzak Şehir, kurgusunu çok akıllıca yapan bir dizi. Seyirciyi ekranda tutmayı iyi biliyor, bir şeyleri sakız gibi uzatmadan doğru tempoda ilerletiyor ve bu da tabii ki her şeye olumlu yansıyor.

Dizideki güçlü duruş da çok önemli. Evet ortada bi aşiret, çokça yanlış içeren bir düzen var ama bu düzenin başındaki isim “temiz kalmaya çalışıyorum” diyen ve dürüstlüğünden şüphe duymadığımız Cihan karakteri. Hemen hemen her şey onun eline bakıyor, onun kontrolünde ilerliyor. Yoldaşı ise zaten Alya. Mardin’e geldiği andan beri bütün saçmalıklara var gücüyle karşı çıkan, doğru bildikleri için savaşan, başta kadınlar olmak üzere herkesin yanında olmaya, hakkını korumaya, desteğini göstermeye çalışan, kötülüklere karşı haykırmaktan çekinmeyen, dik duran bir kadın.

Her ne kadar şu an -mecburen- gelgitli ve zıtlaşmalı bir ilişkileri olsa da kısa süre sonra kral ve kraliçenin ortak güzel niyet ve amaçları uğruna -bi yandan da birbirlerinin kalbine girerek, daha doğrusu bunu kabullenerek- el ele yürüyeceklerini, hakimiyet kuracaklarını hepimiz biliyoruz.

Aslında daha çok şey var övmek istediğim, dizideki yönetmenlik olsun, müzikler olsun, yan karakterlerin hikayeleri olsun.. Ama fazla uzatmayalım. Son olarak şunu söylemek istiyorum, yoksa içimde kalacak. Uzak Şehir tam bir Wattpad hikayesi. Hem de güzel yazılmış, başından kalkmadan okuduğumuz sürükleyici, kaliteli, bulduğumuza sevindiğimiz “o” hikayelerden. Forced marriage teması olsun, karakterlerin isimleri olsun, aşiret çocuğu mafyamsı beylerimizin hepsinin buram buram written by a woman kokması olsun.. (Ki bildiğim kadarıyla senaristimiz kadın zaten, Gülizar Irmak, sevgiler saygılar kendisine.) Velhasılkelam, dizinin bu havası hem genç hem de genç yetişkin tayfayı inanılmaz cezbediyor.. Nereden bildiğimi sormayın, bi arkadaşım diyo.. Öyleymiş..

İşte saydığım bütün bu şeyler Uzak Şehir’in gümbür gümbür halinin sebepleri. Bence konuşulduğu kadar iyi, az hatalı, çok keyifli bir dizi. Alya ve Cihan arasındaki ilişkinin başlama şekli hepimizi rahatsız etse de (keşke Boran ve Cihan kardeş gibi olan kuzenler olsaydı en azından.. bi tık daha münasip, kabul edilebilir olurdu öyle belki, bilemiyorum) dizi kendini bu kadar sevdirmeyi başardı. Umarım bozmaz ve biz her hafta heyecanla beklemeye devam ederiz. ❤️ A’dan z’ye emeği geçen herkesi yürekten tebrik ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!