Barry’nin krizden sonra ortadan kaybolacak olması, ekibi derin bir şekilde sarstı. Çünkü mesele sadece Barry’nin ortalıkta olmayacak olması değildi. Barry, bunun için kendini feda edecekti ve bunu kabullenmek de ekip için bir hayli zor oldu.
Frost içlerinde durumu en iyi karşılayan olsa da, özellikle böyle bir durumun içerisindeyken ‘Hadi, Caitlin biraz da sen çık dışarıya’ demek istedim. Çıkıp iki kelime etsin istedim. Ayrıca cidden kimse onun yokluğunu hissetmiyor mu acaba? Kafaları o kadar yoğun ki birbirlerine ayırdıkları vakit oldukça az. Eminim yokluğunu hissetmemişlerdir bile!
Dibny’nin tepkisi ise oldukça olağandı. Hayattan, yapacaklarından vazgeçmişti. Daha yakın arkadaşını bile kurtaramıyorken, diğer insanları nasıl kurtarabilirdi ki? Açıkçası ben de olsam Dibny’e yakın bir tepki verebilirdim. Herkesin yaşadığı bu çökkünlük oldukça normal. Ama Barry’nin de ne düşündüğü önemli sonuçta… Onun da içerisinde bulunduğu bu duygusal durumunu düşünmek lazım.
Önünde bir gelecek vardı. Kızıyla geçirebileceği vakitler, karısı ve ailesiyle eğleneceği saatler, kurtaracağı insanlar, Flash olabileceği, krizi önleyebileceği yılları vardı. Sonra birden elinde sadece altı haftası kaldı. Bu altı haftada bir şeyleri gerçekleştirmesi gerekiyordu. Yapması gereken her şeyi altı haftaya sığdırmak, üstelik kendisinin yetmiyormuş gibi arkadaşlarının da onsuz nasıl devam edebileceklerini hesaplamak zorundaydı. Oldukça ağır bir yük.
Buna en ağır tepkiyi veren ise Cisco oldu. Ve açıkçası daha önce zaman çizgisiyle birden fazla oynayan bir ekip için böyle bir olayın üstüne düşmemek, elleri kolları bağlı oturmak, bana kalırsa da oldukça saçma. Cisco’ya bölüm boyu destek verdim. Aralarında vazgeçmeyen,cesareti tek kırılmayan oydu.
Barry bir anda çabalamayı kesti, kafasında neler döndüğünü anlayamıyorum bile artık. Ultraviolet ile savaştığında, onun olası geleceğe karşı da cesaretinin yerine geldiğini düşünmüştüm. Ölümü bekleyeceğini değil, bir şeyler yapacağını ummuştum fakat o kendini kurtarmak niyetinde hiç değil.
Açıkçası orası da tam bir muamma… Gerçekten çoklu bir evrende neden özellikle Baryy Allen olan Flash’ın ölmesi gerekiyor? Başka bir Barry Allen olamaz mı? Hem, Flash’ın ölmesi gerektiğini söyledi Monitor. Barry Allen’ın ölmesi gerektiğini söylemedi. Neden detaylıca araştırmıyorlar hala! Şurada ortak bölümlere ne kaldı ki!
Bölüm sonunda gösterilen Harrison Wells’imiz ‘Bir ev ziyareti yapma zamanı geldi.’ derken neyi kast etti? Anti-Monitor Harrison Wells mi acaba? Belki de Cisco ve Barry, Wells’e dair güvensizliklerinde haklılardı. Belki de gerçekten anti maddenin kaynağı yanlarında duruyordu fakat onlar fark etmedi bile. Belki de hiç alakası yoktur ve gerçekten Indianacılık oynamak üzere o mahzene girmiştir Wells. Bilemiyoruz. Eğer dizinin çizgi romanlarla ne denli eş gittiğini öğrenebilseydik, biz de bununla ilgili yorum yapabilirdik. Şimdi ise sabırla yeni bölümleri beklemek zorundayız.
Birkaç bölümdür izlediğimiz tecrübesiz düşmanımız ise Doktor Russo. Hazırladığı kara kan ile değişen vücudu, onu insanlığından etti. Bir anda Hipokrat yeminini bozup, hastanedeki insanları öldürmeye başladı. Hayır ben de başta sandım ki, bir kişiyi öldürmesi yeterli olacak. Meğer adam bütün hastaneyi avlamaya gitmiş. E ne anladım ben öyle tedaviden? Öyle yaşasan ne olacak? İşte takıntı diye ben buna derim.
Adam, annesinin ölümünü, daha doğrusu ölümü yenemiyor olmayı öyle takıntı haline getirmiş ki, yaşayan bir ölü olmayı tercih etmiş.
E bu da bir tercih tabi fakat eğer bizim tercihimiz başkalarının hayatlarını etkiliyorsa, özellikle ölüm gibi bir seçenekle etkiliyorsa, o zaman kararlarımızı bir daha gözden geçirmek zorundayız. Çünkü bu dünyada yaşayan her canlıdan sorumluyuz.
Diyeceksiniz ki sen de dizi gibi drama bağlamaya başladın. Hem de nasıl! Özellikle Barry ve Joe’nun konuşmasında o kadar duygulandım ki, benim bile aklımdan ‘Acaba Barry gerçekten ölecek mi?’ diye geçmedi değil. Evet, hala inanmıyorum öleceğine.
Eee, bu da benim takıntım olsun. Ne yapalım?