tds_thumb_td_300x0
Sen Anlat Karadeniz 35. Bölüm: ”Fazla battaniyen var mı?”

Hiçbir dizi finalekadar sadece mutlu sonlarla devam etmez. Sadece komedi dizileri bir bölümdeolup biten hikâyelerden oluşur ve bölüm sonu izleyiciye etkili bir mesajla sonverilir. Onun dışında dönem dönem değişir; kazanmak ya da kaybetmek. Ama asılmesele iyiyi ve kötüyü anlatırken izleyiciyi arkada bırakmamaktır. İzleyici negüzeli izlerken aklı kötüde kalmalı; ne kötüyü izlerken iyinin peşinetakılmalı. Carpe di em… Şu anda yaşanan anın heyecanını yaşamalı. Bu bölüm tamolarak öyleydi. Logline’ lar, yani bize ‘neymiş?’ sorusunun her bölüm cevap bulduğuama bu defa ‘logline’ ın biraz bize bırakıldığı bir bölümdü. Geçen haftakibölümü şu sorularla kapatmıştık; kadınların gücü bir zalimin elini kolunubağlayıp kaçırmak mı? Korkutmak mı? Öldürmeye kalkmak mı? Cesaret, gerçek güçbu mu?

Nefes yıllarca çektiği acıyı dillendirmedi bile. Karşısında ona yapılanların belki de sadece bir tanesi ile karşılaşmış dört farklı kadın duruyordu. Kiminin aklı karışık, kimi Vedat’ın psikolojik oyununa çoktan kapılmış, kiminin öfkeden daha da gözü kararmış… En aklıselim düşünen kişi acının bin katını yaşamış Nefes oldu. Zamanında Nefes de onlar kadar zayıf olsaydı, dik duramasaydı biz bu hikâyeyi hiç izleyemeyecektik. Ya da aynı işkencenin bin türlüsünü sadece bir kere yaşayınca bu tepkiyi verenler yaşasaydı şimdi onların da bir umut hikâyeleri olur muydu? Bilinmez… Ama şunu artık biliyoruz ki, Nefes bu savaştan sağ çıktı. Hem de bir başına, kimseye sığınmadan. Psikolojisiyle oynamasına izin vermedi. Zaten dizinin amacı bu bölümde kadın gücünü bu yolla göstermek olsaydı, dizinin başında ilk polise yakalandıklarında başka bir erkeğin gücü ile kurtulmalarını izlemezdik. Asıl gücün bu olmadığını yolun başında Fikret’in yardımıyla gösterdiler ama ne biz görebildik, ne de ‘güçlü kadınlar’ görebildi. Hikâyelerin dönüm noktaları olur ve zalim kazanmış zanneder ve daha büyük planlar peşine düşer. Kahramanımız da yan karakterler sayesinde atacağı adımların farkına varır ve dönüm noktası devreye girer.

Bu işin sonunda Vedat kazanmayacak ama zaten dizinin başından beri tüm kahramanlarımızın da sürekli yaptığı ama çözüm olmayan ölümle korkutulması, şiddetle, yaptığını yaşatmaya çalışılması? Kendi adaletini kurmaya çalışan herkes o düzenin içinde kaybolur. Kanun önünde adil bir yargılama olmadan kimsenin vicdanı da rahatlamaz, zalim cezasını da çekemez. Kadınlarımızın bir anlık öfkesiyle geldikleri bu noktada bunu anladıkları dönüm noktası olarak kaydedelim. Birkaç bölüm sonra lazım olur. Zaten bu bölüm kadınlar kazansaydı Vedat’ı bitirmek bu kadar kolay mıydı, o zaman niye bunu Tahir, Mustafa, murat vs. zamanında yapamadı diye sormaz mıydık? Kadın gücünü sorguladığımız ve gerçek kadın gücünün önünün açılacağına inandığımız bir tag ile yazdık 35. Bölüme.

Ve özlemi ayrı,kavuşması ayrı, bakışları ayrı, tripleri ayrı zarif olan Nefes ile Tahir…

Tahir karakterinin ikitemel özelliği var baktığımızda; ilki ailesine olan sadakati. Bizim içimizdenbiri olarak davranıyor, aşkı uğruna her şeyi yakıp yıkan gözü kör aşık profiliyok. Sezon finalinde Nefes’in ve oğlunun peşinden gitmemesi çok büyük birkarardı. Diğeri de Nefes’e olan sadakati. O kadar güzel seviyor ki, Nefes’inonu istemediğinden en ufak bir şüphesi olmadığı halde, ona sadece saygıgösterdiği için onu zorlamıyor. Ben buradayım istediğin zaman gel, bu sevgiyial, diyor. Klasik âşık profili olsaydı ‘sen beni seviyorsan konu kapanmıştır.’der büyük ihtimalle zorla ikna yoluna giderdi, buna hakkı olduğuna inanırdı.Tahir aşkını hep merhametinin arkasında tutmuş biri. Saniye’nin hasta olup da Tahir’idurdurması da aynı şeydi. Bu zamana kadar böylesine bocalamasının altında bunlaryattığı için çok tepki aldı. Gerçek hayatta da, dizilerde de çok zorgörebildiğimiz bir şey aslında. Tahir annesi onu evden kovana kadar sabretti.Hesap günü geldiğinde Allah kimseye anne- babasının vazifesinin hesabınısormayacaktı. Sen annene evlatlık vazifeni yaptın mı, diye soracak. Tahir debunun arkında olan biri, annesine karşı kendisinden ziyade karısına, oğlunaçektirdiklerine bakmadan sadece vazifesini yapmaya çalışıyordu. Ne zamankiartık evim dediği evden resmen kovuldu. Yüzündeki mahcubiyeti de, vicdanazabını da, evlatlık vazifesini de omuzlayıp karısına koştu. Fazla battaniyenvar mı diye sordu.

‘Benim evim sensin,beni evime, yüreğine yeniden sığdırır mısın?’ demenin en naif şekliydi. Yinetahirceydi, izin almaların bile en deriniydi. Oğlum, karım diye sahiplenmesinerağmen emrivaki oldu diye karısından oğlunu dışarı çıkarmak için tekrar tekrarizin isteyen Tahir kaleli. Karısının bir bakışından derdi olduğunu anlayan,anlayış gösteren, Nefes’ten bekleyen Tahir kaleli…  Nefes’in telefonu kapatamamasına kıyamayıp kendikapatmaya çalışan ama telefonu kapatmaya yüreği yetmeyen Tahir kaleli…

Nefes… Uzak durmayaçalışıp, Tahir’e kıyamaması, oğlunu babasız bırakma düşüncesiyle savaşması, amaonun bir sözüne yenilmesi, kapıya gelmesini dört gözle beklemesi, her derdiniilk tanıdığı andan beri sadece Tahir’le paylaşıp şimdi ona anlatamamasınıneksikliği, telefonu kapatamaması, her gece onun umuduna sarılarak uyuması…

Tıpkı Tahir’in Nefes’in kokusunu içine çekemedikçe yiğidine sarılması gibi…

Tuğba Dere

Sen Anlat Karadeniz 35.Bölüm: “Dilhûn”

Merhabalar!🕊  Bölüm bitti, ben de soluğu hop burada aldım. Öncelikle yazan kalemin, çeken yönetmenlerin ve biricik oyuncularımızın emeklerine sağlık. Dilerim olabildiğinin iyisi bir reyting çalar kapımızı. Ama az daha dikkat; kurguda, geçişlerde, dizi etiketinde, fragmanlarda, müziklerde!  Tabi  bu dizinin izleyenleri de her koşulda sarıp sarmalamaya, bir kalemde tüm iki saati silmemeye…  Şimdi gelelim ufaktan bölüme. Bir kere ters köşe olduğum bölümlerin arasında Sen Anlat Karadeniz’in 35.bölümüde yerini aldı. Öyle bir son beklemiyordum. Değişik bir ruh halindeyim, tarif edemiyorum. İnelim bakalım detaylara…

“Biri var, senin ve etrafındaki herkesin canını yakan. Bir fırsat geçse eline ne yaparsın ona?” Bence bu soru yatıyordu bölümün özünde. Nefes’in yeni iş planı sarsıntıya uğradı geçen hafta. Kim tarafından? Cevap; Vedat tarafından. Peki Nefes ne yaptı o an? Cevap; olduğu yere mıhlandı. Peki Nefes’in işini mahveden Vedat’a ne oldu? Cevap; Asiye başkanlığında kadınlar tarafından kaçırıldı. Olayın gidişatına bundan sonra bakalım, gelin. Nefes hevesini kursağında bırakan, işine engel olan Vedat’ın ardından “yıkamadı, yıkamayacak, düşürse de yine kalkacağım, seni yılmayan benliğimle bitireceğim” derken; diğer kadınlar öfkelerinin kurbanı oldu. Tekerlikli sandalyeye bağlanmış bir zalim ve etrafını çevreleyen beş yara almış, mazlum kadın. Zalimin suratına baktıkça teker teker geçmişe gittiler, hepsinin kabuk bağlamış ya da bağlamaya yüz tutmuş yaraları yeniden sızladı. Nefes’in “ne oluyor bize, toparlanın!” deyişi ile birbirlerine baktılar. Her bakışta başka anlam vardı; kimi korkutan, kimi endişelendiren, kimi de bunu da atlatacağız cinsten. Zalimin kendine gelmesiyle o bakışlar daha da derinleşti. Zalim yine zalimdi çünkü tek bir amacı vardı; “ben mutlu olamıyorum, o zaman kimse mutlu olmayacak.” O yüzden yine en hassas noktalarından vurdu karşısındaki beş kadını. Çektirdiği acılarla, onların verdiği tepkilerle dalga geçti. Bir yandan da onları kışkırttı, meydan okudu. 

Vedat’ın her daim oynadığı o küçük oyununa o an kurban gitmeyen tek bir kişi vardı; Nefes. Vedat’ın kurduğu cümlelerle dağılmadı ya da dimdik, pes etmeyen benliğiyle er geç onu yıkabileceğinden şüphe etmedi. Ama diğer dört kadın; Asiye, Nazar, Berrak, Mercan resmen dağıldı. Bir an bile olsa hepsi onu oracıkta öldürmek istedi. Kezâ Mercan bunu denedi de. Çünkü aylarca o tekerlikli sandalyeye mahkumdu en kötüsü de sesi kesilmişti. Onca zaman içinde o kadar dolup taştı ki, o günlerde ağzından kopamayan her feryat bugün ona “yapılacak tek bir şey var”  dedirtti. Ve taktı ipi Vedat’ın boynuna. Peki sonuç? Canı yanan yine Mercan oldu. Kapının ardında merakla beklenen iki nokta vardı. Birincisi; en basitinden zalim bir zamanlar mahkum ettiği cana ait tekerlekli sandalyeye bağlı olmakla dersini alacak mı? İkincisi; yakılan canlarına rağmen kendilerini yakanı bir gram acımadan yakabilecek mi bu beş kadın? İşte bu iki noktanın cevabını aldık. Vedat vicdanını yitirmiş, kendini hep kazanan ilân etmiş ve herkesin dünyasına karanlığın imzasını atmayı öyle alışkanlık haline getirmiş biri ki haliyle ders mers almadı. İllâ bir şey yapacaktınız, isterdimki o yayla evinde karanlığın içinde günlerce aç susuz kalsın. Yaşarken bir ölüye dönüşmek neymiş görsün ama nerdeeee🙄 Şimdi gelelim Asiyelere. Siz zalim misiniz? Elbet de Vedat’ı öldüremezsiniz. Öldürseniz ne olacak ha, yine parmaklar ardına geri kalan hayatı mahkum edilen olarak siz kaybedeceksiniz. Hem onca acı çektirsin, sonra hop ölsün. Asıl onun diri diri nefes alırken size ettiklerini çekmesi lazım. Ölüm bile “zafer!” Vedat gibiler için. Çünkü onların mantığında hep acı çektirmek, yaşatmak var. Size yaptıklarından pay biçin be! Devletin adaleti yok kabul ama sizin adaletinizin de işi yok, olmamalı mümkünse.

En doğrusu rabbimin adaletine sığınmaktı.  Vedat’ın sonunda ipten kurtulup yerine Berrak’ı koyması ve kendinin ıslık çala çala gitmesi ya da ilk sahnede polisin aracı çektirmesi hep şuna delalet işte; Osman Hoca’nın vaktinde Tahir’e dediklerine. “Kişinin o an ecel vakti değilse bir şekilde kurtulur. Sen o ağız bandını açmayıp Vedat’ı vursaydın, o yine yaşayacaktı. Ama o ağız bandını açarak sen iyi nefsinin galibi oldun.” gibisinden konuşmuştu ya. Berrak hiç o tuvalete gitmem lazım bahanesine kanmasaydı da, o ipte Vedat olsaydı da o gün ölüm olmayacaktı orada. Ama şimdi Mercan nefsinin kurbanı oldu maalesef. Saniye Hanım konusuda da iki dakika değinecek olursam; sen de kadınların en başta giden yüz karalarındansın! Ya bu soyadı ile böbürlenmek nedir ya? Kaleli Ailesi iseniz sizin hiç mi düşüp kalkmaya hakkınız yok? Valla anlamadım, bu nasıl mantık. Hem Nefes’i evden kov utanmadan, bir de üstüne alın teri ile kazandığı paraya laf et. Neymiş “Kaleliler’in durumu kötü galiba.” gibi sözler çıkarmış köylünün arasında. Bak sen, anca elalem anca o soyadın anca kendi evlatların! Gerçi kendi evlatlarına bile “defol!” diyen anadan ne beklersin? Allah biraz akıl, vicdan eylesin sana Saniye Hanım!

Bu akşam bölümde beni en gülümseten sahne şüphesiz iki üç hafadır hasret çektiğim acayip güçlü takımın halleri oldu. Yiğit’in anne ve babası biraz daha başbaşa konuşsular diye merdivende oturması, tatlı bahanelerle oyalanmasına bayıldım. Ayrıca anne baba arasındaki tatsız durumların çocuğu nasıl etkilediği, çocuklardan hiçbir şeyin kaçmadığını da değinildi. Ki bu nokta da “Saniye Babaannem bizi sevmiyor, ben senin mahsusçuktan oğlum olmama rağmen oğlum demene kızıyor” gibisine Tahir’e konuşan Yiğit beni mahvetti. Seni yerim çocuk! Sen baban gibi tam Karadenizli mert bir uşaksın ve essehten Tahir’in oğlusun. Siz baba oğul hep erkek erkeğe konuşun, biz de izleyelim ki ya!🙈 Tahir’in birkaç hafta öncesine kadar sarılarak uyuduğu Nefes’inin olmadığı, boş kalan yatakta dertlice oturması ve de dayanamayıp Nefesle görüntülü konuşması beni bitirdi ya😍 Sonunda Saniye Hanım’a çıkan çeneler,  ardından gelen bir rahatlık ve mutluluk. Sevdiğine koşup battaniyesine ortak olan Tahir enfesti.  Bu nokta da bir parantez açacak olursam; Tahir anası ve karısı arasında sıkışıp kalmıştı. Yine de anam deyip gidemiyordu ya. Aslında dün akşam Tahir artık bile bile sesini çıkardı, çıkardı ki ne olacaksa olup bitsin ama anası tercih yapsın istedi. Nitekim hâlâ Nefes’i dış kapının mandalı olarak görmesi ve oğluna o vakit “defol!” deyişiyle kendi tercihini yaptı Saniye Hanım. Haliyle Tahir’in de üzerinden yük kalktı. Nefes de geçen hafta “benden başka gidecek çok evin var” demesine karşılık, sevdası direkt ona gelince “sensin benim tek evim!” deyişi ile yumuşama oldu. Allah sizi birbirinizden ayırmasın bir daha #Neftah! 🙃 Kısacası genel bakınca yine de enerjisi yüksek bir bölümdü. Sıkıldım dersem yalan olur. Nefes’in her şeye rağmen manipüle olmadan ayakta kalması, kendinin aydınlık olduğunu unutmaması, sorumlu olduğu bırakamayacağı sevdikleri olduğunun farkına varması, daha çok mantığını ön planda tutması ve zalime göre oynaması pek güzeldi. Biriciksin Nefes Kaptan! Ama kadınların daha mantıklı ilerleyip bu işten birkaç kazanımı olsun isterdim. Tabi bu plan çerçevesinin her zerresinde başarılı olsalardı da bana göre yanlış olurdu. Çünkü insanlığını kaybetmemiş, yüreğinde hâlâ merhamet taşıyan beş kadın var sonuçta karşımızda. Zalimle aynı çuvalı, aynı yolu, aynı hamleyi düşünebilirler mi? Asla! Bu nokta da Fikret ve adamının yardım etmesi de beni rahatsız etmedi açıkcası. Ama ne bileyim Nazar’ın boşanma dilekçesine, Yiğit’in velayet dilekçesine imza attırılabilinirdi. Ha bir de Cemil’in borcuna yönelik senet falan varsa onların alınması sağlanabilirdi. Ne diyelim gerçek hayatta da olduğu gibi her şer de vardır bir hayr! Bakalım haftaya neler olacak? Merakla beklemedeyim. Düşüncelerinizi bana da aktarın yorumumun sonunda. Bu haftalık benden bu kadar. Şimdi bölüm yorumumu aklıma kazınmış birkaç satırla taçlandırıp bitirmek istiyorum.

“Bin defa mazlum olsan da bir defa zalim olma! Merak etme er geç;  zulüm ile abad olanın akıbeti berbad olur.”  Sevgiler.🌹

Sen Anlat Karadeniz 36. Bölümde Neler Olacak?

Merhabalar!🙃 Sen Anlat Karadeniz’in dün akşam ki bölümünün ardından 36.Bölüm fragmanı geldi. Bakalım neler var, genele bir göz atalım. Yine zekasını konuşturup, düştüğü çemberden kurtulan Vedat şimdi neyin peşinde? Boynuna ip geçen Berrak’ın sonu ne olacak? Peki ya Mercan onu nasıl bir iç muhakeme bekliyor? 

Asiye Mustafa’yı olanı biteni anlattı gözüküyor. Ve Tahirde tüm yaşananları abisinden gelen telefonla öğreniyor. Nefes’in olanları saklamasına Tahir ne diyecek? Berfat aşkı, Berrak’ın asılması ile hüzne mi boğulacak? Saniye Hanım tek başına konakta kalmayı bırakıp, çekin gidin dediği evlatlarının peşine düşecek mi? Nefes niye tutuklanıyor? Yoksa tek tutuklanan o değil mi? Vedat’ın elindeki flashback gibimsi şeyin içinde ne var? Fikret Bey olanlara bir el atacak mı? Nefes bu işten nasıl sıyıracak? #Neftah ne zaman gülecek doyasıya yeniden? Bu ve benzeri birçok sorunun cevabı için çarşamba günü Sen Anlat Karadeniz’i izlemeyi unutmayın…

Sen Anlat Karadeniz 35. Bölüm 2. Fragmanı Yayınlandı!

Mutlu pazarlar! 🙂 Her hafta hiç kaçırmadan izlediğim Sen Anlat Karadeniz’in 35. bölümüne dair 2.fragman geldi. Beş kadın hepsi de aynı zalimin kurbanıydı bir zamanlar. Şimdi bizim çektiğimizi çekme vakti deyip, zalimi köşeye sıkıştırmış durumdalar. Acaba yaşadıkları, çektikleri her şeye rağmen zalime dersini kendileri mi verecekler yoksa ilâhi adalet er geç kendini gösterir deyip bu yoldan dönecekler mi? 

Beş kadın hepsi ayrı zamanlarda ayrı acılara boğuldu. Kiminin elinden özgürlüğü, kiminin elinden nefesi alındı. Kimi ise en sevdikleri ile sınandı. Hepsini gözü, ruhu, vicdanı körelmiş bir zalim yaptı. Kötü geçmişinin, görmediği ilgi ve sevginin acısını en masumlardan çıkardı hep Vedat Sayar. Şimdi ise kendi yaktığı o canların ortasında esir. Bana sorarsanız bu beş kadın, zalimin hesabını kendileri kesmez. Ellerini o zalimin kanını bulaştırmak istemez. Ama kesme noktasına kadar geleceklerdir. Hepsi başlarını yastığa koyduğu an bir sınava tabi tutulacaklar ayrı ayrı. Ellerinde tutsak iken bile kabuslarına ortak olacak bu zalim. Ki aşağıdaki bu kare bence bir kabus sahnesi ve Nefes görüyor. Zalime karşı zalim olurlarsa ondan ne farkları kalır ki. Zalim cezasını bulur bulmasına ama yine en sevdiklerini, özgürlüğünü, nefesini kaybeden bu beş kadın olur. İşte bu kabus bu beş kadına “dur!” diyecek bence. 

Peki bu beş kadına hemhal olan olacak mı? Fikret Amca bu beş kadına destek olan kişi mi olacak? İçindeki fırtınaya daha fazla engel olamayan Mercan, Vedat’a yaşadığı acının aynısını tattıracak mı hakikaten? Nefes ve Asiye, Mustafa ve Tahir’e planladıkları bu operasyonu anlatabilecekler mi? Zalime karşı yapılan bu operasyon, Nefes ve Tahir arasında yeni bir uçuruma mı neden olacak? Yoksa birbirine bir adım daha yaklaşmalarına, ayrılık tuğlalarından birini daha mı düşürecek? Nefes Lezzetler kaldığı yerden devam edebilecek mi? En önemlisi “zalimin zulmü artsın, artsın ki zevali çabuk gelsin” diyen kadınlar vicdanının sesine; zalimin o pis sıfatına ve ettiklerine rağmen kulak verebilecekler mi? Hepsi ve daha fazlası için bu çarşamba akşamı sizleri Sen Anlat Karadeniz izlemeye davet ediyoruz.

• Bir iki kelâm ile veda edersem; bir diziyi kalem çerçeveler elbet ama o çerçeveyi gönüllere sığdırabilen, bir köşe verebilen de biz izleyenleriz bence. Ön yargısız ekran karşısına oturan herkes tüm bölümlerin sonunda kendine bir mesaj almıştır. Hâlâ da alabilen var. Ön yargısız, bugün bir şekilde yine memnun ayrılırım, ufacık da olsa bir mesaj yine alırım bu bölümden deyip oturursanız ekran karşısına; bölüm sonunda hem siz hem etrafınız kasvede boğulmaz. Sevdiğiniz işlerle meşgul olun, onları pür dikkat izleyin, onlara vaktinizi ayırın. Sevgiler.🌹

error: Korunan İçerik!