tds_thumb_td_300x0
Masumiyet 2. Bölüm | Suç ve Suçlu

“Arkamda gözüm yok. Sırtımı dönemediğim bir kadının elini tutmam ben.” Yüzsüzler şahı İlker’in harika cümlesi. En şaşırdığım da bu oluyor ya, böyle karakter yoksunu insanların diğerlerinden beklediği sadakat, güvenme isteği falan. Hani tüküreceğiz, ama nereye? Neyse, başlayalım bölümü konuşmaya.

Öncelikle söylemek isterim ki Hülya Avşar’ın oyunculuğu cidden baya kötüymüş. Karakterin kocasıyla tartıştığı sahnede cringe düzeyinde bir rahatsızlık hissi oluştu. Çünkü ona eşlik eden partneri Ertuğrul Postoğlu’nun da performansı çok kötüydü. İşin garibi, ilk bölümde hayli beğendiğim Deniz Çakır’ı da bu bölüm iyi bulamadım ne yazık ki.

Timur pisliğinin kızıyla İlker’in ilişkisini önceden bildiğini öğrendiğimizde şaşırdım, beklemiyordum. Adama olan nefretim de arttı tabi böylelikle. Bu dizi hakkında yazarken küfür etmeden durabilmek öyle zor ki. Kızına yapılacak yakıştırmalar, edilecek hakaretler, kısacası ağzı torba olmadığı için büzülemeyecek halkın tepkisinden, söyleneceklerden çekindiği için hakkını aramaktan aciz, rezil bir insan, rezil bir baba. Ama baba demeye bin şahit ister tabi.

Flashbacklerde gördüğümüz bir diğer şeyse annelerin daha önceki karşılaşmasıydı. Ne desem bilmiyorum. Para uğruna aklını kaybetmiş vicdan duygusundan nasibini almamış bir babayla ne yaparsa yapsın oğlunun yanında olan, bulunduğu konuma güvenen korkunç bir annenin çocuğu olan şeref yoksunu İlker Ilgaz.

Anne demişken, kadının teklifi karşısında dilim tutuldu. Hangi akla hizmet, ne tür bir zihniyetle gelip de öyle konuşabildi inanılır gibi değil. Bahar kızının yaralı suratını gördüğü camın dibindeyken, oğluna karşı tutumunu da bildiği halde, sanki bi reklam sunarmış gibi yok şu kadar para şu kadar yatırım şöyle imkan şöyle fırsat.. Kanım dondu.

Bunlar nasıl hayatlar, gerçekte var olduklarını düşündükçe sinirlerim zıplıyor. Kim bilir daha neler var. Dayanamıyorum. Ayrıca, ailecek yalan söylemekten asla çekinmemeleri, sürekli rol yapabilmeleri öyle korkunç ki. Adamın basına verdiği röportajda yaptığı şov, kadının hastanede girdiği şekiller suratına yerleştirdiği ifadeler, İlker’in zaten hayatı kolpa..

Ela hakkında konuşurken dikkatli olmaya çalışıyorum çünkü en ufak yanlış anlaşılmada çok hassas konular zedelenir, bu sebeple bir sürü cümleyi sildim ama tek bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim. Hale’ye diyor ya hani “cesur olabilirim ama aptal değilim” diye, hah işte ona hiç katılmıyorum. Zeka kırıntısı gösterdiği tek an, İlker’in yalanlarını sorgulayıp “bu çok hastalıklı bir şey” tarzı konuşmasıydı. Gerçi orada, sorunlu olanın sadece İrem olduğunu, İlker’in ona acıdığını falan sanıyordu da neyse..

Her şey ortadayken bile İlker’i bırakmamasına, peşinde koşup durmasına inanılmaz sinirlendim. Mantığımı dinlemiyorum kalbimle sana inanıyorum, beni kandırıyorsan kork benden falan. Bu ne Allah aşkına.. Sabrımızı mı sınıyorsunuz.

Kızların karşılıklı oturup konuştuğu sahne, ikisi için de üzüldüğümüz utanç verici bir sahneydi. İkisi de yanlış adama aşık olmanın sonuçlarıyla acı şekilde yüzleşirken, ortada kazanılacak bir zafer olmadığının pek bilincinde değillerdi.

Daha sonra da bölümü Bahar’ın öğrendiği şeyler üzerinde acısının katlanması, Timur’un iğrençlikleri ve İrem’in hapisteki İlker’i on bininci kez affedişi ve final olarak mahkeme salonuyla kapattık. Fragmanlardan gördüğümüz üzere tansiyonu yüksek bir 3. bölüm bizleri bekliyor. Ela’nın kendi aklından şüphe edecek konuma gelmesi/getirilmesi gerçekten yaralayıcı. Görüşmek üzere.

İLK BÖLÜM YORUMU İÇİN TIKLA

Masumiyet Nasıl Bir Dizi | Karakter İncelemeleri

Selamlar. İşlediği çarpıcı konuyla dizi gündemine bomba gibi düşen yeni dizi Masumiyet‘i konuşacağız bugün. Mehmet Aslantuğ, Deniz Çakır gibi tecrübeli isimleri ve Serkay Tütüncü, İlayda Alişan gibi genç yetenekleri buluşturan dizi, genel anlamda kadına şiddeti ve istismarı konu alıyor diyebilirim.

Henüz 18 yaşındaki genç bir kızın, kendisinden yaşça büyük ve nişanlı olan bir adama aşık olması ve onun tarafından kandırılması üzerinden anlatılan olaylar yalnızca bu ikiliyi kapsamıyor elbette. Psikolojik şiddetin çok net ve güçlü şekilde gösterildiği Masumiyet’te, dizinin ismine zıt şekilde, masum olan neredeyse hiç kimse yok.

Karısını sürekli aşağılayan ve aldatan bir adam, hemcinsini küçük düşürmeyi marifet sanan bir iş kadını, aldatmayı meşrulaştıran başka bir kadın, kuzeninin kuyusunu kazmaya hevesli görünen ve alenen mod düşürmeyi hayat felsefesi edinmiş muhtemelen kıskançlık içinde bir genç ve en önemlisi de çocuk sayılabilecek bir kızı kullanan pislik bir adam, yani başrollerimizden İlker Ilgaz.

Nasıl Bir Dizi?

1. Bölümü izlerken hiç sıkılmadığımı, Masumiyet’in akıcı bir gidişatı olduğunu söyleyebilirim. İşlediği konu sebebiyle tüylerinizi diken diken eden ve rahatsız edici bir dizi elbette. Yaşanılanların gerçeklerle hayli yakından ilişkili olması ve ne yazık ki kadına şiddetin, kadın cinayetlerinin çok yaygın olduğu bir zamanda yaşamamız sebebiyle canınızı acıtan bir senaryosu var. Bölümün daha başından itibaren o gerginlik başlıyor ve sona kadar da devam ediyor, bu anlamda gidişat da iyi ayarlanmış bence.

Oyunculuklar

Genel anlamda oyunculuklar iyi ama özellikle söylemek istediğim bir şey var. Şahsi olarak hiç sevmediğim bir oyuncu olmasına rağmen, Masumiyet’te Deniz Çakır’ın performansı gerçekten çok başarılıydı. Her türlü duyguyu iyi yansıttığını düşünüyorum. Onun haricinde, yer yer abartılı bulmakla beraber sevgili İlayda Alişan ve partneri Serkay Tütüncü de gayet iyiydi.

Karakterler

Ela‘dan başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Eğer başına gelecek üzücü şeyleri baştan bilmiyor olsaydım kesinlikle bana sinir krizinden başka hiçbir şey yaşatmayacak bir karakter ela. Ergenliğin doruklarında, fazla tipik ve aşırılıkları olan bir kız. “Reşitim ben, karışamazsın” cümlesini ezberlemiş ve aklı beş karış havada malesef ki. Tabi o yaşta öyle olması çok anormal bir durum değil, maceralar yaşama hevesi, aşık olma isteği ve kendi başına kararlar verip bunların hepsinin doğru olacağına inanma eğilimi de anlaşılabilir. Ancak annesine olan tavırlarının yanlış olduğunu söylemekten zarar gelmez sanıyorum.

Bahar, açık ara en sevdiğim karakter oldu. Çocuğuna karşı görüp görebileceğimiz en anlayışlı tavırları sergileyen ve onun iyiliğinden başka bir şey istemeyen bir kadın. Onu korumaktan, üzülmesini önlemekten başka hiçbir amacı olmayan bir anne. Ona kızmak yerine sürekli alttan alan, yardımcı olmak, bağ kurmak için çabalayan biri. Geçmiş hikayesini tam bilmiyoruz ama hayattaki en büyük yanlışı kocası olacak avanakla evlenmek olabilir.

İlker, karaktersiz pisliğin önde gideni. Gencecik bir kızın hislerini kullanan leş bir iş insanı. Kendi çıkarı için herkesi kandıran, burnu havada bir şovmen. Aynı zamanda bir korkak. Daha fazla bir şey söylemeye gerek duymuyorum, eminim ki zaten hepimiz aynı hisleri paylaşıyoruz ona karşı.

İrem de ne yazık ki normal bir karakter değil. Sağlıksız bir ilişkinin içinde olan, kalbini İlker’e kaptırmış, senelerdir ite kaka yürüttüğü bir sevgililiğin mağduru olan bir kadın. Negatif boyutlarda bir bağlılıkla, kendisine karşı hislerinden emin olmadığı, güvenemediği bir adamla, onu kaybetmek istemediği için evlilik yoluna giren, sosyal medyaya sunduğu hayatı gerçek hale getirmeyi uman birisi.

Timur, hayatındaki başarısızlıklarının faturasını karısına kesmeye çalışan, kompleksli, zavallı bir adam. Eşini aldatan, gördüğümüz kadarıyla sözde çok sevdiği kızının yaşadıklarına doğru düzgün üzülmeyen hatta şirkete dava açılmaması için şikayetin geri çekilmesi için aracılık edecek, saçma sapan felaket bir insan.

2. Bölümde Neler Olacak? | Gidişat

Masumiyet’in yeni bölüm fragmanında oldukça heyecanlı sahneler izledik. Öldü sandığımız Ela’nın hayatta olması ve hapiste yaşananlar gibi. Bunlardan en dikkat çekeni ise İlker’in annesi (Hülya Avşar’ın karakteri) ve Bahar arasında yaşanacak olanlar. Kadından ne gibi bir teklif geliyor ve acaba Bahar’ın cevabı ne olacak? Şimdiye dek gördüklerimizden yola çıkarak, Bahar’ın, kızı Ela’yı herhangi bir paraya denk görmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Ancak ne gibi bir diyalog göreceğiz veya kimin planına göre hareket ediliyor, kimler iş birliği içinde şu anlık bilmiyoruz. Ela’nın babası olacak adamın sağlam pabuç olmadığı aşikar, kim bilir ne haltlar karıştıracak. Merakla beklediğimiz dizi, umuyoruz ki işlediği konuya gereken hassasiyeti gösterir ve herhangi bir talihsiz sahne ya da replik barındırmadan yoluna, düzgün savunmaları halka öğretecek şekilde, temizce devam eder. Çünkü biliyorsunuz ki, vicdan sahibi her birey gibi, bizim de bu ülkede, ne gerçek ne kurgu, hiçbir suçlunun, şiddet gösteren hiçbir erkeğin savunulmasına ya da güzellenmesine, hele de anlamsız gerekçelerle aklanmasına tahammülüz kalmadı.

error: Korunan İçerik!