tds_thumb_td_300x0
Goblin’i Neden Sevdik?

Kore dizilerinin girişi sayılan, her sorana ilk önerilen dizilerden biri olan Goblin’i yakın zamanda izledim. Pek sevimli kadrosu ve sürükleyici senaryosuyla gönüllerde taht kuran bu dizinin sevilmesinin elbette birçok sebebi var. Gelin bunları birlikte konuşalım! 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öncelikle söylemeliyim ki Goblin hikayesi, insanı şaşırtmayı başaran detaylarla dolu. Bazı karakterlerin hiç beklenmedik olaylar içine girmesi olsun, kurulan güzel bağlantılar olsun.. İnsan izlerken bir yandan kısmen sakin bir hayata şahit oluyor gibi ama, aniden öyle bir şey çıkıyor ki, bu değişimlere şahit olmak çok keyifli oluyor. Sadece büyük olaylar olmak zorunda da değil, bazen esas karakterlerimizden biri çok güzel bir hareket yapıyor mesela. Adeta bize bir jestmişçesine mutlu olabiliyoruz. 

Bazen bir sarılma, bazen güzel bir söz ve daha nicesi. İzlemeyenler için spoiler olmaması adına çok detaylandıramıyorum çünkü zaten sezonlar süren bir dizi değil, her bir anı kıymetli.

 

 

 

 

 

 

 

 

Goblin’in en güzel taraflarından biri de yan çiftin çok güzel olması. İlk baş çok ısındığımı söyleyemeyeceğim ancak sonrasında öyle bir hal alıyor ki, her sahnesi özel, hepsi birbirinden etkileyici. Azrail’in görevi sebebiyle sürdüğü yaşam tarzının bu iki genci ne hallere soktuğunu izlemek büyük heyecan. Aralarındaki bağın oluşma süreci ve birbirleri için yaptıkları..

Yeri gelmişken bu konuya da değineyim. Dizinin yine çok sevdiğim bir özelliği var ki o da tüm karakterlerinin fedakar olması. Hepsi defalarca çok çok zor durumların içine giriyor ve kendilerini bir şekilde feda ediyor. Bol bol gözyaşı ve acı buna eşlik ediyor tabi. Onlarla birlikte siz de üzülüp ağlıyorsunuz. “Acaba ben olsam ne yapardım, bunu yapabilir miydim, bundan vazgeçebilir miydim?” soruları akıldan geçiyor izlerken.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gelelim en can alıcı kısma. Goblin’in finali. Dizinin finali, çoğu işte ne yazık ki bulamadığımız, istediğimiz kıvamda olmayan tatmin ediciliği veriyor bize. Eksik bırakılmadan, tamamlanmış hissettiriyor. Bir sürü duyguyu yaşıyorsunuz izliyorken. Gerçekten çok sağlam, duygu dolu bir bitiş. Çok huzurlu hissetiriyor beklentisi olan izleyiciye, en azından bende öyle oldu. Tamam dedim, olmuş! Ellerinden geleni yapıp öyle bitirmişler gerçekten. Zaten eşsiz diyebileceğimiz senaryosu, böyle güzel bir bölümle de taçlanmış oluyor adeta.

 

İşte böyle, bana K-drama konusunda ümit veren, başka dizilere de şans vermemi sağlayan iştir Goblin. Dilim döndüğünce sebeplerini anlatmaya çalıştım. Umarım başarabilmişimdir! 

 

Goblin İzlemek İçin 4 Sebep!

Hiç aşina olmadığım bir kültür ve ilk etapta duyması beni oldukça rahatsız eden bir dilde hazırlanmış olmasına rağmen, şans verdiğim için pişman olmadığım bir dizi oldu Goblin. Yabancı dizi kavramımı genellikle İngilizce olanlar ve alıştığımız tarzdaki konu ve konseptlerle sınırlı tutsam da, tek tük istisnalar güzel sonuçlar doğurabiliyor. Güçlü tavsiyeler sonucu merakımı cezbeden bu diziyi de izledim ve neden izlediğimi sizlere de anlatmak istedim! Dizi hakkında bazı sorularınıza da –eğer ki varsa– cevap olacağını düşünüyorum. Keyifli okumalar.🌸

1- Ji Eun-tak

 

 

 

 

 

 

 

 

Esas kız diyebileceğimiz bu karakterin benim hoşuma giden tarafı daima pozitif kalabilmesiydi. Öyle bir insan ki, zorluklarla dolu, saymakla bitmeyecek kadar çok derdine, kötü hatırasına rağmen onu genelde kocaman gülümserken görüyoruz. En ufak şeyden delicesine mutlu olabilen yapısı, hayatına rağmen koruduğu güzel düşünceleri ve iyi niyetleri gerçekten etkileyici. Bu saf çocuğu izlemek zaman zaman hayrete düşürücü olsa da, öyle masum anlar var ki..

 

2- Goblin – Azrail İlişkisi 💀

 

 

 

 

 

 

 

Dizinin kesinlikle en iyi taraflarından biri bu ilişki. Ölüm meleği, tüm karizmasıyla gözüktüğü ilk andan beri izleyiciye öyle keyifli bir hikaye sunuyor ki.. Goblin’le olan arkadaşlığı da son derece güzel. İkilinin sürekli atışıp didişmesi, birlikte dertlenmeleri, karşılıklı konuşmaları hatta iddia ediyorum sadece bakışmaları bile çok iyi. Çok eğlenceli, biraz da duygusal bir bağ diyebiliriz sanırım onlarınkine. Ayrıca o iki sevimli suratı yan yana izlemek de büyük lezzet. 

 

3- Atmosfer

 

 

 

 

 

 

 

Ne demek istediğimi hemen açayım. Dizinin fantastik dünyası bir yana, genel havası da çok değişik. Eğer benim gibi biraz tecrübesizseniz kesinlikle yadırgayıp tuhaf bulacağınız şekilde. Ama bu demek değil ki itici bi hal, aksine bu gariplik insanı cezbediyor. “Daha neler göreceğim” hissiyle devam ediyorsunuz bölümlere. Ek olarak, dizinin görsel olarak da başarılı olduğunu söylemeliyim. Gerek mekanlar, dekorlar, gerekse çekimler açısından göze hitap ediyor. 👍

 

4- Senaryo

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Goblin izleyen hemen herkesten duyarsınız bu senaryo mevzusunu. Ben de katıldığımı söyleyebilirim. Genel gidişatı beğenip beğenmemek opsiyon olsa da, bazı detayları, replikleri, sahneleri, duyguların yaşanma/gösterilme şeklini sevmemek elde değil. İnsanın içini eriten şeyler var. Ayrıca birçok şapşallık görmeniz mümkün dizide. Zaten konusu da karışık. Sadece dram veya başka bir şey değil. Hatrı sayılır miktarda komedi, duygusallık, ne ararsak var yani anlayacağınız. Sıkmıyor.

Fazla uzatmayayım, durum bu. Benim, Goblin’in biraz uzun diyebileceğimiz bölümlerini izleyebilmemin sebepleri bunlar. Siz de eğer bi göz atmaya karar verip severseniz , unutmak istemeyeceğiniz sahnelere sahip olacağınız şüphesiz. Görüşmek üzere!

error: Korunan İçerik!