tds_thumb_td_300x0
“Rekabet bende huzursuzluk yaratır”

“Babamın Günahları” dizisiyle ekranda, “Kızgın Damdaki Kedi” oyunuyla tiyatro sahnesinde izlediğimiz Sezin Akbaşoğulları: “Güç, yarışmak, kazanmak ve hırs… Bu tip duyguların içinde olmak beni gerer. Rekabet bende huzursuzluk yaratır, bırakıp gitmek isterim”

Türkiye’nin en iyi kadın oyuncuları arasında yer alan Sezin Akbaşoğulları, Star TV’de yayınlanan yeni dizisi “Babamın Günahları”nda hırs ve gücün şehvetine kapılmış bir kadını canlandırıyor. Gerçek hayatta ise rolünün aksine bu tip duyguların kendisini huzursuz ettiğini söylüyor. ‘Soğuk’ imajı da gerçeği yansıtmıyor, “Hemen samimiyet kurabilen biri sayılmam. Hayatımda az insan var. Ama tanısanız seversiniz aslında” diyor. Çok sevdiğini mesleğini de ustalıkla yapıyor, canlandırdığı her karakterin hakkını veriyor. Akbaşoğulları’yla yeni dizisi vesilesiyle buluştuk, projelerini, 30’lu yaşlarla birlikte yaşadığı değişimi ve hayata bakışını konuştuk.

-“Babamın Günahları” nasıl bir dizi, neden izleyelim?

Güçlü ve sürükleyici bir hikaye, derinlikli karakterler, en önemlisi özenilerek titiz bir şekilde çekilmiş bir iş izleyecek seyirci. İyi bir ekibimiz var ve keyifli çalışıyoruz. Uzun ömürlü olmasını dilerim.

-Projede sizi çeken ne oldu?

En başta Abdullah Oğuz gibi sinemacı bir yönetmenin rehberliğinde çekiliyor olması… Onun dışında iyi bir oyuncu kadrosu olması, rolü çok sevmem diğer etkenler diyebilirim.

-Canlandırdığınız Melike, hırs ve gücün şehvetine kapılmış bir kadın. Siz de Melike gibi hırslı mısınız?

Evet, Melike çok güçlü bir kadın ama aynı zamanda çok da kırılgan. Benim için rolü ilgi çekici yapan şey bu zıtlığı içinde barındırması oldu. Aslında ben pek hırslı sayılmam sanırım. Güç, yarışmak, kazanmak ve hırs… Bu tip duygular içinde olmak beni gerer. Hatta hayatım boyunca girdiğim hiçbir sınavda potansiyelimi gösterememişimdir. Rekabet bende hep huzursuzluk yaratır, bırakıp gitmek isterim. Melike’de durum tam tersi tabii. Rekabetten, hırstan beslenen bir karakter. Onun için kazanmak çok önemli. Güce tapan, gücü hep elinde tutmak isteyen, acımasız biri. Kazanmak için savaş yaratabilir hatta. Hasta bir annesi var. Şefkat duyduğu tek kişi olabilir annesi. Geçmişinde büyük bir vicdan azabı gizli. Belki de zafer duygusu ona bu acısını unutturuyordur, belki o yüzden bu konuda bu kadar takıntılıdır, kim bilir…

-Melike biraz hanımağa gibi, role hazırlık süreciniz nasıl geçti?

Doğru, biraz hanımağa gibi. Melike’de sevdiğim şeylerden biri de bütün o mafya dünyasının içinde dişiliğinden hiç ödün vermeden güçlü bir varlık sergiliyor oluşu. Açıkçası role hâlâ hazırlanıyorum. Dizi söz konusu olunca elimizde başı sonu belli bir metin olamıyor maalesef. Her şey süreçte şekilleniyor ve derinleşiyor.

-Siz de hayatı onun gibi planlı mı yaşarsınız?

Hayır, ben plan yapmayı hiç sevmem. Bir plan yaptım diyelim, onu uygulayana kadar yaptığım plandan sıkılırım. Ama aksiyon ve hareket etmeyi severim. Sanırım bu yönlerimiz benziyor.

“Irkçı bir düşüncenin parçası olmam”

-Genellikle dram dizilerinde rol alıyorsunuz. Komediyi siz mi tercih etmiyorsunuz?

Aslında oynadım. Ama sanırım komedi daha az yapılıyor, doldurmak zorunda olduğumuz zaman dilimi komediler için çok uygun değil. Belki o yüzden benim de payıma daha çok dram düşmüştür.

-Oyunculukta geldiğiniz nokta sizi mutlu ediyor mu?

Hayır. Daha hayalini kurduğum çok rol var. Uluslararası projelerde çalışmak isterim. Ayrıca çalışmayı hayal ettiğim birçok yönetmen var. Hayal ettiğim oyunları oynayabileceğim bir topluluğun içinde olsam keşke… Bunlar hep işimle ilgili hayal ettiğim şeyler. Ama tabii çok sevdiğim bir mesleğim var, genel olarak arkasında durabileceğim projelerin içinde oldum. Mesleğimi yapabildiğim için çok mutluyum.

-Bazı isimler kendine kural koyuyor. Sizce oyunculukta kurallar olmalı mı?

Yok, benim kuralım falan. Şu var tabii; ırkçı, mezhepçi vs bir işin ya da bir düşüncenin parçası olmak istemem asla. Bu beni çok rahatsız eder.

-Altın Küre Ödülleri’nde ‘Time’s Up’ hareketi dikkat çekti. Kadınların güç birliği hakkında ne diyeceksiniz? Türkiye’de kadına şiddete karşı neler yapılabilir?

Çok etkileyiciydi! Bu tip farkındalıklar yaratabilmek önemli bence. Bizim de sinema festivallerimizin dengesi daha fazla bozulmazsa böyle anlamlı farkındalıklar yaratabileceğimizi düşünüyorum ki çok da gerekli zaten.

“Kendimi kandırmam zorlaştı”

“Soğuk” bir havanız var. Gerçekte Sezin Akbaşoğulları nasıldır?

Soğuk demeyelim de, mesafeli diyelim. Yakınlık kurmam çok kolay olmaz, evet. Çok sıcakkanlı, hemen samimiyet kurabilen biri sayılmam. Hayatımda az insan vardır. Ama tanısanız seversiniz aslında.

-30’lu yaşlarla birlikte hayatınızda neler değişti?

30’ların şahane olduğunu düşünüyorum. Gerçekten hayat boyut kazanıyor. 30’dan önce daha çok kendimle ilgiliydim sanki. Dünyaya karşı objektif değil gibiydim. Şimdi de objektifliğimi kaybedebiliyorum belki ama en azından bunun farkına varabiliyorum. Kendimi kandırmam zorlaştı ve bu hoşuma gidiyor. 35’le daha da enteresan şeyler oluyor. Bakalım daha neler olacak? Merak içerisindeyim.

-Tiyatro oyununuz nasıl gidiyor? Diziyle birlikte ikisi bir arada zor olmayacak mı?

Gayet iyi gidiyor. Bir Mamart Tiyatro prodüksiyonu olan “Kızgın Damdaki Kedi”yi oynuyoruz. Bayıldığım bir rolü canlandırıyorum. Sonra çeşitli sahneler, çeşitli semtler dolaşıyoruz. Harika bir deneyim. Ben zevk aldığım şeyler yaparken yorulmuyorum. Aksine beni besliyor bu durum, enerjimi yükseltiyor ve daha sağlıklı yaşamama sebep oluyor.

-Özel hayatınızda her şey yolunda mı?

Evet, her şey yolunda.

-Aşkı nasıl tanımlarsınız?

Aşk, yaşam enerjisi. Gelmişse cihana göndermemeli tek başına.

Senem Aydın – Milliyet

Gökçen Bilge Çiftçi Ekranların Yeni Küçük Yıldızı Oldu!

Duygu yüklü ve aksiyon dolu hikayesiyle dikkatleri çeken ‘Babamın Günahları’nda izleyiciler ekranların yeni küçük yıldızıyla tanıştı.

Çocuk oyuncu Gökçen Bilge Çiftçi, ilk bölümdeki performansıyla ekran başındakileri gözyaşlarına boğdu.

Abdullah Oğuz’un uzun bir aranın ardından yönetmen olarak ekranlara geri döndüğü ‘Babamın Günahları’nın Zeyno’su Gökçen Bilge Çiftçi, izleyicilerin büyük beğenisini kazandı. Ozan (Kadir Doğulu) ve Yeşim’in (Melisa Sözen) lösemi hastası kızları Zeyno’yu canlandıran Gökçen Bilge Çiftçi, doğal ve etkileyici performansıyla ekran başındakileri derinden etkiledi. Kadir Doğulu, Melisa Sözen ve İsmail Demirci ile arasındaki uyumla dikkatleri üzerine çeken Çiftçi, televizyonun yeni çocuk yıldızı oldu.

Gökçen Bilge Çiftçi, ilk bölümdeki özellikle babası Ozan’la karşılaştığı sahnede izleyicileri gözyaşlarına boğarken, sosyal medyanın da gündemine yerleşti. Zeyno karakteri ile ilk bölümde en çok konuşulan isim olan Çiftçi, sette kamera arkasındaki sempatik tavırlarıyla da ekibin neşe ve enerji kaynağına dönüştü.

Kadir Doğulu, Melisa Sözen, Mustafa Uğurlu, İsmail Demirci, Sezin Akbaşoğulları ve Mehrnoush Esmaeilpour gibi yıldız isimleri buluşturan ‘Babamın Günahları’, yeni bölümüyle 17 Ocak Çarşamba saat 20:00’da Star TV’de ekranlara gelecek.

Star Tv

‘Babamın Günahları’ İlk Bölümüyle İzleyiciye Duygu Dolu Anlar Yaşattı!

ANS Prodüksiyon’un imzasını taşıyan, Abdullah Oğuz’un yönetmen koltuğunda oturduğu ‘Babamın Günahları’, ilk bölümüyle Star TV’de izleyicilerle buluştu. Ekran başındakilere duygu dolu anlar yaşatan dizide baba-kızın hikayesi herkesi derinden etkiledi.

Kadir Doğulu, Melisa Sözen, Mustafa Uğurlu, İsmail Demirci, Sezin Akbaşoğulları, Müjde Uzman ve Mehrnoush Esmaeilpour gibi isimlerden oluşan yıldız oyuncu kadrosuna sahip ‘Babamın Günahları’, dün akşam ilk bölümüyle ekranlara geldi. Yapımcılığını ANS Prodüksiyon’un üstlendiği, usta yönetmen ve yapımcı Abdullah Oğuz’un yıllar sonra yeniden yönetmen koltuğunda oturduğu dizi, ekran başındakilere duygusal anlar yaşattı.

Kadir Doğulu’nun hayat verdiği Ozan’ın; Melisa Sözen’in canlandırdığı, geçmişte ayrılmak zorunda kaldığı büyük aşkı Yeşim’den yaşam mücadelesi veren bir kızı olduğunu öğrenmesiyle başlayan hikayede, baba ile kızın buluşma anı ekran başındakileri derinden etkiledi. Sosyal medyada pek çok yorumun paylaşıldığı sahnede çocuk oyuncu Gökçen Bilge Çiftçi, performansıyla izleyicileri gözyaşlarına boğdu. Kadir Doğulu ve Melisa Sözen ise uyumlarıyla ekran başındakilerin beğenisini kazandı.

‘BABAMIN GÜNAHLARI’ EKİBİ, İLK BÖLÜMÜ BİRLİKTE İZLEDİ!
‘Babamın Günahları’ dizisinin oyuncuları ve ekibi, ilk bölümü özel bir mekanda birlikte izlediler. ‘Dilek Taşı’nın çaldığı sahnede şarkıya eşlik eden ekip, bölümün sona ermesiyle birbirlerini dakikalarca alkışlayarak tebrik etti. Gecede, tüm oyuncular objektif karşısına geçerek bu anı ölümsüzleştirdi.

Senaryosunu Ahmet Saatçioğlu’nun kaleme aldığı ‘Babamın Günahları’nın yeni bölümü 17 Ocak Çarşamba saat 20:00’da Star TV’de ekranlara gelecek. 

Star Tv

Babamın Günahları Çarşamba 20:00’da Başlıyor!

ÇOCUĞU İÇİN HAYATTA KALMAYA SÖZ VEREN BİR BABANIN HİKAYESİ… 

Herkes çocuğu için yaşar, peki kim ölmemeye söz verebilir?

Star TV, yeni yayın döneminde aksiyon örgüsü ile kurgulu derin bir baba-kız hikayesini ekrana getirecek.

Yönetmenliğini Abdullah Oğuz’un üstlendiği “Babamın Günahları”, oyuncu kadrosuyla da oldukça iddialı geliyor…Başrollerinde Kadir Doğulu ve Melisa Sözen yer alırken, ikiliye Mustaya Uğurlu, İsmail Demirci, Mehrnoush Esmaeilpour, çocuk oyuncu Gökçen Bilge Çiftçi eşlik ediyor.

Zeyno’nun yaşaması Ozan’ın ölümsüzlüğüne bağlı

Hikaye Ozan’ın (Kadir Doğulu) geçmişinde Ferruh’un (Mustafa Uğurlu) işlediği bir cinayeti sevgilisi Yeşim’e (Melisa Sözen) zarar gelmemesi adına üstlenmesi ile başlar. İşlemediği bu suçu üstlenmesi Ozan ve Yeşim’i farklı geleceklere sürüklerken Ozan bir kızı olduğundan habersiz yıllar geçirir. Yeşim, Zeyno’ya yapılacak ilik tedavisi için yıllar sonra Ozan’ın karşısına çıkar. Hayat ile ilgili en ufak bir beklentisi olmayan Ozan’ın hayatına Zeyno bir ışık demeti olarak düşer. Zeyno’nun hayatı Ozan’ın ellerindedir, ilik nakli için yaralanmaması gerekmektedir. Kızına ilik nakli yapabileceğini öğrendiği gün ise Ozan kendini yine işlemediği bir cinayetin faili olarak bulur. Fakat bu sefer kendisini feda edemeyeceği bir sebebi vardır…Kızı Zeyno.

Melisa Sözen: Hiç umutsuz değilim

Melisa Sözen, 32 yaşında ve büyük bir dönüşüm içinde. “İnsan yaş aldıkça esniyor, rahatlık geliyor” diyor. Her şeyden önce kafalardaki cool ve mesafeli imajını silmeye niyetli. Kalemle çizilmiş gibi keskin ve karakteristik yüz hatları da canlandırdığı rollerin aksine sürekli gülücük dağıtıyor. Bir süredir ortalarda görünmeyen Sözen’le yeni dizisi ‘Babamın Günahları’ için buluştuk. Fransa’daki projelerini, özel hayatını, değişimini ve gündemi konuştuk.

Görünür olma çağında geri planda durma sebebiniz mizacınız mı yoksa tercihiniz mi bu yönde?
– Mizacım böyle değil. Bu bir tercihti. 15 yaşımda bu işe başladım. O kadar küçük yaşta başlayınca kendimi daha bir korumak zorunda hissettim. Bu da beni kimi zaman daha tedirgin yaptı. O zamanlar birtakım örnekleri gördüğüm için röportajlarda da son derece ‘duvarlı’ duruyordum.

Sizle ilgili oluşan ‘soğuk’ ya da ‘cool’ algısının da sebebi bu mu?
– Sanırım… Bir yandan filmlerde canlandırdığım karakterler de mesafeliydi. Yaşım ilerledikçe ve hayat görüşüm dönüştükçe bakış açım da değişti.

Neler değişti?
– İnsan yaş aldıkça rahatlık, esneklik geliyor. Eskiden kendi alanımı korumak ve o özgürlüğü kaybetmemek isterdim. Korunaklıydım. Şimdi biliyorum ki hiçbir şey dünyanın sonu değil. Yarın öbür gün bir yere takılıp düşebilirim, “Amaaan kaşını almamış böyle çıkmış” da diyebilirler… Ne olacak? Rahatladım, şimdi “Oh hayat ne güzel” diyorum.

Geçmişte öyle yaşamayı seçtiğiniz için pişman mısınız?
– Yooo… Hiçbir zaman dört duvar arasında değildim. Dolu dolu bir hayat yaşadım. Sevdiğim arkadaşlarım oldu, hatalar da yaptım, başarılar da elde ettim ve eğlendim… Ama hayatımın bir gündeme dönüşmesini istemedim. Bu da beni daha özgür yaptı ve birçok şeyden korudu.

Her şey çok iyi hoş da hiç defonuz yok mu? Anlatsanıza biraz…
– Yeni tanıştığım birine karşı o an güvende hissedersem gereksiz bir sevgi patlaması yaşıyor ve her şeyime kadar anlatıyorum. Bazı şeylere ani sinirlenebiliyorum. Ama hemen sönüyorum. Kalp kırdıysam özür dilemeyi biliyorum. Takıntılıyım. Bu, hayatımı zorlaştırıyor ama elimden geleni yapıyorum. Ama dediğim gibi artık kontrol etmeyi bırakıyorum (Gülüyor). Şu an herhalde hayatımın en huzurlu, en mutlu ve en eğlendiğim dönemini yaşıyorum.

Harun birikimli ve donanımlı olduğu için hayatımı besliyor
Madem artık daha rahatladınız, size ‘Mor ve Ötesi’ desem…
– Ama bakalım Harun o kadar rahat mı? (Gülüyor)

Harun Tekin’le bir süredir birliktesiniz. Nasıl gidiyor?
– Çok şükür, güzel gidiyor. Mutluyum, her şey yolunda… Ama bak ses tonum değişti yine.

Hassas noktanız aşk herhalde… Birinizin müzisyen, diğerinizin oyuncu olması evde nasıl bir etki yaratıyor?
– Ben Shakespeare’den bir parça oynarken, o piyano çalıyor (Gülüyor). Şaka tabii. Harun çok komiktir. Benim hayatta en çok eğlendiğim insanlardan biri. Çok kültürlü, birikimli ve donanımlı olduğu için hayatımı besliyor. Onun fikir ve önerilerine çok güveniyorum.

Son konuştuğumuzda haksızlık ve önyargı mevzularına takıldığınızı söylemiştiniz. Üç yılda neler değişti?
– Bak, oralar yangın yeri! (Gülüyor)

Şu an nelere takılıyorsunuz?
– Hayat son birkaç senedir maalesef bizi daha çok sınıyor. Kadın şiddeti, hayvanların uğradığı şiddet, çocukların uğradığı tacizler… Ben haksızlıklara alışmamaya ve kanıksamamaya, bunlarla mücadele etmeye çalışıyorum. Umudumu kaybetmemeye uğraşıyorum. Yaşadığımız şeylerin beni bir köşeye sıkıştırması yerine, bunlara akılcı çözümler bulmak, kendi haklarımı ve başkalarının hakkını daha sağlıklı ve ısrarlı korumaya yöneltiyor beni.

Gelecekten korkuyor musunuz?
– Herkes yer yer korkuyor, tabii hayatımızda iyi şeyler de oluyor ama bazı şeylere karşı bir tedirginlik duymamak da mümkün değil. Ama hiç umutsuz değilim, her şeyin değişebileceğini ve dönüşebileceğini düşünüyorum.

Peki kendinizi rahatlatmak için nelere sığınıyorsunuz?
– Üzüleceksem hakkını veririm ama melankolik değilim. Melankolinin içinde sürüklenmeyi sevmiyorum. Çok mutsuzsam ve hiçbir şey düşünmek istemiyorsam hemen polisiye seyrederim. Çünkü o sırada katil kim, cinayeti kim işledi filan derken hop unutuyorum derdimi tasamı. Bir de uzanıp her şeyin iyiye dönüştüğünü düşünerek kendimi telkin ederim.

Dört kuzeniz, hepimizin hayaliydi, gerçek oldu
15 yaşında ‘Yedi Kocalı Hürmüz’ tiyatro oyunuyla oyunculuğa başlıyorsunuz. O yaşta bu kararı ailenizin isteğiyle mi verdiniz?
– Hayır, kendi kararımdı.

“Bir film izledim ve hayatım değişti” klişesi mi sizin de hikâyeniz?
– Yok canım. Çocukluğumun bir kısmı Polonezköy, bir kısmı Büyükada, bir kısmı İstanbul Etiler’de geçti. Evlerimiz kuzenlerimle yan yanaydı, her akşam ailece yemek yenirdi. Sonra biz ailelerimize birlikte gösteri hazırlardık. O dörtlüde ben oyuncu oldum, erkek kardeşim ABD’de yönetmenlik okudu, kuzenlerimden biri yönetmen, diğeri reklamcı oldu. Hayallerimiz gerçekleşti, demek bizim ailede varmış.

Kariyerinizde Çağan Irmak, Onur Ünlü ve Nuri Bilge Ceylan gibi ülkenin en önemli yönetmenleri var. Çok mu şanslısınız, çok mu yetenekli?
– Hepsi bir bütün. En başından işini iyi yapan insanlarla bir arada olmak istedim. Aynı anda farklı iki iş geldiğinde, sadece popüler olması üzerinden bir değerlendirme yapmadım. O seçimler de bir sonraki işimi getirdi.

Hiç “Artık tamamdır” rehavetine kapıldınız mı?
– Yok canım… Hep kendimi geliştirmeye çalıştım. Ama son birkaç sene içinde İpek Bilgin’in bana söylediği “Hata yapmaktan, yanılmaktan hiçbir zaman korkma, bu bir süreç” lafını kendime kılavuz aldım. Hata yapmaktan korkmamam gerektiğini hep kendime hatırlatarak çalıştım.

Fransa’da bir dizide oynadım, bir sinema filmi için anlaştım
İki yıldır ekranda yoksunuz. Neler yaptınız bu dönemde?
– Fransa’da çalıştım. Orada bir dizide oynadım.

Yurtdışında dizilerde küçük bir rol alanlar bile günlerce haber oluyor, bunu nasıl hiç duymadık?
– Bunu çok duyurmamak, Fransa’daki yapım şirketinin kararıydı. Fransa’nın önemli bir polisiye dizisiydi. O dönem Fransa-Türkiye arasında mekik dokuyarak geçti. Bu sırada Paris’ten gelen bir teklif üzerine oradaki önemli bir menajerlik şirketiyle anlaştım ve onlarla çalışmaya başladım.

Gizli gizli yurtdışı atılımı yapmışsınız yani…
– Evet.

Bunca yıl Türkiye’de oyunculuk yaptıktan sonra Fransa’da set hayatı ve çalışmak ne öğretti? Neydi farklar?
– Orada çalışırken bunu ne kadar istediğimi ve ufkumu ne kadar geliştirdiğini fark ettim. Şimdi de bir sinema filmi için anlaştık, bu senenin sonunda çekilecek ama detay veremiyorum.

Fransızcanız var mı?
– İşaret dili öğrendim (Gülüyor). Aslında diziye başlamadan küçük küçük derslere başladım. Ama dizide aksan koçuyla çalıştım, tamamen ezberleyerek oynadım. Sonra orada dil okuluna gittim, şimdi de derslere devam ediyorum.

Fransa bir yana, yeni diziniz ‘Babamın Günahları’ bu hafta başlıyor. Hemen hemen her hafta yeni bir dizinin ekrana geldiği dönemde neden sizin işinizi izleyelim?
– Bu dizi sadece iki âşığın kavuşamama hikâyesini anlatmıyor. Karakterlerimizin hepsi yaşamın içinden, gerçek. Aşk, polisiye, dram gibi birçok öğenin olması, karakterlerin derin yazılması beni etkiledi. Okudukça merak ettim ve bu yüzden içinde olmak istedim.

Karakterinizi ve hikâyeyi tanıtımlar dışında bilmiyoruz. Biraz anlatsanıza…
– ‘Yeşim’ karakterini canlandırıyorum. Hayatının aşkını bulmuşken ve her şey yolunda giderken, dizi içinde öğreneceğimiz sebeplerle bütün dünyası başına yıkılan bir kadın. Bir noktada kızının çok hasta olduğunu öğreniyor. İlik nakli gerekiyor. Ve son çare olarak eski aşkı Ozan’ı (Kadir Doğulu) bulması gerekiyor…

Kaynak: Hürriyet Kelebek / Hakan Gence 

error: Korunan İçerik!