tds_thumb_td_300x0
Stranger Things 3.Sezon 3.Bölüm İncelemesi: Kayıp Cankurtaran Vakası

Süper güçlere sahip olmak, sandığımız kadar güzel olmayabilir. Diyelim ki, arkadaş ortamında eğleniyorsunuz ve dedikodu arasında erkek arkadaşınızı merak ettiniz. Onu görebilme şansınız var. Kim süper gücünü kullanmak istemez ki! Eleven da tam olarak böyle yaptı. (Üzgünüm, Mike.) Elindeki fırsatı değerlendirdi. Bu onun için bir oyun olarak başlasa da, sonrası için aynı şeyi söyleyemeyiz.

Grubun içinde çatlakların olduğunu zaten hepimiz biliyorduk. Üç bölümdür grup üyelerinden beklediğimiz patlama bugün gerçekleşti. (Dustin ile birlikteyken bir patlama daha yaşanmasını umuyorum) Kızların sevgililerinden ayrılışı, erkeklerde büyük bir duygusal yıkım oluştursa da, bu durumun arkadaşlıklarını etkilemesine bu denli izin vermeleri beni üzüyor. Ergenlik döneminde olmalarından kaynaklanan bu ruhsal düzensizlikleri bize bu şekilde yansıtmaya çalışsalar da bu ekipten çok daha fazla şey bekliyorum.

Büyüdükleri açık, tabi ki de aynı şeyleri sevmeyebilirler. Fakat Will’in onlar gibi kendi hayatına yol verecek vakti olmadı. Yaşadığı sinir patlaması sadece değişimden kaynaklı değil, kendi hayatından geri kalmasıydı aynı zamanda. Arkadaşlarının hızlıca büyümesi ve senin hala eskiyi özlemen… Bazılarımız bu duyguyu iyi tanıyor. Will gibi.

Joyce ise şüphelerini doğru çıkarmak için Hopper’ın yanına gitti. Hopper’ın derdi ise başkaydı tabi! Mr. Clarke’ın ismini duyduğu an, yüzünü alan o kıskançlık! Jopper, gerçekleşmeyeceğine inanmaya başladığım bir çift (ship) oldu artık. Çok tatlılar fakat senaristimiz bir türlü bu çifte bir şans tanımıyor. Önümüzde uzun yol olsa bol bol flörtleşsinler fakat… Hayat kısa kuşlar uçuyor.

Ne diyorduk? Evet, Joyce’un şüpheleri doğrultusunda Hawkins laboratuvarına giden ikili, orada hiç beklenmedik biriyle karşılaşır. Daha doğrusu Hopper karşılaşır. Sert bir şekilde.

Bir yandan laboratuvarı araştırmaya koyulan ikili, bir yandan ise gördüğü şeylerden yola çıkan ikili Max ve Eleven var. Kaybolan cankurtaranı aramaya başlayan El ve Max, cankurtaranı Billy’nin yanında bulur. Tabi ki bir sorun var, sorunu o an çözememiş olsalar da sırrın açığa çıkacağı yakındır.

En sevdiğim üçlü Steve-Dustin-Robin üçlüsü ise Rusların gizli mesajını çözemeye çalışırlar. Derken Robin süper bir gözlemle şifreyi çözer. (Cool) Dustin’in, Robin’i Steve’e ayarlamaya çalışması ise çok tatlı bir sahneydi. Dustin ve Steve dizinin başına gelen en güzel birliktelik olabilir. Abi kardeşten çok arkadaş gibi olmaları, diziye ayrı bir renk katıyor.

Renk demişken biliyorsunuz ki, dizi bu sezon oldukça renkli… Çünkü Hawkins’e yaz havası hakim. Geçtiğimiz iki sezon Kasım ayında geçtiği için koyu renkler ve kötü hava yerini cıvıl cıvıl renklere bıraktı. Bu bölümde ise kötü olayların kokusunun çıkmasıyla birlikte geçen sezonlardaki temaya bir geri dönüş yaptık ve bölüm içerisinde bu çok güzel bir ayrıntıydı.

Yağmurlu havada tek başına bisiklet kullanan Will için ise endişelenmedim değil. Bir an gerçekten yine kayboldu ya da Demogorgon onu kendisine çekti zannetmiştim fakat Byres kalesinde oturuyormuş. (Orda otururken bile tedirgin oldum, Joyce nasıl olmasın.) Kalenin içinde duygusal bir boşluğa düşüp, sakladığı fotoğrafları yırtıp atarken aslında bütün çocukluğunu boşa geçirdiğini düşünmesi, kendine aptal demesi, en üzüldüğüm sahnelerden biriydi. Eskiyi gösterdikçe duygulandım, duygulandıkça büyüdükleri aklıma geldi ve büyüdükleri aklıma geldikçe yine duygulandım.

Bölümün sonunda yer alan, Nancy ve Jonathan’ın kendilerine gelen ihbar üzerine gittikleri evde kalan yaşlı kadınında Demogorgon tarafından ele geçirilmiş olması çok korkunç bir sahneydi. Tontiş kadını gübre yerken gördük. Allah bilir o yaratık nereye gitti…

Peki kahramanlarımız ne zaman birbirleriyle bu bilgileri paylaşacaklar, merak ediyorum. Bana Şef’i çağırın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!