tds_thumb_td_300x0
Sen Anlat Karadeniz’e Veda Vakti

Yıl 2018, Ocak 24… İşte günlerden çarşamba, oturmuştuk aile boyu atv ekranının karşısına. “Dağların dumani hiç geçit vermez, dalgalar alur da geriye vermez.” diye karşılanmıştık. Ekran önü, arkası ve tabi ki bizler nasıl merak içindeyiz nasıl? “Acaba bizi ne bekliyor?” İşte bu sorunun cevabını alabilmek için, iki saatimizi vermiştik. Karşılığında ne bulduk derseniz; efsane bir kadro, müthiş oyunculuklar ve gerçekçi bir hikaye… Anlayacağınız Karadeniz, ta ilk baştan birçoğumuzdan geçerli bir not almayı başarmıştı. Onlar haftalarca gece gündüz, yağmur çamur demeden çalışmıştı. Biz ise sınavdı, ödevdi, misafirdi, yemek vakti demeden oturup her çarşamba izlemiştik bölümleri. Ama reyting arttıkça, güzel tepkiler geldikçe işlerin seyri değişti. Seyirci her şeyi izler’e döndü iş, yaz gitsin’e bağlanıldı güzelim senaryo. Hikayenin asıl emekçileri olan Ayşe Ferda Hoca ve Nehir Hoca olmak üzere, sırayla oyuncularımıza doğru gözden çıkarmalar oldu. Önce senaristlerimizi kaybettik, sonra gerçek hikayemizi. Az kalsın bu hikayenin asıl kahramanı olan Nefes’e de, o güçlü kadına hayat veren sevgili oyuncumuz İrem Helvacıoğlu’nu da kaybediyorduk. Ama birlik beraberlik her şeyin üstesinden geldi. Ve biz, bugün bu destansı yolculuğa Nefesle veda ediyoruz. Vakit, final vaktidir. Karadeniz’in artık Nefes’i anlatmaya ne sesi vardır ne de nefesi. Geçmiş olsun 🙁

Neftah
“Deli Tahir’in fırtınasının dindiği tek yerdi Civra, ta ki Nefes’e sevdalanıncaya dek… Çünkü Nefes’e vurulan Tahir; artık her bir fırtınasını Nefes’in dizinde, gözünde, yüreğinde dindirmiştir. Nefes’de, Tahir’in sol göğsünde…”

Bir sezon daha görebilirdi Karadeniz, hikayesi gerçekçiliğini kaybetmeseydi eğer. Sadece Nefes’e yoğunlaşılsaydı, sıfırdan kuracağı dünya ağır ağır işlenseydi, eldeki asıl emekçilerin kıymeti bilinseydi ve o emekçilerin hayat verdiği bireyler hâlâ var olsaydı her şey bambaşka olurdu. Birinci sezondan sonra hep varsayım üzerinden tutundu zaten seyirci. Bekledi bekledi ama değişen hiçbir şey olmadı. Nefes’e yeterince değer verilmedi, hikayesi önemsenmedi, başka başka hikayelere kaymalar oldu. Kısacası ne Karadeniz’in has toprağından eser kaldı ne de vadedilen umuttan. Yazık oldu. Ne yazık ki destansı hikaye amacına ulaşamadan final bayrağını kaldırdı. Üç sezon boyunca bizimle olan, canını dişine takan asıl emekçilerimize kucak dolusu sevgiler. Nefes, Tahir, Yiğit, Asiye, Mustafa, Balım, yangazlar vd… Onlar bizim gözbebeğimiz, ailemiz, oyun arkadaşlarımız… Biz üç sezon boyunca accayip güçlü bir takım olduk. Yeri geldi kırıldık, yeri geldi kucaklaştık. Ama anlayacağınız hep “bizdik.” Hepsinin tek tek yolu açık olsun. Dilerim zaman çok akmadan, tekrardan güzel bir projede buluşurlar yeniden. Hepsini çok seviyorum ve yollarımız kesiştiği için bir sürü iyi ki diyorum her biri için.

İzninizle ben beş yıl sonrasına gidiyorum şimdi. Sözlükteki umut kelimesine yeni anlam katan Nefes Zorlu Kaleli’nin, büyüyen ailesiyle birlikte nefes aldığı beyaz dünyasının baş konuğuyum artık. Nefes’in on altıncı yaşı da, yirmi altıncı yaşı gibi özgür artık. Bahar tadında bir hayat, ellerinin altında. Sevdası, çocukları ve on altıncı yaşıyla mesut olan bir Nefes var hayalimde. Sizlere de çokca selamı var.

Hoşça kal Karadeniz…..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!