tds_thumb_td_300x0
Sen Anlat Karadeniz’de Yarım Kalanlar

Her hikâyede unutulan ya da atlanan taraflar olur; sonuçta senaristler de izleyiciler kadar insandır, hata yapabilirler ama bizim hikâyemizde bunun mümkün olduğunca az olması umuduyla bu listeyi hazırladım. Naçizane…

Buyurunuz şöyle başlayalım:

1) Tahir-Mustafa bilek güreşi rövanşı

İlki Nefes’ten önceki Tahir-Mustafa arasında yapılmıştı. Asiye kocasının kaybetmesini önlemek için ona destek olmuştu. O gün yalnızdı Tahir, eli eline güç katacak bir sevdiği yoktu yanında. İkinci seferinde ise şartlar eşitlenmişti. Nefes, Asiye gibi hile yoluna gitmese de varlığıyla güç vermişti sevdiği adama. Bu sefer kazanan Tahir oldu ama Mustafa’nın taze damat kardeşine ufak bir kıyak geçtiğini de fark etmedik değil hani. Bunun bir rövanşı olacağı söylenmişti. İnşallah yeni sezonda bekliyoruz.

2) Tahir Nefes’i evliliğe nasıl ikna etti?

Nefes ve Tahir’in, Yiğit’in velayetini alabilmeleri için evlenmeleri gerekiyordu. Normal bir evlilik olmayacaktı bu. Tahir yine Nefes’in ruhundaki izlerin geçmesini beklemeye devam edecekti. Yalnızca milletin zehir saçan ağzını kapatmak ve mâhkeme sürecinin bu durumdan olumsuz etkilenmesini önlemek için olacaktı bu nikâh. Oğullarını kurtarmak için vereceklerdi bu savaşı.

Ama işin içinde sevdaluk vardı sonuçta. Kıyamadı Nefes. “Gel beraber yanalım.” diyen adamın onunla yanmasına gönlü razı gelmedi. Zalimin günâhının yükünü yüklendi yine kim bilir kaçıncı kere. Toplumun yerin dibine batasıca görüşleri ve hiçbir değeri olmayan değerleri yüzünden kirli sayıyordu kendini. On altı yaşının masumiyetini kaybettiğine ve dünyada cehennemi yaşadığı o sekiz sene sonunda “Vedat’ın artığı” sayıldığına inandırılmıştı. Sözlerinin ağırlığına yalnız Tahir değil, izleyiciler olarak biz de dayanamamıştık oysa o bu sözlerin kabul edilmiş gerçekliği altında eziliyordu bunca zamandır.

Onları o şekilde bıraktık ve diğer sahnede Nefes’in bu fikri benimsediğini gördük. Tüm izleyenlerin aklında aynı soru: Tahir o konuşmadan sonra Nefes’i evliliğe nasıl ikna etti?.. İleriki bölümlerde bir flashbackle  o sahnenin devamını izleyeceğimiz söylenmişti ama kısmet olmadı. Yeni sezonda o flashback’i görmek istiyoruz.

3) Tahir’in bir özrü eksik

Üçüncü bölümü hatırlayın. Tahir Nefes’in abisini onun sevgilisi sanıyordu. O öfke ve hâyâl kırıklığıyla gemide Nefes’e söylediği lafları en paşacı isimlerden biri olarak ben bile hâlâ affedemiyorum. Nefes’in kendi isteği dışında biriyle olmasını asla sorun etmemiş olan Tahir, onun bir başkasını sevmiş olma fikrine dayanamadı. Gururu incindi Tahir’in. Yüreğinde yeni yeni filiz vermeye başlamış sevdanın onun nezdinde ilk olmaması yıktı onu. Kanında kaynayan deli öfkeyle canını yaktı esasında canını yakmaktan en çok korktuğu insanın. Kırılan bir kalbin iyileşmesinin kırılan iki parmağın iyileşmesinden çok daha zor olduğunu unutarak…

Sonradan bu sert tavrı yüzünden çok defa özür diledi ama hiçbiri direkt kullandığı sözler için değildi. Daha önce gelmediği için özür dileyen bir adamın bu konuyu atlaması şaşırtıcı. Sevmenin kotası yoktur. Daha önce bin kez sevmiş olsaydı bile yine sevebilirdi Nefes Tahir’i. İşte bu yüzden Tahir’in Nefes’e ekstra bir özür borcu daha var.

4) Saniye Hanım’ın Nefes’i saçlarından sürüklemesinin normalleştirilmesi sorunsalı

Bildiğiniz üzere Saniye Hanım oğlunu elinden aldığı gerekçesiyle herkesin içinde Nefes’i saçlarından sürüklemiş ve ona hakaret etmişti. Yangazlar ve Osman Hoca yetişmişti Nefes’in imdadına. Osman Hoca Saniye Hanım’a “Sizinle daha sonra konuşacağız.” demişti ama niyeyse biz o konuşmayı hiç göremedik. Oysa o etkileyici cümleleri ve duruma uygun anlatacağı kıssalarıyla pek çok izleyiciye örnek olabilirdi Osman Hoca. Tahir desen yine hemen Nefes’e koştu, ağlayacağı omuz oldu; ailesine karşı tepkisini de ortaya koydu ama kısa sürdü her şey. Birkaç bölüm sonra mazlumu saçlarından sürükleyen o elleri öpmekten geri durmadı. Nefes de dahil olmak üzere bir anda herkes tarafından unutuldu olay. Durum hem hikâye akışında hem de izleyici nezdinde normalleştirildi. Bu çok tehlikeli bir şey. Fiziksel ve psikolojik şiddetin küçüğü büyüğü olmaz, yapan kişinin sevdiğin adamın annesi olması hiçbir şeyi değiştirmez. Şiddet şiddettir ve yapan kişi yaptığının bedelini ödemek zorundadır.

Saniye Hanım’ın bir anda Nefes’i kızı olarak görmesini ve ondan yaptıkları için özür dilemesini bekleyecek kadar hâyâlperest değiliz elbette ki karakterin bir anda evrilmesi inandırıcılığı zedeler ama en azından diğerlerinin bu duruma tepkilerini sürdürmelerini istemek hakkımız. Gündelik diyaloglar arasında bu olay devamlı hatırlanmalı ve yaptıkları Saniye Hanım’ın yüzüne vurulmalı. O eller vaktiyle tutup sahibini sürüklediği saçları okşamadan bir daha öpülmemeli. İnsan olmak anne olmaktan daha zordur. Saniye Hanım’ın anne olması yaptıklarını affettirmez. Nefes’ten tüm samimiyetiyle özür dileyeceği güne kadar başta Tahir olmak üzere kimsenin bu olayı unutmasını istemiyoruz.

5) Nefes’in işi ve psikolog sahneleri

Bu velayet olaylarından önce Nefes’in bir işi vardı. Hayatında ilk defa ekonomik bağımsızlığını kazanacak ve kendi ayakları üzerinde duracaktı. İyi bir eş ve iyi bir anne olmaktan öte bir hayatı olacaktı. İzin verilmedi Yeni sezondan aldığımız spoiler’lara göre Nefes yeni bir işte çalışmaya başlayacak. Çok güzel. Kendi parasını kazanmaya başladığında bu kez kimseye eyvallahı olmayacağı bir hayat için çalışırken açıktan liseye devam etse mis olur. Sonra da psikoloji okusa, on altı yaşındaki genç kızın hâyâlindeki gibi psikolog olsa… Hani Nefes’in bir iki  kez götürüldüğü sonrasında ise unutulmuş olan Volkan Bey var ya, onun gibi.

Sahi ne oldu o iş? Tamam en büyük ilaç sevgi, ona lafımız yok ama bu sürecin sağlıklı geçmesi için Nefes’in profesyonel bir yardım almaya devam etmesi şart. Yalnız çok rica edeceğim bu görüşmelerdeki diyaloglar kamu spotu gibi yapay olmasın, didaktik ifadeler yerine izleyicinin empati yapmasını kolaylaştıracak ve hikâyenin akışına yedirilecek türden ifadeler kullanılsın. Zaten halihazırda hiç kimsenin dilinden düşürmediği büyük büyük laflar yerine direkt Nefes’in ağzından duyacağımız basit cümlelerle anlatılsın olay. Makale yazar gibi değil de asıl hedef kitle olan total izleyicinin anlayacağı dilde etkileyici sahneler istiyoruz.

6) Bayan Çokbilmiş: Nazar Sayar (Dağdeviren)

Nazar’ın en başından beri Nefes’in yaşadıklarını küçümsemesi hepimizi rahatsız etti ama özellikle ilk bölümlerde kurduğu bir cümle vardı ki ilk duyduğumda acayip çıldırdığımı hatırlıyorum. Nefes’in yerinde kendisi olsaydı Vedat’la başa çıkabileceğini, kimseden yardım almayacağını iddia etmişti. “Kendi yağımda kavrulurum.” tarzı saçma sapan bir ifade kullanmıştı, o kadar sinirlenmişim ki cümlenin tam hâlini hatırlayamıyorum bakın.

Asıl öfkem tabii ki karaktere değildi; bu bir çatışma unsuru sonuçta, olmak zorunda. Nazar ve Türkân gibi karakterlerin gerçek hayatta temsil ettiği bir kesimin var olduğunu bilmek çıldırttı beni. Bu kesime ibret olması adına Nazar’ın ettiği lafları bir bir yutmasını izlemek istiyorum. Okul okumuş olmanın onu cehaletten kurtarmaya yetmediğini, o hep küçümsenen Mercan’ın vicdanıyla ondan daha üstün olduğunu görmesini istiyorum.

Öyle aileni arkana, burnunu Kaf dağına alıp yukarıdan yukarıdan konuşmakla olmuyor o işler Nazar Hanım. Vedat gitti. Vurduğun yerden vurulamayacaksın ne yazık ki ama umarım Murat’ın karşısına vicdanlı bir kız çıkar sen de ömrünü yapayalnız, “güçlü” ve “bayan her şeyi çokbilen” olarak devam ettirirsin. Senin adına hiç iyi bir şey dileyemiyorum çünkü zerre içimden gelmiyor. Türkân hep cahildi, cahil kalacak ama sen hayat sana bundan kurtulma şansı verdiği hâlde onu kullanmadın. Sana her şey müstehak

7) Balım Kaleli ve Yiğit’in okul meselesi

Evet evet, doğru hatırlıyorsunuz. İstanbul’u gezme isteğiyle Kaleli kadınlarının da iş gezisine katılmasını sağlayan, bu sayede dolaylı yoldan Vedat’ın aileyi evine davet etmesine vesile olan yani esas hikâyeyi başlatan kişi olan küçük kızdan bahsediyoruz. Hani şu sarışın, güzel gözlü olan… Başlarda Yiğit’le oyun oynuyorlardı, yahu şey yok mu şu Asiye ile Mustafa’nın kızı… Heh tamam ben de hatırladım şimdi adını, Balım’dı değil mi?

Ah kıyamam yavrum, sen her türlü fedakârlığı yap ama süs bebeği olmaktan öteye gideme, bir de üzerine annen ikinciye hamile kalsın. Şansta piyango talihlilerinden altta kalır yanı yok değil mi?..

İşin  dalgasını bırakıp ciddi olursak  dizide Balım sahneleri çoğu izleyicinin gözüne batacak ölçüde azaltılmıştı hatta bazı bölümlerde hiç göremedik onu. Başrollerden biri olmadığının farkındayız ama Yiğit’in okul hayatında destekçisi olabilirdi, ayrıca onunla birlikte Asiye ile Mustafa’nın aile hayatını belki de geçmiş zamanlarını izleyebilirdik. Oyuncunun okul yoğunluğundan dolayı bilinçli olarak mı böyle bir yol izlendi bilmiyorum ama eğer öyleyse set saatleri buna uygun olarak ayarlanabilirse hoş olur. Balım’ı özledik :’))

Yiğit’in okulu demişken onun da okul hayatı annesinin iş hayatından uzun olmadı. Başlarda göğsü gerine yerine annesinin cesaretini ve Tahir abisini anlatan, sonra çocuklar onu kabullenince de yaşı gereği küçük yaramazlıklar yapan bir Yiğit izlemeye ihtiyacımız var. Balım’la da çete olsunlar. Sonraları ilk defa âşık olsun, Tahir’e anlatsın, Tahir ona akıl versin. 

Nefes’le Yiğit’in normal hayata uyum sürecini izleyelim artık. Bu yaşansın n’olur. Bakın yeni entrikalar yerine elimizde işleyebileceğimiz o kadar çok konu var ki… Ne olur bunları harcamayalım.

Uzun zamandır sabırsızlıkla beklediğimiz yeni sezon bu akşam başlıyor. İçimizde ukde bırakmayacak, reytinglerde bizi üzmeyecek ve her daim bize umut aşılayacak ferah feza bir sezon olması dileğimle…

Sevgiyle kalın…

Geçen sezon nerede kaldığımızı hatırlamak isteyenleri buraya alalım: https://neizledik.com/sen-anlat-karadeniz-sezon-finali-kurban-oldugumsun/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!