tds_thumb_td_300x0
Sen Anlat Karadeniz: “Beklenen Anlı Şanlı Düğün”

Merhabalar!😍 Sonunda boş bir an yakaladım, hemencecik oturdum yerime, başladım söz verdiğim NefTah düğün sahnesine ses olmaya. Nasıl başladın be Karadeniz! Hırçın denizin, asi dağlarınla nasıl yazdırdın öyle altın harflerle kendini ekrana. Ama şimdi ne hallerdesin, valla üzülüyorum. Keşke baştaki çizgini korusaydın da şimdi hepimiz pür neşe, heyecanla çarşamba akşamlarını iple çekiyor olurduk. Aman aman! Göz dolması falan yok, gelin dönelim bugünkü buluşma nedenimize. Karadeniz 31.bölümde NefTah’ı aldı, alelacele dünya evine koyuverdi. Hamamdan tut, istemeye, ordan düğüne kadar hepsini iki saatcik süren bir bölüme sığdırdılar. Sorarlar adama, ne gerek vardı bu hıza? Yaysaydınız bizde doya doya izleyip, şahit olsaydık çiftimizin düğün derneğine. Ama nerde? Her şeyi illaki bir boğazımıza dizeceksiniz. Ne diyeyim siz kaybettiniz, benim gözümde benim dünyamda Nefes kazandı. Öyle güzel düğünleri oldu ki… Ee haydi hep birlikte alalım yerimizi, NefTah’ın en mutlu gününde! Kalemim aktıkça buyurun bakalım hayallerdeki o anlı şanlı düğün sahnesine…

“Rabbim önce bana emanet etti Nefes’i. Ben ona kızım dedim, o bana babam dedi. Şimdi sıra sende Deli Tahir; kızım, ikinci gözüm sana emanet…”

Hayatlardaki gibi Kaleli Konak’ta değiliz. Nefes’in vaktinde kapısını çaldığı ilk evde, derman bulduğu ilk şifahanede, dört duvarının her birine huzurla sığdığı baba ocağında, Osman Hoca’nın evindeyiz. Nefes aldığı evlilik teklifinden beri babasında kalıyormuş. Kimin fikri mi? Kimin olacak canım, tabiki Asiye Reis’in işi… Üç gündür Nefes’i göremeyen Tahir ne yapacak? Civra’dan çekmemiş soluğunu, denizi yine Nefes bellemiş işte bizim uşak. Nefes’de kütüğü gören pencerede günleri gün etmiş. Ee sevdaluksa mesele, her şey feda yoluna… Asiye Reis bedenen de ruhen de tam kız tarafı valla, her gün yoklamış kardeşini. Osman Hoca üç günden birinde alıvermiş kızlarını yanına, doğru istikamet çeyiz alışverişine. Bir baba olarak alması gereken ne varsa, Nefes’in içine sinen ne olmuşsa, hepsini satın alıvermiş. Ben böyle anlatıyorum ama o anlar pek duygusaldı ya. Nefes’in her an gözlerinden bir bir damlamış yaşlar, babası da her defasında “sana feda olsun kızım” diye diye silmiş gözyaşlarını.  Asiye ise hem kardeşine hem babasına kocaman sarılmış, dumanı tüten baba ocağına şükretmiş. Öyle böyle derken gelmiş isteme günü. Asiye erkenden kalkıp koşmuş baba evine. Nefesle evi silip süpürmüşler, ikramlıkları hazırlamışlar. Tahirler ise erkek tarafı işte, çiçek çikolata falan almalar… Nefes mavi, dizinin hemen altında biten hoş bir elbise giymiş. Saçlarını güzelce taramış, kokularını sürmüş, hafifçe makyajını yapmış. Asiye Reis’in daim sözü varya “kapa ağzını”, Tahir’in o büyülenmiş sıfatına cuk olacakmış birazdan. Kapı çalmış ve erkek tarafı buyur edilmiş. Herkesin yüzünde gülücükler, ağızlarında şükürlü sözcükler… Nefes kahveleri pişirmiş ve tek tek herkese dağıtmış. Tuzlu kahve doğru adresi bulsa da, hiç çaktırmamış. Çünkü bugün sevdiği kadını usulüyle isteyip almaktan başka gayesi yokmuş Deli Tahir’in. Beklenen an gelivermiş, Saniye sözü devralmış ve biricik Deli Tahir’ine Osman Hoca’nın biricik Nefes’ini allahın emriyle istemiş. Ee iki tarafta bulmuş pırlanta gibi evlatları kaçırır mı? Kaçırmaz. Osman Hoca’nın “verdim gitti!” söylemiyle, sevdalılar önce ailelerinin elini ardından birbirlerine öpmüşler. 

Ardı ardına her şeyi usulünce yapmışlar. İstemenin ertesi gün gelin hamamından başlayıp kına gecesiyle devam etmişler. Saniye elleriyle tüm gece sararken yaprakları, Asiye’de diğer yemekleri pişirmiş. Tanıdık çevredeki tüm kadınlara ses edilmiş. Hamam günü Saniye koydurmuş eşyaları, yemekleri bagaja. Yangazları alıp Nefeslere gitmiş. Taze gelinini de yanına yerleştirdikten sonra başlamış gelin hamamı. Nuran, Esma, Berrak, Nazar, Mercan, Asiye, Saniye vs. her biri toplanmış hamamda. Asiye döktürmüş neşeli türküleri, ee herkes de Nefes’i ortaya alıp göbekleri bir güzel atmış. Osman Hoca bu sırada kızının gelinliğini teslim almış, Tahir ise düğüne dair son hazırlıkları halletmiş oflaya oflaya. Çünkü ince işlerden pek haz etmiyor ya, neyse ki yengesi ve abisi imdatlarına yetişmiş. Ali ve İdris’de kafa kafaya vermiş; Tahir’e erkek erkeğe bir sohbet masası kurma peşindelermiş. Yangazlar da yeğenleriyle Trabzon’u alt üst ediyorlarmış, düğün önü çocuklarla ilgilenme işi ha bunlara kalmış 🙂 Bir gün daha böyle geçerken Osman Hoca’nın evinde yapılan kına gecesiyle Nefes iki kat daha ağlatılmış. Tahir gördü gördü Nefes’i bindallıyla, oğlan tarafının baskınıyla kınanın son dakikaları bahçede olmuş. Tahir’e de , Nefes’e de kınaları yakılmış. Karşılıklı iki oynatılmış, gelen misafirlere çerezleri vs. dağıtılmış. Herkesler hoşça uğurlanmış. Tabi Nefes ve Tahir’e düğüne son gün kala ayrılmak zor gelmiş. Ama Asiye Reis’in, Nefes’i içeri çekiştirmesiyle o da son bulmuş. Osman Hoca kızını yatmadan yakalamış, dizinin dibine oturtup saçlarını bir güzel okşamış. “Bir baban, bir baba ocağın, bir dert ortağın var artık kızım. Şu dünyada yalnız değilsin. Ben sana nasıl baktıysam, Tahir oğlumda bakacaktır eminim. Yolunuz açık, gönül birlikteliğiniz sonsuz olsun güzel kızım. Baban seni çok seviyor, unutma” diyerek kucakladı kızını  baba ocağında. Baba kız birbirlerine veda ettikten sonra Osman Hoca odasına dönmüş. Nefes’de yanaklarına düşmüş gözyaşlarını kuruladı. Tahir’de, anasıyla bir güzel dertleşmiş. Ardından iki sevdalı da birbirlerini düşünerek uyumuşlar. Geldi düğün vakti! Tahir sabah yangazları yollamış, Yiğit’i yanına getirtmiş. Hepsi önce namaza ardından berbere gitmişler. Nefesler ise kuaförde saçları en özel hale bürünsün diye girişmişler. Bakım işlerinden sonra Nefesler eve dönerken, Tahir’de oğluyla birlikte arabayı süsletmiş. Saatlerin ardından nihayet beklenen o an gelmiş. Kaleliler davulla zurnayla kızı almaya gelmişler. Balım kapı açılmıyor, Asiye’de sandık kalkmıyor derken analı kıı koparmışlar paracıkları Tahir’den. Önce Osman Hoca ve Yiğit, Nefes’in yanına ulaşmış. Babası bir koluna, oğlu bir koluna bilezik geçirmiş. Nefes o sıra karışık duygular içindeymiş. Dede torun biricik çiçeklerini öpüp sıkıca sarılmışlar, ardından Tahir’e izin vermişler görmesi için.

“Bekle der, en iyisini verir.”

Tabi Tahir, iptal şok! Çünkü Nefes tam bir peri kızıymış, o kadar büyüleyici olmuş ki… Tahir önce Nefes’in boynuna aldığı ucunda zümrüt yeşili bir taşı olan sade kolyeyi takmış, ardından yarinin alnından öpüp duvağını kapatmış. Nefes kapıya dek duayla çıkarıldı, sonra davul zurna eşliğinde baba ocağının önünde oynamış Tahirle. Oyun bitimiyle herkes arabalara dağılmış. Aynalara asılan havlular ve peş peşe giden bir sürü araç… Sürmene sokakları, NefTah’ın düğün konvoyuyla şenlenmiş. Sonra tüm sevenler Kaleli Konak’ın bahçesine toplanmış. Her yerde balonlar, süslü masalar sandalyeler falan… Bir yandan kazanlarda pişen yemekler ikram edilmiş, bir yandan çalgı çengi çalmış. Önce Nefes ve Tahir biraz sonra da tüm çiftler ayaklanıp dans etmişler. Ardından horon, kolbastı vs. yöreye dair ne varsa oynamışlar. Tüm gece hiç oturmayıp sevdikleriyle bu güzel günlerini paylaşmış iki sevdalı. Velhasıl vaktinde kapısından geri çevrildiği konak en sonunda Nefes’in yuvası oluvermiş.

Valla şu yoğunlukta Honey’in kaleminden bu cümleler aktı, umarım kalpler birleşir bu cümlelerde. Okuyanları yorumlarıyla birlikte tweetin altına bekliyorum. Başta NefTah olmak üzere her birinizi çok seviyorum. Sak hayatlarda bitti ama üzülmeyin hayallerde hâlâ tertemiz yaşıyor.

Sevgiyle kalın.💕

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!