tds_thumb_td_300x0
Sen Anlat Karadeniz 40.Bölüm: “Sevdanı Ver Bana”

Merhabalar!😌 40.bölümün ardından yine birlikteyiz, ayrı düşmüş Nefesle Tahir’e rağmen bölüm genel olarak gayet iyiydi. Bölümde Tahir’in Nefes’i kovaladığı gibi izler de, anılar da, mesajlar da birbirini kovaladı. Şu “gerçek hayata” yapılan vurgu hakikaten beni etkiliyor, karakterlerin yapay kalmaması hoş. Çünkü bu dizinin birçok insanı vaktinde de şimdi de ekrana kilitlemesinin en büyük nedeni; Sen Anlat Karadeniz’in diğerlerine nazaran daha az yapay oluşuydu. Hakikati konuşmak, onun çevresinde dönmekti bizi cezbeden. En baştan bugüne dek kimlerin emeği varsa önce onlara selam olsun ve izlediğimiz 40.bölümü tane tane güzel yazan, çeken, oynayan tüm Sen Anlat Karadeniz ekibinin yüreğine sağlık… Şimdi gelelim asıl mevzumuza, bakalım Sen Anlat Karadeniz 40.bölüm bizde ne gibi etkiler bırakmış. Buyurun…

Bölüme bol sinirle başladım, ha bu sinirimin nedeni de sokakta böyle bi sürü kurban giden hemcinslerim ve çocukların oluşuydu. Nasıl bir dünya ile karşı karşıya kaldık biz böyle? Nasıl söküp attık vicdanımızı, insanlığımızı? Nasıl bu kadar kulaklarını kapatan, vicdanını körelten, sadece iki üç dakikalık zevkinin peşine koşan, aşağılık yaratıklara dönüştük? Gerçekten aklım almıyor. Her gün gazete manşetlerinde, son dakika altyazılı haber bültenlerinde masum canların bir bir kurban gittiğini görüyoruz. Ya da “yaşarken öl” diye izler bırakıp gidiyorlar bedenlere. İşte bi benzer vaka ile karşı karşıya kaldı Nefes dün akşam. İki aşağılık herif, kadını göğsünde mışıl mışıl yatan oğlundan ayırarak bir ormana götürdüler. Nefes adamı ilk gördüğünde korktu, korkmadı değil. Ama o saniyede ekrandan izlerken ben de şunu demiştim; “Nefes yıllarca bir zalimin elinde ordan oraya savrulduğu için, korkusunu çok yansıtmaz ve ne yapacağını iyi bilir.” Ki bu sözümden dakikalar sonra Nefes, o aşağılık herifi halt etti. Kafasına vurduğu taşla, sayısız indirdiği tekmelerle adamı etkisiz hale getirdi. O adama indirdiği her darbe, başta Vedat olmak üzere tüm aşağılık heriflere idi. Ağzından firar eden her haykırış başta kendi olmak üzere tüm Nefeslerindi. Tüm Vedatlar bir bir yok olsunlar inşallah! Diğer adamında boğazına bıçağı taşımasıyla sapasağlam oğlunun yanına döndü Nefes. “Çok korkuyorum anne!” diye diye teknede bekleyen Yiğit varya beni bitirdi kezâ annesi görmesiyle kollarını kocaman açıp, “şükürler olsun” bakışı atınca da…

Gelelim Tahir’in o canım aklından öptüğüm sahneye. İki hafta önceki bölümde Nefes ve Tahir’in tuttukları çatının altına yine karanlığını sürüklemişti Vedat. Duvara astığı fotoğrafla Nefes’i mahvetmişti, Tahir’in sonunda elini kana bulamasına neden olmuştu. Tahir’de bu haftaki bölümde iade-i ziyaret yapıp, Nefesle olan düğün fotoğrafını hastane odasındaki tavana asıp “bu sevdaluk anca mezarda biter” demek istedi ve büyük kappak yaptı Asiye’nin deyimiyle. Çoluğuna çocuğuna, karısına şöyle dört kolla sarılan, koruyup kollayan eşlere hayranım. Kısacası helal olsun be sana Deli Tahir!

İkinci sezon gözümden neredeyse her hafta bir damla yaş akmasına sebep olan kadını soruyorsanız; Türkan! Sen nasıl güzel bir değişim gösterdin, o yüreğinde bir yerciklere sıkışıp kalmış merhameti nasıl güzel açığa vurdun be kadın! Eskiden kızlarını bi kere bile olsa geceleri yoklamayan kadın şimdi uyudular mı ki diye bakmaya geliyor. Uyumadıklarını görünce yüreklerine hemhal oluyor. Hatta diyor ki;  “bu gece izin verin de benim yüreğim dökülsün, yok saydığım hislerim açığa çıksın.” Başlıyor anlatmaya, duyduk ki şu an sokağa çıksak bi sürü kadının omuzladığı hikayeye sahipmiş o da. Demişler ki: “Sen kız çocuğusun, okusan ne olacak? Kalk iki dikiş nakış öğren de bi işe yara. Sonra ee hadi yaşın artık geldi de geçiyor, al sana eli yüzü düzgün bi koca. Git yuva kur, çocuk yap, evinin kadını ol. Sadece kocana hürmet et, unut kendi düşlerinde kurduğun dünyanı.” Türkan aslında ağzından dökülen her bir cümlede dizlerini dövüyor, göğsüne vuruyor. “Ben bu hikayeye ses çıkaramaz iken Nefes yıllarca gördüğü  eziyete, şiddete hatta yeri geldi biz cahil yüreklere karşı susmadı. Direndi, savaştı hatta her birimizin hikayesinin gidişatına sihirli bir değnek gibi dokundu. En son Nefes Lezzetler’i inşaa etti. Tam ben dahil hepimiz kendimizi, yönümüzü bulacak iken yarım kalması canımı acıttı. Hadi o ilk adımı attı, bizde o yolu adımlayıp yürüyelim artık da kimse bizi görmezden gelmesin” demek istedi. Helal sana be Türkan Dağdeviren! Düşünüyorum da ne zor bir hikaye. Ailen, toplum vs. tarafından bir kız evlat bir kadın olarak yok sayılmak. Nedir bu kadınların çektiği ya? Her kadının hakkıdır okumak, hayal kurmak, çalışmak. Bu hakkı rabbim tanımış ya; siz biz insanoğlu olarak kimiz ki de o hakkı alıyoruz onların elinden? Rabbim tüm kadınlarımızın yanında olsun, tüm kız evlatlar bir bir hayalini kurduğu dünyaya er geç ulaşsın inşallah…

 

Acayip güçlü takımın masalına yeni katılanlar var; Aşık ile Maşuk!  Bu karşılaşma bana şunu hatırlattı; akan giden zamana karşı direnen bir sürü hayat, masalını yazmaya çalışan bir sürü canlı var. Nefes Tahir’i ile ayrı düşmüş, Maşuk’da Aşık’ı ile. Nefes nasıl Tahirsiz yüreği solmuşsa, Maşuk’da Aşıksız cıvıl cıvıl ötemiyor. Ama sorsanız Aşık’da Tahir’de perişan, ikisi de sevdasının peşinde. Tahir’in gelişi ile yarım kalmış iki sevda da tamamlanacak bence. Hem Maşuk eli boş gelmedi Nefeslere yanında baksanıza yeni bir ekmek kapısı ile geldi. Yiğit’in kafese koyduğu ekmek parçası, daha cebinde doğru dürüst parası yok iken Maşuk’un yemini düşünen Nefes’e bir hızır kapısı oldu Maşuk. Ne diyelim bin şükür önce halimize, her şerde vardır bir hayır…

Valla yolacağım suratımın her bir yerini! Kadın sen bi tek o masanın etrafında toplanan insanları değil, hepimizi zıvanadan çıkarıyorsun. Açtık bir parantez hemen; bize bunu dedirtiyor iseniz demekki iyi oynuyorsunuz, sevgiler Nurşim Hanım! Ya Mehmet Eren’i sen mi doğurdun kadın? Yoooo. Asiye bu bebeğin annesi ya, en iyi o bilir bebeğinin neye ihtiyacı olup olmadığını. Bu kadının ilk evladı değil ki bu tecrübesiz olsun, niye bu kadar çullanıyorsun kadının üzerine ya? Bi sal bi rahat bırak Mehmet Eren’i de Asiye’yi de! Şimdi dikkat çekeceğim asıl noktaya gelelim. Dört oğlanı da ben doğurdum, Tahir benim oğlum diye bas bas bağırıyordun şimdi ne oldu? Evladının gönlü seçti kendi gelinini suç oldu, gitti nefsine yenik düşüp birini vurdu sildin attın. Hayırdır ya sen nasıl anasın Saniye Kaleli! “Torunum aç kaldı” diye az önce efhamlanıp sızlanan kadına ne oldu? Oğlu aç mı susuz mu umruna takmayan, kendi düşen ağlamaz, benim Tahir diye oğlum yok diyen bir anasın sen! Nasıl inanayım şimdi ben senin babaanneliğinin gerçekliğine. Yiğit’de senin torunun ve o çocuk sokakta şu an yaşam savaşı veriyor açlıkla. Ama o senin kanından değil dimi? Pardon, sana göre bir aile soyadı aynıysa ve aynı kandan ise aile ya doğru! Sana, çatına, evladına candan bağlı olan bir ana oğul var ama bunun gözünde değeri yok. Yazık diyorum rabbim seni ve senin gibileri bildiği gibi yapsın…

Bölümde en sevdiğim sahnelerden biri, kahramanlarının Nefes ve Tahir olması ilk neden🙈 Bazı anlar vardır hafızalarımıza kazınan. O anlara dair sözler, jest ve mimikler var tabii. Nefes Tahir’e kavuşuncaya kadar mektuplar yazacağını söylemiş, Tahir’de her kaybolduğunda Nefes’i buluncaya dek ateş yakacaktı ya onu yerine getirdi işte. Birinin eli kalem kağıda giderken, birinin eli oduna kibrite gitti. Bu çekim benim çok hoşuma gitti. Nefes’in bitmeyen umudu, Tahir’in dinmeyen inadı bu sevdalığı yine birlik kılacak işte. Eğer kalpler bir ise, o kalpler bir atmaya yemin etmişse kim durabilir önlerinde dimi? Bu arada Nefes ve Yiğit’in bu zorlu yol macerasının detaylarını Tahir mektuplardan öğrenecek gibi geliyor bana. 

Usanmadan yorulmadan, teslim olduğu Nefes’ine kavuşmanın yollarını arayan Deli Tahir’i izledik tam gaz. Burada bir parantez açayım; gerçekten ikisi de birbirini o kadar çok seviyor ki… Fikret’den aldığı sahte polis kimliği ile Sürmene’yi alt üst aramaya koyuldu. Hatta bir ara o kadar yaklaşmıştı ki burnunun dibindeydiler ama göremedi Tahir. O hurda arabanın altındaydı aslında iki can parçası da, gözünden sakındığı iki sevdiği de. Ama nasip ya bu işler, kavuşma gerçekleşmedi. Cüzdanında geride kalan vesikalıkları ile idare etti, özlem giderdi. Ama bölümün sonlarına doğru oğlundan yine bir iz buldu Tahir. Ay ışığında uluyan kurt varya lokantanın kapısına uçurtmanın kuyruğunu bırakmış, ee tabi babasının ağaç evde gazoz kapağını bulduğunu anlayınca. Yiğit bir bir yazıyor acayip güçlü takımın masalını, aklını yüreğini severim senin çocuk…

Geçen haftadan beri Nefes’in açlıkla başı beladaydı biliyorsunuz. Ee hakiki ana olunca, önce evladım diyorsun. Nefes otelin banyosunu kullanmalarının ardından gördüğü şekerlerden almıştı cebine. Günlerini şeker ve su karışımıyla bir tür serumla geçirdi işte. Tıpkı o sekiz yıllık esaretinde olduğu gibi… Lokantada bulaşık yıkarken arta kalan pilava sundu elini. Birkaç lokma aldı ama o kadar bitkin düştü ki bedeni, işte bölümün sonunda kendini koyuverdi. İstiyorum ki artık ne bu çocuk ne bu kadın dert tasayla değil de huzurla mutlulukla baş başa kalsın…

Şimdi ufaktan ufaktan bölümü toparlayacak olursak; Nefes’in yemeklerle karnını, karşısında oturan Tahir’i ile yüreğini doyurduğu rüyası harikaydı. Devrem’in Tahirle kurduğu iletişimi, dostluğu ne güzel ya! Ama gitgide merakta kaldım şu askerlik geçmişinin. Fikretle Vedat arasında yavaştan başladı bakalım çetin yüzleşmeler ve Fikret’in nokta atışlı replikleri vardı bu haftada. Haftaya da bölümü izleyeyim inşallah özel onlara bir köşe yapacağım. Yangazlar atak yaptı, şükür Fatih “nasıl gidiy” cümlesinden bir anda olsa kurtuldu. “Nefes Yengem gibi sever misin sen de beni?” diyen Fatih dillerine maşallah! Murat’da “hayırlısı olsun’u” kaptı Nazar’dan. Balım zaten tam Neftah destekçisi, kurban olurum. Cemil’in yumuşayan tavrına özellikle Türkan’a karşılık, hani karı koca olarak bilhâssa gözlerimden kalp fışkırdı. Hele her sahnede giren karakterin rabbime avuç açması, dualara sığınması, acayip güçlü takım adına “allah yardımcıları olsun” denilmesi of of yani! Velhasıl kelam baştan sona yine güzel bir bölümdü, ben de yazdım bir şeyler. Yorumlarınızı bekliyorum. Okuyan gözlerinize sağlık şimdiden, haftaya görüşmek üzere.

Sevgiler❤

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!