tds_thumb_td_300x0
Sen Anlat Karadeniz 32.Bölüm “Kül Olsan Kime Faydası Var”

Son zamanlarda izlediğim seyir zevki en yüksek bölümlerden birini geride bıraktık. Öncelikle herkesin emeklerine sağlık. Bu sezon miksajı başarısız buluyordum fakat bu bölüm gerçekten bu eksiklik giderilmişti.

Geçen hafta en sevdiğim Kaleli Fatih’in vurulmasıyla biten bölümü, onun kendi lugatinda aşk itirafıyla açtık. Sahneyi severek izledim, geç kaldığı her şeye yetişme çabası içimi burktu. Fatih Kaleli’nin akıbeti ne olur bilmiyorum ama Vedat’ın bile tek sevdiği Kaleli olan Fatih’i daha uzun uzun izlemek istiyorum.

Vedat’ın Nefes’i dövdükten sonra kendine zarar verdiğini öğrenmiştik geçen hafta, bu hafta ise Nazar’ı dövdükten sonra Fikret’in yanına geldi. Başta neden geldiğini, neden Fikret’e bunu söylediğini anlamamıştım ama sahneyi geçen haftayla birleştirince buraya gelmesinin sebebinin bilinçaltındaki cezalandırılma dürtüsü olduğunu düşündüm. Evet Vedat vicdan yapacak biri değil ama çocukluğunda her hatasında cezalandırılmış bir karakter bu yüzden istemsizce bu itirafı yaptığını düşünüyorum. Fikret’ten önce ise bu itirafı Eyşan’a yapıyordu ama Eyşan onu cezalandıracak biri değildi çünkü Eyşan’ın Vedat’a duyduğu minnet her şeyden büyüktü. (İlk sezon Yiğit’e babasının onu cezalandırdığını anlatmıştı) Vedat’ın bu dövdüm laflarından sonra Fikret’in söyledikleriyse bol bol silahları gördüğümüz dizide bence çok güzel bir mesajdı. “Biçare kızı tekme tokat döverken güçlüydün şimdi de güçlüsün çek tetiği” Silahla da güçlüydü ama sonunda o tokadı Vedat yedi. Ve Vedat bence artık sorması gereken soruyu sordu “Neden Fikret abi” Fikretle ilgili açacağım ikinci parantezse özellikle 2 haftadır bir şeylere hazırlandığı. Yaptığı kemençe, sakladığı tüfek, aldığı parmak izi… Kendisinin de dediği gibi, beklemek hazırlık etmektir, bizde kendisiyle beraber bekliyoruz.

Geçen hafta Mercan’ın itirafıyla Dağdevirenler cephesinin karışacağı belliydi ama Türkan’ın bu denli hızlı davranmasına hem şaşırdım hem sevindim. Bekletilmiş tepkilerdense anın tepkilerini daha gerçek daha samimi buluyorum ki bu sezon belki de Türkan’ı sevmemin en büyük sebebi budur. Vedatsa Cemil gibi zihniyetlerin kafasının içini öyle bir biliyor ki Cemil öz kızlarına inanmaktansa Vedat’ın oyununa gelebilirdi çünkü öyle insanlar için şiddetin bahanesi varsa o şiddet meşrulaşır. Cemil bu kez daha akıllı davrandı. “Vedat’a inanmaktansa varsın kızlarım beni kandırsın.” Kızlarından özür diledi, helallik istedi, aç açıkta kalmayın diye yaptım dedi. Cemil’in çaresizliğini o kadar çok hissettim ki. Yazının başında da dediğim gibi bu evdeki samimi ve gerçek tepkiler beni çok etkiliyor.

Saniyeyle ne olursa olsun bir empati kurmuyorum sebebini bilmiyorum ama zerre içimden gelmiyor, kendince haklı bile diyemiyorum. Evet onun yerinde olsam ne yapardım diye düşünüyorum ama Saniye’nin zehirli diline tahammül edemiyorum. Benim gözümde Türkan Saniye’den daha anadır. Saniye gibiler hayatın suçunu birilerine atar, çözüm aramaz, sebat etmez. Saniye gibiler başlarına geleni Allah’tan değil kuldan bilirler. Hayatın günahını bir kula yüklerler ama aslında olan kendi günahlarını birilerinin boynuna bırakıyor olmalarıdır. Saniye’ye göre Nefes giderse belada gider, Saniye’ye göre Sakine ve Deli Tahir’e yaptıklarını hatırlamazsa günahı olmaz, Saniye’ye göre bir günahı hatırlamazsa o günahın vebali de olmaz.

Nefes’in soluk benizlinin sarayındaki savaşı bitip fısıltı ormanındaki savaşı başladı. Sahnenin çekimindeki her şeyin başa döndüğü hissi veren metaforu çok güzel buldum. Fısıltılar silah gibi değildir, görmezsin ama duyarsın. Bu sahnenin devamında Tahir’in eve dönerken arabadaki halinde, ilk bölümde İstanbul’dan Trabzon’a dönerken aklı Nefes’te olan Tahir’i hatırladım… Aynı şarkı, aynı endişe, aynı merak… Nefes ve Tahir’in konuşması, 11.bölümde Saniye Nefes’i saçından sürüklediği günden beri beklediğim konuşmaydı. “Hepsi sevgisizlikten işte” her şeyin cevabı bu kadar basit, bu kadar sade, bu kadar çarpıcı. Nefes kabullenilmek istedi. Doğruyla yanlışla değil haklıyla haksızla değil mutlu olmakla meşguldü. Bu rüyaydı ve uyandı. Çünkü Tahir’in alıp eve getirmesiyle kabullenmezler. “İnsan her şeye alışır diyorlar ya öyle değil aslında. Başka çaren olmadığı için katlanıyorsun ama alışmıyorsun.”(Ahmet Ümit) Asiye’nin anlattığı gibi şimdi kendi kanatlarıyla uçacak ama yine Tahir’e doğru çünkü onu sevgisizlikten değil Tahir olduğu için sevdi. Nefes’in Tahir’e olan aşkı Tahir onun kahramanı olduğu için değil.

Gelelim Tahir Kaleli’ye. En mutlu gününde canından kanından kardeşinin ölümüyle sınandı, annesinin sözleriyle sınandı ve en sonunda sevdiği kadının oğlunun yokluğu ile sınandı. Saniye Tahir’in Nefes’e olan sevdasıyla ailesi arasında seçim yapmasını istedi, vicdan azabı çeksin de vazgeçsin istedi. Oysa ki aile ve aşk insanın yüreğindeki iki ayrı ateştir. Bunun seçimi kıyası azı çoğu olmaz. Ailen senin canındır, sevdan ise can olmaya söz verdiğin ailendir. Bunların kıyası olur mu? Ama olsun istedi Saniye ve Tahir’e içerde kardeşi canıyla mücadele ederken karısı gitmişken bu sözleri etti hem de ne bahaneyle? Ana ciğeri diyerek. Herkes kendi ciğerini düşünürken, herkes canını düşünürken Tahir’e de e nolacak sende bu sevdada diretme dediler. İnsanın içine iki ateş düşer ya biri söner sandılar. Bölümde Asiyeyle olan konuşmasında Tahir’in tüm çaresizliğini hissettim o da kabullendi. Ama mantığının kabullendiği şeyi yüreği kabul etmedi, ondan uzak duran Nefes’ e küstü, kırıldı. Nereye gittiğimi bilmiyorum dedi çünkü onun gönlünün pusulası Nefes, o yoksa Tahir kaybolur. Nefes’e bakamıyorum bende oturup Karadeniz’e bakarım diyen Tahir,  bakamadığı Nefes’ini bulduğu Karadeniz’de kayboldu.
Ve her hafta olduğu gibi yazımı bir alıntıyla bitirerek haftaya Çarşamba gününe kadar herkese güzel günler diliyorum.
“Söyle bana, bu dünyada ruhunun dilini anlayan kaç kişi var? Merak ediyorum, seni sessizliğinde dinleyebilen ya da sükunetinde anlayabilen birine kaç kez rastladın?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!