Sen Anlat Karadeniz 30.bölüm ” Kazanan Kim?”

Nefes’in tutuklanması ile bıraktığımız geçen haftayı, bu hafta izlediğimiz 30.bölümde hızlı bir şekilde o konuyu kapatarak başladık. Vedat’tan beklemediğim bir şekilde hazırlık yapılmamış bir plandı. Sebebi de şu bu plan sadece Nefes’i korkutur ama bir sonuca götürmez ve şu aşamada Nefes’i korkutmak Vedat’a ne kazandırır ki? Evet sağlam bir koz ama hazırlıksız bir Vedat var şu anda bence. Vedat’ı hazırlık ve güçsüz yapan da Fikret.

Nefes ve Tahir’in karakoldaki sorgu odasındaki konuşmalarını ve Tahir’in, gözaltında demir parmaklıklar arkasında bekleyen Nefes’in yanına geldiği sahneyi pas geçmem olmazdı. Tahir gelmeden önce Nefes’ten duyduğumuz nefes sesi, birbirlerine sarıldıklarında duyulan nefes sesi, bu kimin fikriyse ellerine sağlık çok değişik bir hava katıyor sahneye. Ve sorgu odası, sahnedeki baba oğul konusu bir yana çekimine de bayıldığım bir sahne oldu. Kapkaranlık bir odada tek ışık Nefes ve Tahir’in yüzünde, tıpkı hayatları gibi kapkaranlık günlerde tek umut birbirlerin yüzü oluyor.

Gelelim Kaleliler cephesine ama bu sefer hoşgelelim♡ Kaleleri, Nefesin yanında birlik halinde neşeli halleriyle izlemek bizlere de nefes aldırdı. Kalabalık aile sofraları, Asiye Mustafa sahneleri, Saniyenin vicdan azabı, yangazların bölüm komedisinden ibaret olmayan dertleşmeleri severek izlediğim ve günün sonunda kazanının kim olduğunu hissettiğim sahneler oldu.

Ve Dağdevirenler kadınları. Işte sahalarda görmek istediğimiz hareketler sayın seyirciler👏 Mercan’ın ayağa kalkması çok güzel ve bir şeyler değişmiş Mercan’da, hayatının intikamını almak isteyen cesur bir kadın var artık. Mercan ve Nazar’ın babalarının da işin içinde olduğu bir olayda böylesine cesur ve adil olmaları, kendi hayatları için bir tercih yapmaları çok hoşuma gitti. Sonrasında yaşadıkları ama babamıza ihanet ettik vicdan azabı ise çok gerçekti. Kendi canın yandığı için aldığın intikam bile olsa insan bunu yaparken diğer canına kolayca kıyamaz. Vedat’ı harcamak için babalarına ihanet etmek teorikte kolay gelse de pratikte bunun vicdanı yükünü çekecek Dağdeviren kadınları çünkü onlar da insan.

Ve Nazar Murat sahneleri, ilk olarak silah olayındaki iletişimleriyle başladı ve bu sahneler bu çifti daha da sevmeme yol açtı. Başlarda itici bulduğum bu çift giderek daha iyi temellere oturarak aşkı da imkansızlığı da sonuna kadar hissettirdiler. Çünkü bir şey içindeki acıyı hafifletiyorsa ona inanırsın, Nazar da Murat’a inandı. Bu yüzden bu ikiliyi Nazar’ın Murat’ın ona verdiği taşı yüzük yapmasından beri çok naif ve samimi buluyorum. Nefes’in dediği gibi onun sayesinde değil ama onunla birlikte umuduna tutunan, Vedat’a susmayan cesur Nazar’ı izlemeyi seviyorum.

Bölümün başında hızlı geçildiğini düşündüğüm nası yani bu muydu nefesin 3 saat hapiste kalması mıydı dediğim şikayet için iki taraftan birinden bir hamle bekliyordum ki burda açık konuşmam gerekirse Vedat’tan hamle beklerken Tahir’in 30 bölümdür yaptığı en muazzam planı izledim. Nazarla yapılan iş birliği, Mithat komiserimin unutulmayan selamı ve hazımsızlığa iyi gelecek Malatya’dan kayısıyı çok sevdim. Bölümde en sevdiğim repliklerden biri Ali’nin dediği “Namertle mertçe dövüşmeye çalışıyoruz” Du. Kötülüğe kötülükle gitmek seni olduğun insandan çıkarır ama savaşı kurallarına göre oynamak seni günün sonunda kazanan yapar. Namertle nasıl savaşılır öğrenen Tahir’i izlemek muazzamdı. Ve diğer kral hareket de hala siyahını beyazını çözemediğim Fikret’ten geldi. Rüstem’i getirmek mükemmel fikir ama bunu neden Vedat’a karşı kullansın? Vedat’ın ortağı değil miydi Fikret? Yada şöyle sorayım Fikret Nefes’e neden yardım etsin? Hikayede en merak ettiğim konulardan biri Fikret Vedat bağı ve Fikret’in Nefes mevzusunu ne kadar bildiği, biliyorsa bu güne kadar neden yardım etmediği. Bakalım ilerleyen bölümlerde bu sorularımın cevaplarını da bulacağımı düşünüyorum ve Fikret’in hikayesini merakla severek izliyorum.

Genel olarak izlerken sevdiğim bir bölüm oldu. Geçen hafta bilerek yazmayıp bu haftayı beklediğim olaylardan biri yangın mevzusu. Burda ilk önce o telaşla kimsenin tutanak tutmamasını mantıklı buldum fakat Tahir’in ve Ali’nin bu yangınla ilgili bir tutanak tutturup Nefes’in velayet kararını bozdurmak için açacağı davada kullanacağı bir kanıt olarak kullanmasını beklerdim açıkçası, bu kaçırılan bir fırsat oldu. Velayet süreci yeniden nasıl ne zaman açılır bilmiyorum ama bu mevzunun çok ertelenemeyeceği kesin çünkü ortada velayeti babasında olan ama annesiyle kalan bir çocuk var. Yiğit mevzusu bu bölüm hiç açılmasa da aslında hala çözüme kavuşmamış bekliyor.

Ve diziyle alakalı genel bir kaç şey söylemek istiyorum. Günün sonunda kazananın Nefes olmadığı, hep olumsuz şeyler olduğuna dair eleştiriler okudum, haklı bulduğum yanlarda var ama Nefes için kazanmak nedir sizce? Bence kazanmak o evden kurtulmaktı, kazanmak pes etmemekti, kazanmak sokaklarda tek başına özgürce gezmekti, kazanmak aşkı bulmaktı, kazanmak oğlunun ona merhameti öğretecek bir babası olduğunu görmekti, kazanmak sana saldırmak isteyen kadının gün gelip seni anlamasıydı, kazanmak Türkan’ın Nefes’in saçını okşamadıydı. Ama bu yetmiyor insanlara biz öyle bir devirde yaşıyoruz ki ne yaparsak “paylaşım” adı altında göstermek istiyoruz. Insanlar zalimin yaptığı zulmü çekmesini izlemek istiyor, belki de aynısını yaşamasını izlemek istiyor ki bu bir dizi olduğu için zaten göreceğiz ama gerçek hayatta da bunun mu peşine düşmeli insan? Bir kinin peşinde ömür tüketilir mi? Yoksa gerçek kazanç insanın yanına kalan sevgi midir?

Haftaya çarşamba gününe kadar herkese güzel günler dileyip yazımı çok sevdiğim bir alıntıyla bitirmek istiyorum “İnsanın kaderi vazgeçmediğinde değişiyor, zira kader gayrete aşıktır. Yahut, gayrettir kaderin kanatları.”