Bu kadar karmaşıklığın içinde Sabrina’nın yerinde olmak istemezdim diyenler, el kaldırsın. İnsan olan arkadaşlarının başı belaya giriyor der demez Nick ile ilgili bir şey oluyor, derken karşılarına paganlarla ilgili bir sorun çıkıyor. Onu çözüme kavuşturayım isterken, Caliban ‘hoop beni unutmayın’ diyor ve emanet arayışlarına devam ediyorlar. Anlayacağınız bu bölümde Sabrina birden fazla parçaya bölünmüş olarak karşımıza çıktı.
Durup da kimse, Sabrina’nın bütün bu olanlar karşısında ne hissettiğini ya da aslında ne yapmak istediğini sormuyor. Sabrina için sadece yapmak zorunda olduğu şeyler var. Ve kendisi sadece 16 yaşında…
Sabrina gibi Hilda’ya da kimse sormuyor. Hilda oraya git, bunu yap, şunu söyle! Kadının bir derdi var ve ufak bir dert de değil. Zelda oturup dinlemeye tenezzül bile etmiyor. Gece kilisesinin içinde bulunduğu durum çok zor, üstünebir de paganlar savaş açtı, evet. Fakat zaten başınız dertten kurtulmuyor ki. Kardeşinin o durumunu fark etmemek zor olmasa gerek. Açıkçası fark etmediğine de inanmıyorum. Önemsemedi sadece. Hilda’nın yine ‘gereksiz’ işlerle meşgul olduğunu düşündü.
Nick’i detoksa sokmak harika bir fikirdi. Zaten şu dizide aklı başında olan çok az kişi var. Ambrose, bazı ufak hatalarıyla bazen kendine ‘yok artık’ dedirtse de, bu dizi onsuz asla olmazdı. Çözüm yollarını gösteren, okuyup araştıran her zaman o oldu. Ve tabi ki de küçük kuzeninin sırlarını her zaman saklayan da…
Nick’den sonra arkadaşlarının yanına gidip Roz’u gören Sabrina, onunla ilgili şu an bir şey yapamayacağını söyledi. Dönüş yolunda da Lilith kızımızı bulup cehenneme, ikinci emaneti bulmaya götürdü.
Sabrina, oldukça akıllı bir cadı. Öyle olmadığını yazmaya elim gitmezdi zaten. İlk emaneti Caliban’a kaptırdıktan sonra ahlak dersi veren Sabrina, ne kadar haklı olsa da, ikinci emanet için aynı şeyi yapmamaya karar verdi. Bunun için onu kim suçlayabilir ki? Özellikle geçtiğimiz bölümlerde bu konu hakkında pek iyi şeyler yazmamıştım. O yüzen bu bölümü izlerken bile keyif aldım. Fakat Sabrina gibi ufak bir suçluluk duygusu da hissetmedim değil. sonuçta sonsuza kadar hapsolmak ya da ölmekten bahsediyoruz. Gerçi cehennem prensinin kilden yapılma olduğunu unutmuştuk. Kendisi havalı bir şekilde giriş yaparak, kendini bizlere hatırlattı.
İkinci emanetin sahibi de böylelikle Sabrina olmuş oldu. Geriye kaldı son emanet. Bakalım Sabrina bu işin altından kalkabilecek mi?
Sabrina bu işlerle uğraşırken, Lucifer de her zaman yaptığını yapıyordu. İnsanların ve cadıların aklına fitne fesatlık sokmakla uğraşıyordu. Önce kendi meclisinden bir kızın ölümüne sebep oldu. Derken Harvey’in eline sopalarla karnavala gitmesine neden oldu. Hiç mantıklı bir hareket değildi. Bunun sonucunda ise arkadaşları domuza dönüştü. Ve Robin korku kulübünün bir üyesi haline geldi.
Meclis ise bu arada kendine bir destek ekibinin gelmesini sağladı. Tabi Prudence ve Ambrose sayesinde. Prudence’ı hep seviyorduk ama bu sezon şahsen bir başka sevdim. Değiştiğini düşünmüyorum, yanlış anlaşılma olmasın. Sadece onun farklı bir yönünü gördüğümüzü düşünüyorum. Geçtiğimiz sezonlarda bize çıtlatılan ama doya doya izlemeye fırsat bulamadığımız o yönü… Bu sezon bolca izledik.
Ambrose ile akıllarına gelen fikir sayesinde farklı cadıları, gece kilisesinde misafir etme fırsatı buldular. Tabi, bu cadılardan hangisi dost hangisi düşman, onu izledikçe göreceğiz.
Bölüm finalinin en duygulandıran kısmı ise Nick ve Sabrina’nın birbirlerine yaptıkları veda konuşmasıydı. Sanırım, bu onlar için doğru bir hareketti. Bunu yapmaya Nick cesaret gösterdi. Nick’in kendine çeki düzen verip, kim olduğunu bulmaya çalışmasına ihtiyacı var. Hayatında çok şey değişti. Sabrina ile temiz bir başlangıç yapacağını umuyorum. bu sezon mu yoksa bir sonraki sezon mu? Onu henüz bilmiyoruz.
Bakalım, cadılarımız güçlerini yeniden toplayabilecekler mi?