Bölüm boyunca, ortalık daha ne kadar karışabilir diye kendime sorup durdum. Sadece olaylardan değil, insan ilişkileri açısından da oldukça karmaşık bir bölüm izledik. Dizideki her ilişki, bu bölümde farklı bir boyuta evrildi.
Harvey ve Roz’un ilişkisinin, bu sezon sekmelere uğradığını gördük. Karnaval akşamında Harvey’in kendini diğer çocukların içinde yetersiz görmesi, belki de Roz’a yetememe düşüncesinin, onu sinirlendirdiğini gördük. Bu durum, sezonun ilerleyen bölümlerinde kendini açığa çıkartır mı bilemem. Ama ilişkide bir nokta ilerisini göremiyor olmak, ikili arasında bazı sorunlara neden olabilir.
Kendi başlarına karnavala gitmeleri ise hiç doğru bir hareket değildi. Korku kulübü olabilirsiniz ama bu her yola bir başınıza girebileceğiniz anlamına gelmez. Bu işin sonunda Roz’un taşa dönüştüğünü görmek, bu açıdan bizleri pek şaşırtmadı.
Harvey ve Roz ilişkisi bir yana, Sabrina ve Nick ilişkisi de pek rayında gitmiyor. Nick kendini pozitif düşüncelere kapatmış durumda. E içine şeytanı hapsettikleri düşünülünce, bu gayet anlaşılır bir durum. Fakat bu süreç, Sabrina ile olan ilişkilerine oldukça zarar verdi. Sabrina onun yaşadığı bu ‘travmatik’ olayın geçici olduğunu düşünüyor ama bence geçici değil. Bırakın değişmeyi, sanki Sabrina’yı sevmiyormuş gibi davranıyor. İçindeki kötülük kalbine de iyice yayılmış olmalı, yoksa bunun başka bir açıklamasını asla kabul etmiyorum.
Malumunuz, ben Harvey ve Sabrina çiftini daha çok seviyordum. Ta ki Nick gönlümü kazanana kadar. O yüzden bu ikilinin bir an önce barışmasını diliyorum. Nick! Lütfen kendine gel!
Sabrina ise, cehennem ve dünya meseleleri arasında şimdi bir de aşk meselesi ile uğraşıyor. Ergenlik dönemi hiç bu kadar zor olmamıştı!
Bir yandan güç kaybeden gece kilisesi, tekrar güç kazanabilmek için, tavşan ayında güzel bir ay banyosu yapmaya karar verirler. Ama açık konuşalım. Bu zamana kadar hangi işleri düzgün gitti ki?
Başta her şey oldukça güzel gidiyordu. Meclisin yaş olarak en küçüğü Sabrina olduğu için, tavşanı ormana salmak da Sabrina’nın göreviydi. Güzel bir dans ve şarkıdan sonra Sabrina tavşanı saldı. Ve sonra karşında paganları gördü. Hemen koşup halalarına bu haberi iletse de artık çok geçti.
Başta izlerken, düşmanı yakınında tutmak iyidir diye düşündüm. Belki tanışırlarsa, paganların zayıf noktasını da bulabilirlerdi. Tabi buluşma sandığımızdan farklı ilerledi. Paganları başlarından defetmek isterlerken onlara yakalandılar. Derken, Hilda içinde olmak üzere büyüye maruz kaldılar.
Buraya kadar her şey tamam fakat özür mahiyetinde pasta götürmek de ne? Farklı bir meclis değil karşınızdakiler. Farklı inançları olan varlıklar ve çok açık bir şekilde size düşmanlar. Dorcas’ı tehlikeye attıkları çok belliydi. Dorcas’ı Agatha’da yalnız bırakmadı tabi.
Gerçi ikisini de sevmiyorum. O yüzden üzüldüğüm bir ikili olmadılar desem yeridir. Sadece, yaşananlardan dolayı cadılarımızın ay banyosunu tamamlayamamış olmaları oldukça kötü. İşler daha da kötüye gidecek ve meclisin gücü gün geçtikçe azalıyor.
Paganlar tarafından tehdit edilen cadılar ise çareyi yine Karanlık Lord’da buldu. Cezalandırılacaklarını bilseler de şu durumda kısa zamanlı çözüm odaklı ilerlemek bence de en iyisi olurdu. Ta ki, Nick Lucifer’i serbest bırakana kadar.
Yetmedi, bir de ona güvenip iksirleri içmiş. Bence Lucifer’in her zaman bir kaçış planı vardı zaten. Nick’in içine hapsolduğu ilk andan itibaren, bu günü hesaplıyordu. Ve Nick, onun tuzağına çok güzel düştü.
Cadıların Paganlara karşı üç günü var. Üç günü üç bölüm olarak mı izleyeceğiz acaba? Oldukça heyecanlı. Bakalım sadece paganlar değil, serbest kalan Karanlık Lord karşısında da, cadılarımızın sıradaki hamlesi ne olacak?