Sabrina 3.Sezon 1.Bölüm İncelemesi: Cehenneme Bağlı Gönül

Bu bölüm, bize cehennem havasını yaşattı desek yanlış olmaz sayın okurlar. Sabrina geçtiğimiz sezon finalinde verdiği sözü tuttu ve Nick’i cehennemden çıkarmayı başardı. Başardı başarmasına fakat doğru mu yaptı yanlış mı henüz bilemiyorum. Lucifer’ı Nick’in bedeninden çıkartıp başka bir bedene yerleştirmenin pek akıl kârı olduğunu düşünmüyorum. Lucifer ve Nick’in, Nick’in zihninde başa geçmek içi nasıl bir kavgaya tutuştuklarını gördük. Bu demek oluyor ki, Lucifer’i zihnine hapsedecek olan kişi, ona karşı çok güçlü olmalı. Ama bu da oldukça zor bir görev. Nick bunu yapabiliyorsa, kesinlikle Sabrina’ya olan sevgisinin ona motivasyon kazandırması nedeniyle yapıyor. Başka biri nasıl yapabilir bilmiyorum. Oyuncakların, puzzleların üstesinden gelen Lucifer için de, başka bir yol bulabilecekler mi, izleyip göreceğiz.

Arkadaşlarının ise Sabrina’ya yardım etmek istemelerini anlıyorum. Fakat cehenneme gitmek mi? Bu bir cadı için bile yeteri kadar korkunçken neden gitmek istediler ki? Anlıyorum, arkadaşlarına yardım etmek istediler. Yine de, sağlam bir şekilde geri dönememe olasılıkları oldukça fazlaydı. Cesaretlerine hayran kaldığımı söyleyebilirim.

Greendale cadıları ise itaat edecekleri Tanrı figürü için oldukça kararsızlar. Bu sezon kadınların başı çekeceği zaten belli. Fakat Lilith doğru kişi mi? Ya da şöyle söyleyeyim. Sistemlerini oldukça karışık buldum. İlk iki sezon Lucifer onların her şeyi iken bir anda, cehennemin krallık sistemiyle yönetildiğini öğrendik. Kandan kana… Bu ister istemez saçma geldi. Orayı dünyadan ayıran sadece işkenceleri mi yani? Tek fark, insanların dünyada sadece bir kez ölmeleri.

Sabrina ise Cehennemin geçici kraliçesi olmayı kabul etti. Tabi Lilith buna çok uzun süre izin vermeyecek. Sabrina’nın bu yaptığı her ne kadar Lucifer’in işine gelse de, bunu yapmaktan başka çaresi de yoktu. Cehennem Prensi başa geçerse, dünyayı daha büyük krizlerin beklediğini düşünebiliriz.

Bütün bunlar olurken, Ambrose ve Prudence ise Faustus’u arıyorlardı. Bulmaya çok yaklaştılar. Peki ya bulunca? Prudence’ın babasını öldürebileceğini düşünmüyorum. Bunu duysa eminim zıttını söylerdi, üstüne tehdit ederdi. Bu bölümde babası zannettiği kişiyi öldürürken, bir nevi bunu yapabileceğini kendine ispatlamıştı. Babasının sözlerine kanmadığını Ambrose’a ya da bir başkasına değil, kendine ispatlamaya çalışıyordu. Ve bence, o an geldiğinde bunu yapamayacak. Faustus’u her an kilisede görebiliriz bile. Hatta Zelda, Faustus kılığına girmiş Hilda ile konuştuğunu bile zannedebilir. Yan çizmeli sahneler bekliyorum senaristlerden. En sevdiğimizden!

Zelda ise şu an Gece kilisesinde çok büyük değişiklikler yapmayı planlıyor. Kendisi ve Hilda duruma ikna oldu. Peki ya kilisenin diğer üyeleri? Onlara hiçbir şey söylemeden gece duasını değiştirmesi doğru bir başlangıç mıydı? Krallıkla yönetilen bir inanç sisteminde nasıl Tanrı’ya bağlı kalabilirsin ki? İnancın o dine olduğu gibi varlığa da olmaz mı? Dizide ise konu hiç bu açıdan ele alınmamış. Lucifer vardı gitti, şimdi Lilith var diyerek, aynı inanç sisteminde başka bir varlığa inanın demek kolay mı? Bak şimdi de Sabrina oldu. Çık bakalım işin içinden çıkabilirsen.

Özetle, Zelda’nın yapacağı iş oldukça zor. Önce dönüp kendi inanç sistemine bir bakması lazım.Geçekten Lilith’e inanıyor mu? Ya da inandıkları Lucifer böyle yaptı, ya Lilith de yaparsa demiyor mu? Bu da bütün inanç sistemini yıkmıyor mu?

Dizi gerçekten güzel ama detaya baktığımızda elimizdeki sorulara cevap vermiyor. En azından aynı bölümde. Diğer bölümleri de incelediğimizde daha net konuşabileceğiz tabi. Şimdilik Sabrina’nın ‘eskilerle’ nasıl baş edeceğini bekleyip görmemiz gerekecek. Eminim, o bunun da altından kalkacaktır. Tabi bir yandan insanlığını da kaybetmemeye çalışarak!