tds_thumb_td_300x0
Peaky Blinders 5.Sezon 5.Bölüm İnceleme: Şok!

Eğer bir önceki bölüm yorumunu okuduysanız, bu bölümü izlediğinizde nasıl yanıldığımı anlamışsınızdır.

Evet arkadaşlar, Linda Shelby hala hayatta… Ne yalan söyleyeyim, dizide sevdiğim karakterler sıralamasında sonlarda yer alsa da kendisi, ölmemiş olmasına sevindim. Polly o anda geldiği gibi omzuna isabet ettirebilmiş kurşunu. Eee, evin erkekleri askerdeyken, hanımlar da onların yokluğunda boş boş oturmadılar elbette.

Arthur, dizinin ilk sezonundan bu yana tanıdığımız, Peaky Blinders ruhunu en sert bir şekilde bize hissettiren bir karakter. Hırçın ve bildiğini okuyan Arthur’un, Linda ile tanıştığında daha sakin ve temkinli bir hale bürünmek için çabaladığını gördük. Çabaladığını diyorum çünkü izlediğimiz üzere bu pek işe yaramadı. Tam tersi üzüm üzüme baka baka kararır sözünden yola çıkarak Linda’nın Arthur’a benzediğini söyleyebiliriz.

İnsan, başka bir insanı sevdiğinde emek verir. Daha ‘iyi’ bir insan olmaya çalışır örneğin. Kendisi için de karşısındaki için de… Maalesef bu söz Arthur ve Linda için geçerli değil. Birbirlerini bu kadar kötü etkileyen bir çiftle daha karşılaşmadım. İş birbirini vurmaya kadar gitti baksanıza! Arthur’u bıraksak kendini kurşunlatmaya zaten hazır. Onun nezdinde kendisi zaten bir ölü… E be Arthur, madem öyle, ne diye üzüyorsun sevdiceğini? Salsana kadını… Belki o zaman kendisi dönecek sana, sen de hatalarının farkına varacaksın. Belki sevenler kavuşacak? Sakin olun artık!

Bütün bunlar olurken, Oswald Mosley de bale gösterisini fırsat bilip, insanlara Faşistler Birliği’ni ve temellerini anlatmak üzere sahneye çıktı. Bu noktada Oswald Mosley karakterini canlandıran Sam Claflin’i de tebrik etmek istiyorum. Şu zamana kadar dizilerde gördüğüm en iyi siyasetçi konuşmasını yaptı. Cümleleriyle değil, aktarış tarzıyla… Kesinlikle kendini rolüne adamış, kimliğinden sıyrılmıştı. İzlediğim en izi performanslardandı.

O konuştukça, Tom’un da tansiyonu düşüyormuş gibi hissettim. Adamdan kesinlikle hoşlanmıyor fakat işin tek tarafı bu değil. Thomas artık bir rol olarak girdiği siyasetçi kimliği de, artık bir taraf tutmaya başlıyor. Bildiğiniz üzere Thomas eski bir komunist. Sevgilisinin hastalığından sonra savaşa katılması, onun hayatında birçok şeyi değiştirdiği gibi düşüncelerini de değiştirmişti. Fakat o günden bugüne çok şey yaşadı. Ve büründüğü role kendini fazlasıyla kaptırdı. İşte bu yüzden Younger ona komunist tarafından neden malumat gelmiyor diye sorduğunda cevap verememesi bu yüzdendi. Ya da Jesse Eden’ı tahminimce oyalayacak işler veriyor olması da bundan.

Younger demişken… Kendisi bu sezonun ‘harcanan’ karakteri. Ölüm haberini verdiklerinde Ada’nın daha ağır bir tepki vereceğini düşünmüştü. En yakın arkadaşı ölse daha fazla tepki verecekti sanki. Sevgili ada… O senin çocuğunun babasıydı. Onu sevmemiş olmana hiçbir şey diyemem ama… Bu açıklama o an bana o kadar gereksiz geldi ki! Bunu belirtmelerinin amacı neydi? ‘Ada üzülmüyor, siz de üzülmeyin’ demek miydi?

Younger ile birlikte hayatını kaybeden küçücük çocuk ise Thomas’ı oldukça yaraladı. O çocuk ölmeseydi onun için alacağı bu karar bu kadar kesin olmayacaktı. Ama o dakika karar verdi. Oswald Mosley’i öldürtecekti. Eski bir asker arkadaşına…

Mosley’nin öleceğini düşünmüyorum açıkçası fakat güzel bir kurguyla öldürtedebilirler çok emin değilim. Bu sezon diğer sezonlara göre en durgun sezondu. Belki finalde bizi heyecanlandıracak olaylar gelişir. Bu sezon hakkındaki fikrimin değişmesi sezon finali bölüm değerlendirmesiyle eş değer olacak. İzleyip, görelim bakalım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!