Netflix’te Ne İzledik? | ERIC

DİKKAT: Bu yazı ERIC hakkında spoiler içerir.

Netflix’te Ne İzledik? | ERIC

Benedict Cumberbatch başrollü Eric, Mayıs 2024 çıkışlı bir Netflix yapımı. Atmosferi açısından başlangıçta beni umduğum kadar cezbetmese de oyuncuya olan sevgim ve yer aldığı işlere olan yakın ilgim sebebiyle şans vermek istedim. Şimdi, diziyi az önce bitirmiş biri olarak konuşurken, iyi ki o şansı vermişim diyorum.

İtiraf etmeliyim ki ilk birkaç bölümde diziyi sevmeyeceğimi, belki de imdb puanını, ya da daha azını hak ettiğini düşünmüştüm ancak bu fikrim sonradan değişti. Nereden anlatmaya başlarsam daha uygun olacağına dair emin olamadığım düşüncelerim sebebiyle, yekten dalmaya karar verdim.

Bildiğiniz üzere, dizinin konusu ortadan kaybolan bir çocuk ve onu arayan ebeveynleri üzerine. Belli bir süre boyunca çocuğa ne olduğunu, hatta yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyoruz seyirci olarak, ki bu hoş bir şey. Dizi, karakterleri bize iyice tanıtacak kadar zaman harcıyor onlar üzerinde, bu da kısmen pozitif bir durum hissiyat güçlendirme ve bağ kurma açısından.

Ardından, biraz sıkıcı olabilecek şeylerle ilerliyoruz ancak merak etmeyin hepsi ufak tefek hizmet ediyor hikayeye. Geçtiği dönem de hoşuma gitti benim. Sinematografiye ekstra parantez açmak gerekir, gerçekten çok iyiydi. Hele de son bölümde yaşanan değişikliklerin aleni kılındığı andaki renkler ve ışıklar MUAZZAM kullanılmıştı. Çok seviyorum böyle vurguları: Zaten sonlar, dizinin en güçlü anları denebilir.

Beşinci bölümdeki öfkeli gidişat, kaos ve hız beni çok tatmin etti. Ciddi anlamda heyecan hissettim güm güm, tıpkı malum andaki (Vincent’ın yaptığı konuşma ve sonrasında evin önündeki buluşma) mutluluğum gibi. O sahneye yemin ederim bayıldım ve ağlamamak için zor tuttum kendimi. Öyle dokundu ki bana.

Kısacası şu son iki bölüm dizinin en önemli silahları denebilir. Onlar olmasa çok farklı şeyler konuşuyor olurduk şu an. Ki onlardan da az çok bahsedeyim. Dizide sevdiğim karakter neredeyse yok. Sonlara kadar karakterler nefret ettiklerim ve hiç sevmediklerim olarak ayrılıyor gibiydi. Ona rağmen asla izlenemeyecek bir kurgusu da yok tabi. Benedict’in oyunculuğu uğruna! diyebileceğim bi harikalık da yoktu çünkü o tarafta, laf aramızda. Ya da ben bazı konularda eksiğim orasını bilemeyiz.

Her neyse, kurgu genel olarak dandik olsa katlanmazdım yani bu kadar durgun, boğucu daraltıcı, seyir zevki bakımından yetersiz bi işe, onu diyorum. Ama merak ettirdi kendini yani, metafor ve psikolojik taban anlamında da hiç fena değildi çünkü.

Demişken mesele Vincent’ın ailesinden söz etmemek olmaz. Aşırı klişe olsa da öyle insanlar tarafından yetiştirilen çocukların nasıl ebeveynlere dönüşüp hayatta nasıl zorlanacakları son derece iyi gösterilmiş. Her zaman belli bi ederi olan bir öykü sonuçta bu.

Velhasılkelam, derli toplu güzel bir iş olmuş Eric. Birden fazla şey veriyor seyircisine ve bunu yaparken dağılmıyor, yormuyor. İstediğini temizce yapmış, süresi bakımından da oldukça ideal. Aklınızda varsa bi bakabilirsiniz. Görüşmek üzere.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!