Mutsuz Sonla Biten 5 Dizi!

1.Aşk-ı Memnu


Mutsuz son denilince aklımıza gelen ilk dizilerden biri; Aşk-ı Memnu efsanesi. Final sahnesini defalarca izlememiş olanımız yoktur sanırım. Bihter’le Behlül’ün aşkı için “sonu baştan yazılmış” diyebiliriz. Olmaması gereken bir yakınlaşma sonucu aşkın çekimine kapılmışlar sonra kurtulmak isteseler de defalarca denemelerine rağmen kurtulamamışlardı. Kimi bu aşkı doğru buldu sonuna kadar destekledi, kimi de böyle şey mi olur o senin yengen yengen dedi 🙂 Ben bu aşkı yargılamayıp, destekleyen taraftaydım. İki tarafın da göz ardı edilemeyecek hataları olsa da aşktı bu. Ne yapılabilirdi ki ? Aldatma kısmı doğru değil tabii ki ama ölümden başka bir çare de bulunurdu bence. Saçını bile Nihal’den çok seven Behlül’ün artıları, bir elin parmak sayısını geçmiyor olsa bile, o da mutlu olabilirdi sevdiği kadınla. Ama mezar başında pişmanlık gözyaşları dökmek kaldı ona.
Kimimizin hayran olduğu kimimizin de suçladığı Bihter Yöreoğlu ise annesinin kızı olmaktan kurtulamadı. Sevgiyi de nefreti de öyle bir yansıttı ki bize tarihin efsane karakterleri arasına girmeyi başardı.

2.Suskunlar


Masumlar, suçluları adalete teslim etmeye çalışırken biz hep diken üstünde izledik. Bilal ölecek, Evecit vurulacak, Ahu kaçırılacak… Hep kötü şeylere hazırladık kendimizi. Her bölümün sonunda yüreğimiz ağzımıza geldi. Onlarla ağladık, onlarla güldük. Her şey düzelecek,kötüler kaybedecek diye diye sona yaklaştık. Suskunlar için de “sonu baştan yazılmış” diyebiliriz. Kazanacaklarını biliyorduk, çünkü hep iyiler kazanırdı değil mi? Ama kazansalar da mutlu sona gidemeyeceklerdi, bu aşikardı. Çünkü her kardeş,her sevgili bir parça vicdansızdı ve onları bitiren bu oldu. Ecevit Ahu’sunun kucağında ölmeseydi de vicdanı onu öldürecekti. Peki Bilal Tutkun, hayatına nasıl devam edecekti ? Yaşanan onca acıya rağmen, kardeşini ve sevdiğini kaybetmesine rağmen zafer mi kutlayacaktı ? Kısa bir maceraydı Suskunlar, ama hala dillerden düşmez Suskunlar’ın acısı. Bir daha gelmez onlar gibisi, bir devir muhteşemdiler…

3.Poyraz Karayel


Senaristimiz Ethem Özışık sağ olsun Poyraz Karayel izleyicileri ters köşeye alışıktı. Poyraz’ın ikinci sezona vedasından sonra üçüncü sezonda dirilmesinden olsa gerek… Bu yüzden, bir dargın bir barışık çiftimiz Ayşegül ve Poyraz da gönül rahatlığıyla mutluluğu kucaklayamadılar. Veda bölümünde bizi ne bekliyor bilmiyorduk ama ters köşeye hazırdık. Belki kimse ölmez de Ethem Bey mutlu son yazar, hepimizi şaşırtırdı. Neden olmasındı ? Neden olmadığı çok açıktı; tarih yalnızca mutsuzları yazacaktı çünkü… En güzel şarkılarla, en güzel dizelerle veda etmek istiyorduk Poyraz’a ve Ayşegül’üne. Ama en güzel kelimeyle veda ettik Ayşegül’e; bi’çare… Delirmişliğin, yitirmişliğin, umutsuzluğun zirvesindeki isim oldu Poyraz Karayel. Dünyanın en güzel Ayşegül’ü de yaşanmışlıkların enfes tadını bıraktı bizlere…

4.Kara Sevda 

Sevda sevdalıya esarettir. Doğru insanı bulduğunuzda hapsolduğunuz yürek cennet köşesine döner, yanlış insana tutulduğunuzda ise ondan öte cehennem yoktur. O cehennemin adı kara sevdadır. İliklerinize kadar sıcağı hisseder ama ölümünüze sebep olacağını bile bile vazgeçemezsiniz. Böyle bir sevdaydı Emir’inki. Yalnız kendini değil etrafındakileri de yaktı yüreğindeki yangın. Ah bir sevseydi onu Nihan, “Şeker Portakalı”na baba olmak bir lütuftu onun için. Ah bir değebilseydi elleri ellerine, bir daha hiç yanmayacak kimseyi de yakmayacaktı. Ama olmadı işte. Kendisi nasıl Zeynep’i bir türlü sevemediyse Nihan’ın kalbi de Kemal’den başkasını tanımadı. Kurşun adres sormaz ki?.. Daha doğmamış bir bebeğin, hiç kurulmamış hayallerin sonu oldu o sevda kurşunu. Artık ne seven aynı kişiydi ne de sevilen… Yüreklerde hiç silinmeyecek birer iz bırakarak gittiler.

5. Adını Feriha Koydum

Bir zamanların gerek replikleri, gerek sahneleri ile meşhur dizisi Adını Feriha Koydum. Ve tabii dizinin odak noktası Feriha ve Emir aşkı. İlk bölümden itibaren inişli çıkışlı bir ilişki olsa da o dönemden bu yana hala ciddi sayıda ‘Femir’ fanları var. Çünkü yarım kalan bir hikayeyi unutmak dizinin izleyicileri için hiç de kolay olmadı. Tam her şey yerine oturmuşken, herkes mutluyken ve mutlu sonu dört gözle beklerken her şey bir anda alt üst oldu. Üstelik bu sefer mutlu sona gerçekten çok yaklaşmışlardı. Taa ki akıl hastanesinden kaçarak Feriha ve Emir’in düğününe gelen, Feriha’nın eski nişanlısı Halil ortaya çıkıp Feriha’yı vurana kadar. Birden başımıza nasıl kaynar sular indi o günkü gibi hatırlıyoruz değil mi? Feriha’nın Emir’in kollarından kayışını hiçbir zaman unutamayacağız…

Bonus*

Leyla ile Mecnun 

Leyla ile Mecnun bu diziler arasında belki de bizi en beklemediğimiz yerden vuran oldu. Evet dizinin her zaman dram yönü vardı. Kimi zaman ağlatan sahneler de izlerdik, hatta Leyla’nın ölümü ile mutsuz bir sonu daha dizi devam ederken almıştık ancak yine de böyle bir finali de kimse tahmin edemezdi. Her şeyin hayal olması aceleyle uygulanan bir karardı, kimilerini etkiledi kimileri sevmedi. Yine de ilk izlediğimizde hepimizi fazlasıyla üzdüğünü inkar edemeyiz. Özellikle de İsmail Abi’nin fanusta pullu bir japon balığı, Mecnun’un ise o fanusun karşısında yatan felçli bir adam olduğunu düşününce, Kireçburnu sahilde konuşurken hep aralarında birkaç metre mesafe olması daha da anlamlanırken…Ne demişti bize final, “Bütün hayatı o oda kadar Mecnun’un”