tds_thumb_td_300x0
Mini Dizi: Hymn Of Death – Ölüm Olsa Bile

Üç bölümlük bir mini dizi olarak ekranlara gelen Hymn Of Death kısa ekran macerasını tamamladı. Üç bölümlük kısa bir dizi olması ve gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanması nedenleriyle izlemekten zarar gelmez deyip merakıma yenik düştüm ve izledim. Söylemem gereken ilk şeyin hikayenin gerçekten yaşandığını bilmenin izlerken sizi istemeseniz de duygulandıracağı olduğunu düşünüyorum. Bunu size söylememeliydim belki ama bunu bilmeden izlerseniz de pek bir anlamı kalmayacakmış gibi geldi.

“Yasak aşk ile yaşamak zor geliyorsa, son ver gitsin.”

Hikaye 1920’li yıllarda, Güney Kore’nin Japon işgali altında olduğu bir dönemde başlıyor. Eğer bir kdrama izleyiciyseniz bu hikaye size tanıdık gelebilir çünkü bu dönemler de geçen bir sürü dizi izlemiş veya duymuşsunuzdur. Chicago Typewriter ve Mr. Sunshine başta olmak üzere bu dönemlerde geçen çok güzel diziler izledim. Hymn Of Death’in farklı yanı ise bildiğiniz üzere gerçek olması.

Kim Woo Jin dahi bir tiyatro yazarı. Kendisi gibi Koreli olan arkadaşlarıyla birlikte oyunlar yazıp sahneleyen bir tiyatro aşığı. Yun Sim Deok ise Kore’nin ilk kadın sopranosu ve ilk Kore pop şarkısı olan “Praise of Death” şarkısının da sahibi. İkili Woo Jin’in yapacağı bir tiyatro oyununda iyi şarkı söyleyebilen birine ihtiyaç duymasıyla tanışıyorlar ve zamanla birbirlerine arkadaşlıktan öte hisler beslemeye başlıyorlar. Lakin ikisinin de ortada öyle büyük sorunları var ki bu sorunlar birlikte olmalarını bir hayli imkansızlaştırıyor. Woo Jin’in babasının isteğiyle sevmediği bir kadınla evlenmiş olması ayrıca Woo Jin’in tiyatroya ve yazmaya olan sevdasına tamamen karşı gelmesi, Sim Deok’un ailesinde tek para kazanan kişi olması ve ülkelerinin içinde bulundukları durumla birlikte ikili dizilerde ki her aşıklar gibi birbirlerinden uzaklaşıyorlar.Birbirlerini sevmekten vazgeçmemiş olsalar da 5 yıl boyunca ayrı kalıyorlar. Hayatları boyunca aileleri ne isterse onu yapan, kendi isteklerini bir kenara atan çift geçen beş yılın sonunda daha fazla dayanamayarak birlikte olmaya karar veriyorlar. İkisi için de beraber yaşayabilmenin tek yolu ise ölüm.

“Gözyaşlarıyla kurulu bu dünyada, benim ölümümle son bulacak mı her şey?”

Dizi de yer alan şiirler ve tiyatro metinleri çok özenle ve güzel yazılmıştı. Hikayenin gerçek kahramanlarında olan Woo Jin’in gerçek şiirlerini kullanmaları hikayeye daha fazla adapte olmanızı sağlıyor.Etkilenmedim demek imkansız. Bu iki aşık gerçek hayatta tam olarak neler yaşamışlar hiçbirimiz bilemeyiz ama ortada iyi bilinen bir gerçek var ki birlikle ölebilecek kadar imkansız bir aşkmış. Ben ise şimdi durumu sadece dizide yazılan hikayeye göre değerlendireceğim. Nedendir bilmiyorum ama ben diziyi izlerken hikayeden ne kadar etkilensem de iki karakterin de hayatlarında ki zorluklardan, istedikleri gibi bir hayat yaşayamamaktan bıkıp birbirlerine olan sevgilerini ve imkansızlıklarını ölüm sebebi olarak bahane ettiklerini düşünüyorum. İkisi de her şeyden vazgeçip birlikte olmaya karar verdikleri sırada bunun olmayacağının farkındaydı ve her şeyden önce sırt çeviremedikleri bir aileleri vardı. Araya birbirlerine olan sevgileri de girince ikisi de birlikte olabilmenin tek yolunun ölüm olduğunu düşündü. Onlar için birbirlerini doyasıya sevebilecekleri bir yer varsa orası kesinlikle bu Dünya değildi. Siz izlerken ne hissettiniz ya da ne hissedeceksiniz bilemem ama ben tam olarak bunları hissettim. Dizi de en az hikayenin kendisi kadar güzel ve gerçekçi yazılmıştı.Tarihi atmosferin de hikayeyi çok güzel desteklediğini düşünüyorum ve yazıyı dizide geçen birkaç replikle sonlandırmak istiyorum…

“Hayatımda ilk ve son kez kendim gibi yaşamak istiyorum. O yaşam ölüm olsa bile. “

“Gerçekten yaşıyor musun?”

“Hayır yaşarken ölüyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!