Menajerimi Ara Dizi Yorumu | Önemli Noktalar

Fragmanlarıyla bile seyircinin beğenisini kazanmaya başlayan yeni uyarlama dizi Menajerimi Ara, yayın hayatına başladı ve ilk iki bölümü yayınlandı. Güzel kadrosuyla seyir zevkini daha da yükselten diziyi bugün didik didik inceleyeceğiz. Konuşulacak çok şey var!

Öncelikle, diziyi beğendiğimi söylemeliyim. Gayet akıcı, hiç sıkmayan, kısmen pozitif bir yapısı varken. Ortamı insanı boğmuyor. En nefret ettiğim karakter kesinlikle, sıfır şüpheyle Kıraç’ın asistanı oldu en başından beri. Daha önce herhangi birinden bu kadar hızlı rahatsız olup sinirden kudurdum mu hatırlamıyorum. Pek mümkün değil gibi. İnanılmaz bir çar, evlerden ırak.

Kıraç demişken, çoğu kişi Dicle’yle arasında oluşacak ilişkiyi ve karakter gelişimini dört gözle bekliyordur eminim ama benim için işler farklı. Benim böyle gaddarlıklar yapan karakterlere kin tutmak gibi bir huyum var, kurtulamıyorum ve unutamıyorum. Gelecekte bu pislik adam ne yaparsa yapsın bana bu ilk baştaki hallerini unutturamayacak, telafi etmiş olarak saymayacağım. Geri dönüşü olmayan zalimlikler gördük çünkü. Aklım almadı resmen nasıl olur bu kadarı diye..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ajansın o gürültülü, telaşlı halini sevdim sanırım. En sevdiğim kişi Emrah oldu. Cidden dizideki tüm karakterleri göz önüne alarak baktığımda da favorim Emrah. İyi kalpli, izlemesi keyifli biri. Dicle’yi iyi karşılaması, yardımcı olması, kovulduğundaki tavrı vs, iyi not aldı bizden. 

Sektördeki her türlü konuya yavaş yavaş değiniyor olmaları çok güzel. Kadın oyuncuların gördüğü baskıları, set çalışanlarının durumlarını, para için kabul edilen çöp projeleri, özellikle de hastalıklı fanlar, partnerlik konularını anlatmalarına bayıldım. Konular böyle cazip ve gerçekçi olduğu için dizideki eksikler ya da oyunculuk seviyeleri çok göze batmıyor açıkçası. Ki ortada çok da vahim bir durum yok zaten.

Birlikte çalışan insanların bile birbirlerine karşı nasıl kurnaz olup türlü sinsiliklerle rekabet ediyor olduklarını da izledik. Kıraç’a baktığımızda tamamen karaktersiz, para için her şeyi yapabilecek gıcık bir adam görüyoruz. Karısıyla kurduğu ilişkinin de manevi değil maddi temellerle kurulduğu açık, aldatırsan seni mahvederim sahnesinden güvensizliği gördük mesela. Aşkından ölmüyor yani ikisi de, evliliklerinin içinde başka hesaplar var.

Gerçek hayatta bütün benliğimle, iliğime kadar nefret ettiğim magazincileri görmek iyi oldu. Gerçekten az bile yazılmış karakter, onun kat kat fazlası iğrençlikte, deli gibi insanlar var piyasada. Dizinin en güzel yanı da bu sanırım, karakterlerin real dünyada karşılıklarının olması. 

Feris’i sevdim. İş konusunda hırslı, zor biri ve sektöre ayak uydurmuş durumda ama kalpsiz değil. Kıraç’tan ve onun gibilerden net çizgilerle ayrılıyor bence. Çınar’la olan arkadaşlığı da güzel. İkisinin hep Kıraç’a karşı birlik olmasını isterim. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Barış karakteri de güzel olmuş. Dicle’yle karşılaşmaları da, şimdiye kadar olan sahneleri de güzeldi. Tek sorunum ismini öğrendiği, bildiği halde asistan kız demesi. Aşırı ötesi yapay ve gıcık olduğum bir hitap şekli. Dicle deseydi keşke.. Öyle hayat daha güzel bir yer olurdu. En beğendiğim anlardan biri de alkol etkisiyle kıza yükseldiği sahne.😂 Set çalışanının çocuğuna hediye alması da güzeldi.

Barış demişken, canımı sıkan bir durum var. Beste’yle sevgili rolü planını uygularken şımarık kızımızın özür dilemesinden sonra aralarının düzelmesi biraz üzdü.. Orada gerçekten artık sahneleri çekerken sorun yaşamayacakları için sevinip, Beste’yi arkadaşı olarak mı sevgiyle karşıladı yoksa bir ihtimal bizden olur mu diye tatlı tatlı şeyler yaptı 🙁 Dicle gibi üzülerek izledim o an onları.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Henüz Dicle’yle bir şey yaşamadıkları için garip karşılamıyorum bu durumu ama böyle bir üçgen istemezdim açıkçası. Kız hareketlerini düzeltip cici cici işini yaparsa, kimsenin sevmemesi için bir sebep kalmayacak. Öte yandan bizimkinin çok güzel hayalleri, ikisi arasında yaşanan düştüğümüz  tavırlar replikler falan var. Hayal ettiği üşüyünce ceket verme sahnesini yaşaması falan.. Ne bileyim. 

Dicle’nin babasının onca hareketine karşılık hala bir şeyler umuyor, sevgi bekliyor olmasına çok üzüldüm ve rahatsız oldum. Tabii ki normal, gencecik kız ve hikaye biraz da bunun üzerine kurulu ama yine de hiç hoşuma gitmiyor ve açıkçası o adamı asla affetmemesini istiyorum. Tuba’ya söyleyenin o olduğunu öğrendiğinde Tuba bir şey yapma üstüne gitme dediğinde “yok yok yapar mıyım hiç” dediğinde gerçekten kıyamaz, kızı olduğu için o anlamda söyledi sanmıştım. Sonra bunu zevkle ve ısrarla ona zarar vermek için kullandığında şoka girdim. Benim için orada tamamen bitti işte karakter. 

Dicle’nin yanında kaldığı arkadaşının ev arkadaşı da sinirden delirtiyor insanı. Cinnet üstüne cinnet, cringeler koması yani. Bir an önce saf dışı kalsa çok iyi olur aslında.

Jülide’yi sevdim. Hem çok güzel, hem de hikayesi iyi. Acaba bir süre sonra onu da hayalleriyle alakalı bir yolda yürürken bulabilir miyiz? 💔

Dizinin kaotik ortamı güzel, çok batan şeyler olmadığı sürece kesinlikle izlemeye devam ederim gibi gözüküyor. Dicle’nin mücadelesini de sevdim, oyunculuk anlamında Ahsen’e pek bayılmasam da. Şimdilik olayların gidişatı da fena değil. Tek bir yerden gitmiyorlar, açılabilecek başlıklar bırakmışlar bu iyi. Umarım bi noktada tıkanmaz. Bu kadar malzeme varken sanmıyorum gerçi. Herkesin emeğine sağlık. Bölüm yorumlarında görüşmek üzere!