Lezzetli Bir Film: Sofra Sırları Yorumu

Netflix’te dün akşam izlediğim Sofra Sırları hakkında konuşmak istedim biraz. Konuya girmeden önce kadronun güzelliğinden bahsedeceğim. Öncelikle başrolde Demet Evgar‘ın yer alışı zaten filmi benim için 1-0 önde başlatıyor. Onun dışında Fatih Al, Alican Yücesoy, Ferit Aktuğ gibi kaliteli işlerden aşina olduğumuz isimler de filme daha da lezzet katmış diyebilirim.

Konusu

Sofra Sırları, kendisini ve tüm hayatını kocasına adamış, her şeyi geride bırakmış, en büyük yeteneği kocasına güzel sofralar hazırlamak olan Neslihan’ın (Demet Evgar), içinde biriktirdiği, bastırdığı ne varsa bir gece hepsinin ortaya çıkışı ve akabinde gelişen bir dizi cinayeti anlatıyor. Aksi, kendini beğenmiş, karısına hiç değer vermeyen bir koca olan Ethem (Fatih Al), hayatına başka bir kadını almasıyla en büyük hatasını yapıyor. Şimdi detaylara girerek olay örgüsünü anlatacağım.

Neslihan, aslında hayal gücü çok geniş olan çok zeki bir kadın. Ama filmin başında onu hep pasif ve hiçbir fikri olmayan sadece kocası ne derse ona uygun davranmaya kendini şartlamış bir kadın olarak izliyoruz. Filmin bir yemek programı tadında geçiş yaptığı mutfak sahnelerindeki ironiler ile gerçek hayata dönüş sahneleri de farklı bir tat katmış. Programda ”kocam bana çok düşkündür’‘ dedikten sonra gerçek hayatta Neslihan’ın kocası tarafından azarlandığı bir sahneyi görünce anlıyoruz bunu.

Filmde yaşanan her şey çoğunlukla apartmanda geçiyor. Ethem’in en yakın arkadaşları aynı zamanda komşuları aynı zamanda da iş arkadaşları. Ethem’in Neslihan’ı aldattığı kadın ise 2. katta oturan komşuları. Yani bela geliyorum derken aslında çok da uzaktan gelmiyor. Ethem’in bir gün 2. kattaki sevgilisine yolladığı çiçeğin yanlışlıkla kendi evine gelmesiyle aslında olaylar başlıyor. Neslihan zeki bir kadın demiştim anlıyor tabi olanları. Ama yutuyor. O sıradan, ”köle” gibi yaşadığı hayatını değiştiresi gelmiyor belki de. Zaten başka da kimsesi kalmamış ki bırakıp gitsin.

Hatta Ethem’in bir gün ”sen artık İstanbul’a dön, orada babanın evinde yaşarsın” deyişini bile yok sayıyor başta. Ama Ethem’in öfke patlaması ile olsa gerek Neslihan’ın artık son damlası da damlıyor. Mutfaktan aldığı bıçakla Ethem’e doğru yürürken hiç de elini kana bulamaması gereken bir olay yaşanıyor. Soluk borusuna yemek kaçan Ethem, Neslihan’dan yardım bekliyor. Bunca zaman hep bu yaşanmış. Neslihan hep Ethem’i kurtarmış. Yani bu normal bir olay onların arasında. Ama bu sefer yardım etmiyor Neslihan. Ethem’in onu İstanbul’a göndermek istemesinden kaynaklı mı, bağırıp çağırmasından kaynaklı mı bilemiyorum. Ama bu sahnede şu replik geliyor aklıma. Bir gün komşuları ile otururken Ethem’in yine soluk borusuna yemek kaçtığında Neslihan ”yerken gülme ondan oluyor” demişti de Ethem dalga geçmişti.

İşte tam da gülerken oluyor Ethem’in ölümü. Neslihan uyarmıştı…

Film boyunca olayla ilgilenen polis (Alican Yücesoy) ile Neslihan arasında bir şeyler olacak sandım ama yanılmışım. Neslihan aradığı ilgiyi daha birkaç gün önce kapısına yanlış gelen çiçekçide buluyor. Ve bu ikili bir araya geldikten sonra artık hiçbir şey normal olmuyor.

Neslihan önce 2. katta oturan, tercih edildiği kadından alıyor intikamını. Çünkü onun için ölüm artık sıradanlaştı, ipler koptu bir kere, Neslihan eski Neslihan değil. Daha sonra ise yasal olmayan yollarla Ethem ile kazandıkları parayı almaya gelen komşuları –aynı zamanda Ethem’in en yakın arkadaşları- Neslihan’ın üzerine yürümeye başlayınca Ramo (çiçekçi) da bir cinayete imza atıyor. Yani filmde ölen ölene anlayacağınız.

Tabii bekliyoruz ki Ramo ve Neslihan ağız birliği yapsın sonra parayı alıp kaçsınlar mutlu son falan. Ama Neslihan artık o aptal kadın mı? Değil. Bir güzel satıyor Ramo’yu, umrunda bile olmuyor duygusal bir bağ yaşadığı o erkek. Çünkü erkeklere karşı olan bakış açısı nötrleneli çok oldu Neslihan’ın. Kim ölmüş kim kalmış kime ne olmuş ona ne? O İstanbul’da vapurda rüzgarın ve denizin tadını çıkarıyor artık. 🙂