İki Kadın Bir Adam – Kalp Atışı 18. Bölüm

  Hayatta birçok kişiyi sevebilirsin. Okuması yazması yoktur. Henüz minicikken bile 20 kişiye aşık olabilirsin. Platonik aşkların da olabilir. Kim bilir belki aşık olmamışsındır. İlle de “Aşk evliliği” de diyebilirsin. Tam tersi yaşadığın şeyi aşk sanıp, kendini peri masalındaymış gibi hissedip, sevmeden bir evlilik de yapabilirsin. Bir gün uyandığında eskisi gibi hissetmediğini fark edersin. İçinde sevgi sandığın şey seni terk edip gitmiştir. Hayata bakışınız, duruşunuz, istekleriniz, beklentileriniz aslında bambaşkadır… Masaldan uyanır yaşadığınız kötü deneyimi arkanızda bırakıp bir yola çıkarsınız. Aşkın elinizden kaçtığını düşünüyorsunuzdur.

Ama bir gün karşınıza biri çıkar ve size her şeyi yeni baştan öğretir; onunla öğrendiğiniz her şey sizi ona bağlar. Onunla birlikte aşkı öğrenmeye başlarsın. İlk sevdan, ilk bakışın, ilk kalp çarpıntın olur. Geçmişte aşk sandığının bir yanılgıdan ibaret olduğunu anlar, geçmişi unutup yola devam edersin. Onunla…

Çözülmemiş geçmiş bir gün bir yerde mutlak seni bulur. Mutlak bir gün son da bulur… Ancak, kendini kabul ettikçe ve duruşundan taviz vermeden eskiye nazaran bugün daha güçlü olurken özgüvenle, cesaretle, kendinden emin olarak durduğun ve gelecekten yansıyan geçmiş kırıntıların önünde engel olmaktan çıkartabilmen için kendine açacağın savaşın Anı’ larına olur… Uzun sürse de gelecek bir gün mutlaka gelir. Elinden tutup seni acıların arasından çekip çıkartır. Seni yeniden aşkla tanıştırır… O gün anlarsın ki o geldiğinden beri geçmiş senin için bir yara bile değildir artık.

Hiç beklemediğin bir anda geçmiş çıkagelir. Kapanmamış yaraları, hesaplarıyla beraber… Eski defterler açılır. Söylenememiş sözler söylenir. Ve geçmişle şimdi arasındaki savaşı aşk kazanır…

Ali Asaf’a da tam böyle oldu…

Beklemediği geçmişi bir ambulansın içinde çıkageldi. Böylelikle Ali Asaf’ı Marmaris’e getiren sebeple de tanışmış olduk. Ali Asaf’ın eski karısı. Daha önce de dediğim gibi her insanın ilk aşkı tektir. Bu da aşk sanılarak yapılmış bir evlilik bana göre. Birlikte aşılması gereken zorlukta yalnız bırakılmış, yaşadığı acıyı arkasında bırakmak için bir yolculuğa çıkmış bu yolculuk da ona Eylül’ü getirmiş. Yani ilk aşkı…

Aşk başına ne gelirse gelsin, bütün fırtınalara rağmen birlikte savaşmaktır. Nazlı birlikte aşmaları gereken acı da Ali Asaf’ı yalnız bırakıp gitmiş… Şimdi kalkıp mutlu musun diyerek bütün suçu Ali Asaf’a yüklemeye çalışması, onu kırıp, incitip, yaralamasına rağmen Ali Asaf yine de onu kıramıyor. Kendi yaralarını görmezden gelip onun yaralarını sarmaya çalışıyor yine. Çünkü Ali Asaf her şeyden önce çok iyi bir dost. İyi bir insan. Kıramıyor. Acıtamıyor. Hesap sorması gerekirken hesap veren kendisi olmayı göze alıyor…

Aşık insan kıskanır arkadaş! Erkek olsun kadın olsun…Sevdiğini başkasıyla sarılırken gören, onun için hayaller kurarken geçmiş hikayesini öğrenen her kadın kırılır… Eylül’de Ali Asaf’ın ona anlatmamasına, yanında olmasına izin vermemesine kırılıyor. Onları her yan yana gördüğünde bedenini hiç tanımadığı bir duygu içten içe sarıyor: ”Kıskançlık” Eylül bu yeni tanıştığı duyguyla beraber artık aşkı için savaşan tarafın kendisi olması gerektiğini öğrenecek. Bu zamana kadar aşkı için, kaybetmemek için savaşan bir Ali Asaf izledik. Şimdi de savaşan bir Eylül izleyeceğiz…

”Annenin okşayamadığı her saç telinden öperim çocuk”

Sarılmak en büyük ilaçtır bütün yaralara iyi gelebilen… Kimsesizliğini, hiç sevilmeyişini, acılarını unutturan… İlk karşılaştıkları an da attı Esma’nın kalbi Alp’e… İlk göz göze geldikleri an… Adam hoyrattı… Sevilmediğinden sevmeyi de bilmiyordu. Bu yüzden anlayamadı Esma’nın sevgisinin büyüklüğünü. İçinde ne olduğunu anlayamasa da sürekli yanında aldı soluğu. Onunla güldü…Acısında elini tutup ”Ben yanındayım her zamanda olacağım” dedi. Ama hep kaçtı aşktan.Yakalanmaktan korktu belki de…

Beyninde tümör olduğunu öğrendiği an vaktinin olmadığını fark edip kaçmaktan vazgeçti. Teslim oldu Esma’nın aşkına. Esma öyle güzel sevdi ki Alp’i bütün yaralarından, kimsesizliğinden sarıldı ona… Kalbindeki rengi bulaştırdı onun hayatına. Sevmeyi öğretti…Pes etmemeyi… Aile özlemine, kırgınlıklarına iyi geldi…

Esma Alp’in beyninde tümör olduğunu öğrendi. Kabullenemedi. Yüzleşmekten kaçtı bu gerçekten. Ama kaçamadı. Sarılıp yanında olduğunu, her şeyi birlikte aşacaklarını gösterdi ona… Esma Alp’in ailesiydi artık…Yalnızlığının, kimsesizliğinin tek ilacı…

Esma’nın Alp’in saçlarını kestiği sahne içime çok dokundu benim. Sevdiği için kendi acısını susturan, gözyaşlarını göz pınarlarına itmeye çalışan Esma… Onu kaybetmekten deli gibi korkarken sırf sevdiğinin umudunu kırmamak için içindeki sesi susturan, güçlü görünen, kaya gibi arkasında duran…

”Eğer bu ameliyattan sağ çıkarsam benimle evlenir misin Esma?”

Bana göre bu evlenme teklifi için erkendi. Ben şahsen Alp’i hiç deli gibi aşık görmedim Esma’ya. Nasıl aşık olduğunu, ne hissettiğini bilmek isterdim. Ama Esmamız mutlu oldu bu teklifle. Artık onlar birbirinin kimsesizliğini saracak…Birbirinin ailesi olacak…

Sinan’ın içinde iyi bir taraf var… Bu hafta tanıştık onunla… Birbirlerinden ayrılmamak için çözümü tren yoluna çıkıp intihar etmekte bulan çifte o kadar güzel yaklaştı ki Sinan acaba onu canavar haline getiren ne oldu diye düşünmeden edemedim…

Oğuzla Eylül’ün kanka hallerine de bayıldım ben şahsen. Lisede kavga edip birbirlerini kollayan arkadaşlar gibi…Böyle sahneleri daha fazla görmeliyiz bence.

Eylül sonunda İpek’e karşı kuşandığı öfke zırhını bir kenara bırakıp kardeşini bulmak için ortalığı ayağa kaldırdı Oğuzla beraber. Her yeri aramalarına rağmen bulamadıkları İpek, Eylül’ün hiç beklemediği bir anda çıkageldi. Ve iki kardeş birbirine yaralarından sarıldı… Artık onların arasındaki kardeşlik bağını hiç bir güç bozamayacak…

Bu haftalık benden bu kadar aşkla kalın…