tds_thumb_td_300x0
“Hayallerini gerçekleştirmeye devam etmek ister misin?” | Bir Litre Gözyaşı 9.Bölüm

“yatarken düşlediğim masallar gibisin
geri gelmesen bile beklerim bilirsin
yalnız kaldığımda susmuyor hislerim
beni duymasan bile bilmeni isterim
acıtıyor hislerim” * 

Hoş bir gece planlamıştı Mahir, her şey çok güzel olacaktı. Cihan’ın yanında kendi olup hislerini açıklayacaktı. “Dünyam ol” derdi, “Leylam ol…” Ama işler istediği gibi gitmedi. Beklenmeyen bir hamle, herkesin yüreğine oturdu. Ne zaman kalkar, nasıl olur bilmiyorum.

Hande bölüm boyunca patlamaya hazır bomba gibiydi. Mahir’in de ondan hoşlandığını düşünmesi normaldi, sevdiğimiz insan da bizi sevsin ister, bunun hayalini kurarız, değil mi? Sonra da o hayale inanırız. Bir gün gelir, olur da dile getirsek hislerimizi, canımızı en çok yakan da bu değil mi?

Bilmediğimiz bir şeye inanmak… Hayal kırıklığına uğrarız, çünkü düşünmeden yanıp tutuşuyoruz. Ve Hande canını yakanı kabullenmek istemiyor. Etrafındakileri yaktığının, üzdüğünün farkında da değil. Çünkü üzülüyor. Bu durumuna üzülüyorum ama aynı zamanda ona kızıyorum da. Bencil davranıp Mahir’i dinlemedi bile. Yalnızca kafasının içindekilere inanıyor, gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Oysa Mahir’i bir dinleseydi daha çabuk iyileşecekti belki de.

“Bir sorunu çözmen, yaptığın bütün hataların üstünü örtmüyor.”

İnsanlar hatalar yapar, küçük ya da büyük… Bilmeden ya da kasten… Bazılarının geri dönüşü vardır, ama bazıları kendini affettiremez. Ali de affedilemeyecek hatalar yaptı. Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi, geri dönülebilir bir yoldaymış gibi kendini affettirmeye çalışıyor. Oysa yürüdüğü yol çıkmaz sokağa çıkıyor, ilerisi yok. Ama o bunun farkında değil ya da farkında değil gibi davranıyor. Sürekli Cihan’ın etrafında dolaşıyor, kızın rahatsız olması umurunda bile değil. Onu sevdiğini söylüyor ama Cihan’ı üzdüğünün farkında bile değil.

Gerçekten seviyor mu? Yoksa hırstan mı bütün bunlar? Sevdiğini söylediği kız hayata karşı savaşmak zorundayken onun yanında kalmak yerine korkup kaçan Ali için neler değişti? Ya da gerçekten bir şeyler değişti mi? Çok soru sorduğumun farkındayım, düşünelim istiyorum. Farklı açılardan bakalım istiyorum. Yorum yapıp düşüncelerinizi paylaşırsanız çok sevinirim ☺

“Durum karışık… ama hayat da kısa. Hatta belki, bazılarımız için daha da kısa. Demek istediğim şu ki; Cihan’a da bir seçim hakkı bırakmalısın. Belki hayatına bundan sonra, senin gibi kafası karışık ama kalbi net biriyle devam etmek ister.”

Doktor Onur’un Mahir’e öğüt verdiği sahneleri gerçekten seviyorum. İki arkadaş oldular, dertleşiyorlar. Bazen en yakınınızdaki kişiler bile size ulaşamazken, zor anlarınızda yanınızda olan birkaç kişi çok değerli. Özellikle de Mahir için… Mahir kalbine yalnızca Cihan’ı almışken, ona olan hislerini anlatmak istediği zaman uğrayabileceği bir durağı var. Kalbimizi açabildiğimiz duraklar iyi ki var ❤

“Ben gidip bunu Cihan’ın yüzüne söyleyemem. Yani bugüne kadar hiç söylemedim.”

“Yüzüne söyleyemiyorsan, o zaman başka bir yol bulacaksın.”

Mahir’den de böyle güzel bir aşk itirafı beklenirdi. Yüzüne söyleyemem dedi, kağıtlara yazdı dünyaya haykırırcasına… Onlar için en özel şeyi seçti, birlikte geçirdikleri vakti doldurdukları kutuya koydu sevgisini. “Hayallerini gerçekleştirmeye… devam etmek ister misin?” Anlamlı, değerli, sevgi ve dostluk dolu… Aşk dolu. Bu aşkın en sevdiğim kısmı, her şeyden önce birbirleri ile dost olmaları. Görünmez bir bağ var aralarında, hiç çözülmez…

“Artık bu oyuna bir son vermeliyiz. Bu oyun yüzünden seni de, sevdiğim insanları da üzüyorum.”

“Ne?.. Ne üzmesi Cihan? Ne alakası var? Kimi üzüyorsun?”

“Var işte. Anlamıyorsun… Biliyorum, sen iyi niyetinle bana yardım ediyorsun, ama… Ama insanlar yanlış anlıyor. Daha fazla uzatmayalım.”

“Cihan… Umurumda değil. Sen bir tane çek, bak bakalım insanlar yanlış mı anlıyor. Hadi.”

“Senin yüzünden hiçbir şey berbat olmadı ki Cihan. Sen, dokunduğun her şeyi güzelleştiriyorsun.”

Cihan… Mucize gülümsemesiyle, baktığı her yere ışık saçan, bulunduğu ortama neşe katan, hayatına hep bir heyecan katan, dokunduğu her şeyi güzelleştiren Cihan… Mahir ne güzel görüyor onu, ne güzel seviyor. “Birini sevdiğinde, o sana güzel görünür.” diyordu bir dizide. Mahir Cihan’ı seviyor. Onu her şeyiyle, her dokunuşuyla, her gülüşüyle seviyor. Yaptığı her şeyi güzel görüyor. Cihan yaptıklarını, insanları mutlu etmek amacıyla yapıyor. Tıpkı anne ve babası için hazırladıkları festival gibi…

Hayatımızın o en güzel anlarından biri olabilecek olan, babasının annesine evlenme teklif ettiği zamanı onlara tekrar yaşatmak… En ufak ayrıntısına kadar canlandırmaya çalıştılar. Bazı aksaklıklar, can sıkıcı noktalar yaşamış olsalar da yaparken çok eğlendiler. Çabaladılar ve başardılar. O harika zamanı ailecek tekrar yaşadılar, keyifli bir gün geçirdiler. Birbirini sevmenin değerini gösterdiler; sıradan şeylerin de hayatımızda izle bırakabileceğini, bunun için illa gösterişe gerek olmadığını öğrettiler.

Elif pek mutlu değildi. Ergenliğin getirileri onu olumsuz etkiliyor. Ailesinin onu sevmediğini, umursamadığını düşünüyor. Karmaşık ve kötü sonuçlar doğurabilecek işlere bulaşıyor. Şu an onun için tek temennim, umarım yara almadan ailesinin ona ne kadar değer verdiğini görür de canı çok yanmaz.

Maalesef Mahir yine dile getiremedi hislerini. Cihan hissediyor, ama Hande’yi kırmamak için bilmezden geliyor, kendine bile belli etmiyor.  “Bu üçgende, en az birinin kalbi kırılacak maalesef.” demişti ya Doktor Onur, umarım ki herkes canı çok yanmadan çözebilir sorunlarını. Hayat, bazı şeylerle uğraşmaya değmeyecek kadar kısa.

Bölümlük dizi yorumu yazmaya yeni başladım. Bir hatam olduysa affedin. Tavsiyelere açığım 🙂 Sevgiyle kalın… 💖 

* Kutay Uçar – Beklerim Bilirsin

twitter: sunnyryefields_

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!