tds_thumb_td_300x0
Hakan: Muhafız’a Genel Bakış

Not: Yazı Muhafız’ın konusuna bir genel bakış niteliğindedir. İzlemeyenler gönül rahatlığı ile okuyabilir. Spoi içermemektedir. 🙂


Yayına girdiği günden beri çoook konuşulan ve beğenilen Muhafız’ı nihayet dün izleme fırsatım oldu. Yoğun çalışma temposundan dolayı kendime bile vakit ayırmayı ihmal ettiğim şu günlerde ilk 6 bölümü -iki arada bir derede- izlemeyi ihmal etmedim… 🙂 (Gerekirse kendi vaktimden çalarım yine de okunacaklar okunur, izlenecekler izlenir:)) Bana kalsa bir solukta ilk sezonu bitirebilirdim! Netflix’te ilk Türk yapımı olmasından dolayı zaten aklımda olan bir işti. Konusu itibariyle farklı bir iş olduğunu biliyordum. Bu yüzden kafamda beğenme ve yadırgama konusunda soru işaretleri ile başladım. Düşük bütçeli, yetersiz Türk korku filmlerinden hallice olmasından korktum açıkçası. En büyük soru işaretim buydu aslında ama daha ilk sezon yayınlanmadan ikinci sezon onayını almış olmasından o kadar da korkmamam gerektiğini anladım. Bu konuda yanıldım ve yanılmış olmama sevindim. 🙂 


“Roller dağıtılmış herkese, bize düşen de sıramız gelince oynamak”Ben biraz işin alfabesine ineceğim. “Kahramanın yolculuğu”ndan yola çıkarak yazmak istiyorum. Buradaki kahraman Muhafız değil, çok genel bir terim olan hikayelerin başkahramınıdır. Bizim buradaki başkahranımız ise muhafız Hakan’dır. Dizide kahramanın çatışması en yalın haliyle verilmiş. Nitekim bu çatışmayı hem kahramanda hem de izleyenlerde görmek mümkün. Kahramanımız gömleği giyerek geri dönülmez bir dünyaya adımını atmış olur ve asıl çatışma başlar. Gerçek dünya ile Muhafız için daha gerçek dünya(yaratılan dünya) arasındaki çatışma. Babası bildiği adamın ölümüyle bir anda yaşadığı dünyadan kendi gerçeğine uyanıyor başkahramanımız Hakan. Daha doğrusu uyanmak zorunda bırakılıyor. Ardından kabullenme, alışma ve benimseme sürecini izliyoruz. Bu süreç kahramanımız için sancılı geçiyor elbette. Kolay kaldırılabilir cinsten değil öğrendikleri. Daha sonra onun kahraman yapılmasının nedeni izleyicilere aktarılıyor, yani kahramana bir misyon veriliyor. İstanbul’u korumak ve en büyük düşmanı “ölümüz”ü bulmak. Hikayenin devam etmesi için artık tüm unsurlar hazır. İlk birkaç bölüm genel olarak Hakan’ın yeni dünyasına inanma ve seyirciye inandırma çabası ile geçiyor. Hakanın bu dünyaya nasıl inandığı tartışılır ama ucunda sevdiklerinin olduğunu öğrendiğinden itibaren başka çaresinin kalmadığını görüyor. İçsel çatışması, gel gitleri ve dönüşümü ile zorlu bir süreç oluyor. Babasının yakın arkadaşının kızı Zeynep alışma sürecinde Hakan’ın en ‘sadık’ ve acımasız öğretmeni oluyor. Başta da dediğim gibi Muhafız olmayı kahramanımız seçmiyor, ama sevdikleri ve ailesi uğruna bu görevi artık bir amaç ediniyor kendine. 

“Bi gömlek, bi yüzük, bi hançer”Muhafızı bekleyen sadıklar, muhafızın gelmesiyle harekete geçiyorlar. Bu hareketliliği o kadar uzun süre beklemişlerdir ki daha fazla kaybedecek vakitleri yoktur. Gömlek ile birlikte tüm İstanbul’un geleceğini sırtına alan muhafızı ölümsüze karşı eğitmek Zeynep’e kalmıştır. Muhafızın bir yandan her faninin olduğu gibi hırsları tutkuları hayalleri vardır, bir yandan kendini bir anda hiç bilmediği bir dünyanın içinde bulmuştur ki ucunda ailesi ve sevdikleri vardır. Bu yönüyle izleyiciye hem holdinglerin, sahiplerinin, kirli işlerin, satılmış polislerin, kenar mahallelerin, hırsın, öfkenin, saflığın, iyiliğin işlendiği normal bir Türk dizisi; hem de doğa üstü olayların yer aldığı bilim kurgu niteliğinde Amerikan yapımları havasını vaad ediyor. Seyirciye gerçek dünya ve  yaratılan dünya arasında başka bir dünya kurulmuştur. Ayrıca işleniş tarzıyla İstanbul tanıtımı açısından tam bir görsel şölen sunuyor. Verilen folkrolik ezgiler, yerel temalar en hoşuma giden kısmı oldu. Ancak ayrıntılara indiğimde eksikler gözüme çarptı. Özensiz diyaloglar, basite indirilmiş çekim, yaratılan dünyanın efektleri merakla beklediğimiz netflix dizisi için yetersiz kalmış sanki. Öyle ya da böyle içinde bolca tarih barındırması hoşuma giden bir diğer özelliği diyebilirim. 
 

Protector Of Istanbul Season 1

Bu arada merak edenlere favori çiftim Hakan & Zeynep. 🙂 Neden bilmiyorum ama Leyla’ya ısınamadım. Bir soğukluk ve gizem var. Hoşuma gitmeyen bir belirsizlik var Leyla’da. Hakan’ın da dediği gibi ayın karanlık yüzüne benziyor. Hakanı Sadık Zeynep’le sevdim ama Hakan’ın Leyla yanını sevemedim. Deyim yerindeyse Hakan Leyla ile birlikte olunca ‘salağa bağlıyor’ ki bu da muhafız için belki de en sakıncalı durum. Umarım ilerleyen bölümlerde Leyla, Hakan için bir zaafa dönüşmez. Zira Zeynep’in de dediği gibi kaybedecek daha fazla vakitleri yok.

Zeynep için ayrı bir paragraf açmak isterim. Zeynep güçlü, hırsları olan ve ne istediğini bilen bir karakter. Aynı zamanda çok iyi bir dövüşçü. Buna rağmen fazlasıyla gizemli olan Leyla’dan daha az tehlikeli diyebiliriz. Çünkü kartlarını açık oynuyor, net. Hedefi açık. ”Tavrı baştan belli” derler ya öyle, harbi kız. 🙂

Dizinin devam eden sezonlarda da takipçisi olacağım. İzlerken senaristin Dan Brown hayranı olduğunu düşündürttüğü için de ayriyetten çekti Muhafız beni. En başta da belirttiğim gibi bu yazıyı henüz 6 bölüm izleyerek yazdım, son derece genel bir yazı oldu. Sezonu bitirdiğimde bir son-söz niteliğinde yazının devamı gelebilir:)
Sevgiler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!