Gelsin Hayat Bildiği Gibi 4. Bölüm Yorumu!

Güzel bir bölüm izledik. Önemli bulduğum yerlerden kısa kısa bahsetmek istiyorum. İlk olarak, daha önce de söyledim gibi, Aylin-Mert-Gizem üçgeni facia bir fikir. O triplere hiç tahammül edemiyorum. Bıktım artık bu bütün karakterlere aşk yazmanın zorunluluk olması saçmalığından. Çocuğun zaten bir hikayesi var, ablasını annesi sanıyor, karşılaşacak bir babası var öğretmeni sandığı falan. İhtiyacı yoktu illa gönül meselelerine, ekibin başı tadında takılabilirdi gayet olaysız. Neyse. Aylin demişken, parmesan sahnesi hoştu.

Songül’le Sadi’nin sürekli, Songül merkezli olarak BOŞ YERE didişmesi de beni biraz baydı açıkçası. Yoran bir bağırma tarzıyla anlamsız şeylere yükselip duruyor kızımız. Ah keşke başlangıçtaki daha ciddi tavrını korusaydı keşkeee.

Jet hızıyla aşka doğru yelken açmasın görmezden geldiğimizde, telefon konuşması ve yemek hazırlığı sahnesi baya tatlıydı, kendi kendine söyledikleri falan. Bölümde en çok o sahneyi sevmiş olabilirim Songül’e dair dicektim ama daha cümlem bitmeden aklıma iki tanesi daha geldi. Biri, sokak kavgasına müdahele, diğeri de Derya’yla hastanede sohbet ettikleri sahne.

Derya’nın varlığını zaman zaman rahatsız edici bulsam da, Songül’le ikisi de üzülmeden arkadaş olmalarının bir yolu olsa keşke dedim bu bölüm. Aralarındaki iletişim çok hoştu. Evde düğün fotoğraflarını gördüğünde de üzüldüm Derya’ya.😔

Biraz da güzel, hatta güzel ötesi şeylere gelecek olursak; ütü sekansına BAYILDIM ben arkadaşlar. Sadi’nin dibine girip telefonu öğretmeye çalışırken Songül’ün aklının gitmesi, kaydetme şekilleri muhabbetleri, beş yıllık evli çift goygoyu falan harikaydı. 10/10 diyorum. Sadi’nin her koşulda çok rahat çok profesyonel olması, Songül’ün de habire kalbi pır pır dolaşması komik ayrıca. Eğleniyoruz efenim, sağolsunlar. Sadi hocacığımın haraç mevzusuna da müdahele edişi çok güzeldi, dize getirecek bu şerroları yakında. Hevesle bekliyorum.

Can’ın babasını pilav arabasıyla gördüklerinde üzülünce o kadar korktum ki utandı mı diye, biliyorum çünkü asla öyle bi insan değil. Sonra adam kendi mesleğini yapamadığı için kendini suçlu ve mahcup hissettiğini anlayınca aşırı rahatladım. Aralarının düzelmesine ve evdeki sahnelerine de çok sevindim.🥺 Bundan sonra arada görürüz gibi çocukların samimi pilav yemeli sohbetli hang out sahnelerini.

Aylin’in babasının, geç de olsa yüzsüz karısına ayar vermesi de iyiydi. Gerçekten öyle itici bir insan ki, terbiyesiz utanmaz, kibirli pislik. Aylin’in kardeşine hiç kıyamıyorum ama, oyuncunun aşırı tatlı suratından mıdır nedir bilmiyorum artık.

Melek’e göz diken AMCANIN, kendinden kim bilir kaç yaş küçük çocuğa abi çekmesi cringe damarlarımı patlatırken Zülfikarcığıma da çok üzüldüm. İnatçı ergen kardeşinin kendini tehlikelere atmasına şahit oluyor sürekli.. (Kavga sahnesinde Melek’ik bakmaya bile kıyamıyorum demesi 😍)

Son olarak, ben de herkes gibi Songül’ün İstanbul diye tutturmasının sebebi olan şeyle ilgilenmeye başlamasını, sürekli tribal enfeksiyonlarda gezmek yerine bu işin odak noktası haline gelmesini istiyorum elbette. Bu hikayenin bi duruşu, imajı var sonuçta aga.. Neyse şaka bir yana, umarım Songül’ün sahneleri iyileştirilir. Sadi’nin her şeyi dengeli düzenli şekilde ilerliyor, her açıdan görüyoruz ama Songül yaz dizisi esas kızı gibi takılmaca, ayıptır yani. Yaver’in ihanet etmeyeceğini de söylemiştim fragman yorumumda, şükür ki yanılmadık. Sonraki yazılarda görüşmek üzere.