Aşkın ömrü var mıdır? Ya da aşk bir ilüzyondan mı ibarettir? Kader dediğimiz şey işlerin olması gerektiği gibi ilerlemesi midir yoksa onu biz mi belirleriz?
Tom Hansen mimarlık mezunu bir tebrik kartı yazarıydı. Hayat onun için tüm sıradanlığıyla devam ederken bir gün bir ışık doğdu. Ve o ışık onun hayata çıkan yollarını aydınlattı. Bir gülüşün ışığıydı bu. Summer… Tom’un hayatının yeni mevsimi. Peki bu bir aşk hikâyesi mi? Kesinlikle hayır. Aşktan farklı bir şey bu. Bir kader… Olmazlar olur mu ya da olanlar olmazlar mıdır? Yeni bir başlangıç farklı bir insanla mı yapılır farklı bir senle mi? Peki ya umut?.. O her daim yaşar mı içimizde ya da yaşamalı mı?..
Zamanın bir ileri bir geri sarmasıyla ilerliyor hikâye. Bu beş yüz günü farklı aralıklarla yaşıyoruz ve önce ile sonra arasında gidip geliyoruz. Hâyâller ile gerçekler arasında… Ben Tom’u sevdim. Biraz zor oldu ama Summer’ı da. Sizin de seveceğinizi düşünüyorum. Bir zamanlar çok sevdiklerimizi artık sevmemeyi öğrettiği gibi sevmediklerimizi de sevmeyi öğretiyor nasılsa bize hayat.
Muazzam efektler, replikler, sahne geçişleri ve tabii şahane oyunculuklar… Tom rolünde Joseph Gordon-Levitt ve Summer rolünde Zooey Deschanel harikalar yaratmışlar. Bu arada siz de dizinin müziklerine bayılanlar kervanına girerseniz eğer Spotify’da çalma listesi olarak bulunması gözlerinizden kalpler çıkartacak sanıyorum. Ben indirdim bile ^^
Filmden alacağımız derse gelirsek… Hâyâllerinden vazgeçme! Çünkü hâyâllerin seni sen yapan ve şu hayatı katlanabilir kılan şeydir. Ve sevmekten de asla vazgeçme! Çünkü sevmek şu hayatta insana bahşedilmiş en büyük mucizedir.
Her daim sevgiyle, umutla…