1) Yağız
Yağız Egemen, biz zaten onu en başta yalnızlığıyla tanıdık sonra aşkına hayran kaldık. Daha küçükken belki de ailesinden uzakta yaşayacak kadar olgunlaşmamışken gönderilmişti Yağız Amerika’ya. Ailesinden, kardeşlerinden uzaklaştırılmasının sebebini kendisi de çözememişti. Sonra geri döndü, koca şirketin, kardeşlerinin yükü omzundaydı hep. Hangisinin başı sıkışırsa sıkışsın Yağız hemen yanlarındaydı. Bazen öyle fedakarlıklar yaptı ki, biz bile bu kadar da olmaz dedik. Yağız’ın sadece ‘Yağız’ olmasına hiç izin verilmemişti çünkü. Yıllar önce bile anne babası tarafından kendisine bu misyon yüklenmişti, abilik yapmak, diğerlerinin yıktıklarını toplamak, etraftakilere göz kulak olmak. Aşık oldu Yağız hiç olmaması gereken birine… Kendisi gibi yaraları olan birine. Ona yardım etti, içindeki renkleri ortaya çıkarttı tekrar, içindeki kız çocuğuyla barışmasını sağladı. Yağız Hazan’ın yaralarını sarmasına yardım etti, onu iyileştirdi. Peki kendisi? Kendi yaraları?
Yağız o kadar yalnızdı ki aşık olduğu zaman bunu yaşayan nefes alan birine söyleyemedi. Kendince çok yanlış bir şey yapmıştı çünkü onun içini rahatlatacak, bunun masum ve temiz bir duygu olduğunu söylecek kimsesi de yoktu. Annesinin mezarına fısıldadı onunla konuştu, orada döktü içini. Annesi yaşıyor olsaydı ona bile söyleyemezdi, dillendirmezdi bunu. Aşkını yaşayabileceğini hiç düşünmemişti. Hazan ona aşık olduğunda, duygularının karşılıklı olduğunu anladığı zaman bile aşkını yaşamayı düşünmedi çünkü kardeşi vardı. Çok sevdiği hayatı boyunca koruyup kolladığı kardeşi Yağız’a onun kendisine değer verdiği kadar değer vermiyordu ama… Aşkı ortaya çıktığında, ihanetle suçlandığında arkasında duran kimse yoktu. Babası eşyalarını toplayıp Amerika’ya gitmesini istedi. Yağız gitmedi yine kardeşi için kaldı, onun kendisine tekrar bir oyun oyanayabileceğini aklına bile getirmedi. Bir sürü insanın kalabalığın içinde öğrendi tüm hayatının bir yalan olduğunu. Saygı duyduğu çok sevdiği soyadının, adının ailesinin bir yalan olduğunu… Gerçek annesinin onu, sevdiği kadını öldürmeye çalışan bir kadın olduğunu öğrendi… Kendi adıma konuşacak olursam bir koca sezon boyunca Yağız’ın bu durumu öğrenmesini ve hikayenin onun tarafına dönmesini bekledim ama dönemedi. Final bölümünden bir bölüm önce açığa çıktı Yağız hakkında her şey. Üstü çabucak kapandı, geçiştirildi. Oysa Hazan’ın yaralarını saran Yağız gördüğümüz gibi, Yağız’ın yaralarını saran Hazan da görseydik çok güzel olurdu. Birbirini seven ve birbirine merhem olan iki insan…
2) Fazilet
Fazilet dizinin en baba en ağır karakteridir benim gözümde. Son bölümlerde yaptıklarını onaylamasam, hatta genel olarak kızlarına bakış açısı çok hoşuma gitmese de. Öncelikle Fazilet’in tüm yaptıklarını yapmasının bir sebebi var. Kızlarının kendisi gibi bir hayat yaşamasını istememesi, refah içinde olmalarını istemesi. Hazan ve Ece’ye karşı çok farklıydı Fazilet birine aydınlık yüzünü gösterirken diğerine karanlık yüzünü gösteriyordu başlarda. Ece’yi güzelliğini kullanarak yükselmesi için yüreklendirirken, Hazan’ı görmezden geliyordu bile diyebiliriz. Karşılaştığı sorunlar karşısında dizideki diğer karakterlerden daha akıllıca davrandı. Olayları çoğu zaman leyhine çevirmeyi başardı. Yöntemleri tehdit, şantaj vb. şekilde olsa da.
Aşktan çok korkuyordu Fazilet, aşk hakkında “Aşkın zararsızı olur mu? Aşk safi ziyan tepeden tırnağa zarar ziyan!” demişti. Bu Fazilet’in geçmişi hakkında merakımın daha fazla artmasına sebep olmuştur. Söylediği bazı cümleler o kadar derindi ki… Yaşadıklarından çıkardığı dersler sonucunda söylüyordu bunları belliydi. Hazan’ın isminin ‘Hazan’ olmasının bile ayrı ve daha güzel bir hikayesi vardı mesela ama biz onu da Hazan’ın yazdığı veda mektubundan üç saniyede öğrendik. Fazilet karakteri diziye de adını vermesinden dolayı daha iyi anlatılmayı hak ediyordu sanki. Onun durumu da hızlıca kapatıldı. Bir koca sezon boyunca dizi yerinde saydı sanki olaylar oldu, heyecan yaratıldı ama sonuçta yine hiçbir olay finale kadar tam olarak bağlanamadı. Fazilet Hanım ve Kızları senaryosunu şu şekilde anlatabilirim sanırım gökdelen yapılacak kadar derin ve yoğun bir temel kazıldı ama üstüne sadece bir baraka yapıldı. Her hafta düzenli olarak izleyen seyirciler olarak daha fazlasını görmeliydik bence. Hem yazılan karakterlere hem de bizlere haksızlık yapıldı.