Evlilik Hakkında Her Şey | 13. Bölüm Yorumu

Bodoslama dalacağım, kusura bakmayın. Bölümün konusu olan minik Ece ve babasının terk ediliş hikayesi içimi parçaladı. Kadına empati yapmakta da aşırı zorlandım hatta. Ece demişken, çocuk oyuncunun performansını baya başarılı buldum. Kızın bakışları, konuşması, hali tavrı hep büyümüş de küçülmüş gibiydi. Geleceği parlak belli.

Komedide izlemeye alışkın olduğumuz Anıl Çelik’i ise ne yazık ki pek beğenemedim. Karakter güzel yazılmış, detaylar da iyi düşünülmüş ancak tüm emeğe rağmen ortaya çıkan sonucu hayli yapay buldum. Belki de oyuncunun son işlerinin hep başka bir türde (romantik komedi) olmasından kaynaklanıyordur. Çünkü Erkenci Kuş’ta CeyCey’i de, Baht Oyunu’nda Ali’yi de bayıla bayıla izlemiştim.

Rüzgar’ın babası olacak sığıra çok gıcık oldum. Karısıyla arabada yaşadığı “senden habersiz çarşıya gittim diye nişanı bozacaktın” ve benzeri cümlelerin gururla onaylanması midemi aşırı bulandırdı. Zaten evrimi de çok saçma oldu, neyse.

Belki gereksiz olacak ama, Güneş’in gelinlik deneme sahnesinde seyirci olarak bizlerin ilk gördüğü gelinlik çok güzeldi. Çolpan’dan yediği hakaretleri asla hak etmedi demek istiyorum. Sonradan beğendikleri, görenin ağzı açık hayran kaldığı ?? çirkindi mesela. Bu da böyle bir detay. Gelinlik demişken, Cevher kadınlarının birbirine sataşıp atışmaları gereksiz ama keyifliydi.

Bu arada çook dandik bir barışma sahnesi görmemiz bölümün kötü, yine her türlü dekor ve detaya özenilmesi de iyi yanıydı. Sanem’in, evlilik teklifi alacağını sandığında “ablaa” diye paniklemesi çok tatlıydı. Tabii ki ısrarla farklı yönlendirilme olsa da, biz teklifin başka bir şey olacağını biliyorduk.

Bunu en kibar nasıl ifade edebilirim diye kasmadan söylemek istiyorum Çolpan’ın paylaşılamamasına gümledim. İmkansız olduğu için değil, yaşları itibariyle görmeye alışık olmadığımız bir durum olduğu için. Yetmiş yaşındaki adamların “yaşlı kurt, azgın teke” falan diye laflar edip didişmesi çok komikti. Liseli ergen gibi takıştılar lol.

Dünür boşama mevzusunda koskoca müteahhit hırbo beyin Neyran hamlesi beklendikti. O cadıyı yine göresim hiç yoktu, ama neyse. Tekrar ana hikayeye dönecek olursak, kızın annesi ve zeka + ahlak yoksunu avukatı tarafından götürülmeye çalışıldığı sahne çok duygusaldı. Azra’nın gelip müdahele etmesini sabırsızlıkla bekledim. Hemen ardındaki, yerden paraları toplama sahnesi de çok tatlıydı.

Azra-Yıldırım flörtü güzel olsa da, her zamanki gibi bu hızlı geçişi asla kabullenemediğimi söyleyeceğim. Sanki Azra evliliğinde mutsuzmuş, bitmesini dört gözle beklemiş de sevdiceğine kavuşuyor gibi yazıldı saçma sapan. Halbuki başka gayet sert, mesafeliydi. O geçiş iyi yapılamadı.. Yine de aşık bi Yiğit Kirazcı izlemek her zaman harika tabi.

Yavaş yavaş sona gelirken buradan bütün yetkililere sormak istediğim mühim bir şey var. Ural’ın teklifi şaka mı? 😃 Tamam yani kız seni seviyor da, aniden bütün düzenini ailesini işini geride bırakıp başka bi ülkeye taşınmak? Abart demek istiyorum kendisine. Sanem evlilik teklifi zannetti diye yüreğine inecekti ama neyin geldiğini bilse daha çok inerdi herhalde.

Kahve diyaloğu çok tatlı olsa da, bölümün finalindeki o sahne her şeyi mahvetti. Gerçekten dünyanın en sinir bozucu klişesini araya sokup tadımızı kaçırmaya gerek var mıydı? Sergen’in fırsatçılığına da yuh diyorum. Ulan arkadaşım de bir şey de, ne halt etmeye pislik yapıyorsun?

Uzun lafın kısası, genelin aksine ben bölümü beğendim. Önceki bölümlerde cıvıklık dozu kaçan Çolpan karakterini biraz toplamışlar, ultra cringe, lüzumsuz sahneler azalmış yani. O açıdan rahatladım. Diğer şeyler de güzeldi. Her bölüm yeni konu açmalarını ve birlikte yürütmelerini de seviyorum zaten. Günlerime neşe katıyor bu dizi, umarım bozmadan ilerler. Görüşmek üzere!