tds_thumb_td_300x0
Erkenci Kuş 12.Bölüm: Ben Sana Aşık Oldum

11.bölüm Albatros ve Sanem’in büyük kavuşmasıyla sona ermişti. Bu bölümde Sanem, Albatros’un Can olduğunu öğrenince sevincini gizlemeyi beceremeyip içindeki tüm coşkuyu ve heyecanını dışarı vurdu. Can’ın onu sevdiğinden tam emin olamadığından mıdır bilinmez, hâlâ “Can Bey” demeye devam etti. Ama Can, bizi duymuşcasına –sonunda- “Bu geceden sonra Can mı desek?” dedi. Sanem hayret ettirecek bir şekilde hemen kabul etti ve “Can.” demeye başladı, aslında bir nevi prova yapıyordu. Gitmek isteyen Sanem, Can’ın “Bence sen bir yere gitme, benim yanımda kal…” teklifini nasıl oldu da reddedebildi hala aklım almıyor. 😅  Opera binasından çıkıp yürürken sokakta şarkı söyleyen ve onları dinleyen insanların arasına dalıp dans etti, mikrofonu kaptığı “Albatros Can Bey’miş!” diye bağırdı. Aşkını ve coşkusunu tüm İstanbul’a duyurdu resmen. O esnada kendini sahile atan Can ise içindeki heyecan ve aşkı babasına anlatmayı, ama dolaylı yoldan anlatmayı seçmişti. “Tüm dünyada arayıp da bulamadığımı, nihayet burada İstanbul’da buldum diyebilirim.” dediği an hepimiz mest olduk.😍

Osman’la buluşan Sanem, Ayhan’a anlatamadığından, içinde ne var ne yoksa hepsini Osman’a anlattı. Can’ın kendisine aşık olduğuna emin olduğu halde, Osman’ın sözleri karşısında kafası allak bullak oldu. Ama “Böyle bir öpüşme yok!” diyerek heyecanını kaybetmemesi beni mutlu etti. 😇

Orgatte içeceğinin fotoğraf çekimi için Can’ın fotoğraf makinesinin kullanılması gerekiyordu. Deren’in söyleyiş tavrından anladığımız üzere Can, normal şartlarda bunu asla kabul etmezdi ama içindeki mutluluk sayesinde hemencecik kabul etti. Hatta Deren de şaşırdığı için tekrardan sordu. Ama neyse ki Can’ın fikri sabitti. 

Öte yandan Sanem; gülümsemelerle birlikte Can’ı düşünürken, iç sesine (onun deyimiyle kafa sesine) hâkim olamadı. Polen’i sorgulayan hatta Can’dan uzaklaşmasını söyleyen bu kafa sesi zaten kafası karışık olan Sanem’in aklını iyice bulandırdı.

Ayhan ve Ceycey cephesinde de işler biraz karışıktı. Aşk konusu açıldığında Ayhan Ceycey’e “Senin aşkın bende karşılıksız.” deyince beklediğimin aksine Ceycey’den sakin bir tepki gelmişti. Bense Ceycey’den her zamanki motora takıp konuşmasını, hatta bağırmasını beklemiştim. O “Bende belirsizlik fobisi var, netleşince o da gitti.” diyerek konuyu açıklığa kavuşturup gitti.

Can, eve geldiğinde içeriye girer girmez Polen’in bırakmış olduğu notu gördü. Tam tahmin ettiğim gibi; doğum günü partisinden Sanem’in yanına giden Can’ı görünce artık ondan vazgeçmiş ve dönüş biletini çoktan almıştı. Neyse, başımız bir beladan ve karmaşıklıktan kurtulmuş oldu. Daha rahatız en azından, şimdilik tabii! 🙃

Can hâlâ içindeki mutluluğu atamamış bir vaziyetteydi. Her ne kadar beğenmese de Sanem’in yaptığı çiğköftelerden yedi. Çiğköfteleri yerken Sanem’le kavuşma anını düşünüyor ve gülümsemesine engel olamıyordu. Sanem de aynı şekilde, Can’ı düşünüyordu…

Sabah olduğunda, Ayhan tabii ki hemen Sanem’in evine geldi ve onunla konuştu. Mevkıbe de durur mu? Sanem ve Ayhan’ı dinlemeye peşlerinden geldi. Neyse ki konuşmanın tamamını duyamadı, sadece sonuna denk geldi. Ayhan Sanem’i kurtarmak için kaş göz yaptı ve Sanem de hemen konuyu değiştirdi. Bakkalda Nihat ile Mevkıbe’nin konuşma gündeminde hâlâ Sanem’in Can Divit konusunda boşa ümitlenmesi vardı. Ah bir bilseler aralarındaki aşk ne kadar tutkulu, ne kadar kuvvetli…

Sanem’i şirkete yürürken gören Can tam anlamıyla (😅) Sanem’in peşinden koştu ve “Günaydın.” dedi. Beklemediği bir şekilde “Günaydın Can ‘bey’” cevabını alınca garipsedi haliyle. Bunun üstüne “Dün gece senin o güzel kafanda neler yaşandı?” dedi. Bir insan, neler olduğunu bu kadar tatlı bir şekilde sorgulayamazdı herhalde.

İkisi birlikte şirkete girdiler. Peşlerinden gelen Ceycey ve Deren onlara seslendikleri ve bir şeyler anlatmaya çalıştıkları halde ikisi de onları takmadı ve yollarına devam ettiler. Can’ın odasına girdikleri gibi Can Albatros’u sorgulama mevzusunu açtı, Sanem de sorularını teker teker yöneltmeye başladı. Can her bir soru için cevap verirken Sanem’e yaklaştı. Aralarındaki tutku metreler öteden belli aslında!

Toplantıya geçilmeden önce Deren Sanem’i odasına çağırmıştı. Umursamaz bir tavırla Deren’in odasına gitti. Önce, fotoğraf çekimi için Osman’ı ikna etmesi gerektiğini söyledi. Sanem kendinden emin bir şekilde Osman’ı ikna edeceğini söylediği için Deren biraz kinayeli bir şekilde “Yeni ayrıldınız ama baya arkadaş gibisiniz. Çok medenisiniz.” gibi cümleler kurdu. Sanem de işkillendi ve ona göre cevaplar vermeye çalıştı. Gitmeye yeltendiği anda Deren Sanem’e kendince öğütler verdi. Aklı sıra Sanem’i tehdit edecek ve Can’dan uzak durmasını sağlayacak. 😅 Deren’in ne konuda konuşacağını az çok kestirmiştim ama bu kadarını tahmin etmemiştim…

Şirkete Aylin’in gelmesiyle ortalık yine biraz gerilmişti. Aylin, Emre odasında olmadığı hâlde odaya gideceğini söyleyip oraya yöneldi ama kapının önünde Leyle ile karşılaştı. Leyla, Emre’ye karşı olan hislerine yenik düşüp “Emre Bey odada yokken sizi odaya alamam.” deyip Aylin’i odaya sokmadı. Emre geldiğinde Aylin ilkokul çocuğu gibi şikâyet etse bile Emre’den beklemediği bir tepkiyi gördü. Emre Leyla’yı haklı buldu. :))

Sanem, Osman’ı ikna etmek için telefonda konuşurken onun olduğu yere çay almak için Can da geldi. Ortalıkta kimse de yokken sorgulanmaya devam etmek istedi. Ben “Can ne kadar meraklıymış sorgulanmaya” derken, Sanem sanki bunu duymuş gibi aynı cümleyi Can’a karşı söyledi. Ama Can durmadı tabii ki ve “Bu gereksiz kısımları atlayıp bir sonraki levele geçmek istiyorum.” dedi. Sanem hala ısrarcı aynı seviyede kalmakta. Sanem yeni sorusunu Can’a yöneltti. Neden nişanlısından ayrıldıktan sonra Albatros olduğunu kendisine söylemediğini merak etmişti. Can’ın verdiği cevap Sanem’i çok şaşırttı. Hatırlarsanız 5.bölümde kulübede Sanem sarhoş olmuştu ve dans ederlerken Can Sanem’e “Aradığın Albatros benim.” demişti. E sarhoş olduğu için Sanem bunu hatırlamıyordu tabii ki.

Hem kızlarını görmek için hem de faturayı getirmek için şirkete gelen Nihat, Can’ın odasındaydı. Can Sanem’den iki çay isteyince Sanem eline tepsi ile gergin bir şekilde odaya girdi. “İki bardak çay ne ya? Semaver getirelim isterseniz.” gibi cümleler kuran Sanem’e karşı Can onu sonunda sakinleştirdi ve babasının da odada olduğunu, çayın ikincisinin de onun için olduğunu gösterdi.

Geçen bölümde Leyla’yı unutan Emre, bunu telafi etmek istediği için şirkete salata sipariş etti. Başta kabul eden ama sonra vazgeçen Leyla, Güliz’i görünce salatayı eline tutuşturdu. Sonunda saçma bir aşk peşinde koştuğunu anlıyor sanırım…

Sanem kostüm işleriyle uğraşırken Can yine Sanem’in yanına geldi. Sanem baya uğraştı kaçmak için. Gözüne fotoğraf makinesi ilişince, “Ceycey’e götürmem lazımdı.” deyip kaçtı. Ama koşa koşa makineyi getirirken biriyle çarpışınca makine elinden fırladı ve yere düşüp parçalandı. Tabii herkeste bir telaş! Can’ın makinesi, üstelik çok nadir bir parça. Sanem başta olmak üzere herkes telaş yaptı. Herkes toplandı “Ne yapsak, ne etsek?” diye düşünmeye başladı. Deren, makineyi tamir edebilecek tek kişiyi aradı ama onun da müsait olmadığını öğrenince yine telaşlandılar. Kalabalığı gören Can oraya gelince makinenin parçalarını sakladılar. Sakin bir dille neler olduğunu Can’a anlattılar, tabii makine onun yüzünden kırıldığı için suçluluk duygusuyla ağlamaya başlayan Sanem’i görünce sakin cevaplar verdi. Makineyi ve parçalarını alıp kendi tamir edebileceğini söyledi ve Sanem’i de alıp odasına gitti. “Senin gözyaşlarından önemli değil.” dedi ve biz mest! Tamir ederken yanında durması için Sanem’i de karşısına oturttu. Makineyi tamir edince denemek amaçlı (aslında kendisi öyle istediği için.😅) Sanem’in fotoğraflarını çekti.

Fotoğraf çekimi için hazırlık yapılırken Güliz, Osman’a karşı çok ilgiliydi. Sürekli ona bakıyor, onunla konuşuyordu. Eğer Osman Leyla’dan vazgeçerse Güliz ve Osman shiplerim!

Sanem ve Can beraber gezip konuşurlarken, konu konuyu açtı ve Can’ın geçmişine geldi. Can Divit, sevdiği kadına güvenerek ne var ne yoksa anlattığı için benden bir puan daha kazandı.

Can Sanem’i şef arkadaşının yanına götürmeye ikna etti, aslında götüreceği yer evinin bahçesiydi. Güzel bir hazırlık yapılmıştı. Başbaşa yemek yediler, konuştular, sohbet ettiler. O kadar güzel bir çift oldular ki izleyip izleyip hayran oluyorum resmen.

Can Sanem’i alıp çocukluğunun geçtiği eve getirdi. Beraber manzarayı biraz seyrettikten sonra Can Sanem’e gözlerini kapatıp İstanbul’un sesini dinlemesini söyledi:

“Ne duyuyorsun?”

“Martılar, dalgalar, rüzgâr çıngırakları, vapurlar, gülen çocuklar, rüzgar…”

“Başka?”

“Benim sesim, sizin sesiniz…”

“Ben sana aşık oldum Sanem.”

Can, Sanem’e o kadar derin, o kadar güzel bakıyor ki. Hepimiz o an içimizden “Can Divitler gerçek olsun!” dedik, o kadar yani! 😍

Akşam Can eve gittiğinde Emre’yle konuştular. Emre ısrarla aşık olduğu kadının kim olduğunu sordu. Sanem olduğunu öğrenince aklına Sanem ile birlikte yaptıkları onca kötü plan geldiğinde suçluluk duygusundan da değil, tehlike oluşturacağından, Can’ın mutluluğunu görüyor olmasına rağmen “Sanem sana göre değil.” gibi cümleler kurdu. Kısacası zırvaladı. Dizide öyle bir çift yapmışlar ki; hem Aylin, hem Emre ikisi de birbirinden itici!🤢

Sanem de Ayhan ve Osman’la konuşurken Emre ile yaptığı şeylerin suçluluğunu yaşıyordu ve ne yapacağını bilemez haldeydi. Emre’yi aradı ve buluştular. Sanem Can’a her şeyi anlatmak istediğini söyledi ama Emre kendi başına geleceklerden korktuğu için reddetti. Israrla “Affetmez.” demeye devam etti.  Üstüne, yaptıkları hiç yetmemiş gibi aralarındaki aşkı kötüledi. İçimde tuttuğum tüm kötü kelimeleri Emre’nin yüzüne haykırma gibi bir fırsatım olsaydı keşke!

Ertesi sabah Can’ın evinde herkesin bulunduğu bir toplantı yapılacaktı. Can ve Sanem mutfaktalar iken Sanem yine “Can bey.” deyince Can “Bir daha bana baş başayken Can bey dersen seni öpmek zorunda kalırım.” cümlesini kurduğunda hem Sanem hem de biz adeta erimiştik!

Herkes masaya oturduğunda Aylin zaten yapacağını çoktan yapmıştı. Sanem’e Can’ın yalana tahammül edemediğini göstermek için çevirdikleri dolap, aslında suçlu olsa bile Metin ve Can’ın arasını fena halde bozdu. Can annesiyle hiç görüşmüyordu ve meğerse şirketin hisselerinden biri Can’ın annesine aitmiş. Metin de şirketin avukatı olduğu için annesine şirkette olanları bildirmek zorundaydı. Can’ın, Metin’in prensip gereği şirketin avukatlığını yapamayacağını söyleyip, çocukluk arkadaşından vazgeçtiğini gören Sanem’in içinde ne fırtınalar koptuğunu tahmin etmek zor değildi. Herkes orayı boşaltınca Emre Sanem’in yanına gidip, “Görüyorsun dimi? Abime en ufak yalanın bedelini.” dedi. Abisinin düşmanı resmen bu adam!

Sinirli olduğu halde Sanem’in yanına neşeyle gelen Can’ı görünce Can’ın aşkının büyüklüğüne gerçekten çok emin oldum. Yine sahile, aynı yere gittiler. Sanem her zamanki gibi zırvalamaya başladı. Can’ın zaten bozuk olan sinirleri iyice bozuldu, adam sinirden deliler gibi gülmeye başladı. Aralarında ne kadar ciddi olduğunu anlayamadığım bir savaş başladı. Dizinin son dakikalarında ve mevzu hala savaş iken aralarında geçen diyalog beni dakikalarca kahkaha atmaya zorladı resmen.

“Savaş diyorsunuz yani? Tamam, ben hazırım. Bakalım Sanem mi yaman, Can mı yaman görelim.”

“Tabii ki Can Yaman! Benim yamanlığımı test etmek istemezsin.” 😅

Erkenci Kuş’un 12.bölümü de açılan bu savaşla sona erdi. Benim için bu bölümün en güzel sahnesi, Can’ın Sanem’i çocukluğunu geçirdiği köşke götürüp orada ilan-ı aşk ettiği sahneydi. O sahne çok naif, çok güzel bir sahneydi. Defalarca izleyeceğime, hatta sizlerin de izleyeceğine eminim.

Haftaya görüşmek üzere…

Sevgiyle kalın…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!