Erkenci Kuş 11.Bölüm: Albatros Masalı

Geçen bölümün sonunda Sanem yalnız kalmak isteyip kendini ormana bırakmış, sonra da denize girmişti. Can onu yalnız bırakmak istemediği için peşinden gitmişti ve aralarında büyük bir yakınlaşma olmuştu. Yeni bölümde tam da “Sonunda!” dediğimiz an Deren, bulundukları yere “Caaan!” diye her zamanki bağırışıyla daldı ve sahnenin tüm romantizmini aldı götürdü resmen. Neyse ki Sanem son anda atağa geçip bileğine kramp girmiş gibi numara yaptı da, paçayı kurtardı ikisi de.

Orgatte içeçeği için yapılan reklam çekimi, kameranın kartının bozuk olmasından kaynaklı olarak çöp oldu. Mecburen yeni çekim yapılacaktı. Çekim yerine gittiklerinde Can ve Sanem’in üzerinde anlamsız bakışlar vardı. İkisinin de ıslak oluşu etraftaki herkesin aklında soru işaretlerine sebep olmuştu. Sanem “Kaplumbağa karaya vurmuştu onun için denize girdim, bileğim burkulunca Can bey beni kurtardı.” yalanını uydurup diğerlerini başından savarken, Can’sa “Acil bir şey için ıslanmam gerekiyordu.” diyerek geçiştirdi. Asıl konu olan çekime sıra gelince, yeniden çekim yapılması için herkes organize oldu. Ne olursa olsun çekimin yapılması için Can’ın bizzat kendisi yönetmenlik yapacaktı. Herkese görev dağılımı yapıldı. Sanem yeni bir ekip için herkesi tek tek arayıp uğraşırken birden Can Divit belirdi. Yeni flörtleşmeye başladılar resmen. Can kendi elleriyle üzüm yedirdi. Denizdeki “beraber yalnız kalma” olayından vazgeçti mi onu sordu ve onaylanınca sevindi. Birbirlerine ışıltılı gözlerle baktılar, yakınlaştılar, gülüştüler. Kısacası oldular bunlar. 🙂

Aylin, Emre’ye uğramak için eve gittiğinde Polen’le karşılaştı. İki kötü kadın karakter yan yanayken ne konular döner herkes bilir muhtemelen. Aylin Sanem’i ortadan kaldırmak için Polen’i gaza getirmeyi denedi. Polen hala “Can bana geri dönecek.” düşüncesinde olsa da dolduruşa geldi ve biz de bakışlarından o kötülüğü okuyabildik.

Çekimlerin yeniden yapılacağını ve ekibin çekim alanında kalması gerektiğini Leyla’dan duyan Mevkıbe, Sanem’e olan güvensizliğinden midir bilinmez, aldı telefonu görüntülü aradı Sanem’i. Orada kalabilmek için çabalayan Sanem ise alandaki herkesi tek tek gösterdi. Zorla ikna olan Mevkıbe, Sanem’in arkasından beliren Can’ı görünce iyice ikna oldu ve böylece Sanem de izni koparmış oldu.

Birbirlerine “beraber yalnız kalma” sözü veren Can ve Sanem, akşam olduğunda doğru anı beklediler. Can Sanem’in çadırına doğru giderken yine Zebercet belirdi ve engel olmaya çalıştı. Can ne yaptı etti Sanem’i görmeyi başardı. Çiftimiz mutlu mesut yürüyüşe çıkacakken yine bir bağırtı duyuldu. Kimden mi? Tabii ki Deren’den! Çadırda gördüğü böcek yüzünden çığlıklar atan Deren, fark etmeden de olsa Can ve Sanem’in gerçekleşecek romantik anlarına engel oldu.

Biraz zaman geçtikten sonra Sanem’in telefonu çaldı ve bilin kim? Evet! Can Divit arıyordu. Sanem heyecanla telefonunu kapıp dışarıya çıktı. Can ona kaldığı yeri söyledi, Sanem de aşık tabii, “Beş dakika görsem yeter.” deyip Can’ın yanına gitti. Hamağa beraber uzandıklarında Sanem’in dikkatini çeken şey yıldızlar oldu. Can’a “Sizin bir yıldızınız var mı?” diye sordu. Can yok dedi ama Sanem’in soruşundan kendisinin bir yıldızı olduğunu anladı. Orion takımyıldızıymış Sanem’in yıldızları. Can’a hikâyesini anlattı. Yine duygusal bir hikayeydi tabii..

Can “Beş dakika daha kal.” diyerek ne yaptı etti Sanem’i sabaha kadar yanında tutmayı başardı. Sabah olduğunda Can’la yan yana uyuduğunu gören Sanem, “Ben beş dakika için gelmiştim.” diyerek telaşlanınca Can yere kapaklandığı hâlde umursamadan kaçıp gitti.

Sabah çekim alanına Polen ve Aylin gelince tam anlamıyla herkesin keyfi kaçtı. Sanem’den kahve isteyip Can’la konuşmaya giden Polen, Sanem hakkında demedik şey bırakmadı. Sanem de duyunca haliyle sinirlendi, kahveyi de götürmeden çekip gitti. Sanem’in deyişiyle Çubuk Polen, haddini baya baya aşmış oldu.

Sanem duyduklarının üstüne savaş açmaya hazırdı. Ne olursa olsun bu sefer vazgeçmeyip Can’ın yanında kalacaktı. Can’ın yanındaki koltuğun boş olduğunu ve Polen’in oraya oturmaya hazırlandığını görünce adeta koşa koşa gitti ve oturdu. Herkesin “Sen ne yapıyorsun?” bakışlarına rağmen de olsa. Birbirleriyle bakışmakla meşgul olan Can ve Sanem çekimi tamamen unutup kendilerine odaklandılar. Zebercet’in ortalığı karıştırmasıyla kendilerine geldiler.

Çekim bittikten sonra Polen, Can ve Sanem aynı arabada dönüş yolundalardı. Sanem hırs yaptığından ötürü, ne kadar uzun o kadar iyi diye düşünüp Can’ın yanında kalmaya çalışıyordu. Arabadayken Polen’in doğum gününü öğrendi. Bunu fırsata çevirmezse olmazdı tabii ki… Kendini emrivakiyle eve bıraktırdıktan sonra telefonunu kaptığı gibi Güliz’i arayıp Polen’in doğum gününü söyledi. Baş başa kalmamaları için elinden geleni ardına koymayan Sanem, Güliz’e bu haberi bütün şirkete yaymasını söyledi. 🙂

Ayhan ve Ceycey beraber çadırları teslim etmeye gittiler. Görevliye sinirlenip birden içinde ne var ne yoksa Ayhan’a söyleyen Ceycey, Ayhan’a ilan-ı aşk da etmiş oldu.

Diğer yandan Sanem, Can için çiğköfte yapmaya girişti. Polen’in doğum günü için olduğunu duyan Nihat ve Mevkıbe, Sanem’in imkânsız aşka kapıldığını sanıp Sanem’i bu aşktan vazgeçirmek için el ele verdi. Bilmiyorlardı ki bu aşk karşılıklı..

Mevkıbe, Sanem’le konuşmaya karar verdi ve çıktı karşısına. Çiğköfteden örnek verdi: “Yoğuruyoruz çiğköfteyi, tutmuyor. Bir adama aşık oluyorsun, ama o seni sevmiyor mesela.” Sanem de pek anlamadı ama üzülmem dedi ve konu kapandı.

Ayhan yaşadıkları anları düşünüp yüzündeki gülümsemeye engel olamazken, Ceycey de mutluluğunu insanlara karşı gösteriyordu.

Can reklamı kendisi editleyeceği için sabaha kadar çalışmak zorundaydı. Ama bu işi yorulmadan yaptı. Çünkü Sanem’in görüntülerini izlerken kendini gülmekten alıkoyamadı. Editi yaparken Sanem aradı. Can’ın eve gidip gitmeyeceğini öğrenmek istiyordu. Can sabah dokuza kadar orada olacağını söylediğinde Sanem “Süper!” dedi ve Polen’le baş başa aynı evde kalmalarını istemediğini Can’a bariz belli etti.

Çekimde Leyla’ya ertesi günün akşamı için yemek sözü veren Emre, o gün Leyla’yı tamamen unutmuş Aylin’le birlikteydi. Leyla saatlerce beklemişti, artık Emre’yi aramak istemişti. Aradığında Emre’nin Leyla’yı unuttuğunu duyduğunda rezil olmamak için “Arkadaşlarımla gidecektim, adresi sormak için aradım.” yalanını uydurdu. Telefonu kapattıktan sonra “Aptalım ben!” diyerek ağlayan Leyla’nın yanına, reddedildiği hâlde, Osman geldi. Sevdiği kadını, o başkasını sevdiği halde teselli etmeye çalıştı ve sarıldı. Leyla tabii Osman’ın duygularından habersiz…

Sabah Polen doğum günü partisi için hazırlık yaparken Can eve geldi. Polen aradığı bir şey için annesinin evinden kutuları getirtmişti. Zil çaldığında kapıyı Can açtı. Gelen çiçeğin içinden çıkan not Polen’i sevindirirken Can’ı baya şaşırtmıştı. Notta Fikr-i Harika ekibi yazdığını görünce Polen, Can’ın kendisine sürpriz parti hazırladığını düşündü. Aslında Sanem’in fikri olduğunu bilseee… 😄

Sanem ve Ceycey Can’ın evine ellerinde çiğköfteyle geldiler. Getir-götürcü olarak geldikleri evde parti için hazırlıklara biraz yardım ettikten sonra Sanem, Can’ın okçu kadınlara bayıldığını hatırlayıp yine hırs yaptı ve Polen’le kapışmaya girdi. Başarılı olamadı e haliyle Can da dahil herkese dalga konusu oldu. Can’ın dalga geçmesini anlayamadım, çünkü sevdiği kadını eski sevgilisinin yanında küçük görmüş gibi oldu..

Biraz zaman geçtikten sonra Sanem, Can’ı mutfağa götürdü ve çiğköftesini tattırdı. Can çiğköfteyi hevesle yemeye başlarken kötü tadına katlanamadı ve surat ifadesi de o tadın kötülüğünü belli ediyordu. Yine de biz Can’ın Sanem’e kötü olduğunu söylememesini çaktırmadan yemesini tercih ederdik ama bu da böyle oldu.

Sanem ve Güliz, parti için takside giderlerken Güliz her zamanki gibi patavatsızlığına yenildi. Sanem’e Polen’in eşyalarını Can’ın evine getirttiğini ve beraber yaşayacaklarını söylediğinde Sanem’in başından aşağıya kaynar suların döküldüğünü hepimiz fark etmişizdir. Zaten Ceycey’in Opera binasında tek başına çalışmasına yüreği elvermediği için bu bahaneyle CeyCey’in yanına gitmeye karar verdi.  Güliz’e çok belli etmemeye çalışıp taksiden indi. O sırada çalan şarkı da sahneye çok uymuştu: Ceren Gündoğdu- Tepetaklak.

Partide Sanem’in yokluğunu fark eden Can Güliz’e onu sorduğunda aldığı cevap onu çok sinirlendirdi. Bir şekilde Sanem’e anlatması gerektiğinin farkındaydı. Odasına gidip ne yapsam diye düşünürken yine Albatros olup Sanem’in yanına doğru uçmaya karar verdi.

O sırada Opera binasında Can ile olan anılarını düşünmekle meşgul olan Sanem telefonunu eline aldı ve Can’a bir mesaj yollamaya karar verdi. “Keşke yan yana olsaydık.” yazdı ve sildi. “Albatros siz olsaydınız.” yazdı ve yine sildi. Son olarak “Keşke…” yazdı ama bu sefer mesajı gönderdi. O sırada Albatros hâline bürünmekle meşgul olan Can, mesajı gördüğünde yüzündeki gülümsemeye engel olamadı. Hemen Albatros olup Opera binasına gitti. Cesaretini toplayıp locaya giden Sanem, Albatros’la öpüştüğü anı düşündü. O sırada loca kırmızı ışıklara büründü. Sanem kim olduğunu anlamaya çalışırken uzaktan kendisine doğru gelen Can’ı gördü. Can Sanem’e yaklaştı ve “Keşkenin devamını merak ettim.” dedi. Sanem cümlesini toparlamaya çalışırken Can’ın, yani Albatros’un ayakkabılarını gördü. O an Albatros’un Can olduğunu anladı. 40.yıl partisinde öpüştüğü adam, geniş omuzlu ve sakallı adam, Albatros, Can’dı. Keşke’si gerçek oldu. Onun şaşkınlığını yaşarken Can Sanem’i öptü. Sonunda Sanem Albatros’una, Can da Sanem’ine kavuştu…

Yayımlanan on bir bölümden en iyisi bu bölümdü, olması gerektiği gibi. Çünkü Erkenci Kuş gün değiştiriyor ve artık cumartesi günleri yayında olacak! 12.bölüm 22 Eylül Cumartesi, duyanlar duymayanlara duyursun!