Yaksan yıksan vazgeçsen de bir gün
Asla vazgeçmem asla
Haksın yasaksın farketmez ki sensiz
Dünya dönmüyor dünya
Dilimden düşmeyen sonu hiç gelmeyen Dua…
Sensiz asla.*
Geçen hafta yine Feride Hanım’ın aldığı sürpriz karar neticesinde, Azra’nın konağa gelmesiyle sonlandırmıştık bölümü. Gelin şimdi, konak sakinlerinin tepkilerini ve gelişen olayları hep beraber bir gözden geçirelim.
Geçen bölümden hatırlayacak olursak, Serap’ın Azra’yı Feride Hanım’ın diğer evinden kovmasından dolayı Feride Hanım yeni bir ders vermek amacıyla Azra’nın kendilerinin yanında yaşamasına karar vermişti. Azra’nın konağa gelmesiyle, Azra’dan kurtulduklarını düşünen Çelen ailesi yeni bir şok geçirir. Aslında bu şoku sadece Serap ve Melis’in geçirdiğini söylemek daha doğru olur. Arda her durumda babaannesinin en büyük destekçisidir. Cenk’e gelince gönül sarayına gittikçe daha çok yerleşen Azra’nın daha yakınında olacak olması onu mutlu ettiği inancındayım ki devamında böyle de olduğunu gördük zaten. Azra’yla, geri gitmesi için her konuştuğunda kalması yönünde daha da ikna olmasına kendisi de şaşar bunu da “Her seferinde nasıl başarıyorsun” diyerek hayretini gizleyemez. Azra ve Cenk gittikçe birbirlerine bağlanırken diğer yandan da birbirleri hakkında ne düşündüklerini, ne hissettiklerini merak etmekten geri duramazlar ki bunu birbirlerini gizli gizli gözetmelerinden belli ediyorlar. Azra için işler biraz daha kolaydır tabii ama Cenk için hiç de öyle değildir. Bir yanda tam aydınlığa çıkmamış sırlarla dolu bir Azra, diğer yanda her durumda kardeşi için hayata direnen ve babaannesine yardımını esirgemeyen iyilik meleği Azra.
Azra’nın Cenk’le birlikte olmasının önündeki en büyük engel Serap olacağı kesinleşti gibi. Hala Feride Hanım’ın niyetinin ardındaki sırrı anlamak yerine Sumru’dan yardım istemesi, onun da dolduruşuyla hareket etmesi. Bazen yaptıklarının bir anne endişesinden kaynaklandığına inanmak zor geliyor. Çünkü gerçeklerden uzak kendince bir hayat sürmüş ki sanki bu kendine özel hayatı elinden gideceği için bu kadar Azra’ya tavır alıyor gibi geliyor. Öyle olmasaydı bir şeyleri saklamak konusunda Azra kadar suçlu olan Sumru’yu hâlâ dost olarak yakınında tutmazdı. Azra’ya olan ön yargısı o kadar büyük ki Sumru’ya kızamıyor bile.
Bölümün en etkileyici sahnelerinden birisi hiç şüphesiz bu mutfak sahnesiydi. Cenk’in Azra’yı sürekli koruyup kollaması ama diğer taraftan da umursamaz tavırları Azra’yı sürekli ikilemde bırakmasına sebep oluyordu. Kendisine ilgi duyuyor muydu? Duymuyorsa bu korumacı tavrı nedendi peki? Zihnini kemiren bu düşüncelerden dolayı her fırsatta Cenk’i sıkıştırsa da, aşkını kendine bile itiraf edemeyen Cenk’in ağzından aşk itirafı alması imkansıza yakın bir şeydi. Öyle ki Azra’nın; “Neden benimle bu kadar ilgileniyorsun” sorusuna Cenk’ten aldığı cevap, dilinin ucuna gelip de bir türlü tamamlanamayan “Çünkü ben sana…” cümlesinden sonra ortalığı kırıp dökmek oldu. Serserilikle geçen hayatında ilk defa aşık olan Cenk, güven sorununun da getirdiği ikilem sonucu aşkını bir türlü itiraf edemedi. Darmaduman olmuş dünyalarının dışa yansıması olarak gördüğümüz ortamda, her ikisinin de bir köşeye sinip sessizce ağlamaları bizlerin yüreğini sızlattı doğrusu.
Sumru, Serap’ı doldurarak Azra’yı evden uzaklaştıracağını sana dursun bilakis Azra ve Cenk aşkının dillendirilmesine yardımcı bile oldu. Serap duyduklarının doğruluğuna inanmak istemediğinde gerçeği Cenk’in ağzından duymak ister. Cenk ise annesinin “Azra’ya aşık mısın?” sorusuna önce çok sinirlense de artık içinde taşımaktan yorulduğu bu duygusunu haykırmak ister ve haykırır da. Tabii Cenk aşkını öyle bir haykırır ki bu itirafı sadece annesi değil tüm dünya duyar neredeyse. Bu itiraftan sonra Cenk’in üzerinden ağır bir yük kalktığına eminim. Çünkü kalbini bir kıskaç gibi sıkan, göğüs kafesine sığmayan aşkını sonunda kendine itiraf edebildi. Her ne kadar yüzüne söylenmemiş olsa da bu haykırışa Azra da çok sevindi. Öyle ya artık emindi Cenk’in kendisini sevdiğine. Hele bir de odadan yaşlı gözlerle çıkan Cenk’i görünce iç çekmesi, heyecandan nefesinin kesilmesi, heyecanının yüzünden okunması görülmeye değerdi doğrusu.
Azra’yla Cenk’in karşılaşması nasıl tesadüfen olduysa, Arda’yla Mert’in de tanışması bir tesadüf sonucu oldu. Okulda arkadaşlarıyla kavga eden Arda, diğer gençlerle birlikte bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirmeleri neticesinde ceza effedileceklerdir. Ceza almamak için mecburen bu projeyi kabul eden Arda bilmeden Mert’le karşılaşır ve müzik ortak zevkleri sayesinde Mert’le hemen arkadaş oluverir. Mert’in bulunmasında önemli bir köprü olacağını bilmeden Arda, Mert’le birlikte çalmak için anlaşırlar. Gün gelir de Mert bulunup konağa yerleşirse buna en çok Mert’le Arda sevinecek sanırım.
Sumru her daim dört ayağının üzerine düşmeye çaba harcarken, Hülya eski çalışan Çetin’in anlattıklarıyla ikinci kez yıkılır. Şimdilik Çetin’in ne anlattığını tam olarak bilmiyoruz ama Mesut’un epey kirli çamaşırını ortaya döktüğü kesin. Bakalım Mesut yediği haltlara nasıl bir kılıf bulacak de Hülya’yı ikna edecek.
Bu bölüm Tarık’ı daha bir kötü tarafa yakın gibi gördüm. Azmi’nin sürekli yanına gelmesini telkin etmesi, çalışanların iyi niyetini suistimal etmesi, Azra’nın hâlâ Cenk’e yakın oluşu Tarık’ı daha da sinirlendirmiş olacak ki sonunda babasının yanında çalışmaya razı olur. Tarık’ın Azra’ya ilgisi onu da Cansu gibi kötü yanının güç kazanmasına sebep olacağa benziyor.
Fragmandan da anlaşılacağı üzere Cenk Azra’ya aşkını itiraf ediyor ama geçmiş serserilik döneminden kalma hataları gelip kendisini buluyor gibi. Arda’nın Mert’le yapacağı konser ise Cenk ve Azra’yı kesin Mert’e ulaştıracak ama Fatma’nın da hiç öyle kolay kolay pes etmeye niyeti yok. Gelecek bölüm yine sürprizlere gebe. Bekleyip göreceğiz.
Bu haftalık da yazacaklarım bu kadar. Yeni güzel yazılarda tekrar görüşmek dileğiyle. Zahmet edip okuyacaklara şimdiden teşekkürler. Sürç-ü lisan ettiysem affola.
Kalın sağlıcakla…
*Şarkı: Sensiz Asla/Söz: Ender Gündüzlü/Beste: Ender Gündüzlü & Metin Arıgül