tds_thumb_td_300x0
Elimi Bırakma 11. Bölüm: Oyuna Son Vermek

Aklım senin oyununu bozar mı? Kalbime açtığın yara gün gelir kapanır mı?

Sürecin adeta adım adım işlendiği bir bölümü daha geride bıraktık. Karakterlerin beklentileri, olaya tepkileri, öfkeleri, planları ve olaylara bakış açılarını yine nakış nakış işlenmiş olarak bulduk. Herkesin kendince bir oyun kurma ve diğerinin oyununa son verme çabası gittikçe daha karmaşık bir hâl almaya başlamışken gelin hep beraber bu bölüm ne izledik ona bir bakalım.


Çelen ailesi Feride Hanım’ın mirasını Azra’ya kaptırmamaya ne kadar kararlı olduklarını kanıtlayarak Feride Hanım için akıl sağlığı raporu testi yaptırmak üzere hastaneye, Azra içinse sahtekarlık suçlamasıyla karakola başvurdular. Bu şikayetler sonucunda Feride Hanım için olmasa da Azra’yla ilgili yeniden zorlu bir süreç olmaya başlıyordu. Artık suçlu olduğu resmi olarak tescillenmek isteniyordu.

Peki Azra bu kadar suçlamaya rağmen Feride Hanım’ın sırrını saklamayı neden halâ sürdürüyor? Azra;uzun süre ayrı kaldığı babasının son anlarında yanında olamadığı için hâlâ vicdan azabı çekiyor. Feride Hanım da kendisinden böyle bir ricada bulununca bir nebze olsun babasınına yapamadıkları için bu isteği kabul ettiğine ve yine Feride Hanım tamam diyene kadar da bu oyunu sürdürmeye karalı olduğunu düşünüyorum. Hele de bu kişi aslında bir kanser hastası ise bu sabrının ve suskunluğunun gerekçesi çok daha net anlaşılıyor. O da biliyor ki gerçekler bir gün elbette açığa çıkacak. İşte o gün herkes yaptığının ya da yapmadığının vicdan hesabıyla baş başa kalacak.


Deli dolu, çılgın ve fazlasıyla haşarı olan Cenk zaman geçtikçe akıllanmaya başlıyor gibi. Gittikçe gerçek sorumluluklarının farkına daha bir varan Cenk’in buradaki itirafı değişimin ne derece büyük olduğunu gösteriyor bizlere. Nezarette beklerken babaannesine yardım edemeyişinin pişmanlığıyla geçmiş hesabı yapmış. Şimdiye kadar kendisine engel hiç bir şey yokken ve ilgilenilmesi gereken bu kadar iş varken neden onca zaman babaannesine yardım etmediğinin hesabı… Bu iç hesaplaşmada Azra’nın katkısının olduğu gerçeği de hiç şüphesiz ki yadsınamaz. Bu hesaplaşma sürecinde eminim ki Azra’yı da düşünmüş, onun hiç bir karşılık beklemeden babaannesine yardım edişini ki özellikle hastane sürecinde düşünüp durmuştur.


Cenk neden bu kadar kızgındır Azra’ya? Birincisi; yalan söylediğini düşünüp kendisini kandırılmış hissetmiştir. Kandırıldığını hissetmek bir çok insan için güven sorununu ortaya çıkarır hele de bu kişi kalbini gitgide ele geçiren bir kişiyse öfke de aynı derecede şiddetli olur. Azra’nın hâlâ bir çok şeyi gizlediğini bilmek de ayrıca deli ediyor Cenk’i çünkü sevdiğine güvenememe duygusu onu içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. İkincisi; masumiyetinden şüphe etmesi. Kendisine öğretilenler ışığında olaylara baktığı için Azra, kendisi vasıtasıyla babaannesiyle irtibat kurmuş, onu kandırmış ve mirasa sahip olmuştur. Aklıyla kalbi arasındaki savaşta sürekli gel git yaşayan Cenk, her fırsatta Azra’yı görmemek için yakınından uzaklaştırsa da ondan kurtulmayı bir türlü başaramaz. Evet Cenk’in aklı bu savaşı çoktan kaybetse de yine de yenilgiyi kolay kolay kabullenmeye hiç niyeti yoktur. Kalbi ise her daim Azra’dan izler sunmaktadır Cenk’e öyle ki karşısında gördüğü Azra’nın hayaliyle konuşabilecek kadar. Ne diyordu Cenk Azra’ya; “Beni rahat bırakmayacaksın değil mi? Nereye baksam, nereye gitsem karşıma çıkacaksın. Her defasında gitmeni kaybolmanı isteyeceğim ve her gidişin, her vedan bana işkence olacak. Sen benim ömrümün en büyük hayal kırıklığı, en ağır pişmanlığı olacaksın.”


Feride Hanım’ın mirası nedir? Miras denilince ben de dahil herkesin aklına elbette mal mülk geldi doğal olarak. Sonradan anladım ki “miras” denen şey her zaman mal mülk anlamına gelmiyormuş. Yıllar önce duyduğum bir söz vardı; “İyilik bir miras gibi nesilden nesle geçmeli, kötülük ise olduğu yerde toprağa gömülmeli.” Bu bölümde Feride Hanım da “miras”tan kastının ipuçlarını verdi. Miras’tan kasıt maddiyat değil iyilikler, güzelliklerdi. Feride Hanım önem verdiği bu değerleri ailesinden kimseye “miras” olarak bırakamayacağını anlayınca ve Azra’yla karşılaşıp ondaki güzel hasletleri fark edince mecaz anlamda Azra’yı kendisine varis olarak seçer. Gün gelip de gerçeğin göründüğünden çok farklı olduğunu anladıklarında tavırlarını ki özellikle Cenk’in tavrını özellikle yüzündeki o sonsuz pişmanlığı görmek çok güzel olacak.


Yine kendince oyun kurup oyun bozan cepheye gelirsek; kedi gibi her daim dört ayağının üzerine düşmeyi başaran Sumru, her olayı her durumu kendi lehine çevirme çabasındadır. Bunun için kızı Cansu’yu bile kullanmaktan geri durmaz. Çünkü onun amacı Azra’nın başına dertleri sarıp Mert konusundan kurtulmak. Azra’ya ne kişiyi kadar düşman ederse kendisi o kadar güvende olacaktır. Cansu da karakterinin zayıflığından ve Cenk’e olan takıntılı ilgisinden dolayı bu oyuna hemen düşer tabii ki. Cansu burada sürpriz karakterli bir kız. İlk bölümler saf, annesinin aksine içinde kötülük barındırmayan, yardımsever birisi olarak çıktı karşımıza. Ama ne zaman Cenk’in Azra’ya olan ilgisini fark etti yavaş yavaş içindeki canavar da ortaya çıkmaya başladı. Karakolda Azra için söyledikleri “Çok kıskanç bir kızdı. Her şeyin daha fazlasını isterdi. Daha güzel olmak, saygı görmek… Elde edemediği ne varsa ve istediği şey için yapamayacağı hiçbir şey yok.” cümleleri aslında tamamen kendisini tanımlıyordu. Son cümlesi ise “Artık onu tanıyamıyorum” olmuştu. Bu cümlesinden de anlaşıldığı üzere kendisiyle, iyi ve kötü Cansu birbiriyle bir savaş halinde. Sumru’nun da uğraşıları sonucu bu savaşta galip “kötü Cansu” olacak gibi. Mesut’la Hülya da Sumru’dan nasibini almaktan kurtulamıyorlar. Burada en masumu yine Hülya kalıyor. Mesut’un ise daha gerilerde ne tür işlere bulaştığı hala muallakta. Öncesinde ne gibi maceralara atıldı ki sürekli para batırıyor. Hülya’nın, Sumru ve Mesut arasındaki anlaşmayı öğrenip kocası tarafından kandırıldığını anlaması, ikisi arasında ciddi anlamda güven sorununu ortaya çıkardığı kesin. Bakalım Mesut bu yalandan kurtulmak için başka hangi yalanlara baş vuracak.


Kapalı kutu olan Azmi Bey’in ise neler çevirdiği yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor gibi. Telefon konuşmasından anladığımız kadarıyla Vedat isimli birisiyle anlaşmalı şirketin hisselerini ele geçirme çabası içerisinde olduğudur. Bunun yanı sıra Sumru’nun da bir şeylerin peşinde olduğunu anladığını ve ondan da faydalanmak amacıyla yakınlık kurmaya çalıştığını düşünüyorum. Belki ele geçirdiği hisseleri Sumru aracılığıyla kendi üzerine geçirmektir amacı. Bu arada Feride Hanım’ın gözünden de düştüğüne göre bundan sonra daha ince hesaplar yapması gerekecek. Bekleyip göreceğiz…


Konaktaki herkes Azra’dan kurtulduğunu düşünürken Feride Hanım yine yaptı yapacağını. Ne laftan ne de hâlden anlamayan ailesine yine yeniden bir ceza vermek için Azra’yı bu sefer tamamen yanına almaya karar verir. Azra da bir suçlu gibi kaçmaktansa başı dik bir şekilde karşılarında durmaya karar verir. Öyle ya kanun önünde aklansa bile Azra gitseydi eğer çelen ailesinin gözünde daha da suçlu konuma düşecekti. O zaman geri çekilmeyip mücadele etmek yapılması gereken en onurlu hareketti, Azra da öyle yaptı.


Yeni bölüm fragmanından anladığım kadarıyla; Azra bir yandan Mert’i bulabilmek için Azmi beyle gizli anlaşmalar içerisine girerken diğer yandan da, Cenk’in kendisine bu kadar öfkeliyken diğer taraftan da neden bu kadar üzerine düştüğünü anlamaya çalışıyor. Cenk ise kendisiyle verdiği savaşta, kalbinden yükselen sesi duymamak için yine ortalığı kırıp döküyor. Sumru’nun ortaya attığı “Azra ve cenk birbirlerini seviyorlar.” lafı yine yerini buluyor. Serap’ın sıkıştırması sonucu Cenk’in Azra’yı sevdiği itirafı geliyor ki bu itiraf Azra kadar bizleri de mutlu ediyor. Yeni bölümün yeni gelişmelere gebe olduğu çıkarımıyla, bölümü merakla bekliyoruz.

Bu haftalık yazacaklarım bu kadar. Yeni bölümde yeni gelişmelerde buluşmak dileğiyle. Hatalarım var ise affola…

Kalın sağlıcakla…

@zmrdnk001

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!