Dr Strange 2 Film Yorumu! | Multiverse of Madness

DİKKAT: BU YAZI BAŞTAN SONA SPOILER İÇERİR.

Çok özlemişim! Ve içim rahat bir şekilde söyleyebilirim ki bunca zaman beklediğimize bence değdi. Bizi karşıladığı ve kalıcı olmadığına şükrettiğim at kuyruklu halinden kötü versiyonuna, üçüncü gözü açılmış haline kadar her şeyiyle iyi ki döndü. Nihayet. Welcome back Stephen.

Film oldukça keyifli ve akıcıydı. Özellikle parantez açılması gereken şeyler ise kesinlikle Elizabeth’in oyunculuğu ve görsel efektlerin yaşattığı şölendi. Kadın her bir sahnede döktürmüş. Üzgün, öfkeli, acı çeken, güçlü, bürünmesi gereken ne kadar hal varsa hepsinin altından kalkmış aslan gibi. Sesini kullanmasından bakışlarına, beden diline kadar hepsi harikaydı.

Zaten senaryo olarak da Scarlet Witch’in ne kadar güçlü olduğu doğru aktarıldığı için hikayede her şey birbirini tamamlıyordu. En büyük, en etkili, en tehlikeli, en hükmeden büyücü/cadı oluşunu çok güzel vermişler. Hayran kaldım. Spoiler korkusu sebebiyle sosyal medyaya çok bakmasam da, Wanda’nın filmdeki yerini fazla bulup eleştirenler olduğunu görmüştüm. Bence denge gayet güzel kurulmuş ve çoklu evren konusu gereği taşlar gayet yerli yerine oturmuştu. İki saat boyunca yalnız Strange’i izleyecek halimiz yoktu. Kiminle muhatap olacak, savaşacak veya birlik kuracak bu adam? Kısacası önyargım vardı abartmışlar mıdır diye ama beni baymadı karakterin ekran süresi, verdikleri yer.

Tabi her sahnesi hizmet ettiği amacı etkili şekilde gösterdiğinden de olabilir. Mesela America’nın onu yapmak istediği şeyin sonuçlarıyla yüzleştirdiği, çocuklarına göründüğü sahne baya iyiydi. Diğerleri de zaten hep Strange’in Darkhold dönüşümüyle bağlantılıydı. Zaten sonuçta Marvel bu. Hiçbir kahraman, sahne veya olay birbirinden bağımsız değil ki.

Baş ustayla olan diyalogları da sevdim. Marvel şaşırtıcı olmayan şekilde, her filmine sokuşturduğu komedi kırıntılarından bu filme de serpiştirmiş. Tatlı da olmuş. Ha her biri gerekli değildi ama cringe durmamış, sorun yok o yüzden. Strange’in o içten halini de çok özlemişim bir de ya. Hem o geçmişinden gelen kibir esintileri, hem çocuklara olan tavrı falan. Gelip kalbimin orta yerine çöktü yine.

Filmin görsel efektlerine söyleyecek hiçbir şeyim yok. Daha iyisi olamaz dedikçe oluyor. Şimdiye kadar bu konseptteki en iyi film Dr. Strange 1’se, bu film onunla yarışmış ve geçmiş resmen. Ayna boyutlar ve benzeri sahnelerde dehşetle büyülenmekten içeriğe odaklanamadım. Sırf onun için bile tekrar izlenir dicem ama yok, filmin kendisi bütün olarak hak ediyor zaten. Yeniden keyif alma garantili şekilde, izlenir ikinciye. Dikkat kesilip detaylıca incelemek isteyeceğiniz çok şey olur zaten.

Stephen’ın aşk hayatına da bi ufak closer yapmaları, seneler sonra gelen o her şeyi özetleyen itiraf falan da hoştu ama daha hoş olan Christine’in rolüydü. Film boyunca yer aldığı her sahneyi oldukça beğendim. Asla eğreti durmayan, iyi düşünülmüş bir karakter yerleştirmesiydi.

America’dan çok bahsetmedik, hemen bahsedelim. Başta bi dedim ki “benimseyemeyeceğim yeni bi süpergüçlü daha mı?” ama beni yanılttı. Son derece sevilesi, izlemesi güzel biriydi benim için. Agent Carter’ı görmek şaşırttı. Açıkçası görmeyi beklemediğim biri varsa, o da oydu. Hoş sürpriz, dövüş sahnesinde Captain’ın repliğini söylemesi de.. It just 🥺🥺.

Uzun lafın kısası ben bu birbirine geçmiş evrenlerden, filmin ayakları yere basan kurgusundan, Benedict’i suitli ve kostümlü görmekten, iyi oyunculuklardan ve zaten beklediğimiz sonla kapanış yapıp sonraki filme bildiğimiz şekilde yol açan ilk after creditten çok memnun kaldım. İkincisinde emeği geçen herkesi Allah’a havale ediyorum. ✌