Cherry Film Yorumu: Kahramanlıktan Suçluluğa Dönüşüm

Başrolünde Spider-Man serisi ve Avengers filmlerinden tanıdığımız Tom Holland’ın yer aldığı yönetmenliğini ise Russo Kardeşler’in üstlendiği Cherry filmi, 12 Mart’ta Apple TV+ üzerinden izleyici ile buluştu.

Başrolde Tom Holland’ın yanı sıra Thomas Lennon ve Ciara Bravo gibi isimlerin de yer aldığı film, Nico Walker’ın kitabından uyarlanmış. Filmin senaristliğini ise Jessica Goldberg ve Angela Russo-Otstot üstlenmiş.

Cherry, benim de Tom Holland ve Russo Kardeşler’in filmi olmasıyla uzun zamandır dikkatimi çekiyordu. Tom Holland’ı son olarak The Devil All The Time filminde de izlemiş biri olarak, Marvel filmlerinin yanı sıra filmografisine farklı alanlarda da iddialı yapımlar ve farklı roller eklediğini düşünüyorum.

Cherry Ne Anlatıyor?

Konusu bilindik bir konu da olsa bence etkileyici ve her zaman için seyir zevki yüksek bir hikaye aynı zamanda. Özetlemek gerekirse filmimiz, 2002 yılından başlıyor. Yani ABD’nin ikiz kuleler saldırısının etkisinde olduğu dönem. Bu dönemde orduya yazılan Cherry, 2002’de Irak’a gönderiliyor ve orada sıhhiyeci olarak görev yapıyor. Ancak orada gördüğü şeyler, Irak’tan döndükten sonra da peşini bırakmıyor. Öğrencilik yıllarında da uyuşturucu haplar kullanan Cherry, askerden döndükten sonra yaşadığı travma sonrası stres bozukluğu ile başa çıkarken, kullandığı ilaçların da etkisi ile bir bağımlıya dönüşüyor. Tabii bu dönüşümde, Irak’tan dönmesine rağmen, döndüğünde ne sağlık ne de maddi açıdan devletten bir destek görememesinin izlerini de fark ediyoruz. Özetle Cherry’nin yaşamının değişimini ve farklı dönemlerini izliyoruz.

Aynı Rolde Farklı Karakterler…

Film yayınlanmadan önce de en çok ilgimi çeken şey filmden gelen sanki farklı rollermiş gibi birbirinden apayrı karelerdi. Tom Holland’ı hem asker olarak görüyorduk hem öğrenci hem bağımlı hem soyguncu. Hepsi de sanki birbirindne bambaşka karakterler gibiydi. Bir anlamda öyle de. İnsan yaşamı boyunca hep aynı kişi olabilir mi?

Filmi izlediğimde de bu anlamda beklentimi karşıladı diyebilirim. Öğrencilikten, askerliğe, bağımlılığa ve hırsızlığa uzanan birbirinden farklı bu dört yolu film birbirine çok güzel bağlamayı başarmış. 2 saat 20 dakikadan oluşan bu karakter odaklı hikayeyi bir an bile sıkılmadan ve filmden kopmadan izledim.

Yazının bundan sonrası yoğun spoiler içerir!

Biraz daha detaya girecek olursak, Cherry bu dönemleri birbirine nasıl bağlamış bir göz atalım. Öncelikle, üniversiteye yeni başayan, lisedeki kız arkadaşından ayrıldıktan sonra hayatının aşkını üniversitede bulan bir genç olarak tanıyoruz Cherry’i. Bu dönemde de Cherry’nin arkadaşları ile birlikte ara sıra hap kullandığını görüyoruz. Emily ise onun aksine, okuluna ve derslere odaklanmak isteyen bir kız. Cherry ile aşık oluyorlar ama bu aşk Emily’nin gözünü korkutuyor ve gitmeye karar veriyor. Cherry’nin kalbini o kadar kırıyor ki, Cherry ani bir kararla kendine yeni bir amaç aramaya başlıyor ve uzaklaşmak için orduya yazılıyor.

Bu sırada Emily ile barışıyorlar ama artık çok geç oluyor. Tabii henüz hayatlarında bir travmaya şahit olmayan ikili, beraber geçecek ömürde birkaç yıl nedir ki diyorlar ve Emily okulunu bitirmeye odaklanıyor, Cherry de savaşa gidiyor ve döndüğünde kaldıkları yerden devam edeceklerini düşünüyorlar. Bunun için öncesinde evleniyorlar da.

Bu noktada; rol bazı yerlerde Tom Holland’a biraz büyük mü gelmiş diye de sorguluyorsunuz tabii. Yine de bakıldığında 20’lerin başında genç bir evlilik ve bağımlılık hikayesinden bahsettiğimizde yine de aynı zamanda Tom Holland’ın da yaşına ve görünüşüne uygun da kaçıyor çoğu yerde.

Konu, ağır bir konu olsa da aslında bir yerde gençlik hikayesi gibi de işleniyor. Kalbi kırılınca orduya yazılan 18 yaşında bir gencin kendini Irak savaşında bulması ve döndüğünde de travmalarla baş etmesini izliyoruz. Anca o baş edemedikçe, Emily de onu bırakamıyor ve çareyi o a bağımlı olmakta buluyor. Böylece iki uyuşturucu bağımlısının hikayesini izlemeye başlıyoruz artık. Tüm hayatları, çevreleri değişiyor. Madalyası olan bir askerden bir suçluya dönüşüyor Cherry. Emily de onunla birlikte sürükleniyor.

En başında Emily, aşktan korktuğu için Cherry’i terk etmese belki bunlar yaşanmazdı diye de düşünüyoruz. Her şey domino etkisi gibi öyle birbirine bağlı ilerledi ki filmde. Gayet başarılı ve izlenesi bir karakter gelişimi hikayesi sunuyor Cherry bana kalırsa. Tom Holland da rolünün üstesinden yaşına ve üzerindeki ”Teenage Spider-Man” imajına rağmen büyük bir başarıyla gelmiş.

Son olarak tüm çevresi ve hayatı değişen Cherry, uyuşturucu parası bulabilmek için soyguna ve daha büyük çetelere de bulaşıyor ve işler çığrından giderek çıkıyor.

”Parayı boş yere vermediğini göstermek için çıkarken silahımı göstereceğim” diyen Cherry’e, veznedarın ”bu seni vicdanlı mı yapacak şimdi?” demesi Cherry’i etkiliyor. ”Bu ülke için savaştın mı?” diyerek savunmaya geçiyor. Ama işten içe veznedarın haklı olduğunu da biliyor. Bir kahramandan bir suçluya nasıl dönüştüğünü sorguladığını görüyoruz.

Tabii filmdeki banka adları da ayrı nüanslar taşıyor. ”Amerika’yı soyan banka”, ”Boktan Banka” gibi adlar yazıyor Cherry’nin soyacağı her bankada. Bu konunun gerçek bir hikayeye dayandığını biliyoruz. Cherry’i bağımlılığa iten şey çoğunlukla yaşadığı travmalardı. Irak’tan döndükten sonra Amerika’nın kendisine madalya takmak dışında bir yardımı dokunduğunu görmüyoruz. Madalya takılırken de Cherry, seyirciye dönüp ”Tek gerçek başarım ölmemek. Bu da bana bağlı değildi.” diyor.

Savaş sonrasında gittiği destek programları ve psikiyatrlar ilaç verip uyuşturmaktan başka hiçbir çözüm sunmuyorlar. Bir yerde Gazi maaşı aldığı geçiyor ama yine de işin aslı savaş dönüşü aslında herkes travmalarıyla baş başa kalıyor.

Başta da dediğim gibi bence filmin başarısı da burada yatıyor. Cherry, başarılı bir dönüşüm hikayesi. Puanlarsak 10 üzerinden 7 diyebilirim. Yani izlemeye değer!