tds_thumb_td_300x0
Kaçan Kovalanır :) Dolunay 8. Bölüm

Eveeet, dün akşam “Aşk, değiştirir. Değiştirmiyorsa aşk değildir…” sözünün doğruluğuna bir kez daha şahitlik ettik. Geçen bölümün son sahnesi (O bir ilk öpücük için benim fazlasıyla korkunç bulduğum) sonrası ne olacağını hepimiz merak ediyorduk. O kafayla her şeyi unutacaklar mıydı acep? Şaşırdık. Çünkü öyle olmadı. Ayan beyan her şeyi hatırladı bizimkiler 😀  Ama tabi ki de bir tanesi hatırlamıyormuş gibi yapmayı seçti. Sanki böyle yapınca hiç yaşanmamış sayılacaktı… Bilin bakalım kim? Tabi ki de yalan denizinde boğulmak üzere olan Nazlımız :))

Ama bu sefer Ferit bizi oldukça şaşırttı. Büyük bir sabır ve anlayışla Nazlı’yla konuşmaya çalıştı bölüm boyu… Tabi kızımız itinayla kaçtı. İtinayla çamura yattı, konuyu değiştirdi. Yer yer Bulut, Asuman ve Deniz’den yardım aldı. Yetmedi “Ferit Aslan” a domates konservesi yaptırdı (Evet yazar işin bu boyutu için hâlâ şokta 😀 ). Amma velakin Ferit Beyimizin inadı tutmuş bir kere. “İnadına Aşk”tan kalmış bir şeyler herhal  😆 

Ya zaten “Birçok değişken var.Ona göre hareket etmem gerekiyor.” ve “Kesilmiş çorba gibi hissediyorum.” diyen bir çift öyle hemen âşık çift olsa içimize siner mi? Sinmeeeez 🙂 Bu tatliş sahneleri izlemeye biraz daha devam etmek istiyorum ben şahsen. Çünkü aşkın en sevdiğim evresidir kendileri  😉  İnsan daha kendine itiraf edemezken tüm dünya ona “Aşıksııın, dırırırırım aşıksıııın, dırırırırım sen aşıksın arkadaaaş.” diye haykırır. Ve izleyiciler de bu gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalakalan insanı zevkle izler. Ehehe bknz sadistlik 😈

Kurbağa öpülünce prens oluyordu, Nazlı da cadı oldu sanırım…
Şuracıkta seni doğrasam kim bilir he 🙂 Böylelikle kalbim de patlamaktan vazgeçer…

 

İzleyici de korkuyordu. Neyin içine düştük biz?! diyordu. Çocuğunun gözünü kapatıyordu :))

 

 

Her bölüm daha da iyi anladığımı hissettiğim karakterse Hakan 🙂 Ailesini elinden aldığı çocukla “Büyük Patron” diye yaptığı konuşmalar beni benden alıyor(ya hayır cidden psikopat değilim 😆 ) Yani bizim tatliş çiftimizin ölümüne neden olmasa buradan kalpler yollayacağım kendisine. Ama yok her ne kadar insancıl taraflarını görsek de o bir katil. O zaman ben en iyisi Necip Memili’ye sevgilerimi yollayayım buradan :)) Karakteri o kadar üst seviyeye taşıyor ki Hakan’ı seviyoruz yahu 🙂

Hele bu bölüm kendisine yanaşmaya çalışan Melis’e (zaten başından beri sevememiştim ben onu) “Benim karım değerli. Onun burada geçirdiği zamanı güzel geçirmesini sağlarsanız mutlu olurum.” diye ayar verdiği sahne var ya… İşte orada bittim. Aslında olması gereken bu ama o kadar kötü bir zamanda yaşıyoruz ki böyle hareketleri ayakta alkışlayasımız geliyor artık 🙁 Demet’in çocuğu aldırmasından(ondan anne mi olur be) sonra gururu kırılan ve sinirlenen Hakan’ın da sonradan bu hataya düşmesi olası. Ama bunu düşünmemeye çalışıyorum. Adam çok fena çıldırır…

 

Bu bölüm Bulut’lu yazılan tüm sahneleri de çok sevdim. Zaten çocuk buraya maşallahlarımı sığdıramayacağım kadar büyük bir yetenek ve tatlılık abidesi. Rabbim nazarlardan korusun seni küçüğüm :))

Plan yapıp kendi evine kaçması çok hoş bir sahneydi. Epey duygulandık evet. Mekanlar, olaylar değişse de insanlara aynı duyguyu vermeye devam ediyor. Bulut için de o ev huzur…

 

 

Çok tatliş bir çekirdek aile oldular evet :))
Gelecek bölüm de bu güzellik sürecek anlaşılan :))

 

 

 

 

 

 

Bir dahaki yazıda görüşmek üzere. Sevgiyle kalın 🙂

Sırılsıklam Aşık : AlEy

*Bak Yıldızlar Altında Gözlerimin İçine…

Kalp Atışı’nın geçtiğimiz bölümünde Eylül’ün aşka teslim oluşunu izledik. Ne kadar kaçarsa kaçsın yüreğinin bir şekilde geri döndüğü adamın aşkına teslim oluşunu…

Hayat Eylül’e başlarda pek iyi davranmadı. Zaten berbat durumda olan aile kavramını annesinin ölümüyle tamamen bitirdi onun için. Yıllar sonra kötü bir olay sonucu da olsa yeniden kavuştuğu sevilme hissini de aldı elinden. Babaanne erken gitti… Ve Eylül bir daha hiç kimse tarafından sevilemeyeceğine, kimseye güvenmemesi gerektiğine inandı. Sevdiğimiz herkes bir gün gidiyordu. Yalnız kendine tutunmalıydı insan. Bu nedenle Ali Asaf’ın aşkından da kaçtı. Sevmekten korktu, sevdiğini yine kaybetmekten… O gün Mehmet’in motoruna bindiğinde aslında kendisinden kaçtı Eylül. Bir daha asla kaybetmeyecekti.

Kaybedemezdi çünkü artık şu hayatta bir amacı vardı: Babaannesine verdiği sözü tutarak doktor olmak ve onun intikamını almak… Bu sebepten yılmadan çalışmaya devam etti. Ali Asaf’ın bir melek gibi hayatına soktuğu Selim’in de desteğiyle şuan bulunduğu konuma ulaştı. Her şey tam da istediği gibi gidiyordu ki beklenmedik bir şey oldu. Yıllardır aşkını boş bir krem kutusunda sakladığı adam karşısındaydı… Hem de bu sefer daha cesur ve aşk dolu…

Kalbi hâlâ her şeyi unutturacak kadar hızlı çarpsa da öyle hemen teslim olmadı kızımız. Çünkü hayatın ondan aldıklarını sonsuz bir dirayet ve güçlü bir karakterle değiştirmişti. Ali Asaf o gün ona yetişebilseydi artık aşka direnemeyecek olan genç kız gitmiş yerini kendi ayakları üstünde duran, güçlü bir genç kadın almıştı.

Yani Ali Asaf’ın işi artık daha da zordu. Buna rağmen o da yılmadı. Çünkü iki âşık da birbirinden inatçıydı. Zorlu mücadeleler ve oldukça hoş sahneler, bol didişme dolu bölümler sonucunda dün akşamki raddeye gelebildik nihayet:)

Bir ömür yatsan gıkım çıkmaz dedi ya adam ♥

Bölüm oldukça tatliş bir sahneyle başladı. Jenerikte gördüğümüz sahne yaşandı. Eylül’ün Ali Asaf’a güveninin bir göstergesiydi bu sahne ki bunu küçümsemeyin. Eylül gibi kadınlar için güvenmek sevmekten çok daha zor ve değerlidir. Yıllar önce sevmediğinden değil güvenemediğinden kaçmıştı hatırlarsınız.

**Gitme. Ne olur gitme. Sen gidince; üşüyor ellerim…

Ve kollarında daldığı kısacık uykuda gördüğü kâbus ile de onu kaybetmekten hâlâ ne kadar çok korktuğunu görüyoruz. Yani benim bile içim kötü oldu o kâbusta, kız nasıl korkmasın? Ama bu sefer Ali Asaf’ın gitmesinden değil hayatın onu almasından korkuyor. İkisinin arasındaki fark önemli ve değerli 😉

Ali Asaf şok! 🙂                                                                     “Huzurun Resmi” diye tablosu yapılmalı ♥

Bölümdeki favori sahnen neydi? Diye sorarsanız size yukarıya bakmanızı söylerim 🙂 Eylül’ün Ali Asaf’ın peşinden koşup arkadan sarılması kalp ben. Ali Asaf’ın yaşadığı şok sonrası karşılık vermesi, Eylül’ün çocuk gibi sevgi isteyen hâli, Esma’yı görünce utanıp kaçması… O kadar naif, o kadar güzeldi ki… Aşkın bu temiz hâlinin devamının gelmesini diliyoruz 🙂

Eylül Hoca oleeey!

Bölümün devamında hastaneye gelen ilginç vakayı görüyoruz. Açıkçası ben kızın taciz olayları falan yaşadığını, kafayı yediğini, ailesinin hiçbir şey anlamadığını falan düşünmüştüm. Evet, çok yaratıcı olduğumu biliyorum, teşekkürler ☺ Tabi ki de olay böyle değilmiş, her şeyin tıbbi bir açıklaması varmış. Kız vücudundaki organların sesini dahi algılayabilecek düzeyde hassas bir işitme duyusuna sahipmiş ve bu onu hâliyle çıldırtıyormuş. Bizim Samo bunu nerden bilsin? Dr. Eylül Erdem her zamanki gibi bunu da çözdü ve Ali Asaf daha da bir hayran oldu sevdiği kadına 🙂

Samet’in anlık heyecanla yaptığı hareket ona temiz bir hasta kayıt/rapor işi patlatırdı ama neyse ki sevdiği kadına sarılınca sakinleşti bizimki 🙂 Hastane de hastane yani. Sanırsın tüm şehrin en belalı olayları bizimkilere denk geliyor. İnsan geriliyor tabi. Bu arada Oğuz’un üvey kardeşinin psikopat çıkmasına ne demeli? Olaya gel, ben babasına dayakçı koca diye söverken bir baktım bizimki masum ve mağdur babaymış. Önyargı dediğimiz şey yakıyor bizi azizim.

Oğuz demişken, kendisi baya cesur ve dürüst çıktı. Helâl olsun! Buradan tüm artılarımı gönderiyorum. Oğuz naif yazılmış bir karakter. Bu nedenle “Sen başkasına evet diyene kadar…” dedi. Eğer Eylül başkasını seçerse (ki seçecek ☺) Oğuz içine ağlayarak aradan çekilecek gibi duruyor. Kıyamam. Bahar eğer numara yapmıyorsa şuan korkutucu bir biçimde iyiye evriliyor. Adam kafasında nereye vurdu da böyle oldu cidden bilmiyorum (evde denemeyiniz ☺) . Eğer Bahar sağlıklı bir biçimde evrilip cici kız olursa Oğuz’u ona verebiliriz bakalım 🙂

Geldik bölümün ultra romantik anlarına… İlk olarak Esma’nın Eylül’ü (Arkadaşının düğünü için ☺) hazırladığı sahnelerde kahkaha attığımı söylemek istiyorum. Hele şu yukarıdaki “Tam Bir Esma” hâline koptum :)) Tabi sonunda Esma bizi hayal kırıklığına uğratmadı ve bir mükemmellik abidesi olarak yolladı Eylül’ü ilk randevusuna 🙂

Bölümün gerisine yazacak çok bir şey yok aslında. Her saniyesi suratımızda kocaman bir sırıtma olarak iz bıraktı 🙂

Yalnız şu çok sevdiğim replikleri şuraya bırakıp gitmek istiyorum artık. Çünkü çok kaldım 🙂

“Senin ilkin olmak benim için o kadar özel ki…”

“Sen hep özeldin benim için.”

Gelecek bölüm Ali Asaf’ı kaybetme korkusunun Eylül’ün aşkına daha da sıkı sarılmasını sağlamasını umuyor, esenlik dolu günler diliyorum…

TV PERİSİ

*Biz Aşkı Meleklerden Çaldık/Şarkı/Erhan Güleryüz

**Ne Olur Gitme/Şarkı/Grup Nara

Meryem’de Şimdiye Kadar Neler Yaşandı?

2 Ağustos’da yayın hayatına başlayan, dramın hat safhada olduğu, içinde aşk, intikam, merhameti barındıran farklı ve kaliteli bir iş. Hem cast, hem senaryo hem reji gerçekten çok başarılı olmuş. Sete martın son haftası çıkan Meryem ilk 4 bölümde yönetmen koltuğuna Mustafa Şevki Doğan oturuyordu 5. bölümden itibaren koltuğu Barış Erçetin devraldı. Herkes için hayırlı olsun.

Şimdi biraz da bölümlere bakalım; 1.Bölümünde saf, merhametli ve aşık kızımız Meryem’in bir anda hayatı değişti. 10 yıldır birlikte olduğu ve her anını Meryem’e borçlu olan Oktay Şahin artık savcı olmuştur. Savcı oldu olmasına da adam olamadı. Meğer Oktay’ın avukat bir metresi varmış… Meryem’in hiçbir şeyden haberi yok ve hala Oktay’ın ağzının içine bakıyor, onu gerçekten seviyor.

Bir gece yemekten dönerlerken hayatlarını değiştirecek olay oluyor ve bir kıza çarpıyorlar. Diğer yanda ise annesinin ölümünden babasını suçlu tutan, sevgiye muhtaç, aşık bir adam Savaş Sargun. Ona tüm acılarını unutturan, onunla olunca hüznü, üzüntüyü hissettirmeyen Sevinç. Her şey onlarca çok güzel giderken yağmurlu bir gece herkesin hayatını kararttı, Sevinç’i ise hayattan aldı.

O gece hem nişanlısını hem de doğmamış bebeğini kaybeden Savaş’ın artık hissettiği tek duygu intikamdı. O artık kız arkadaşının katili olduğunu düşündüğü kişiye hayatı zindan etme konusunda yemin etmişti. Bu durumdan mutlu olan kişi ise Savaşın babası Yurdal oldu. Çünkü o milletvekilinin kızı Derin Berker ile oğlunu evlendirip kendini ve holdinglerini sağlama almak istiyordu. Onun için işler yavaş yavaş yoluna giriyor…

Derin ise çocukluktan beri Savaş’ın arkadaşı ve aslında hep ona aşık. O gece Sevinç ile konuşmak için onu aldı ve yolun ortasına bir başına bıraktı. Bu yüzden vicdanen rahatsız hissediyor, üzülüyor. Derin Berker karakteri adı gibi “derin” biri. Bakalım ilerleyen bölümlerde neler olacak…

Bir de hikayenin kilit karakterlerinden Burcu komiser ve Güçlü… O gece ordan “tesadüfen” geçiyormuş gibi yapan ve aslında Sevinç’e çarpan Oktay Şahin’i daha ilk görüşte pek hazetmedi desek yeridir. Önsezileri sağlam bir karakter olmuş. Burcu ve Oktay’ın sahneleri izleyicilerin hoşuna gitmiş gibi duruyor. Çünkü iki taraf da birbirini pek sevmedi ve haliyle de zıtlaşmalar oluyor. Güçlü ise çocukluğundan beri savaş ile beraber büyümüş onun tabiri caizse herşeyi olmuş. Savaş’ın artık hayatta güvendiği tek insan Güçlü kaldı. Güçlü bu olayın perde arkasında bir şeyleri olduğunu düşünüyor.

2.Bölümde ise Oktay’ın suçunu üstlenen Meryem aslında bir kıza çarptıklarını bilmiyordu, Oktay bunu gizlemişti. Para ve güce yenik düşen savcı Oktay, sevgilisi Meryem’e tam 8 yıl hapis cezası istedi. Neye uğradığını şaşıran Meryem için her şey artık daha da zorlaşıyor. Yurdal Sargun, onu hapishanede de rahat bırakmayıp tuttuğu birileri ile ona rahat verdirmiyordu. Diğer yandan ise bu durum işine gelen Oktay’ın metresi avukat Beliz pek mutluydu.

Olayın peşini bırakmayan Güçlü ise soluğu hiç ummadığı bir yerde aldı. İzin gününde kick boks yapan Burcu’nun yanında… Bu sahnede izleyenleri ekran başına kitleyen Burcu ve Güçlü’nün sahnesi pek sevildi. Ardından yine peşini bırakmayan Güçlü bu sefer sahilde yemek yerken gitti Burcu’nun yanına ve ondan güzel tüyolar aldı. Bakalım ilerleyen bölümlerde bu ikili olayın perde arkasını aydınlatabilecek mi?

Diğer yandan kendini suçlu hisseden savcı Oktay, metresineden Meryem’in avukatı olmasını ister. Beliz onu kıramaz ve Sargunları karşısına alıp kabul eder. Meryem hapishaneden çıktı çıkmasına ama çıkmasa daha iyiydi sanki. Elindeki her şeyi almaya yemin eden Savaş, başta Akça ailesinin her şeyi olan fırını ateşlere verir. İçerde ise Meryem’in hapishanedeki yoldaşının ona bıraktığı tek hatıra, kuşu Limon vardı. Gözünü kırpmadan kuş için kendini alevlerin içine atan Meryem’i dışardan gizlice izleyen savcı Oktay mı yoksa Savaş mı kurtacak? Gerçi cevap belli ama neyse 🙂

Nefes kesen ve etkileyici bölümleri ile her çarşmamba Kanal D ekranlarında, saat 20.00’da Meryem’i kaçırmayın…

error: Korunan İçerik!