tds_thumb_td_300x0
Camdaki Kız: Final Yorumu

Merhabalar, Uzun zamandır yazmadım buraya yazı aslında Camdaki Kız başlamadan önce her bölümü için yazmaya karar vermiştik ama her bölümünü çok zorlanarak izlediğim bir işe yazmak gelmedi içimden ve bu kararı üzülerek rafa kaldırdık. Zorlanmaktan kastım nedir kısaca bahsetmek istiyorum. Çok ağır bir dram işiydi Camdaki Kız. Nalan’a yaşatılanlar çok korkunçtu. Korse kabusu ile bir insanın elinden en doğal, en ilkel zamandan süre gelen dışkılama hakkı bile alınıyordu. Hastalıklı bir anneanne elinde gencecik bir hayat yok oluyordu ve hiç kimse buna “dur” demiyordu. Bulduğu ilk kapı aralığından kendi gibi baskı ve korku altında yetişmiş Sedat’a koştu sonra Nalan. Korku hakkında çok yanlış bilinen bir şey var bence. Korku boyun eğdirir belki bir süre karşımızdakine fakat yanlışa her zaman davetiye çıkarır. O yanlışlar birikip öyle bir çığ olur ki korkunun sessizliği üstüne düşecek küçücük bir fısıltı bile o çığın altında bırakır insanı. Nalan’a da tam olarak bunlar oldu. Hayatındaki en zehirli sarmaşıklardan biri olan annesinden (anneannesinden) kurtulmak isterken yanlış bir evliliğe adım attı. Kurtuluşun orada da olmadığını görünce başka bir zehirli sarmaşık daha buldu kendine. Hayri.

Hayri, izleyenler bilir ne naif, ne anlayışlı, ne sevgi dolu bir erkekti. Beni ise en başından beri çok rahatsız eden bir durum vardı. Hayri, baba dediği adamın evine büyük bir kurnazlıkla girip o adamın gelinine göz koymuştu. Ahlak bekçiliği yapmak değil niyetim lakin bir evlilik kötü diye, evli bir kadına başka bir erkeğin göz koymaya hakkı olduğu düşüncesine de asla katılmıyorum. Kurnazlık ve zekilik arasında ince bir fark vardır bana göre bunu çok sevdiğim bir tanımla açıklamak isterim. “Zekâ; aklın işlevidir. Akıl uzun vadeli çalışır. Öncesini, sonrasını düşünür, plan yapar, önlem alır. Kurnazlık; kendine dönük bencil çıkarların peşindedir.” Hayri böyleydi işte; hep silik kalmış, görülmek isteyen, görülünce de sudan çıkmış balığa dönüp asla doymayan, yetinmeyen bir erkekti. Bağıra bağıra gelen felaketi göremedi ve bu bencilliğinin bedelini kalbine aldığı ölümcül bir darbe ile ödedi.

Ekranlarda izlediğim en rezil karakterdi nitekim sevgili Cihangir Ceyhan’da büyük bir örnek davranışla veda bile etmedi karakterine. En güzel şekilde hayat verdi ve layığını buldun diyerek rafa kaldırdı Hayri’yi. Kendisine tüm emekleri için bir kez daha teşekkürler. Ekip zaten bu dizinin en güzel ve eleştiri alamayacak yanıydı. Öyle doğru isimler bir araya getirilmişti ki kamera arkasını bolca gördüğümüz, beraber tatillere çıkan, aile olmayı başaran şahane bir ekipti.

Finale gelecek olursak… Bana göre final çok büyük bir hayal kırıklığıydı. Sezonlarca her daim yerini korumuş ve zirvede kalmış bir işe nasıl böyle bir final reva görüldü çok şaşkınım. Hiçbir anlam veremiyorum. Koca final cenaze sahneleri ve küçük kızın konuşmasını bekleyerek uçtu gitti. Birçok sahne yayına verilmedi. Bunu gerçekten anlamıyorum. Mutlu sahneleri kesmek neyin nesiydi? Sizi hiç yarı yolda bırakmayan seyircinize bir iki mutlu sahne izletmek çok mu fazla geldi? Çeken ekibe, oyuncalara neden yaptınız bu saygısızlığı? Cevabını asla alamayacağımız sorularla vaktinizi daha fazla almayayım.

En nihayetinde Nalan’ın mutluluğu ile ekran ömrünü tamamladı dizi. Her ne kadar böyle başarılı bir işe yakışmayan, bayağı bir final olsa da Nalan’ın sonunda mutlu olması beni de memnun etti. Burcu Biricik’e sayfalarca övgüler yağdırmak isterim ama buna gerek yok artık. Sektöre adım attığı andan bu yana, gram torpili olmadan o güzel ve duru yeteneği ile zaten kendini çoktan ispat etti. Bir işe girdiğinde onu emek emek işlemeden asla sonlandırmayacağını bir kere daha gösterdi. Çok zor karakterlere ardı ardına hayat vererek bu sektöre bahşedilen ne muazzam bir yetenek olduğunu yapabileceği en güzel şekilde kanıtladı. Sedat ile olmasını eleştiren insanları anlayabiliyorum. Hak da veriyorum elbette. Ben de Nalan’ı kendi yoluna giden herkesten ayrılmış bir şekilde izlemeyi tercih ederdim.

Fakat genel izleyicinin isteği oldu ve Sedat’la yollar yeniden birleşti. Şunu unutmamak gerekir. Bu birleşme Nalan’ı güçsüz bir kadın yapmaz. Güçlü kadın eşittir yalnız kadın demek değildir. Yaptığı yanlışlardan ders çıkarıp iyileşmiş iki insan sağlıklı ve bu kez kendi istekleriyle yeniden bir araya geldiler gözüyle bakmayı tercih ediyorum bu sona. Sedat’ı Hayri’den ayıran en önemli özellik de buydu zaten. Biri hata üstüne hata yapıp bir noktadan sonra durup doğruyu bulmaya uğraştı. Diğeri bırakın yaptığı hatadan ders almayı, üstüne çok daha büyük hatalar eklemeye devam etti. Yazının sonuna gelmeden önce Feyyaz Şerifoğlu için de küçük bir ekleme yapmak istiyorum. Bu ekip bir okuldu, bir şanstı kendisi için ve o bu şansı çok iyi kullandı bence. İlk bölüm ile daha sonraki bölümler arasındaki farkı çok net bir şekilde görebilirsiniz performansı adına. Ona da bundan sonrası için başarı dolu bir hayat dilerim. Tüm ekibe verdikleri büyük emekler adına teşekkür ederim. Her birinin yolu açık, başarılarla dolu olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!